Geçen yazıda da kısaca belirtiğim gibi Mevlanzade Rıfat, İkinci Meşrutiyet’in ilanından 1913’e kadar aktif olarak basın-yayın faaliyetinde bulunmuş, Umumi Savaş’ın sona ermesi ve Mondros Antlaşması’nın imzalanmasıyla birlikte, hem örgütsel hem de basın alanında Kürt milliyetçi hareketinin öncülüğünü yapan önemli şahsiyetlerden biri olup gazeteci, yayıncı, yazar ve siyasetçi kimlikleriyle tanınmaktadır. 2017 yılında Mevlanzade Rıfat û Rojnameya Serbestî adıyla İBV yayınları arasında çıkan kitabımda kimlik, aile bilgileri ve Serbestî gazetesine dair yazdığım için, burada tekrardan o konulara fazla değinmeden ağırlıklı olarak bir boyutuyla fikirleri, mücadelesi ve özellikle de Kadınlar Dünyası üzerinden kadın mücadelesine verdiği desteği ve muhalif kişiliği üzerinde duracağım.

Sahibi ve sorumlu müdürü olduğu Serbestî gazetesinin farklı sayılarında eleştirilerini açık bir şekilde yazmıştır. “Osmanlı memleketi zorbaların bir malikânesi, Osmanlı kavimleri de esirleridir.”[1] diyerek meşrutiyet öncesi Osmanlı rejimini yani Abdülhamid’in tek adam yönetimini şiddetle eleştirmiş ve karşı çıkmış. Meşrutiyet ilanından kısa bir süre sonra aslına rücu eden İttihat ve Terakki yönetiminin baskı ve zulmüne de aynı kararlılıkla karşı çıkmış ve şiddetle eleştirmiştir. “Memleketimizde hürriyetin ilanıyla beraber ortaya atılan bazı zorbalar, “İttihat ve Terakki” namıyla türeyen o serse­riler halka musallat olmaya başladılar. Milleti tahakkümleri altında ezmek, kendilerine vergilendirmek istediler. Erbab-ı namus ve haysiyete, vahşiler gibi saldırdılar. Alçak ve hırsız­lar güruhuna penâh [sığınak] ve koruyucu oldular.

Milletin mukadderatıyla oynamak, Osmanlı hâkimiyetini ellerinde oyuncak yapmak istediler. Alçak menfaatleri uğruna daha ne cinayetler, ne kötülükler irtikâp eylediler. Bazen bir şahsa, bazen de bir cemiyete, daha olmadı ise bütün bir unsu­ra, bir unsurun mukaddesatına, yüce değerlerine tecavüzden çekinmediler. Para onların mabudu [taptıkları] oldu. Bu hu­susta Hamit devrinin eşkıyasını fersah fersah geride bıraktılar. Onlara taş çıkarttılar. Zavallı halk tahammül edemediyse, fer­yat ettiyse, “Mürteci” dediler. Toplarla tüfeklerle üzerlerine yürüdüler; astılar, kestiler, öldürdüler ve sürdüler.”[2]

Mevlanzade Rıfat başta fikir ve basın özgürlüğü olmak üzere her koşulda temel hak ve özgürlüklerin savunucusu bir muhalif olarak hem Abdülhamit’in İstibdat yönetiminin hem de İttihat ve Terakki’nin meşrutiyet yönetiminin mağdurlarından biri olup her iki zorba rejime dair şöyle bir değerlendirmede bulunur: “Her iki dönemde de her gün, her sene başımızdan bin felaket geçmiştir. Abdülhamid döneminde, Sultan Mehmet Reşat Hazretlerine mensubiyetimden dolayı on iki sene sürgünlerde, zindanlarda ölüm günleri geçirdik. Evimiz dört defa arandı, varlığımız talan edildi. Biz böyle mahrumiyetler içinde inlerken Meşrutiyet dönemi denildi, sevinildi, alkışlandı. Bu sevinçlerin, bu alkışların sekeratı, pak unsur ile kirli unsuru karıştırdı. Hürriyet de, millet hukuku da tekrar açıkta kaldı.”[3]

Kısacası Mevlanzade Rıfat, gerek Meşrutiyet döneminde gerekse de Mütareke döneminde yayınladığı gazete ve dergilerde, Abdülhamit’in istibdadına (tek adam yönetimine) karşı olduğu kadar, İttihat ve Terakki zihniyetine de karşı bir duruş sergilemiş ve şiddetle eleştirmiştir.

Mevlanzade Rıfat, kalemi ve düşünceleriyle Osmanlı son döneminde başta Serbestî gazetesi olmak üzere o zaman yurtiçinde ve yurtdışında yayınlanan Hukuk-u Umumiye, İnkılab-ı Beşer, Âkil, Ahalî, Meşrûtiyet, Faruk, Cihad, Kadınlar Dünyası, Erkekler Dünyası gibi birçok gazete ve dergilerin de sahipliği veya belli dönemlerde sorumlu müdürlüğünü yapmış. Aynı zamanda farklı muhalif gazete ve dergilerde de çok sayıda yazısı yayımlanmış. Ayrıca şimdiye kadar farklı yayınevleri tarafından beş kitabı yayınlanmış. Burada özellikle ta o zamanlarda kadın meselesine dair fikirleri ve kadın mücadelesine olan desteği, Kadınlar Dünyası gazetesinin yayınlanmasındaki etkisi ve katkısından bahsetmek istiyorum.

“Kadınlar Dünyas”ı ve “Erkekler Dünyası” gazeteleri

1912’nin sonlarına doğru Serbestî yayını durdurulduktan sonra, 1913’te M. Rıfat’ın hem şahsi hem de fikirsel yaşamında önemli değişiklikler olur. 44 yaşında iken dönemin sarayda yetişmiş, önemli bir kültürel ortamdan gelen ve aktivist bir kadın olan Nuriye Ulviye Hanım’la evlenir. Nuriye Hanım’ın başkanlığında Müdafaa-i Hukuk-i Nisvan Cemiyeti namıyla bir kadınlar cemiyeti kurulmuştu ve bu cemiyetin yayın organı olarak da Kadınlar Dünyası adıyla bir dergi çıkartılıyordu. Derginin her sayısının künye kısmında “Kadınlık hukuk ve menfaatlerini müdafaa eder.”[4] mottosu yer alır. Nuriye Hanım aynı zamanda Kadınlar Dünyası’nın başyazarıydı ve dergideki birçok yazı da kendisi tarafından hazırlanıyordu. Adı geçen derginin 101. sayısından itibaren artık Nuriye Hanım “Mevlan” soyadını kullanmaya başlamıştır. 100. sayıdan sonra Kadınlar Dünyası gazetesi haftalık olarak yayınlanır, bazı sayıları Serbestî matbaasında basılmış, gazetenin başyazılarının çoğu Nuriye Ulviye Hanım tarafından yazılmış, farklı sayılarında Bedirhanilerden üç kadın yazmış; Meziyet Bedirhan, Fahriye Bedirhan ve Mes’adet Bedirhan. Bu dönemde M. Rıfat’ın mesaisinin büyük kısmı Kadınlar Dünyası’nın idarehanesinde geçmiştir.

(Devam edecek.)

[1] Mewlanzade Rifat, Serbestî, no: 172, İkinci snen, 1326 (1909)

[2] Mewlanzade Rifat, Serbestî, no: 172, İkinci snen, 1326 (1909)

[3] Mevlanzade Rıfat, Mücadele Yolunda Hakikat Gizlenemez, Serbestî Matbaası, İstanbul, 1328 (1910-1911)

[4] Kadınlar Dünyası, No: 101, 27 Temmuz 1329