1971 yılı Siverek doğumlu olan İrfan Yorğun’un Toplumların Sosyolojik Değişimi kitabının birinci cildi geçtiğimiz aylarda okuyucu ile buluştu. İrfan Yorğun 2016 yılında Anadolu Üniversitesi Felsefe Bölümü lisansını tamamladı. Daha sonra Gaziantep Üniversitesi Nizip Eğitim Fakültesi Pedagojik Formasyon Eğitimi’ni aldı.

Yazar, uzun süreli olan çalışmalarının sonunda kaleme aldığı bu kitabın birinci baskısını 2022 yılı Sidar yayınlarında yapmıştır. Baraka Kitap’ta çıkan ikinci baskı ise yeniden gözden geçirilmiş ve bazı yeni bilgiler eklenerek yayınlanmıştır. Birinci cilt pozitif ve negatif enerjinin birleşerek oluşan ilk patlamadan, insansı primatların ortaya çıkış koşulları ve nasıl evrimleştiğini anlatıyor. Dört bölümden oluşan birinci kitap, detaylı olarak ”ilk” toplumların tarih ve özelliklerini derinlikli ve detaylı olarak incelemektedir.

Kitaba başlarken kronolojik sıralama ve en önemlisi kısaltma ve adlandırmalar ile okuyucuya bir harita sunulmuştur. Bu kısaltmaların açılımı sayesinde ilk toplumların tarihini incelerken yazar elinde taşıdığı harita, grafik ve şemalarla okuyucuya klavuzluk ediyor.

Toplumların Sosyolojik Değişimi‘nin ilk bölümü Değişim Felsefesi başlığı altında toplanmıştır. Bu bölümde tarih ile ilgili kullanılan bazı temel sözcüklerin anlamı detaylı olarak açıklanmakta ve inclenmektedir. Tarih, doğa, kavram, kategori gibi sözcükler yeniden ele alınmıştır. Örneğin: ”Doğa, Türkçe ‘Doğuş/Doğmak’ fiilinden/durumundan türemiştir. Fransızca karşılığı olan ‘nature’ kavramı da Latince ‘nat/doğmak’ sözcüğünden türemiştir. Dolayısıyla ‘doğa’ ve ‘ana’ her dilde ve evrensel kültürde çoğu kez özdeşleşirilmektedir. Yunanca ‘φυσις/ Physeos (fysis)’, Fransızca ‘nature’ Latince ‘natus (doğmak) naturae’ kelimesinden türemiştir. Arapça ‘Tabiat’, Kürtçe ‘Xwe-za/kendinden doğan, kendi kendine doğan’ anlamına gelmektedir.”

Yazar tarih kavramı açılımının sonunda okurun dikkatini şu cümle ile çeker: ”Tarih anlatımları mutlak değildir, pozitiftir (olumsaldır) ve insan bilincinin gelişmesine paralel olarak değişken ve göreceli gelişime sahiptir. Bu da tüm tarih anlatımlarına esnek yaklaşmamızı getirmektedir.”  İrfan Yorğun, tarihi okurken, okuyucuyu tarafsız kalmaya çekerek insan toplumlarını ilk oluşumunu anlatmaya koyulur. Tarihi incelerken bugünkü bakış açımızla yaklaşmamak gerektiğini alt okumalarda okuyucuyu kibarca uyarmaktadır. Toplumları incelemeye geçmeden önce dikkat çekilen diğer bir konu ise yöntem olarak incelemeye alınan değişim felsefesidir. Tek tek ele alınan ilke, yasa ve kurallar yönteminin özü oluşturduğu belirtilir. Ancak bunların birer varsayım olduğu ve değişebileceği önemsenir. ”Sonuçta tüm bunlar bir şeyi bütünlüklü ve çok boyutlu anlamak için başvurulan mantıksal olgu ve kavramlandırmadır, mutlaklaştırılmamalıdır”.

Değişim Felsefesi başlığı altında ilk sorulan soru ‘‘varoluş nedir?” sorusudur. Varoluş ya da varolma sorusunu çözmek ve anlamak için tarihin en başına gitmek gerekmektedir. Varolmanın ne denli önemli olduğu anlatılırken, İrfan Yorğun harika bir anı okuyucuya anlatarak başlangıç yapar. ”Yumurtanın döllenme sürecinin 90 dakika (1,5 saat) olduğu sanılmaktadır. Hamile kalma süreci yaklaşık 10 saat sürebilir. Yani ilk 90 dakikalık dönüşüm/oluşum süreci muhteşem varoluş sürecidir.”

 Toplumların Sosyolojik Değişimi 1 de ilk iki bölüm için tarihi ve tarih kavramlarının kategorileştirme ve etimolojik kökenine inerek sağlam bir analizin yapıldığını söyleyebiliriz. Kitabın üçüncü bölümü her şeyin ilki ile başlangıç yapar. Dünyanın mitsel ve inançsal yaratılış biçimi anlatılırken, bilimsel olarak da ele alınması kitapta önemli bir gereklilik olarak görülmüştür. Günümüzden yaklaşık olarak 13,8 milyar yıl önce kaynayan kozmik kazanda yıldız tozları içinde döllenen ve doğan dünyamızın gelişim biçimi ele alınır. Kitabın üçüncü bölümünü teşkil eden bu kısımda dünyadaki doğal değişimler sürecini okurken suda oluşan bitki çeşitlenmesinin bundan 1 milyar yıl önce nasıl gerçekleştiğini, çeşitli harita ve şemalarla daha kolay anlamış oluyoruz. Aynı değişim sürecinin aşamaları fiziksel, kimyasal, biyotik ve primatların değişimi yani 65 milyon yıl öncesi anlatılmaktadır.

İnsanlığın gelişimi, bilim adamları tarafından isimlendirilen “alet çantasının” çeşitlenmesine bakılarak düşünce yapısında başlayan değişimler antropoloji ve yan bilim dalları aracılığı ile kanıtlanmıştır. “Yaşam istasyonu” olarak isimlendirilen ilk toplanma alanlarının sayısının artışı ile ilk toplumlar oluşmaya başlamıştır. Toplumların Sosyolojik Değişimi‘nde toplu yaşam alışkanlığının ve medeniyete atılan ilk ivmenin “paylaşmak”la olduğunun detaylı anlatım ve çeşitli belgelerle okuyucuya sunulmuştur.

İlk proto toplum anlatılmaya başlarken yazar en başından ilkel kavramına peşinen karşı çıkmaktadır. ”Burada özellikle küçümseme ve hatta aşağılama çağrışımlarına sebebiyet veren “ilkel” kavramından kaçınarak “ilk” , Yunanca “Prótos” kavramını kullanmayı tercih edeceğim. Çünkü ilk toplumların sanıldığı gibi hiç de ilkel olmadıkları, neredeyse modern topllumlardan daha doğal, ekolojik ve ahlaki oldukları anlaşılmaktadır. Kitabın alt başlığını oluşturan “ilk ve köy toplumları” cümlesinde geçen “ilk” kavramına yapılan özel vurgunun nedenini bu toplumların anlatımı sırasında öğrenmiş oluyoruz.

Paleolitik kültürel dönem insanlığın en uzun süren çağı olmuştur. Yazar tarafından tek tek ele alınan bu çağın insanlığın neredeyse % 99luk bir zaman dilimine tekabül ettiği söylenmektedir. “Paleolitik kelimesi etimolojik olarak yunanca palaios, eski ve lithos, taş, eski taş anlamına gelen kelimeden üretilmiştir. Bazen bu kültürel aşamaya Kabataş Devri de denilmektedir.”

Aşamalar arkeolojinin kültürel-teknolojik bölümlemesi biçiminde incelenmiştir. Buna göre: Alt Paleolitik Aşama (2,3 MYÖ-300 BYÖ), Orta Paleolitik Aşama (300 BMÖ-50 BYÖ), Üst Paleolitik Aşama (50 BYÖ-20 BYÖ), Mezolitik/Epi Paleolitik Aşama (20-12 BYÖ). Bu her bir aşama kitap boyunca somut kanıt ve şematik çizimlerle anlatılmıştır. Bu aşamalar takip edildiğinde ölen insanları gömme ritüeli, sembollerin oluşumu ve doğal olarak insan beyninin gelişimi izlenir. Orta Paleolitik kültürel değişim ve ilk toplumların olgunluk aşamasında, ilk simgenin ya da sembolün yazılışı ile ilk sanatçılar görülmeye başlamıştır. Aynı dönemde inançsal duygular da gelişmeye başlar.

İrfan Yorğun bazı kavramların açılımını ve ilk tanımlarını incelerken birçok eski kaynaklarda yazılış biçimlerini mercek altına almıştır. Buna göre Akad, Sürmer, Babil vb. yazıtlar, Tevrat, İncil, Kuran’da değinilen anlatımların yanında Ahura Mazda ve Avesta kitabından da yararlanıldığını görüyoruz. Okuyucu belki de ilk defa Türkçe okuyacağı bu kitapta Avesta kitabındaki bazı kavram ve anlatımların incelenmesi ile karşılaşacaktır. Öyle görünüyor ki; kitabın ikinci cildinde aşina olduğumuz Sümer yazıtları ve tek Tanrılı dinlerdeki ilk anlatımlarının yanında Avesta’dan alınan bazı yaratılış biçimlerini tanımış ve öğrenmiş olacağız.

Bu kitap, daha sonra okuyacağımız başka tarihi kitapları daha iyi anlayabilmek ve yöntem konusunda temel bir yardımcı kitap niteliğindedir. İlk insanın evrimleşme süreci dediğimiz Paleolitik Aşamalar tarih kronolojisinin en uzun süresine tekabül etmektedir. Bu yavaş ilerleyen ve evrimleşen süreci anlamamız için Toplumların Sosyolojik Değişimi 1, tarih öğrenmeyi seven okuyucuya önemli bir katkı sunacaktır.