Bugün aramızdan ayrılan Abdurrahman Demirin  2006 yıllında BÎR dergisinin hazırladığı “DDKO Dosyası” için yazdığı yazıyı, anısını tazelemek için tekrardan yayınlıyoruz. Ailesine, sevenlerine, bütün dost ve arkadaşlarına başsağlığı diliyoruz.

***

BÎR Dergisi editörü olarak otuz-kırk yıllık siyasal deneyimi olan DDKO üyelerinden bazıları ile birlikte bana yönelttiğiniz soruların tümüne cevap vermeyi ilke olarak pek doğru bulmuyorum. Çünkü her iki KDP’lerle başlayıp TİP ve DDKO ile devam eden siyasal yaşam sürecimizin akademisyen düzeyinde teorik ve pratik olarak etkinliği olan ve bu yolda bizlere önderlik eden büyüklerimizin birçoğu yaşamaktadırlar. Bu anlamda yazacaklarımla büyüklerime saygısızlık etmek istemem.

Ancak 12 Mart Muhtırasının Diyarbakır-Siirt illeri sıkıyönetim savcısının tabiri ile Ergani DDKO’nun ateşli bir sempatizanı olarak DDKO’lar dönemi ile ilgili, DDKO’ların kuruluş sürecinde gerek metropol kentlerde ve gerekse o günün tabiri ile “Doğu, Güneydoğu’da”, yani Kürdistan’daki siyasal durum ile ilgili düşüncelerimi belirtmek isterim.

1960 Askeri Darbesi ve ardından gelen 1961 Anayasası ile kısmen de olsa demokratik bir ortam yaratıldı. Bununla birlikte sol bir muhalefet sağlandı. Bu muhalefetin içinde de, en çok cuntacı eğilimler baş gösterdi. Bu cuntacıların düşüncelerinin özü “kitleler geridir” görüşünü yaygınlaştırıp bir kadronun eline iktidar verilmeli ve planlama yapılarak ülke “sol bir biçime” götürülmelidir. Yani askerler yönetime el koyup seçkin bir kadroya vermeli bu kadro da ordu adına ülkeyi yöneltmelidir.

Bu yıllarda cuntacı eğilimlerle mücadele eden TIP kadrosu büyük uğraşlar sonucunda 1965 seçimlerinde “milli bakiye” denilen bir seçim sistemi ile on dört milletvekili çıkartarak meclise girdi. İstanbul TIP listesinden de bağımsız aday Çetin ALTAN’ın kazandıktan sonra TİP’e katılmasıyla mecliste on beş kişilik grup oluştu. TIP milletvekilleri arasında Kürt olup Kürtlüğünün bilinci ile hareket eden değerli büyüğümüz Dr. Tarık Ziya EKINCI de vardı.

TİP içinde Kürtlerin “Doğulu Sosyalistler” ekolünü oluşturması DDKO’ların ortaya çıkmasına önemli bir neden olmuştu. Üniversiteli Kürt Gençliği 1960-1969’a kadar TIP ile Dr. Yusuf AZIZOĞLU başkanlığında kurulan YTP (Yeni Türkiye Partisi) içinde örgütlendiler.

1968 yılı Dünya’yı alt üst eden bir devrimci dalga olarak yayıldı. Bu döneme denk düşen Türkiye Devrimci Hareketi (TDH),  Milli Demokratik Devrimciler (MDD) ve Sosyalist Devrimciler (SD) diye ikiye ayrıldı. Bu iki siyasal akım da Kürt gençliğine geleneksel anlayışları ile “biz kardeşiz, bu vatan hepimizin, bölünmez bir bütünüz” sloganları ile saflarına almayı planlıyorlardı. Bu tarihlerde iki siyasi akım da Kürt Gençliğini içlerine çekebilmek için “HALKLAR SORUNUNU” tartışmaya açtılar. Farklı kulvarlardan çıkış yapmalarına karşın Kürt Sorunu karşısında vardıkları sonuçla aynı kulvarda buluştular. Bu kulvar “Kürt sorunu devrim sonrası proletryanın çözeceği sorundur” safsatası idi. Bu tartışma sürecinde üniversiteli Kürt Gençliğinin büyük çoğunluğu kendi aralarında görüşmeler yapıp bu iki siyasal akımın dışında bir örgütlenme yapmaya karar vermişlerdi. Bu karar Türk Solundan kopmaktı. Bu bir boşanma idi. Bu boşanma hem meşru hem de gerekli idi. Zaten 1967 Doğu Mitingleri de bu ayrılığı hızlandırmıştı. Nihayet 1969 yılında ilkönce Ankara’da olmak üzere daha sonra İstanbul onu takiben Ergani, Diyarbakır, Silvan, Batman ve en son Kozluk olmak üzere DDKO’lar kurulmaya başladı.

