İbrahim Güçlü/ Kürdistan’da bağımsızlık referandumu, İran, KYB ve Goran hareketi…

KYB ve Goran Hareketi, bir dönem önce stratejik bir ittifak yaptılar. Bu stratejik ittifakla ilgili değişik değerlendirmeler yapıldı. Bu ittifakın, olumlu olacağını düşünenler var iken, bu ittifakın olumsuz olacağını düşünenler de vardı. Özellikle de Kürdistan’daki bağımsızlık referandum konusunda olumsuz sonuçlarının olacağı düşünülüyordu. Son günlerdeki gelişmeler, bu kuşkuların önemli ölçüde yerinde olduğunu gösteriyor.

KYB ve Goran’ın, İran Devletiyle olan ilişkileri, Bağımsız Kürdistan için yapılacak referandumda sorun yaratan gelişmeydi. İran Devleti, Irak’a tümden egemen olmak istiyor. Bu nedenle de, Kürdistan’ın Irak’tan ayrılmasına şiddetle karşı. İran’ın bu pozisyonu, ne yazık ki KYB ve Goran Hareketini olumsuz yönde etkiler konumdadır.

KYB ve Goran Hareketi, Kürdistan’ın bağımsızlığı için koşulların olgunlaşmadığını ileri sürüyorlar.

Stratejik ittifaktan sonra, KYB ve Goran Ortak Heyetinin Bağdat’a gitmeleri, oradaki görüşmelerde dile getirdikleri, onlarla ilgili kuşkuların daha fazla artmasına yol açtı.

KYB ve Goran hareketi ortak heyeti, Irak’ın başkenti Bağdat’ta ilk planda başbakanla görüşme yaptılar. Bu görüşmeden, Irak’tan ayrılmak istemediklerini ifade ettiler.

Daha sonra da eski ırkçı başbakan Maliki ile görüştüler. Orada da aynı görüşleri ifade ettiler. Hatta Onun partisi Dava Partisi ile ortak çalışma içinde olacaklarını açıkladılar.

Oysa KYB, Irak parlamentosunun işgalinden sonra, bir kez daha Bağdat’a gitmeyeceğini açıklamıştı.

 Bu nedenle, KYB ve Goran Hareketi Ortak Heyetinin, Irak Başbakanı ve Maliki’nin partisine söyledikleri, Maliki Partisinin onlar hakkında söyledikleri, insana, “bu kadarı da olur mu?” dedirtecek cinste.

Kürdistan’ın bağımsızlığının gündemde olduğu bu koşullarda, KYB ve Goran Hareketi Bağdat’a gitmeleri ve yaptıkları açıklamalar, “vay Kürtlerin haline” demekten başka bir şey insanın aklına gelmiyor.

KYB ve Goran Hareketi, Kürt milletinin ve dünyadaki Kürtlerin iradesinin, bağımsızlıktan yana olduğunu bilmekte. Buna rağmen, nasıl olur da bu kadar rahat, kendilerini Irak merkezi egemenlik sistemine teslim edebilirler?

Irak’ta Suni Arapların bile Şii Araplarla yaşamayacaklarını ilan ettikleri bir dönemde, Kürtlerin ve Kürdistan’ın Irak’ta Arap egemenlik sistemine ve iradesine bağlı kalmasını isteyebilirler?

Aklı başında, rasyonel, gerçekçi Arapların bile Irak’ta bir merkezin kalmadığını söylemelerine, merkezden bağımsızlaşmayı projelendirdikleri; Kürtlerin bağımsızlık ve devlet kurmada haklı olduklarını söyledikleri bir aşamada, KYB ve Goran Hareketinin davranışı nereye oturtulmalıdır?

KYB ve Goran Hareketinin davranışları, galiba Kürdistan’ın ve Kürtlerin çıkarlarına oturtulamaz. Bu davranış tarzı, KYB ve Goran Hareketinin, Kürdistan hareket ve partileri olup olmadıklarını bile tartışma gündemine getirebilir.

KYB ve Goran Hareketinin, bu davranışlarıyla, ayrı-ayrı ve birlikte tarih karşısında sorumluluk altından kalkamayacaklarını bilmeleri ve bu davranışlarından hızla vazgeçmeleri gerekir.

