Üzerinde yaşadığımız Evrende her devlet ya da millet kendilerine ait semboller veya bayraklarla tanınmaktadır. Dolayısıyla Kürd halkı da uluslararası arenada 60 milyonluk nüfusuyla bizlerin Ala Rengin olarak tanımladığı kırmızı, beyaz, yeşil renkleri olan ortasında ise sarı güneş ışınlarıyla süslenmiş bir bayrakla temsil edilmekteyiz.

Bahsi geçen bu bayrak ilk defa Ağrı direnişinde kullanılmış daha sonraları Mahabat Kürdistan Cumhuriyeti’nde sembolleşerek en sonunda Güney Kürdistan Federal Devleti’nde Kürdistan halkının resmi sembolü olarak uluslararası arenada tescillenerek kabul görmüştür.

Uğruna büyük bedeller ödenmiş olan bu sembolün bütün dünya ülkelerinde ve her türlü siyasi ve diplomatik ilişkilerde Kürdleri temsilen resmen kabul görmüş olmasına rağmen T.C. Devleti nezdinde büyük bir alerjiye sebep olmasını akıl ve mantık ile izah etmek mümkün değildir. Kürdistan bayrağına yönelik bu hazımsızlığı siyasi, diplomatik, ekonomik, sportif ve daha birçok alanda görmek mümkündür. Dolayısıyla gördüğümüz bu garabeti say sayabilirsen?

T.C. Devleti Güney Kürdistan’a yönelik ihracatta yaklaşık 20 milyar dolar kapasiteyle çalışacak diğer taraftan bölgenin ve Türkiye’nin güvenliği için hemen her ay Güney Kürdistan yetkilileriyle birkaç resmi görüşme yapacak yine Güney Kürdistan yetkililerinin Türkiye’ye geldiğinde resmi törenlerle karşılanacak ama bütün bu ilişkilerde Kürdistan bayrağını masaya koymadan Kürdlerle muhattap olacak bu durumun anlaşılır ve izah edilir bir yanı olmadığı gibi bu olayları izleyen tüm dünya ülkelerine karşı gülünç duruma düşeceksin ve bu konuda kendini savunacak tek kelimen olmayacak böylece bu durumun halk arasındaki tarifi açıkça bu ne lahana turşusu bu ne perhizdir biçiminde bir durumla karşılaşacaksın.

İşte T.C. Devletini yönetenlere bu anlaşılmaz girdaptan çıkmaları için naçizane tavsiyemiz geçmişten kalan tüm aşağılık duygusu ve komplekslerinden arınarak daha fazla gülünç duruma düşmeden bu anlaşılmaz duruma bir son vermeleri olacaktır. Aksi halde tüm uluslararası ilişkilerinizde karşılaştığınız ve muhattap almak zorunda kaldığınız Kürdistanlı temsilcilerle var olan ilişkinizi ne Türk kamuoyuna ne de dünya milletlerine anlatabilirsiniz.

Esasen bu yazıyı kaleme almamın birçok sebebi olmasına rağmen 5-7 Şubat günlerinde Alanya Belediyesi’nin düzenlediği Gastro Alanya uluslararası yemek yarışmasına katılan ve Kürdistan yemeklerini tanıtmak için orada bulunan 6 kişilik Kürd ekibine yönelik hakaret, haksızlık ve densizliklere tepkimi ortaya koymaktı.

Kürdistan şefler evinin mensupları bu yemek yarışmasında kıyafetlerine taktıkları ve Kürdistan Bayrağını sembolize eden armaları nedeniyle büyük hakaretlere maruz kalmalarına rağmen ve çıkarılan birçok engele karşılık yaptıkları leziz yemekleriyle bu yarışmanın 1.’si olarak seçilerek hem Kürd halkını ve kültürünü layıkıyla temsil etmiş hem de elbiselerindeki Kürdistan armasını tüm baskı ve zorbalıklara karşılık koruyarak ırkçı faşist uygulamaların sahiplerine önemli bir ders vermişlerdir.

Bu militan ve yiğitçe davranışlarından dolayı Kürdistan Şefler Evinin mensuplarını canı yürekten kutlamak istiyorum. Hun her hebin, hun her bıjin.

Gelinen bu aşamada Kürd tiyatrocularına eserlerini sergileme fırsatı vermeyen Şişli kaymakamını ve İstanbul Havaalanı’nda 80 yaşındaki bir Kürd Kadınına verilmeyen hizmetlerden dolayı rehin tutan görevlileri şiddetle kınıyor ve diyorum ki ne dünya eski bir dünyadır ne de Kürdler sizin görmek istediğiniz eski köle Kürdlerdir çünkü Kürd halkı siyasette, diplomaside, ekonomide, akademide ve hayatın her alanında artık vardır ve güçlüdürler. Bu anlamda Kürd halkının varlığını görmek ve kabul etmek zorundasınız. Sizinle birlikte eşit ve özgür koşullarda yaşamakta ısrar eden Kürd insanlarını şayet kaybedecek olursanız böylece birçok avantajlarınızı da kaybetmiş olacaksınız, bu da böyle bilinmeli ve böyle anlaşılmalıdır.

Saygılarımla.

 19/02/2024

İst.