Metropol kentlerdeki siyasal süreci kısaca özetledikten sonra Kürdistan’daki konuma gelelim.

1967 yılında başlayıp 1969 yılına kadar devam eden Doğu Mitingleri süreci başladı. Bu mitinglerin oluşmasında TIP ve de T-KDP’li kadroların büyük etkinliği vardı. 1969 yılındaki mitinglerde DDKO’ların kuruluş dönemine denk düşmektedir. 16.02.1969 Gaziantep, Emperyalizme Karşı Savaş Mitingi, 22.02.1969 Malatya Işsizlik-Açlık ve Emperyalizme Karşı Savaş Mitingi, 17.03.1969 Diyarbakır Hürriyet ve Anayasa Nizamını Koruma Kanunu Yasasını Protesto Mitingi,19.04.1969 Ağrı Işsizliğe Karşı Savaş Mitingi. DDKO’ların kuruluş döneminde gerçekleştirilen bu mitinglerin yönetilip yönlendirilmesinde T-KDP ve TIP kadroları ile birlikte DDKO üyeleri de aktif olarak katılmışlardır. Bu mitingler Kürdistan’ın geri kalmışlığını öne çıkarmakla birlikte etnik farklılıkları da öne çıkarıp bilinçlenmeyi hızlandırmışlardır. Keza bu mitingler toplumun ve çağının sorumluluğunu taşıyan aydınlarının daha da bilinçlenmesini sağlamış- lardır. Mitinglerdeki sloganlar kitlelere yayılarak aydınlar ile kitleler arasında diyaloğu gerçekleştirmiştir. Bu mitingler Kürdistan’daki uyanışın ve dayanışmanın en güzel örnekleri olmuştur. Bu mitinglerde şu temel olgular protesto edilmiştir.

  1. Kürdistan’daki işbirlikçilerin emperyalist ve sömürgecilerle birlikte Kürt halkını sömürdükleri ve halkımızın aç ve çaresiz olduğunu,
  2. T.C. hükümetlerinin üç kez uyguladığı sürgün ve mecburi iskân siyasetinin şoven yapısını,
  3. Bölgenin geri bırakılmışlığı yanında etnik ayrılığın temel bir sorun olduğu gibi bu sorunları gündemleştirmeye çalışılmıştır.

Özetlersek bu mitinglere halkın ilgisinin çok fazla olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca DDKO’lar Ankara, İstanbul gibi metropol kentlerde de benzeri mitingler düzenlemişlerdir. Bu gösteri ve mitingler biraz olsun Kürtlerin varlıklarını ayakta tutabilen ayrı bir halk olduğunu sunan olgular yaratabilmişlerdir.

Kürt halkının gelişen ulusal demokratik mücadelesini engellemek için devlet boş durmuyordu. Başta halkı sindirmek ve aydınları kitlelerde soyutlamak için baskılarını arttırmıştı. Bu baskıların başında Kürdistan da yoğun bir komando harekâtı başlatılmıştı.

Komando harekâtının mevzii bir baskı ya da saldırı olmadığı kesindi. Bütün Kürdistan çapında bir saldırı, özel yetiştirilmiş komandolar tarafından bütün teknik ve gelişmiş araçlarla yapılmaktaydı. Bütün yerleşim birimleri (köy, kasaba, şehir) ayırt edilmeden motorlu araçlar ve helikopterlerle kuşatılmakta, yoğun işkenceler yapılmakta idi. