1918-1922 yıları arasında Kürd dili üzerine çalışmalar

30 Ekim 1918’de Mondros Antlaşması’nın imzalanmasıyla, İttihat ve Terakki yönetimindeki Osmanlı İmparatorluğu mağlup olarak fiilen dağılmış ve başkent İstanbul müttefik kuvvetlerinin kontrolüne geçmiştir. Bu süreçte Kürdler de yeni cemiyetler ve örgütler kurar, aynı zamanda geçmişte siyasi iktidar tarafından kapatılmış olan cemiyetler ve bunlara bağlı yayın organları da yeniden aktifleştirilir. Bu dönemde kurulan Kürdistan Teali Cemiyeti (KTC) bir çatı örgüt misyonunu üstlenerek diğer birçok Kürd cemiyeti de bu çatı altında faaliyet yürütür.

Kürd Hêvî Cemiyeti (1919), Kürd Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti ( Ocak 1919) ve Kürd Kadınları Teali Cemiyeti (1919) ve diğerleri bu örgütlerden bir kaçıydı. KTC ve ona bağlı cemiyetler tarafından Jîn mecmuası, Serbestî gazetesi ve Kurdistan mecmuası yayınlanmış. Bu dönemde Kürd diliyle ilgili çalışmalar ve tartışmalar bu yayınlar aracılığıyla artarak sürmüştür. Kürd dili üzerine yapılan ve yapılacak olan çalışmalar daha planlı bir şekilde yürütülmüş. Bu planlı çalışmanın bir amacı da, Kürdler arasında kimlik ve dil bilincini oluşturarak Kürd dilinin standartlaştırılması, bu amaç doğrultusunda yapılacak faaliyetlerle aynı zamanda dil üzerinden ulusal bilincin oluşturulması ve yaygınlaştırılması bu çalışmaların hedeflerinden biriydi. Bu planlanmış amacın gerçekleşmesi için, yukarıda bahsedilen cemiyetler vasıtasıyla direk veya indirek olarak yayınlanan süreli ve süresiz yayınlar önemli bir misyon üstlenmişlerdir. Bu yayınlar vasıtasıyla genç kesimden tartışmalara katılan şair Piremerd’in oğlu İsmail Vedad, öncelikli olarak “Dilimizi, uygarlık dünyasında kolayca okunacak, anlaşılacak bir harf ve imlâ biçimiyle düzeltmek gerektiğini.”[1] belirtir.

Bu alandaki en önemli sorumluluk ve vazife de, İkinci Meşrutiyet döneminde kurulmuş olan Kürd Neşri Maarif Cemiyeti’nin muadili olarak yeniden kurulmuş olan Kürd Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti’ne verilmiştir.

Kürd Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti ve Kürd dili çalışmaları

Kürd Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti (Kürd Kültür ve Yayınları Genelleştirme Cemiyeti), Kürd dili, tarihi ve coğrafyası ile ekonomi ve sosyolojisine ilişkin incelemelerde ve yayınlarda bulunmak ve Kürdler arasında çağdaş bilimleri yaygınlaştırmak üzere, Cuma 10 Ocak 1919’da Kürdistan Teali Cemiyeti binasında yapılan toplantıda yönetim kurulu seçilir ve sonraki günlerde cemiyetin resmi kuruluşu için ilgili kurumlara başvuru yapılır.[2] 2 Şubat 1919’da yayımlanan Jîn’in 10’cu sayısında, cemiyetin üye kayıtlarını kabul etmeye başladığını duyuran şöyle bir açıklama yayınlanmıştır: “Şubatın yedinci cuma günü öğleden sonra saat birde, derneğin sayın üyeleri ile, kaydedilmek arzusunda bulunan zatların Cağaloğlu’nda bulunan “Kürdistan Cemiyeti” binasına onur vermeleri dileğimizdir.”[3] Böylece bu dönemde, Meşrutiyet’in ilanından sonra kurulmuş olan ve Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla kapatılan Kürd Neşr-i Maarif Cemiyeti, “Kürd Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti” (KTMNC) adıyla yeniden faaliyete başlar.

Kürd dili, edebiyatı, tarihi ve kültürü alanındaki çalışmalar daha çok KTMNC yönetiminde yürütülmekteydi. Bu cemiyetin kurucuları arasında Bedirhanzade Mehmet Emin Âli Bey, Dr. Abdullah Cevdet Bey, Bedirhanzade Mithat Bey, Erzurum Mebusu Seyfullah Bey, Hakkari Mebusu Taha Efendi, Van Mebusu Tevfik Bey, Bedirhanzade Kamil Bey, Bedirhanzade Abdurahman Bey, Genç Mebusu Mehmed Efendi, Mir Seyfettinzade Hüseyin Avni Bey, Miralay Mahmut Sami Bey, Diyarbekirli Mehmet Faik Efendi, Bediüzzeman Sait Efendi, Mutkili Halil Hayali Efendi ve Kürdizade Ahmed Ramiz[4] gibi bilinen Kürd şahsiyetleri vardı. Kuruluşun ilk döneminde cemiyetin bir programının olmayışı veya varidiyse de Kürd kamuoyuyla paylaşılmaması, Kürd gençleri tarafından açık bir dille eleştirilmiştir. Genç Kürdlerden İsmail Vedad, dil tartışmalarına katılarak genel sorunların tekele alınamayacağını, dil sorununun sadece KTMNC tarafından çözülemeyeceğini dile getirerek babasının da arkadaşı olan Halil Hayali’nin şahsında Kürd Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti’ni, programsız olmakla eleştirmekte, “Onlar bir kez, kendilerine bir program çizsinler ve gazete ile bize anlatsınlar ki inanalım. Ötekiler gibi programsız, amaçsız, fenersiz, karanlığa düşmesinler.”[5]

Yapılan tartışmalar sonucu, cemiyetin amacı, 20 maddeden oluşan çok geniş kapsamlı bir programla kamuoyuna açıklanır. Cemiyetin 2 Şubat 1335 (2 Şubat 1919) tarihinde Jîn dergisinin onuncu sayısında yayımlanan bildirisi, diyebiliriz ki, bu dönemdeki Kürd dili ve kültürü üzerine yapılan ve yapılacak olan çalışmaların da ana çerçevesini oluşturmuştur. “Kürd Tamim-i Maarif Cemiyeti Bildirisi” başlığı altında yayımlanan yol haritasında Kürd dili ve kültürü alanındaki çalışmalar maddeler halinde şöyle sıralanmış:

1- Haftalık bir bilimsel dergi yayınlayacaktır.

2- Tüm Kürd edebiyatçılarının, şair ve bilginlerinin Kürd dili ile meydana getirdikleri eserlerini, divan ve şiirlerini doğru ve nefîs bir biçimde bastıracaktır.

3- Bütün Kürd lehçelerini içermek üzere bir Kürdçe lûgat kitabı düzenleyip yayınlayacaktır.

4- Var olan dilbilgisi kitaplarından uygun olanlarını bastıracaktır.

5- Kürd diliyle ilköğretimi sağlamak için gerekli olan kitapları yayınlayacaktır.

6- Değişik lehçelere ait olanları birer bölüm oluşturacak biçimde bir Kürdçe atasözleri dergisi düzenleyip yayınlayacaktır.

7- Her yöredeki Kürd gelenek ve törelerine ilişkin bilgiler toplayacak ve Kürd masal, hikâye ve halk şarkılarını toplayacaktır.

8- Kürd tarihi, eski ve yeni coğrafyası konularında eserler meydana getirecektir.

9- Doğu ve Batı dillerinden Kürdistan ve Kürdler konusundaki mevcut eserleri çevirip yayınlayacaktır.

      1. Kürd ulusuna mensup geçmiş ve şimdiki kişilerin biyografilerini yayınlayacaktır.

11- Yerli ve yabancı eserleri içermek üzere dernek merkezi ile gereken yerlerde kütüphaneler açacaktır.

12- Gece derslikleri açacaktır.

13- Kürdlerle meskûn bölgelere inceleme heyetleri gönderecektir.

