Efsanevi Kürt Milli Lideri Mustafa Barzani bundan 42 yıl önce 1 Mart 1979 tarihinde Amerika’da hayata gözlerini yumdu. O gün, Kürtler için,  1975 yenilgisi ve Otonominin yıkılması kadar acıtıcı, yürek yakıcı, yaralayıcı bir gün oldu. Kürdistan’ın bütün parçaları ve dünyadaki tüm Kürtler yasa boğuldu.

Hiç şüphe yok ki, Kürtler olarak Efsanevi Milli Lider Mustafa Barzani’yi anmaya ve üzülmeye devam edeceğiz. Ama onun kadar önemli olan konu, Mustafa Barzani’yi birçok yönü ile tanımak ve tanımlamak, Kürdistan milli mücadelesine, Kürdistan Federe Devleti’ne Onun özelliklerini ve tecrübelerini aktarmaktır.

Bunun için de öncelikle bütün Kürdistan milli kurtuluş dava adamları ve kadınları, Efsanevi Milli Lider Mustafa Barzani’nin yetiştiği aile ve toplumsal koşulları, kültürel atmosferi, toplumsal mücadele hayatını, onun özgün özelliklerini, ahlaki ve siyasi davranış ve düşünüş tarzını incelemeliler. Bundan hem özelde yararlanmalılar ve hem de genel de yararlanmayı sağlamalıdırlar. O zaman Mustafa Barzani’yi gerçek anlamda anmamız, ona saygı duymamız o zaman anlamlı olacaktır.

O ARİSTOKRAT VE MEDRESE EĞİTİMİ GÜÇLÜ OLAN BİR AİLE ORTAMINDA DÜNYAYA GELDİ…

Atalarımız demiş ki, koç olacak kuzu, annesinin sütünü emerken belli olur. Yetenekli adam ya da kadın olacak çocuk da, baştan belli olur. Bundan dolayı çocuğun yetiştiği aile, kültür, ahlak, eğitim ortamı oldukça önemlidir. Hiç şüphe yok ki her çocuğun da kendi özgünlükleri vardır. Efsanevi Mili Lider Mustafa Barzani de böyle bir aile ortamında yetişiyor.  Hiç şüphe yok ki, çocukluğundan ölümüne kadar hakkında yapılan araştırma ve incelemeler de Mustafa Barzani’nin özel, yetenekli, cesur, gözü pek bir çocuk olduğunu tespit olarak önümüze koymaktadır.

O, Barzaniler ailesi gibi dini aristokrat, medrese eğitimi yüksek seviyede olan, Seydalar ve bilim adamları yetiştiren bir ailede dünyaya geliyor. Doğduğu aile, aynı zamanda kendi yöresinde yönetici bir ailedir. Yöneticiliği ile çevresini de etkileyen, saygı duyulan bir aile. Oldukça da güçlü toplumsal, kültürel, geleneksel disiplini olan bir ailedir. O ailede doğan çocuklar, oturmasını kalkmasını bilen, ne yaptıklarını ve yapacaklarını bilecek bilgi ve toplumsal birikime sahiptirler. Mustafa Barzani de bu çocuklardan biridir.

Barzaniler ailesi aynı zamanda milli güçlü bir ruha sahip, kendi bölgelerinin, Kürdistan’ın otonom olmasını çok doğal bir şekilde savunan bir ailedir. Barzaniler ailesinin bu özelliği, vasat insanından, özel ve lider şahsiyetlerine kadar hepsi tümden Kürdistan’ın otonom olmasına, Kürtlerin kendi kendilerini yönetmelerine, milli haklarının korunmasına ve gelişmesine özen göstermektedirler. Bundan dolayıdır ki 100 yıldan fazla zamandır Kürdistan’ın otonom ve özgür olması, Kürtlerin kendi kendilerini yönetmeleri, milli haklarını korumaları ve geliştirmeleri için mücadele ediyorlar.

Mustafa Barzani, Şeyh Muhammed Barzani’nin oğludur. 14 Mart 1903 yılında Barzan köyünde dünyaya geliyor.  O, 12 yaşındayken Ağabeyi Şeyh Abdulselam Barzani Kürt milli hareketine liderlik yapmaktaydı.

