Bir önceki yazımda Ortadoğu’da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak diye bir başlık atmış ve neden böyle olacağını da izah etmeye çalışmıştım. Hamas’ın İsrail topraklarına yönelik son saldırısı ve buna mukabil İsrail’in Gazze’de başlattığı işgal hareketi ikinci haftasını doldururken Ortadoğu’daki savaş giderek harlanmakta, bu savaş ve şiddet dolayısıyla bölge ülkelerinin ve bazı silahlı güçlerin de etkileneceğini söylersek olayları abartmış olmayacağız.

İran’ın Hamas’ı kışkırtarak bir bütün olarak Filistin halkını zora sokacak bu savaş ABD, İngiltere ve AB ülkelerinin Ortadoğu, Yakındoğu ve Afrika’nın bazı bölgelerini yeniden dizayn etme fırsatını yaratmıştır. Görünen o ki ABD, İngiltere ve AB ittifakı bahsi geçen bölgelerdeki var olan avantajlarını Rusya ve Çin gibi büyük güçlere kaptırmak istemedikleri gibi İran, Türkiye, Suudi Arabistan ve Mısır dahil bölge ülkelerinin de daha fazla ileriye giderek bu bölgede söz ve karar sahibi olmalarını istemediklerini ve bu savaşı gerekçe göstererek bahsi geçen devletleri hizaya getirmek istedikleri görünmektedir.

Dolaysıyla bu savaş nedeniyle topun ağzında kimlerin olduğunu sayacak olursak bunları Hamas, İslami Cihad, Hizbullah, Haşti Şabi, Işid ve El Kaide örgütleri olarak sayabiliriz. Bu örgülerin büyük çoğunluğu İran ve T.C. devleti tarafından silahlandırılıp finanse edilirken yine bu örgütlerin lider pozisyonundaki İran ve T.C.’nin yayılmacı politikalarına ve İran devletinin kendi savunma hatlarını İran topraklarının dışında oluşturmasına ciddi katkılar sunmaktadırlar, yine bu bahsi geçen terör örgütlerinin bazılarıyla T.C. devleti, Suriye ve Irak Merkezi Hükümeti’nin dirsek teması içinde oldukları da herkesçe bilinmektedir.

ABD ve müttefikleri 2003 yılında yaklaşık 250.000 askerle ve birçok gelişmiş silah ve araçlarla müdahale etmişti ancak aradan bir müddet geçtikten sonra bu güçlerini Irak ve Suriye’den çekmekle çok büyük bir hata yaptığını anlamış dolayısıyla ABD ve müttefiklerinin boşalttığı bu alanlara Rus, İran ve T.C. askeri güçleri yerleşerek hem kendileri güçlenmiş hem de başta ABD ve müttefikleri bu bölgelerdeki otoritelerini kaybederek büyük maddi zarara uğramışlardır. Böylesine büyük prestij kaybına uğrayan ve İsrail’e yönelik bu saldırı sayesinde tekrar Ortadoğu’ya gelerek hem eski prestijlerini kurtarmak hem de Rusya, İran ve Türkiye’ye hadlerini bildirmek üzere yeni bir strateji hayata geçirebilmenin gayreti içerisine girmişlerdir.

Dolayısıyla bu yeni durum karşısında diken üstünde duranlar İran, Lübnan, Türkiye ve Suriye devletleri olmakla birlikte Rusya ve Çin de ABD ve müttefiklerinin Ortadoğu ve Akdeniz’e dönmelerinden oldukça fazla tedirgin olmuşlardır. Şayet ABD ve müttefikleri yeniden ve çok güçlü bir şekilde Ortadoğu’ya ve Akdeniz’e dönüşlerini başarılı bir biçimde yürütür ve sonuçlandırabilirlerse bu demek oluyor ki bir taşla birkaç kuş vurmuş olacaklardır. ABD ve müttefikleri bu sayede İsrail’e yapacakları yardımlarla hem irili ufaklı radikal İsamcı örgütleri önemli ölçüde zayıflatmış olacaklar hem de İran ve Türkiye gibi İslamı kullanarak güçlenmek ve yayılmak isteyen devletlerin önünü kesmiş olacaklar.

Gelelim Kürd ve Kürdistan meselesine.

ABD ve müttefiklerinin bir takım Arap ülke iktidarlarıyla birçok çıkar ve menfaatlerde uzlaşmış olmaları ve onlara sundukları imkanlar oranında kendilerine istediklerini yaptırsalar bile İsrail’in Filistinlilere yönelik sert ve acımasız tutumundan ve Filistinlilere yapılan haksızlıklardan dolayı Arap halkları her zaman ABD ve Batılı güçlere kızgınlıklarını gizlememektedirler İran’daki halklar ise ABD’nin samimi davranmadığının yanında Şia mezhepçiliği ağır bastığı için ABD ve batılılara sempati ile bakmamaktadırlar. Türkiye’de ise mevcut iktidar ortaklarının ırkçı İslamcı propagandasına kendisini kaptırmış ve bir Türk dünyaya bedeldir nakaratına inandıklarından dolayı ABD ve Batıya düşmanlık yapmaktadırlar. Suriye ise Rusya ve İran’ın güdümünden çıkamadığı için ABD ve Batı düşmanlığı yapmaktadır.

