Eski filozoflar bütün mevcudatı (alemde varolanların tümü) zihnen analiz ederek, varlığı dört kısma ayırmışlardır: Hakiki varlık, zihni varlık, yazınsal varlık ve sözlü varlık. Mevcut eşyanın tümünde bu varlıklar mevcut olduğu gibi bu varlıklar arasında da ilişki vardır. Zihni, kuruntu, farazi ve hayale dayalı şeylerde bu dört varlığın tümü mevcut değillerdir, aralarında dahi ilişki yoktur. Kuruntulu bir şeyin harici varlığa mazhar olmaması, apaçık ve sonu besbelli olduğundan isimlendirilen şeyler, mevhum ve hayale dayalı birtakım isimlerin kullanışı ve işitilmesi hayret verici bir olay değildir.

Haddi zatında mevhum (aslı astarı yokken zihinde kurgulanmış olan) ve hayale dayalı objeler olup kendisine mutantan (debdebeli, şatafatlı) ve geleneksel isim ve lakapları tahsis etmekle birlikte, dış varlıklar zümresine dahil edilen ve birçok alim, adil insaniyetperverlerin beyin hücrelerini işgal eden, temelsiz konuşmaları gerektiren bazı şeyler vardır ki bunlar zihinleri bozan ve fikirleri karıştırabilecek bir mahiyete haizdir. Ediplerin bilenlere uyarı ve bilmeyenlere ihtar olan önemli uyarıları vardır. Bu gibi şeylerin hakikatları -haklı olduğu gibi- gösterilmiş ve bilcümle bir edip tarafından şu beyit söylenmiştir:

Sıddık’ın “sad”ı ve kimyanın “kaf”ı birlikte bulunmazlar.

Bu zatın fikirlerine binaen “Sıddık ve Kimya” (Kimya; eski usul üzerine yapılan kimya çalışmaları) isimleri, müsemmasız isimlerdir.

Diğer bir edibe dahi şu beyti dile getirmiştir:

“El-gûl-û ve’l xillû ve’l anqa û selase

Esma û eşya elem tuced welem tekûn”

(Gülyabani, dost ve Anka denilen bu üç şey,

Olmamış ve bulunmayan şeylerin isimleridir.)

Şu muhterem edibin görüşüne göre: Gülayabani, dost ve Anka kuşu müsemmasız isimlerdir. Kürd milletinin muhterem edibi merhum Şeyh Rıza’nın da bu konuda bir beyti vardır:

“Sisê şitên nawiyan heye nawek niye qet mutleqa

Teyrê Anqa, deştê camuqa, pîlawê xoneqa.”

Muhterem edibimiz dahi Anka kuşu, camuqa sahrası ve tekyelerin pilavını müsemmasız isimlerden saymıştır. ([1])

Kürd ediplerin en alt tabakasından olduğumdan dolayı müsemmasız isimler ve isimsiz müsemmalar hakkında birkaç beyit yazmış, şu iki kısmın fertleri arasında son derece dikkate değer olanları iki beyitte toplamıştım:

“Ey xuda halî nîyem baîs çîye

Qewmê Kurd nawkey heye nawî nîye

              Ermenistan bo çû qewmê Ermenî

             Hîçe emma bo çi nawiyan alîye.”

Ben acizane, yaptığım çalışma ve araştırmaya göre, isimsiz müsemmaların en yeganesi “Kürdistan” bölgesi ve Kürd milletidir. Kürdistan’da, Kürdistan dağları gibi sağlam, cesur, gayretli ve çalışkan Kürd namıyla milyonlarca insanlar mevcut ve 4000 seneden beri bu mesken ve sakinlerin mevcudiyeti iç ve dış, herkesçe malum olduğu halde şu son senelerde harap olmuş memleketin, perişan ve esir milletin isimleri kâinat defterinden imha edildi ve unutuldu. Orta Asya’nın aşağısı (Ortadoğu ve doğu ülkesi) bölgesinde insaf, insanlık ve cesareti itibariyle bazılarının iddia ettiklerini, inkâr edersiniz, onlarla konuştuğunuzda inkardan vazgeçerler. Şairin ifadesiyle mümtaz olduğumuz halde dışarıda adımızın anılması yasak ve bazen de yalan, buhtan ve iftiralar yoluyla nefrete maruz kalmıştır.

Halifelik merkezinde, I. Dünya Savaş’ı başlangıcından sonuna kadar viran olmuş, felakete uğramış, mazlum, kahra uğramış, katliam ve tehcire hedef olan memleket ve milletin isimleri “bir kere olsa dahi” anmamak ve belkide şamata ve memnuniyeti belirtmek ve Türkleştirmek gayesiyle hunharca birtakım faciaların ve zulümlerin yaptırılması, Kürd ve Kürdistan lafızlarına karşı gösterilen nefret yüzü ve düşmanlık, iddiamın ispatı için yeterli bir delildir.