MUSTAFA BARZANİ, MÜCADELECİ VE İSYANCI BİR AİLENİN ÇOCUĞUDUR. BU NEDENLE O DAHA ÇOCUK YAŞTA HAPİSTE KALDI VE MİLLİ MÜCADELEYE KATILDI…

Barzaniler ailesi en açık bir şekilde 20. Yüzyılın başlarında Barzani Kardeşlerin en büyüğü Abdulselam Barzani öncülünde Osmanlı İmparatorluğuna karşı milli mücadele, Kürdistan’ın otonom olması mücadelesini sürdürdüler. Bu nedenle de Osmanlı İmparatorluğunun büyük hışmına uğradılar. Zulüm gördüler. Hapislere girdiler ve idam edildiler. Mustafa Barzani de daha 3 yaşındaki annesinin kucağında Diyarbakır’ın tarihi hapishanesinde (1970’lerde bu hapishane de kalma şerefine ben de nail oldum) kaldı.

AĞABEYİ ŞEYH ABDULSELAM BARZANİ’NİN ONUN GÖZLERİNİN ÖNÜNDE İDAM EDİLMESİ, ONUN HAYATINDA BİR MİLAD OLDU. AMA AYNI ZAMANDA ONA MİLLİ MÜCADELE YOLUNU AÇTI. MİLLİ MÜCADELEYE KATILMA KARARINA KATKI SAĞLADI. MİLLİ MÜCADELEYE KATILMAYA KARAR VERDİKTEN SONRA DA TESLİM OLMAMAYI HAYATININ TARTIŞILMAZ İLKESİ HALİNE GETİRDİ…

Mustafa Barzani’nin çocukluktan gençlik çağına geçmesi çok kolay olmadı. Çok acılı günler yaşadı. Onun için en büyük acı, ağabeyi Şeyh Abdulselam Barzani’nin onun gözlerinin önünde idam edilmesi oldu.

Abdulselam Barzani’nin idamı, ona acı verirken, aynı zamanda derin de düşünmeye itti. Haklı olarak milli mücadele neferi ve lideri olmanın çok ciddi ve riskli bir olay olduğunu düşündü. Diyebilir ki Efsanevi lider için bir yol ayrımı söz konusuydu. Ya milli mücadelenin neferi olup, liderliğe tırmanacak, ya da milli mücadelenin bir neferi olmayıp köşesine çekilecek. Ama onun içinde olduğu aile yapısı, büyüklerinin konumu, milli mücadele gerçeğine olan ortak yaklaşım bir anlamda ona mücadelenin dışında kalma şansını tanımaz durumdaydı. O zaman efsanevi lider, mücadelenin bir neferi olmaya karar veriyor. Ağabeyinin idamı aynı zamanda, onun teslim olmamasını Ona öğretiyor.

Bu bağlamda, millet adına teslim almayan ve direnen bir lider olmanın koşullarına sahip oluyor. 

MELE MUSTAFA BARZANİ EFSANEVİ SİYASİ BİR LİDER VE ASKERİ DEHAYDI…

Mele Mustafa Barzani, sadece bir milli siyasi lider değil, aynı zamanda efsanevi askeri dehadır da.  Kürtler ve dünyadaki Kürdologlar da Mele Mustafa Barzani’yi böyle tanıyorlar ve tanımlıyorlar.

Bu askeri dehasından dolayı, “general”, “başkomutan”, “büyük savaşçı”, “genelkurmay başkanı” lakaplarıyla tanımlanmıştır. Kürdistan Mehabad Cumhuriyeti’nde de Genel Kurmay Başkanı olmuştur.

Onun generalliği, savaşçılığı, başkomutanlığı: Mücadele sahasında pêşmergeleriyle birlikte savaşa katılmasıyla ispatlanmıştır.

İngiliz işgalcilere karşı Süleymaniye’de 1919’da savaşan Şeyh Mahmut Berzenci’nin yanında 300 arkadaşıyla mücadeleye katılması da savaşçılığının büyük göstergesi olmuştur.