Ortadoğu coğrafyasındaki 60 milyon Kürde adeta eli mahkum gözükmektedir. Kürdlerin çalışkanlığı, savaşçılığı, samimiyeti ve Kürdistan’ı özgürleştirme mücadelesi verdiklerinden dolayı Ortadoğu Coğrafyasında ABD, Batı dünyası ve İsrail devletleri şayet Kürdlere karşı tutarlı ve dostça bir politika izlerlerse Kürdlerin batı bloku ve ABD ile karşılıklı menfaatler temelinde stratejik bir ortaklık kurmaları her iki tarafın da çıkarına olacaktır. Bu konuda en önemli mesele Kürderin kendi aralarındaki yapay konuları en kısa zamanda akılcı bir yöntemle çözerek kendi ülkesi ve milleti için birlik oluşturmalarıdır.

Dolayısıyla Kürdler 1. Paylaşım Savaşında ümmetçilik uğruna büyük bir fırsatı kaçırarak yanlış bir tarafta konumlanıp 100 yılı aşan acı, zulüm, büyük haksızlık ve hakarete maruz kaldılar umuyor ve temenni ediyoruz ki önlerine ikinci defa çıkan bu tarihi fırsatı ellerinin tersiyle itmezler. Burada en önemli nokta Batılı güçlerin de bu süreçte samimi bir şekilde Kürdlerin acılarını dindirecek doğru ve tutarlı bir siyasetle söz ve karar sahibi olmalıdır.

Hadi hakkımızda hayırlısı, bakalım neler olacak.

Saygılarımla

M.Hüseyin Taysun

19/10/2023   İst.

Ortadoğu Coğrafyasında Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak

Filistin’e bağlı Hamas örgütü 7 Ekim 2023 günü İsrail topraklarına sürpriz ve oldukça kapsamlı bir saldırı başlatarak içerisinde yüzlerce sivilin de ölümüne sebep olan binlerce insanı katletti. Elbette ki Hamas örgütü’nün İsraillilere yönelik böylesine kapsamlı bir saldırıyı tek başına düşünerek hayata geçirmesi mümkün değildi.

Böylesine kapsamlı bir baskının arkasında Ortadoğu’da büyük hesapları olan bazı devletlerin bulunması pek muhtemel bir olaydır, şayet bu saldırı bütün yönleriyle düşünülüp hayata geçirilmiş ise bu olayın sonucunda Filistin halkının büyük bir mağduriyet yaşayacağı hesabı mutlaka göz önüne alınarak yapılmıştır. Olayların bugünkü ve önümüzdeki günlerdeki gelişmesini değerlendirdiğimizde Filistin halkının oldukça büyük zararlar göreceği açıktır. Filistinliler bu olaydan dolayı ellerindeki kalan topraklarının bir kısmını kaybedecek, toplu bir katliam sonucu önemli bir insan kaybına uğrayacak ve sonuçta Filistinlilerin yaşadığı trajedi daha bir katlanarak son derece zorlu bir yaşamla yüzyüze kalacaklardır.

Peki Filistinliler bu son olayda kimin ya da kimlerin oyununa geldiler? Bize göre Filistinlileri oyuna getiren başta sözde İslam’ın temsilciliğini yapan ve İslam’ın mağduriyeti üzerinden Ortadoğu ve Arap dünyasında yayılmacı bir siyaset izleyen İran devletinin ve Şii mollaların büyük hesapları yatmaktadır. Zira Haması cesaretlendirenlerin başında İran devleti gelmektedir.

Ayrıca İsrail’le Mossad’ın sinsi oyununa gelerek büyük tuzağı fark edemeyen ve böylece Mossad’ın tuzağına düşen Filistinliler ABD ve Avrupa’nın tüm devletleri vasıtası ile büyük imkanlarla donatılmış her türlü yer ve uzay araçlarıyla beslenen İsrail’in Hamas’ın böylesi bir baskın ve saldırıya hazırlandığının bilgisinden yoksun olduğunu hiçbir devlet veya örgüt iddia edemez dolayısıyla İsrail devletinin bugüne kadar Filistinliler üzerinde uyguladığı insanlık dışı tüm eylemleri Hamas’ın bu vahşi saldırıları üzerinden meşrulaştırma fırsatını yakalamış olması İsrail ve Yahudi dünyası açısından önemli bir kazanç olacaktır.