14- Dernek için bir matbaa kurmaya çalışacaktır.[6]

Serbesti gazetesinde KTMNC’nin yeniden kurulması ve maksadıyla ilgili şöyle bir açıklamada bulunulmuş: “Kürtçenin ıslah ve standartlaştırılması maksadıyla, Meşrutiyetin ilanından sonra kurulan oluşumlar ile bir müddet faaliyette bulunduktan sonra, Birinci Dünya Savaşı esnasında neşriyatını kesen Kürd Neşri-i Maarif Cemiyeti, savaşın bitişi ilanıyla beraber Kürd Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti adıyla yeniden kurulmuş ve “Jîn” dergisi neşriyle savaşla kesintiye uğrayan faaliyetine yeniden başlamıştır. KTMNC, 20 maddeden oluşan programı, bir dil planlaması mahiyetinde olup, “Kürd Tamimi Maarif ve Neşriyat Cemiyeti Beyannamesi”[7] başlığıyla Jîn dergisinin 10’cu sayısında yayınladıktan sonra, bu konudaki tartışmalar da gittikçe yoğunlaşmıştır.

KTMNC’nin ortaya koyduğu programda Kürd dili, lehçeleri, grameri, edebiyatı, lugatı, Kürdçe eğitimin yanı sıra bir ulusal Kürd tarih yazımı, geçmiş ve şimdiki dönem Kürd şahsiyetlerinin biyografilerinin yazılması da amaçlanan önemli hedeflerdendir. Uluslaşma sürecindeki toplumlar için, ulusal tarihin yazımı da elbette ki çok önemlidir. Bu bağlamda Kürd tarih yazımıyla ilgili tartışmalar KTTG, Rojî Kurd ve Hetawî Kurd dergilerinin yayınlanmasıyla birlikte başlamıştı. Kendisi de KTMNC’nin kurucularından biri olan Abdullah Cevdet, Rojî Kurd’ün birinci sayısında yayımlanan yazısında, bu konunun önemini Şerrefname’ye de gönderme yaparak çok açık bir dille şöyle ifade etmiş; “Bir milletin ki mazbut ve mükemmel olarak bir tarihi yoksa, o millet hiç yaşamamış gibidir. Kürdlerin tarihi var mı? Bir Şerefname ile bir millet tarihî şerefini veyahut tarih şerefini tasarruf ve muhafaza edemez.

Yaşadığımız asır, şaka değil, yirminci asırdır. Geçmişinin tarihine, geleceğinin tarihine sahip olmayan millet kendisine sahip değildir. Ken­di kendisine sahip olmayan milletler ve fertler memlûk (köle) olur, baş­kalarının olur.”[8] demişti. Amaçlanan biyografi çalışmaları da aslında bir yönüyle tarih kapsamına girer. Thomas Karlay’ın biyografi türü çalışmaların önemini belirten “Aslında tarih büyük adamların biyografisidir.” sözü, KTMNC’nin hedeflenen “biyografi” çalışmalarıyla birlikte düşünüldüğünde, bu da aynı zamanda tamamlayıcı bir tarih çalışmasıdır.

Kaynak: https://www.rudaw.net/turkish/opinion/29012023

[1] Genç Kürdlerden İsmail Vedad, Kürdçe Dilimiz, Jîn, Sayı: 9, 25 Kanun-ı Evvel 1334 (25 Aralık 1918)

[2] Jîn, Sayı: 7, 2 Kanunisani 1335 (2 Ocak 1919), Weşanxana Deng, Werger: M. Emîn Bozarslan, 1985

[3] Jîn, Sayı: 10, 2 Şubat 1335 (2 Şubat 1919), Weşanxana Deng, Werger: M. Emîn Bozarslan, 1985

[4] Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, cild 2, Mütareke Dönemi, İletişim Yayınları, 4. Baskı, 2010 İstanbyul, s. 224

[5] Jîn, Genç Kürdlerden İsmail Vedad, Kürdçe Dilimiz, Sayı: 9, 16 Kanun-ı Sani 1335, Jîn: Kürdçe –Türkçe Dergi, Cild-2, Weşanxana Deng, Werger: M. Emîn Bozarslan, 1985, s. 450

[6] Jîn, Kovara Kurdî-Tirkî & Kürdçe –Türkçe Dergi (1918-1919), Cild: 2, Werger M. Emîn Bozarslan, Deng Yayınları, Sweden, 1985, s. 486, 487

[7] Jîn, Sayı: 10, 2 Şubat 1335 (2 Şubat 1919), Deng Yayınları, Werger: M. Emîn Bozarslan, 1985

[8] Seîd Veroj, Cemîyeta Hêvî ya Talabeyê Kurd (Kürd Talabe Hêvî Cemîyetî) û Rojî Kurd (1913), Weşanên Dara, Dîyarbekir, 2020, s. 45, 46