Barzani, dönemin Irak hükümeti İngilizlerin yardımıyla 1932’de Şeyh Ahmet Barzani’yi yakaladıktan sonra Kürt ulusal kurtuluşu hareketinin başına geçti.

LİDERLİĞİNİN SÜREKLİLİĞİ VE BARZANA GERİ DÖNÜŞÜ…

Barzani, İkinci Dünya Savaşının devam ettiği, Irak’ta siyasi altüst oluşun olduğu koşullarda yararlanarak, yeniden milli kurtuluş savaşını geliştirmek için Barzan’a döndü. Yeniden bir pêşmerge gücü oluşturdu ve büyük başarılar elde etti..

Bu hareket tarzı, Barzani’nin, sürekli bir milli mücadele lideri ve savaşçısı olduğunun da önemli bir kanıtıydı.

Barzani’nin bu yeni hazırlığının, kendilerinin başına büyük iş açacağını düşünen Irak Hükümeti, büyük bir askeri güç ile Barzan bölgesinin üzerine yürür, hazırlık halindeki Kürt milli hareketini bastırmak ister. Barzani, Irak Hükümetinin bu büyük askeri taarruzuna karşı kendi komutasında pêşmerge güçlerini harekete geçirir. Irak ordusuna karşı büyük bir mücadele verir. Ama Irak ordusunun olağanüstü büyük gücü karşısında geri çekilir.

Kürdistan Mehabad Cumhuriyeti’nin kuruluşu için hazırlıkların yapıldığı Kürdistan’ın Doğusuna geçer.

GENELKURMAY BAŞKANLIĞI VE SOVYETLER BİRLİĞİNE GİDİŞ…

Kürdistan Mehabad Cumhuriyeti’nin kuruluşu 22 Kasım 1946’da Çarçıra Meydanında, Cumhurbaşkanı ve İKDP Lideri Qazi Mihemed tarafından ilan edildiği zaman Mele Mustafa Barzani de onun yanı başındaydı.

Barzani, Kürdistan Mehabad Cumhuriyeti’nin kurucularından biriydi. Bundan dolayı da, devletin genelkurmay başkanı oldu.

Qazi Mihemed ve Kürdistan Devleti’nin diğer kurucuları mahkemede yargılandıkları zaman, Mele Mustafa Barzani ile olan ilişki, bir suç olarak iddianamede yer edinmişti. Qazi Mihemed de mahkemede Mele Mustafa Barzani’yi, evin sahibi, devletin sahibi, Kürt milli lideri olarak savunmuştu.

Mele Mustafa Barzani, karizmatik bir lider olmasına rağmen, Qazi Mihemed’in başkanlığına, kararlarına saygı duymuştur. Onun kararlarını, şartsız tatbik etmiştir. Kürdistan parçaları arasındaki İlişkiler açısından da eşitlikçi bir hukuk yaratmıştır.

Sovyetler Birliği’nin, Kürdistan Mehabad Cumhuriyetine ihanet etmesinden sonra, İran Ordusu bütün gücüyle Kürdistan Devleti’ni yıkmak için harekete geçti. O koşullarda, Mele Mustafa Barzani İran ordusuna karşı direnmeyi önerdi. Qazi Mihemed, “devleti demokratik ve barışçıl bir yöntemle kurduk. İran ordusuna karşı da bu duruşumuzu devam ettireceğiz. Halkımızla birlikte olacağız. Onun kaderini paylaşacağız” dediğinde Mele Mustafa Barzani, direnme olanaklarına ve gücüne sahip olmasına rağmen onun kararına saygı duydu.

Kendisi de 500 arkadaşıyla birlikte Kürdistan Cumhurbaşkanı’nın onayıyla Sovyetler birliğine büyük bir üzüntüyle gitmeye karar verdi.

Bu yürüyüş uzun ve riskli bir yürüyüş olur. Tarihe de, Mustafa Barzani’nin “Uzun Yürüyüşü” diye kayıt edilir.