Gelelim bu gelişmelerin arkasındaki büyük resim bize neler söylüyor:

Hamas’ın bu saldırısı ve Mossad’ın saldırıya bilinçli olarak göz yumması ABD’nin Ortadoğu ve Yakındoğu coğrafyası için büyük bir fırsat yaratmıştır. En başta ABD güçlerinin Irak ve Suriye’den birkaç yıl evvel askeri güçlerini geri çekmesi küresel güç sahibi olan Rusya ve Çin’in Ortadoğu ve Afrika’da ciddi bir alan hakimiyeti kurmalarına ve böylece ABD ve AB ülkelerine üstünlük sağlamalarına sebep olmuştu. Ayrıca bölgesel güç sayılan İran ve Türkiye devletlerinin İslam’ın her iki kanadı olan Sünnilik ve Şialığı kullanarak Ortadoğu coğrafyasında önemli etkinlik alanları yaratarak ABD ve AB ülkelerinin çıkarlarına büyük zararlar vermişlerdi.

Dolayısıyla İsrail-Hamas savaşını büyük bir fırsata dönüştüren ABD ve İngiltere en gelişmiş savaş gemileri ve silahlarıyla Akdeniz’de büyük bir güç gösterisiyle Rusya, Çin, Türkiye ve İran’a verilebilecek en sert ve en kararlı mesajlarını vermektedirler. Özellikle yukarıda saydığım bu dört devletin ABD ve İngiliz güçlerinin Akdeniz’e inmesi bu dört devletin eteklerinin tutuşmasına ve büyük bir panik yaşamalarına sebep olmaktadır. İsrail’e yönelik bu vahşi saldırıyı büyük ve önemli bir fırsata dönüştüren ABD ve İngiltere’nin gelecekte İsrail devletinin güvenliği konusunda en güvenilir ve en güçlü müttefikin Kürd halkı olduğuyla ilgili oldukça ciddi hesaplar yaptıkları da bilinmektedir. Bunun en bariz işaretlerini Güneyli güçlerin birliği ve tek bir ordu oluşturmalarına yönelik ve KDP ile YNK arasındaki pürüzlerin giderilmesi yönündeki hassasiyetlerden anlamaktayız. Ayrıca Suriye topraklarında düşürülen T.C. Devletine ait bir sihanın ABD güçlerince düşürülmesi de önemli bir işaret sayılmalıdır.

Türkiye ve İran Devletleri tarihin hiçbir döneminde başta Araplar olmak üzere Filistin halkına karşı samimi ve dürüst olmamışlardır. Bunun en belirgin kanıtları 1948’de Filistin toprakları üzerinde kurulan İsrail devletini ilk defa tanıyan T.C. devleti olmuş, İran ise Şattul Arab’ı işgal ederek Hürmüz Boğazı’nı ele geçirip 8 yıl süren Irak-İran Savaşını başlatarak milyonlarca Arabın ölümüne sebep olmuştur. Dolayısıyla bu son savaş nedeniyle Filistinliler için Türklerin ve Acemlerin döktükleri gözyaşları aslında timsah gözyaşları olduğu gibi samimiyetten uzak ve büyük bir telaşın ürünüdür.

Böylece son Hamas-İsrail savaşı sonrasında Ortadoğu coğrafyasında köklü değişimler olacağı için Kürd siyaseti ve bir bütünen Kürd halkı olabilecek değişimlere yönelik mutlaka hazırlıklı olmalıdırlar. Son söz olarak biz Kürdler Dünyanın neresinde olursa olsun mazlumlara yönelik her türlü hak gaspına, hakarete ve zulme karşı olmalıyız. Zira dört sömürgeci devletten tarih boyunca zulüm, işkence, hakaret ve sürgünlere muhattap olmuş bir halkız. Dolasıyla mazlum Filistinlilere yapılan zulmü de kabul etmiyoruz.

Ancak bizim başkaları için dökecek gözyaşımız yoktur. Zaten yüzyıllardır kendi halkımız ve Civan evlatlarımıza yapılan haksızlık ve zulümlerden dolayı hep ağlıyor ve ağıt yakıyoruz, artık göz pınarlarımızdaki yaşı başkaları için değil kendi ülkesini özgürleştirmek için mücadele edip şehit düşen evlatlarımıza yani Kürdistan’ın uğruna onurlu ölümleri kucaklayan ve düşmanların zulmüne maruz kalan halkımız için kullanmak istiyoruz. Zira Filistin örgütünü yönetenler Yaser Arafat’tan tutun Halit Meşal, Mahmut Abbas ve tüm Filistinli liderler Kürd ve Kürdistan meselesine her koşulda şoven duygularına yenilerek olumsuz bakmışlardır.

Saygılarımla

15/10/2023   İst