Kürdistan Federe Bölgesinde, “Kürdistan Bağımsızlık Referandumu” 25 Eylül 2017 yılında yapıldı. Böylece Kürtler için büyük tarihi olay olan bağımsızlık referandumuyla ilgili 6 yılı geride bıraktık. Bağımsızlık Referandumunda şerefli ve onurlu bir sonuç çıktı. Bu nedenle Kürdistan Başkanı Mesut Barzani’yi, o dönemin Kürdistan Başbakanı Neçirvan Barzani’yi, Kürdistan siyasi partilerinin yöneticilerini, referandumda oy verenleri, bağımsızlık referandumunu destekleyen tüm parçalardaki ve dünyadaki Kürtleri saygıyla kutluyorum. Onlar milletimize önemli, tarihi, kader değiştirici bir gelecek hazırladılar.

Kürdistan Bağımsızlık referandumunun sonucu, tarihi geleceğimizdir. Kürdistan Bağımsızlık Referandumu Kürdistan Devletini sadece Kürtlerin ortak stratejisi yapmadı, aynı zamanda Kürdistan Devleti için taşları döşedi. Bundan dolayı tüm Kürtler ve Kürdistanlılar, Bağımsızlık Referandumunun sonucuna sahip çıkmalıdır.

Kürtlerin ve Kürdistanlıların, bağımsızlık referandumunun üzerinden 6 yıl geçmesine rağmen, bağımsızlık referandumunun yapıldığı gün gibi heyecan duymaları, bu günü 6 yıldır şölene çevirmeleri, bağımsızlık referandumunun tarihi anlamına da anlatmış oluyor.

Kürdistan Bağımsızlık referandumundan sonra, Irak Irkçılarının, sömürgeci devletlerin, Kürdistan bağımsızlığı düşmanı PKK’nin, bir grup YNK ve Goranlıların çılgına dönmesi de o tarihi sonucun önemi konusunda anlamlı okumalar yapmamıza da yol açıyor. Kürdistan bağımsızlığına düşman güçlerin, büyük bir hırsla, Kürdistan’da ihanetçiler sağlayarak Kerkük’e saldırmaları ve Kerkük’ü işgal etmeleri de bundandı.

Şunun altını çizerek belirtiyorum ki, Kerkük’e saldırıda Kürt ihanetçileri olmasaydı, Arap Irkçılarının, PKK ve Haşdi Şabi gibi Kürdistan Federe Devleti düşmanı terörist, işgalci, yabancı güçlerin Kerkük’ü işgal etmeleri olanaklı değildi.

Kerkük’ün işgali bağımsızlık referandumu sonucunda tüm parçalardaki ve dünyadaki Kürtlerde yarattığı sevinci, acıya ve üzüntüye çevirdi.

Doğal olarak sevincimizle, acımız ve üzüntümüz birbirine karışarak, Kürt milli bilincinin, millet olarak tekâmül etmemizde harca dönüştü.

Kürdistan Bağımsızlık Referandumu 6 yılını geride bıraktı. Bu referandumu yapan, evet oyu veren, oy verme şansı olmasa da gönlünde evet diyen Kürtler ve Kürtlerin referandum yapma hakkına saygı duyan yabancı dostlara selam olsun.

Onlar Kürtlerin özgür geçmişinin mirasçısı ve özgür geleceğin teminatıdır.  Referanduma karşı duran cephe ise -ister Kürt ister sömürgeci yapılar- ise tam tersi bir pozisyondadır. Referandum karşıtlığı Kürtlerin geçmiş tarihini yok saymak gelecek özlemini tüketmektir. Referandumdan günümüze netleşen bir durum vardır: Kürdistan’da iki çizgi vardır. Birincisi direniş ikincisi ise sömürgeci siyasetinin peşinden gidenlerin çizgidir.

Ehmedi Xani’den Barzani’ye geçen miras

Kürdistan Bağımsızlık Referandumu bir kere olup bitmiş böyle sürpriz veya kendiliğinden bir olay değildir. Geçmişten gelmiştir ve günümüzü ve geleceğimizi de etkileyecektir.

25 Ekim 2017 tarihindeki Kürdistan Bağımsızlık Referandumu Kürdistan tarihindeki özgürlük mücadelesi zincirlerinin son halkasıdır. Referandum en yakın tarihten bile ele alırsak Ehmedi Xani’nin “Kürtlerin kurtuluşunu devlette görmesi” fikri ile başlayan, oradan Haci Kadire Koyi’yi, orada Nehri’ye ulaşan Kürtlerin kendini yönetme arzusu ve hareketinin devamıdır. Ehmedi Xani’nin o gün Kürtlerin zihninde yapmaya çalıştığı “kendini yönetme- devletleşme” fikri Barzani hareketinin şahsında temsil edilmektedir.

Referandum nasıl ki tarihi zincirin devamı ise aynı biçimde Barzani hareketi de Kürt ve Kürdistani toplum, inanç ve siyaset biçiminin bir devamıdır.  Açık ve net söylemek gerekiyor “Kürtlerin kendini yönetmesini, devletleşmesini, kölelikten kurtulmasını isteyen” herkes Barzani hareketinin bir parçasıdır.

Bunun için “Xani yani Nehri, Nehri yani Barzani, Barzani yani Kürtlerin devletleşmesi” formülü doğrudur.

Barzani düşmanlığı­= Kürdistan düşmanlığı

Bugün Xani’nin çizgisi bugün Barzani hareketinde yaşamaktadır. Barzani hareketine düşmanlığın da bu tarihi zincirin bir parçası olması ile ilgisi vardır.