Yürüyüş sırasında İran ve Türk Devleti güçleriyle çatışmak zorunda kaldı. Sonuçta çok zor koşulları yenerek ve arkadaşlarından hiçbir kayıp vermeden Sovyetler Birliği’ne ulaştı.

O, KÜRDİSTAN MEHABAD DEVLETİNDEKİ YAKLAŞIM VE TUTUMUYLA PARÇALAR ARASINDA YENİ BİR HUKUK YARATTI…

Efsanevi Milli Lider Mustafa Barzani, Kürdistan Mehabad Devleti kurulduğu zaman siyasi lider konumundaydı ve önemli bir askeri güce sahipti. Denilebilir ki ilk plânda Kürdistan Mehabad Devletin tek askeri gücü, onun askeri gücüydü. O bir siyasi lider olarak Qazi Muhammed’in liderliğini kabul etti, bütün askeri güçlerin Kürdistan Devleti’nin hizmetine soktu.

Onun bu tutum ve tecrübesi parçalar arasındaki hukuk için bir olumlu ve hukuki gelenek yarattı. Bir parçanın diğer parçanın iradesine müdahale etmesinin yanlış olduğunu, parçalara arasında destek ve dayanışmanın olacağı, parçaların liderliğinin kabulünü tayin ve tespit etti.

Mustafa Barzani’nin 65 yıl önceki bu yüce davranışı ve hukuku bugün de parçalar arasındaki ilişkilere örnek olması, ışık tutması gerekir.

SOVYETLER BİRLİĞİNDEN KÜRDİSTAN’A DÖNÜŞ…

Kürdistan lideri Mustafa Barzani, 12 yıl Sovyetler Birliğinde kaldı. Irak’ta Abdulkerim Kasım’ın iktidarı ele geçirmesi üzerine, devletin talebi üzerine arkadaşlarıyla birlikte 26 Ekim 1958 tarihinde Mısır üzerinden Irak ve Kürdistan’ın Güneyine dönüş yaptı.

Dönüşü Kürdistan’ın bütün parçalarından büyük sevince yol açtı. Aynı zamanda ulusal bilincin gelişmesine ve Kürt milli hareketinin bütün parçalarda kendisini örgütlemesini tetikledi.

Irak Hükümeti, Mele Mustafa Barzani Irak’a dönmeden önce önemli sözler verdi. Bu sözlerin bir gereği olarak yeni bir anayasa yapıldı. Bu anayasa, Irak Devleti’nin, Kürtlerden ve Araplardan teşkil ettiğini, Kürtçenin, resmi dil ve eğitim-öğretim dili olduğunu, Kürdistan Bölgesinin de otonom bir yönetime kavuşturulacağını benimsendi.

Ama ne yazık ki, bir dönem sonra Irak Merkezi hükümeti Anayasayı tatbik etmemeye başladı. Bunun üzerine, Kürdistan lideri bütün güçlerini Kürdistan’a çekti.

EYLÜL MİLLİ DEVRİMİ VE KÜRDİSTAN OTONOMİSİ…

Irak Devleti, sömürgeci saldırıları başlatınca ve anayasayı tümden ayaklar altına alınca: Kürdistan’da Mele Mustafa Barzani’nin öncülüğünde silahlı Milli Devrim Hareketi Eylül 1961 yılında başladı. Mücadele kısa sürede önemli mevziler kazandı.

Mustafa Barzani sadece Baas ile savaşmadı. Onun güçlü müttefikleri Komünist Partisiyle, kendilerinden kopan İbrahim Ahmet-Celal Talabani’nin liderlik yaptığı gurupla da savaştı.

Baas Partisi Hükümeti savaştan zaferle çıkamayacağını tespit etti. Bu durum üzerine, Kürdistan lideri ve onun partisi Irak KDP ile müzakereler başlattı.

Bu müzakereler sonucunda, 11 Mart 1970 tarihinde kapsamlı antlaşma yapıldı. Bu antlaşma sonucunda, Kürdistan’da kapsamlı Otonomi kuruldu.

Kürdistan lideri “Kürdistan’ın kalbi dediği Kerkük’ün” statüsünün de referandum ile 1974 yılında gerçekleştirilmesi karara bağlandı.