Geçmiş olaylardan dolayı Kürd asilzadelerinden Mirzay-ı Cızîrî dahi yiğitlik ırki hamaset ve medenisiyle birlikte her çeşit tehlikeden korunmak “Elinizle kendinizi tehlikeye atmayınız” ayetin ifadesiyle vatan haini evlatların safından ve sınıfından olmamak için:

Xwahî neşû rey siwa–hemerengê cemaat şew!

(Başkasının yoluna girmemek için kendi toplumun yoluna gir!)

Kürdlük sahasına yakınlık ve bu felaketzedelerin dermansız dertlerini hiçbir insaflıya anlatamazdı.

Bilahare Arapların: Yamacıya yırtık genişledi.

Farsların: Balayî sîyahî rengê diger nîst. (Siyah üstünde başka bir renk yoktur).

Ve Kürdlerin: “Hew çû hew hat/o gidiş bu geliş”, deyimlerine binaen, zamanın ve mekânın müsaadesine itimaden, milli vazifesinin yapılmasını acilen buyurdular. Bu görüşlerine karşı Kürd milleti namına kendisine şükranlarımı arzetmekle beraber geleneksel hürmetlerimizi takdim ediyorum.

Belucistan, Batum, Tiflis ve Tebriz’den Halep’e kadar uzamış ve yayılmış olan Kürdistan, tahminen on milyonu geçmiş yiğit, sağlam, cömert ve çalışkan Kürd milleti için Mîrza Cızîrî gibi bir asilzadenin üstün çabası ve hatta hayatını feda etmesi dahi (Allah korusun) garip değildir.

Konumuza gelelim: İsimsiz müsemmalar için Kürd ve Kürdistan lafızlarını gösterdik. Halbuki 14 Ocak 1919’da “Ati” gazetesinde yazarı meçhul, acizanemin fikirlerini tenkit edecek bir makale vardı. Hariri’nin sözüne binaen:

Şiirlerime ve fikirlerime saldırı, kızlarıma saldırmaktan daha ağırdır. Meşru müdafaa yoluyla makalenin mahiyet ve hüviyetini açıklayacağım. Adı geçen makalede Kürd lafı mevcut; iftira, buhtan ve zor yoluyla Kürdlere isnat edilen birçok cinayetler tespit edilmişti.

İsmi ve nesebi meçhul, işi ve hasebi malum olan yazardan; Kürd kavminin edip ve meşhur alim-i merhum “Molla Mehmed Zehawî”nin sözüne binaen: “Güzel işleri kötü insanlardan bekleme! İyilik ve sadakat bekleme.”

Eğer adı geçen yazarın geçmiş durumu bizce malum olsaydı, gerçek bir surette kendisine sert cevabımı güzel dizelerle takdim edecektim. Fakat ne çare ki biçare yazar, bizce meçhul ve hakikati halde fikren ve zihnen hastalıklı ve maluldür.

Osmanlılık, vatandaşlık, İslamiyet ve insaniyet itibariyle birtakım yazarların sükut ve neşriyatına karşılık şu beyitle yetiniyorum:

Derviş manalid zi şimşîrî ekkîba

Kî nî taîfe ez kuşte stanid xeramet

(Derviş, dostların kılıcından dolayı inler)

 Zira bu taife katilden diyet alırlar).

Zira bunlar masum, mazlum, başlangıçta ve sonda tehcir, öldürülme, sürgün ve vatandan uzaklaştırılmaya maruz olan Kürdlerin intikamını almak ve defterlerini içte ve dışta insanseverlere anlatmak yerine kısmen sükut ve kısmen şu Harb-ı Umumide meydana gelen facialar ve mezalimleri onlara yüklüyorlar. (Yaşasın vicdanlı yazarımız).

Diğer bir kısım: (Müsemmasız isimler) Fertlerin tümü ise Ermenistan ve Ermeni lafızlarıdır. Tarihen Kürdistan, Kafkasya ve Azerbaycan arasında iki bin sene önce gayet küçük bir Ermenistan ve halı hazırda Kürdistan’da Kürdlerin 1/10’a ulaşmayan ve Kürdlere nispeten nicelik ve nitelik itibariyle deniz dalgaları arasında gidip gelen bir saman mesabesinde bulunan bir avuç ayrık Ermenileri inkar ve onları “Anka” gibi telaki etmem. Fakat yanıltmak, propaganda ve yalanlarla Kürdistan bölgesinde gösterilen Ermenistan’ı ve eski İraniler tabi mübalağalı bir şekilde gösterilen, saptırma ve yanlış fikirlere ilaveten tarif edilen Ermeni milletini elbette Anka gibi tasavvur eder ve bu tasavvuru da şekillendirebilirim. Ermeniler ve Kürdler arasında eskiden beri mevcut olan ırka dayalı ilişkiler, dil münasebetleri, komşuluk, koruma hukuku ve eskiye dayalı yardımlaşma saikiyle, bilhassa insanlık itibariyle Ermenileri eski Ermenistan’larda ve eski başkentleri olan Bûrada’ ve Genge etrafında refah ve saadetle yaşamalarını samimi kalbimle bekler ve Kürdlerin yiğitlik ve kahramanlık himmetiyle onları korunmaları ve muhafazalarını üstleniyoruz.