Devlet, eğitim sistemi ve dayattığı günlük yaşantı ile Türkçe dışındaki dilleri ve kültürleri evlerin, ailelerin içine hapsetmişti. Eğitimin, devlet dairelerinin, iş yerlerinin, toplu taşıma araçlarının, sözleri yutulmuş şarkıların Türkçeleşen diline karşı koymak mümkün değildi. Arapça ezan bir dönem yasaklandı. İsimler, soy isimleri, yer isimleri değiştirildi. Buna rağmen, bazı Ermeniler, Süryaniler, Kürtler, Araplar, Lazlar evlerinin içinde dil ve kültürlerini devam ettirdi. Gizli gizli de öğretilse, konuşulsa o zamanlar hemen hemen çoğumuzun anasının Türkçe olmayan bir anadili vardı. Türkçe bilmeyen analar Kürtçe bilmeyen çocuklar yetiştirdi. Artık kendi anadili yerine Türkçe konuşan analar o kadar çoğaldı ki, “nenedili” deyimini kullanmaya başlasak hangi torun itiraz eder!
Bir ananın iç sesi; “Eskiden İran’da orada konuşulan Kürtçenin Lorî lehçesini konuşmak yasakmış, tıpkı bir zamanlar buralarda olduğu gibi. O yıllarda anneler bu dil unutulmasın diye küçük çocuklarını yatırırken onlara Lorîce ninniler söylermiş. Bu yüzdendir ki, Kürtçede ninniye lorî ya da lorandin diyoruz. ‘Dayik dilorînin’ diyoruz. Ben de şimdi henüz bir yaşını doldurmamış oğlumla konuşurken, ona ninniler söylerken bu kaygıyı taşıdığımı fark ediyorum, içim sızlıyor. Onlarca milyonun konuştuğu bir dil ‘yaşayan dil’, ‘yaşatılmaya çalışılan bir dil’ haline gelmişse vay halimize!”
Tek dilli ve tek dilci devlet ilk kez tarihi, olumlu ve büyük bir adım atarak seçmeli anadili derslerini müfredatına aldı. Resmi statüde öğretmenler atanması, halk eğitimlerde dersler başlatılması, lisans ve lisansüstü bölümler açılması, doçentlik dil alanının sağlanması devletin tek dilci yanının bitkisel hayata girişidir. Bitkisel hayatın geleceğini ise anadili Türkçe olmayan 5, 6, 7 ve 8. sınıf öğrencilerinin seçmeli anadili derslerini seçmesi belirleyecek. Bu, basit bir tercih değil! Milyonlarca öğrencinin bu tercihi yapması tek dil anlayışına bir daha gün yüzü göstermeyecek ve yitip gitmesini sağlayacak. Neden “tek” dilci görüşün ve yaşantının devam etmesine izin verilsin? Bu referandum, dilde tekliği savunan tüm siyasilerin gücünü kaybettiği ve sendeletildiği bir dönemeç olsun.
Anadiliniz Türkçe değilse, “anadilim Türkçedir” beyanında bulunmayınız; çünkü böyle diyerek devleti değil, kendinizi kandırıyorsunuz. Devletin kütüğünde kimin hangi millete tabi olduğu zaten belli. Seçmeli anadili derslerini ilk alan öğrenciler bugün en az 18’lik birer seçmen oldular ve referandumda oy kullanacaklar. Hangi milletten olduğu devletçe zaten bilinen seçmenin, oy kullanacağı sandıkta pusulanın anadilinde hazırlanmış olduğunu görmesi mutluluk verici olmaz mıydı?
24 Şubat Cuma gününe kadar okullar öğrencilerin seçmeli ders tercih dilekçelerini almaya devam edecek. Bu yüzden bu sene anadili günü ile seçmeli ders tercih tarihinin çakışması bir fırsattır. Milyonlarca öğrenci seçmeli ders olarak kendi anadilini seçerse, bu tercihle birkaç yıl içinde okul öncesinden üniversiteye dek anadilimizde eğitim-öğretimi konuşacak hale geleceğiz. On binlerce öğretmenin atanması bir zorunluluk olacak, üniversitelerde bölüm sayısı artacak, yardımcı ders materyali ihtiyacı artacak ve böylece nenemizin dili çocuğumuzun dili olacak.
Anadili Türkçe olanların, anadili Türkçe olmayanlara destek için bu günlerde çocuklarından bu dersi seçmelerini rica etmeleri de geç kalınmış ama etkileyici bir dayanışma örneği olarak tarihe geçecektir. Belki o zaman anadili Türkçe olanlar, anadili Türkçe olmayanların bu derslerde yaşadığı eksiklikleri de fark etmiş olurlar.
Anadili Türkçe olmayanların dillerinin yasaklandığı, konuşanların cezalandırıldığı, dışlandığı, aşağılandığı onlarca yılın yükünü, etkisini üzerimizden atalım. Anadilimizden utanmayalım, gizlemeyelim, kaçmayalım. O karanlık dönemleri tamamen sona erdirelim. Kazanan anadillerimiz ve kültürlerimizdir. Kazanan gizli gizli de olsa anadillerimizin bugünlere ulaşmasını sağlayan gözü pek, direngen, onurlu atalarımız, nenelerimiz, analarımızdır.
Anadilimiz bize miras değildir, anadilimiz kendimizdir. Onu yitirir, canlanmasını ve yaygınlaşmasını, gelişmesini sağlamaz, bunun için çırpınmazsak Türkçe dilinden başka anadillerin yasaklandığı dönemlerde büyüklerimize yapılan eziyetleri haklı çıkarmış oluruz. O dönemlerin anıları anlatılırken lütfen gülmeyiniz, aksine kabullenemeyiniz ve affetmeyiniz!
Anadilimize, çocuklarımızın anadiline sahip çıkmak nenemizin dilinde konuşmakla olur. Belki çocuklarımız okulda anadilini yeterince öğrenemeyecek ancak geleceğin ana babası olarak, kendi anadili olacak ve böylece farklı olduğunu ömür boyu unutmayacak. Anadilimizi görünür kılmak, atalarımızı, kültürümüzü görünür kılmaktır.
Türkiye’de Türkçe dışında bir dönem yasaklanmış her yerli dil, anadili Türkçe olmayanlar için anadilleri gibidir. Yasaklamalarla büyük zararlar görmüş diller, dillerimiz hepimizin ortak vicdanıdır, ortak problemidir, çözümünde de ortak olmalıyız.
“Vatandaş (sadece) Türkçe konuş!” döneminin tarihe karışabilmesi artık bizlerin de elinde. Nenelerimizin, dedelerimizin hatırına, köklü, saygın kültürlerimizin, yaşanan acıların hatırına evde, işte, okulda, sokakta;
“Vatandaş anadilinde konuş!”
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.