Türkiye, Rusya ve İsrail ilişkileri…

Türkiye’nin Suriye’de bir Rusya uçağını düşürmesinden sonra, iki ülke arasındaki ilişkiler oldukça olumsuz bir hale geldi. Her iki tarafta karşılıklı zararlar görmeye başladılar. Bir dönemdir ilişkilerin olumlulaşması için çabalar var. Sonuç olarak da bu çabalar, olumlu sonuç vermeye başladılar. Türkiye ile Rusya ilişkileri hızla iyileşmeye başladı.

Şu gerçek bilinmeli ki, Devletler çıkarlar temelinde birbirleriyle ilişki kurarlar. Bu nedenle Rusya’nın çıkarları olmazsa, ileri sürüldüğü gibi bir özürle Türkiye ile ilişkilerini düzeltmesi olanaklı değildi.

Hızlı gelişmeler, her iki devletin de karşılıklı çıkarlar temelinde ilişki kurmaya ihtiyaçlarının olduğunu gösteriyor.

Devletler çıkar temelinde ilişki kurarken, çok yönlü kurarlar. Elbette ekonomik çıkarlarının yanında ve belki de ötesinde siyasi çıkarlar temelinde ilişki kurarlar.

Bu nedenle, Türkiye ve Rusya ilişkilerinin hızla gelişmesini, Ortadoğu’daki gelişmelerden, Suriye’den, ABD’nin bölgedeki konumundan ve Kürtlerden bağımsız ele almak olanaklı değildir.

Aynı durum, Türkiye ve İsrail ilişkileri için de geçerlidir. Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler de hızla iyileşme yolunda.

Türkiye’nin Rusya ve İsrail ile ilişkilerinin olumlu olmaya başlamasının, Kürtlere zarar verip vermeyeceği konularını haklı olarak gündeme getirilmektedir.

Rusya ve İsrail devletleri, Kürdistan’ın Güneyinin bağımsız devlet olmasına karşı değiller.

Türkiye de stratejik çıkarları gereği, Kürdistan Federe Devletinin bağımsız devlet olmasına doğrudan karşı değil. Ayrıca bağımsız Kürdistan’a karşı çıkmayacaklarına dair bir biçimde açıklamaları var.

Bu nedenle, Türkiye, Rusya, İsrail ilişkilerinin gelişmesi, Suriye ve Kürdistan’ın Güneyinin aleyhinde olmayacağını, veriler bize okutuyor.

Kürdistan’ın Güney Batısında: Her üç devlet (İsrail, Rusya, Türkiye) devlet, Kürtlerin milli, sosyal, hukuksal hak ve özgürlüklerinin verilmesinden yana görünmekteler. Bu noktada bir sorun yok.

Ama Kürdistan’ın Güney Batısının statüsü konusunda bir belirsizlik var.

En önemlisi de, PKK/PYD konusunda bir belirsizlik var.

Türkiye şiddetle PYD’ye karşı. Rusya, PYD’nin son dönemlerde her açıdan ABD’nin güdümüne girmesinden dolayı, PYD’ye yaptığı eski açık destekten vazgeçmişe benziyor. Rusya’nın son zamanlarda ENKS yöneticileri ile görüşme yapmaları da bunun en somut delili. Bu konuda, Şam yönetiminin baştaki tutumuyla şimdiki tutumu farklı olabilir. İsrail’in bakışı belirsizdir.

Onun için bu devletlerin, Suriye ve PYD konusunda epeyce birbirlerini götürüp getirecekleri anlaşılmaktadır.

PKK/PYD’nin hizaya getirilmesi, PKK/PYD’nın Güney Batı Kürdistan’daki diktatörlüğünün tasfiye edilmesi, en azından aşamalı olarak bunun yapılması; ENKS ile ilişkilerin ön plana çıkması, ENKS’nin bir anayasa taslağını ABD ve Avrupa uzmanlarıyla birlikte hazırlamaları, Rusya’nın bundan habersiz olmasının olanaksız olduğu düşünüldüğü zaman, kağıtların yeniden karılacağı açık.

Ama bu ilişkiler sonunda, Kürtlerin bu sefer ayakaltında gitmeyecekleri konusunda çok olumlu verileri var.

Türkiye’nin Rusya ile ilişkilerin ileri düzeye vardırılmak istenmesinin bir nedeni de, Türkiye’nin ABD’ye karşı bir hamlesi olduğu da gözden uzak tutulmamalıdır. Bilindiği gibi, Türkiye ve ABD arasında özellikle PKK/PYD konusunda ciddi sorunlar var.

Türkiye’nin İncirlik Üssünü aynı zamanda Rusya uçaklarına açması da bunun en somut delili olarak yansımaktadır.

(ibrahimguclu21@gmail.com)