16 Ekim 2017 tarihinde, Kürdistan’ın kalbi Kerkük’te başlatılan ve başında İran devletinin olduğu, diğer Kürdistan işgalcisi ülkelerin ve bir kısım Kürd hainlerinin de içinde yer aldığı, Kürdistani kazanımları yok etmeye yönelik olan büyük komplo tüm hızıyla devam etmektedir.

Evvel emirde, Mesud Barzani önderliğindeki milliyetçi Kürd damarını etkisiz kılarak ve tasfiye etmeyi planlamış olan Kürd düşmanı çevreler, öncelikle Kerkük’te Kürdler arası bir savaşı başlatarak Kürdü Kürde kırdırmak suretiyle Kürdlerin devletleşmesini savunan kesimleri beklemedikleri ve yeterince hazırlıklı olmadıkları bir çatışmanın içerisine sokarak zayıflatıp, İran devrim muhafızları ve Haşdi Şabi çeteleriyle Güney Kürdistan’ın tamamını işgal etmenin sevdasındaydılar.

Ancak yılların savaş ve siyaset tecrübesine sahip Sayın Mesud Barzani ve yanındaki yurtsever kadrolar, o günkü bölge ve güç dengelerini çok doğru bir biçimde hesaplayarak geçici ve taktik bir geri çekilmeyle hem Kürdlerin kendi aralarında savaşmalarını engellemiş oldular hem de düşmanların ortaklaşa geliştirdiği ilk hamlesinin boşa çıkarılmasında ustaca bir pratik ortaya koydular.

Bahsi geçen dönemde istikrarlı bir Irak argümanıyla Kürdlere yönelik bu büyük komploya seyirci kalan başta ABD ve diğer batılı devletler, aradan çok kısa bir zaman geçtikten sonra bu büyük tezgahın İran’a ait olduğunu ve arkasında bölgede mezhepçi Şii yayılmacılığın yattığını görerek yeniden Kürdlerin meşru haklarını savunur pozisyona geçmeleri ve kendi deyimleriyle güçlü bir Kürdistan federe yapısının desteklenmesi gerektiğini söylemeleri ve bu doğrultuda Kürdistan federe yönetimiyle daha omurgalı bir ilişki geliştirmek istedikleri görülmektedir.

Sayın Mesud Barzani’nin mütevazı ama bir o kadar da kararlı tutumuyla, başta ABD olmak üzere dost görünen çevrelere yönelik sitemkar açıklamalarının bugün hangi anlama geldiğini daha net bir biçimde görmekteyiz. Kendisinin bir Peşmerge olarak dünyaya geldiğini ve yine Peşmergenin arasına dönerek dost Kürdistan dağlarına güvendiğini söylemesi, Barzani ailesinin Kürdistan’ın özgürlük mücadelesindeki kararlılığının bir işareti olarak algılanmasına sebep olmaktadır.

Sömürgeci güçler ve Kürd ihanetçileri tarafından çepeçevre sarılarak boğulmak istenen Kürdistan’ın, hiçbir şekilde düşmanların cirit atabileceği bir alan olmayacağı Sayın Mesud Barzani’nin şimdiki sessizliğinden anlaşılmaktadır. Bahsi geçen komplonun boyutlarının her gün biraz daha net bir şekilde ortaya çıkmasını, YNK’li Peşmerge komutanlarının beyanlarıyla öğrenmekteyiz.

Kerkük’te, İran devleti diğer sömürgeciler ve bir kısım Kürd ihanetçileri vasıtasıyla ortaya konan senaryonun, Şengal’de, İran denetimindeki Haşdi Şabi çeteleriyle PKK arasında nasılda organize bir biçimde yürütüldüğünü içimiz kan ağlayarak izlemekteyiz. Ancak bilinmelidir ki, Kürdistan’ın bağımsızlığını ve Kürd halkının özgürlüğünü hedefleyerek yüzyıllardır onur mücadelesi veren Kürd milli damarı, birilerinin kendi çıkar hesapları için düşman güçlere tetikçilik yapmasına mutlaka galip gelecektir.

Elli milyonluk Kürd halkı, kendi çıkarları uğruna bu milletin onurunu pazarlayanlara uzun vadede mutlaka gereken cevabı verecek ve bu kutsal toprakları başkalarına peşkeş çekenleri tarihin çöplüğüne mahkum edecektir.

Daha şimdiden Kerkük ve işgal edilmiş Kürdistan topraklarının kolay kolay yönetilemeyeceği kaygısını taşıyan Irak merkezi hükümeti ve işbirlikçi hainler, bu işin içerisinden nasıl çıkabileceklerinin korkularını yaşıyor ve hesaplarını yapmaktadırlar. Kürdistan’daki son işgal durumunu kalıcılaştırmak için her gün yeni bir oyun tezgahlayanlar bilmelidirler ki, bütün bu oyunları yurtsever Kürd halkının özgürlük iradesi ve kahraman Peşmergelerin cesareti karşısında büyük bir yenilgiye mahkumdur.

Yine bilinmelidir ki, Kürdistan özgürlük mücadelesine iman etmiş başta Sayın Mesud Barzani ve Kürd milli damarını temsil etmenin onurunu taşıyan yurtsever Kürd kadroları, işgale uğramış Kürdistan topraklarını işgalcilerin kendilerinin piknik alanı olarak ve Kürdistan zenginliklerini babalarının malıymış gibi kullanmalarına asla müsaade etmeyeceklerdir. Yüz binlerce Kürd Peşmergesinin şehadetine ve milyonlarca mazlum Kürdün mağduriyetine mal olmuş bu kutsal topraklar, asla başkalarına yurt olmayacağı gibi işgalcilerin barınabileceği bir alanda olmayacaktır.

Kürdlerin devletleşmesini istemeyenlerle Kürdistanı işgal altında tutanların aynı mantığa ve aynı hedefe hizmet ettikleri mutlaka bilinmeli ve bu talihsiz anlayışa karşı tüm Kürd yurtseverleri ve onların onurlu temsilcileri kendi topraklarını özgürleştirmek için mutlaka büyük ve milli bir cepheyi oluşturarak mazlum Kürd halkına karşı tarihi ve kutsal görevlerini yerine getirmelidirler.

Bu vesileyle önümüzdeki yılın Kürdlere özgürlük, huzur ve birlik getirmesini temenni ediyor ve tüm Kürdistanlıların yeni yılını kutluyorum.

Saygılarımla.

03.01.2018 / İstanbul