Nereden bakarsanız bakın Barzani hareketi 150 yıldır Kürtler ve devletleşmeleri meselesinde Osmanlılara, Türklere, İranlılara, Araplara karşı kalkışmış bir harekettir. 150 yıldır söz söylemiş, müzakere etmiş, savaşmış, bazen geri çekilse bile hep sahada olmuş, sonuç olarak Irak devletini 1950’lerden bu yana müzakere masasına her defasında oturtmuş bir harekettir.  Son 70 yıl içinde Kürt meselesini somut kazanıma kavuşturma ve Kürt sorununu diplomasi masasında tutmayı başarmıştır.  Bu bile başta Iraklı yapılan olmak üzere tüm Kürt sömürgecilerin nefretini kazanmalarının temel nedeni olmuştur.   Dünyada Kürt meselesi ile Barzani meselesi özdeşleşmiştir. Gerçek budur. Ortadoğu Kürt ve Kürdistan düşmanlığı ne kadar canlı ve aktifse Barzani düşmanlığı da o kadar aktiftir.

Kürdistan’da iki çizgi var: Bağımsızlık çizgisi – teslimiyet çizgisi

Tarihi ve güncel olarak Kürdistan’da iki çizgi vardır.

Birincisi yukarda sözünü ettiğimiz bağımsızlık çizgisidir. Demirci Kawa mitolojisi ile teslim edilen bu direniş çizgisinde Kürtlerin önemli bir duruşu olmuştur. Xani, Nehri-Barzani diye formüle ettiğimiz bu çizgi içinde Şeyh Said, Simko, Seyit Rıza, Alişer- Zarife, Nuri Dersimi, ihsan Nuri Paşa gibi onlarca kişiyi barındırmaktadır.

İkinci çizgi ise eski direnen Kürtlerin karşısına çıkan ihanet çizgisidir. İhanet çizgisi her zaman sırtını dayayacak bir sömürgeci bulur ve Kürtlere saldırır. Bu çizgi tarihte çoktur. Örneğin Reber Dersim isyanının hainidir. Binbaşı Kasım Şeyh Said isyanının. Bir de Diyap Ağa gibi sömürgecileri aklayan hainler vardır. Nasıl ki direniş çizgisi devam ediyorsa bu çizgi günümüzde vardır.

Barzanilerin temsil ettiği direniş çizgisi tarih boyunca bu çizgiye karşı da savaşmak zorunda kaldı. Hatta sömürgecilerden daha çok bu çizgiye karşı direndi.

Mela Mustafa Barzani İngilizlere karşı savaşırken kendisini arkadan çevirenler Kürt aşiretleri oldu. 1966’da Irak ile çatışırken İbrahim Ahmet ve Celal Talabani’nin güçleri Irak ordusu ile omuz omuza Kürtlere karşı savaştı.

2017 yılındaki referandum sürecinde de ihanet Kürtlerin yakasını bırakmadı. Güney’deki tüm partiler referanduma evet dediler ama daha sandıklar kalkamadan bazıları ihanet için kolları sıvadı.

Referandum döneminde şaha kalkan ve günümüze değin çırpınarak büyüme çalışan bu ihanet çizgisinin içinde PKK’nin rolüne değinmemek olmaz. PKK referandum sürecinde pek yokmuş görünse bile 2014 yılından beri Süleymaniye merkezli bir ihanet çizgisi yaratmak için taşeron olmuştur.

PKK için kısa diye biliriz ki PKK özünde Kürt tarihinin en tehlikeli ihanet çizgisi olmuştur. Referandumun 6’ıncı yılında bu gerçek çok net olarak görülmektedir.  PKK sömürgeciler adına devletleşme çizgisini temsil eden Barzani çizgisine karşı savaşmak misyonu yüklenmiştir. Bunun için de dört bir koldan saldırmaktadırlar.

PKK’nin ihanet cephesindeki misyonu

Sömürgeci artığı PKK “yok Barzaniler ajan, yok Barzaniler işbirlikçi” söylemlerinin tarihi ve güncel düzlemde hiçbir karşılığı yoktur. Barzaniler boyun eğmedikleri için, İngilizlere bile kafa tutukları için bugün bu kadar saldırı altındadır. Hatta PKK bile Kürtleri bitirmek isteyenlere sırtını dayayarak Barzanilere saldırmaktadır.

Barzanilere işbirlikçi, hain diyen PKK’nin lideri Abdullah Öcalan tutuklandığı zaman ilk dakikada “Benim annem Türk, devletime hizmet etmek istiyorum, ben bir emir eriyim” dedi. Ar etmedi daha sonra üstüne üstlük “ben taşeronum, beni kullanın” dedi.

Barzani ise Referandum sonrası tüm dünyanın baskısına rağmen “Ben Mesud Barzani, bundan böyle hayatıma peşmerge olarak devam edeceğim ve Kürt hakları için mücadele edeceğim” dedi.  Benim annem Iraklı demedi, yalvarmadı, hizmet etmekten söz etmedi.

İnsan kıyaslamak bile istemiyor ama anlaşılması için söylemek gerekir: Hem sömürgecilerin hem de ihanet çizgisinin Barzani hareketi ve Başkan Barzani’ye karşı nefretinin nedeni bu teslim olmaz tutumudur. Af dilemeyen, ser vermeyen, boyun eğmeyen tutumudur.