“Bütün yollar Roma’ya çıkar” diye ünlü ve genel bir söz var. Bu günlerde de bütün yollar depreme ve depremin yarattığı tahribata ve yıkıma açılıyor. Başka bir ifadeyle gerçek anlamda insana, insani duygulara açılıyor. Bunun da çok doğal olduğu kabul gören bir yaklaşımdır. Ben de bugünlerde depremle yatıyor, depremle kalkıyorum. İnsanlık yıkımı ile yatıyor ve kalkıyorum. Kürtlerin, Ortadoğu’daki diğer milletlerin yaşamakta olduğu katliamla yatıyor ve kalkıyorum. İnsanların acısını her insan gibi ben de kalbimin derinliklerinde his ediyorum.
Bununla birlikte çok fazla bir şey yapamamanın acizliğini yaşıyorum. Yapmak istediğim dayanışma da çok çok sınırlı kalıyor. Bu da bende derin bir yaraya yol açıyor. Ama kanamayan, daha çok acı veren bir yara.
Ben de yazan biri olarak bu dönemde yazılarımı yıkıcı depreme ayırıyorum. Sosyal Medyada da kamuoyuyla paylaşmak istediğim görüş ve duygularımı ifade ediyorum. Bu nedenle bu haftalık Türkçe yazımı da depreme, depremin yıkıcılığına ayırdım.
Ben ve insanım diyen herkes bu duygu ve düşünceler içindeyken, insanlıkla alakası olmayanların, insanı araçsallaştıran, kandan beslenen kişilerin ve örgütlerin islah olmasını istemek de insani bir duygudur. Ne yazık ki onların bu duyguyu anlamasını beklemek olanaklı görünmüyor. Çünkü insanlıkla alakası olmayanlar ve insanı araçsallaştıran, insan kanından beslenen örgütler, bu zor dönemleri kendi kirli emelleri için fırsat zamanları olarak değerlendiriyorlar. Bu kişiler ve örgütler, bu son şiddetli, yıkıcı, kapsamlı bölgesel nitelikli Türkiye, Suriye, Kürdistan’daki iki depremden de bunu yapıyorlar. Bu durumu bir fırsat dönemi olarak değerlendirmek istiyorlar.
Bunu yapanların çoğu da siyaset giysisini giyinenlerdir.
Özellikle Kürdistan’ın büyük bir felaketle karşı karşıya olduğu, tam anlamıyla milli ayaklanmalar dönemi sonrası toplu katliamın ve toplu göçün yaşandığı bir dönemden geçilen bu koşullarda bile bunu yapmaktan geri kalmıyorlar. İnsanların bu felakette birbiriyle dayanışmalarına karşı çıkacak kadar vicdansız olabiliyorlar.
Açık olan bir şey var ki, bu dönemler, sevgi ve dayanışmanın güçlendirilmesi, ele ele verilmesi, zorlu koşulların üstesinden gelinmesi için çaba gösterilmesi gereken bir dönemdir. Bu duyguları yeşertmek Kürt milleti gibi özgürlük ve bağımsızlık sürecinde olan bir millet için daha önemli ve hayati bir sorundur. Bu nedenle bu duyguları yeşertmek Kürt yurtseverleri, aydınları, dava insanları için daha da büyük önem taşımalıdır. Bu davranışla bir ölçüde devletsizliğin eksikliklerini giderme olanağı olabilir.
Tabi ki bu zorlu ve çetin dönemler, aynı zamanda muhasebe yapma, sorumluluklarımızı; millet, Kürt yurtseverleri, Kürdistan örgütleri ve kurumları olarak gözden geçirme zamanıdır. Yani daha çok insan olma, tek vücut millet olma zamanıdır. Bunu da Kürt yurtseverlerinin sınırlı da olsa yapmakta olduklarını saptaya biliyorum. Bu alanda daha fazla gayretli olmamız gerekiyor. Çuvaldızı başkasına batırırken, kendimiz de iğneyi batırmaktan geri durmamalıyız.
Bu zorlu ve çetin dönemler biz Kürtler için milli duygularımızı ve milli değerlerimizi geliştirmemiz, halkımızı milli konularda aydınlatmamız, daha çok gayretli olmamız için de olanak sunan dönemlerdir. Bunun değerini bilmeli, dezavantajları avantaja döndürmeliyiz.
Bunu yapabiliyor muyuz? Bu konuda çok açık bir cevabım yok. Umut ederim ki benim düşündüğüm gibi değildir. Dipten gelen bir değişim ve reform sürecini yaşarız. Olumsuzluklardan arınır. İnsanlarımızı, milletimizi, ülkemiz Kürdistan’ı daha fazla sever ve bağlanırız.
Ama şu açıkça görülüyor ki, bütün Kürtlerin evi olan Kürdistan Federe Devleti yönetiminin Kürdistan’ın Kuzeyinde ve Batısında Barzani Vakfı vasıtasıyla destek sunması, Kürdistan Federe Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani’nin Kürdistan’ın Kuzeyindeki deprem bölgelerini ve halkımızı ziyaret etmesi, Türk ve Arap halklarıyla dayanışma göstermesi; milli duyguların, milli gurur ve onurun ortaya çıkmasına, Kürdistan’ın bütün parçalarındaki Kürtlerin ve dünya Kürtlerinin milli duygularının ortaklaşmasına katkı sundu.
Kürdistan Federe Devletinin bu felaket dönemindeki dayanışması, bütün Kürtlere aynı zamanda devlet olmanın ne kadar önemli olduğunu da anlattı.
Kürt insanı, Kürt yurtseverleri ve dava insanları da bunu ifade ederek ortaya koyuyor.
Sömürgeci Türk ve Arap Suriye Devletleri, Kürdistan Federe Devletinin bu dayanışmasına, Kürdistan Federe devleti Başkanı Neçirvan Barzani’nin Türkiye’ye gelmesine teşekkür etmelerine rağmen; bazı Kürtler, PKK/PYD buna karşıtlıklarını ifade etmekten geri durmamaktalar.
Bu davranış tarzını kim nasıl ifade ederse etsin, ben bu davranışı Kürt düşmanlığı, insanlık düşmanlığı, Kürdistan Federe Devleti düşmanlığı olarak değerlendiriyorum. Bu zatlar ve PKK/PYD, Kürdistan Federe Devletine sadece bu dayanışmasından dolayı düşmanlık yapmıyorlar, bütün zamanlarda Kürdistan Federe Devletinin düşmanıdırlar. Kürdistan Federe Devletini yıkmak için on yıllardır sömürgeci devletlerle işbirliği ve el birliği içindedirler.
Ben de bu gerçeği deşifre etmek, açığa çıkarmak için on yıllardır çaba gösterenlerden biriyim.
Bugüne dek bu Kürt düşmanlarına ve Kürdistan Federe Devleti düşmanlarına karşı mücadele içinde olduk. Son gelişmeler bu Kürt düşmanlarına ve Kürdistan Federe Devleti düşmanlarına karşı daha fazla ve daha kararlı bir biçimde duruş göstermemiz gerektiğini açığa çıkardı.
Diyarbekîr, 16 Şubat 2023
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.