1974’DE SAVAŞIN BAŞLAMASI VE YENİLGİYE YOL AÇAN CEZAYİR ANTLAŞMASI

Irak Merkezi Hükümeti, Otonomi antlaşmasını bozmak için 29 Eylül 1971’de Mele Mustafa Barzani’ye suikast yaptı.

Kerkük’te referandumun yapılmaması için siyasi ayak oyunlarına başvuruldu. Kürdistan’a askeri saldırı başlattı.  Bu saldırıya karşı, Kürdistan lideri ve Otonomi yönetimi direnme kararı aldı. Bu savaşta bir yıl boyunca büyük başarılar elde edildi. Ne yazık ki, İran ve ABD’nin ihaneti Kürtlerin yenilgisini getirdi.

Sömürgeci devletler, Cezayir Antlaşmasını yaparak Kürdistan Otonomisinin yıkılmasında işbirliği yaptılar.

MELE MUSTAFA BARZANİ’NİN KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ…

O, bilge bir liderdir. O, iyi bir medrese eğitimine sahiptir.

Milli bir lider olduğu için, Kürt milli kurtuluş mücadelesinin gelişmesi, Kürdistan’ın bağımsızlığı için mücadele etti.

O, bütün toplumsal kesimlerle ilişkili oldu. Bütün toplumsal kesimleri milli mücadelede birleştirdi. Bu özelliğiyle de demokrat ve halkçıydı.

O, bir şeyh olduğu için de milli ve dindar bir liderdir. Onun dindarlığı, İslam dışındaki dinlere verdiği önem ve destekle tanımlanır.

O, iyi bir aile babasıdır. Bütün ailesini milli mücadele için hazırlayan liderdir. Milli mücadelede kendi çocuklarının daha fazla fedakârlık yapmasını istemiştir.

O, Kürdistan’daki tüm ulusal hareketlerin ve liderlerinin iyi bir mirasçısı ve koruyucusudur.

O, KÜRDİSTAN’DAKİ BÜTÜN MİLLİ MÜCADELELERE KATILDI YA DA DESTEK OLDU. O KÜRDİSTAN MEHABAD DEVLETİNİN GENELKURMAY BAŞKANIYDI…

O, GÜÇLÜ VE UZUN BİR MÜCADELE GELENEĞİNİN DEVAM ETTİRİCİSİYDİ. O MİRASA DA LAYIK OLDU…

O, HAKSIZLIĞA İSYAN EDEN BİR ŞAHSİYETTİ…

O, HEM SAVAŞMAYI VE HEM DE BARIŞ YAPMAYI BİLEN BİR SİYASİ VE ASKERİ DEHAYDI…

O, TÜM MİLLETİ DEĞİŞİK KESİMLERİNİ SEVEN VE KUCAKLAYAN BİR LİDERDİ…

O, KENDİSİNE DÜŞMAN OLAN AŞİRETLERLE VE TOPLUMSAL KÜRT GÜÇ ODAKLARIYLA SAVAŞMAYI MİLLİ MÜCADEELENİN ALEYHİNDE KABUL EDEN BİR LİDERDİ…

O,KÜRTLERİ DÜNYAYA TANITAN LİDERDİ…

O, LİDER OLARAK BATILI LİDERLER ÇORÇİL VE DİĞERLERİNİN KATEGORİSİ İÇİNDEYDİ…

O, LİDER OLARAK HİÇ BİR ZAMAN ARAPLARI ÖZEL OLARAK ÖLDÜRME AMACINA SAHİP OLMADI. O BİR DAVA ADAMI OLARAK BAĞIMSIZLIK, HAK, ADALET, HUKUK İÇİN MÜCADELE EDEN LİDER OLDU.

O, ÖZGÜRLÜĞÜN, İNSANİ OLMANIN, BAĞIMSIZLIĞIN, MİLLETİMİZİN KENDİ KENDİNİ YÖNETMESİNİN SEMBOLÜYDÜ.

 

Diyarbakır, 2 Mart 2021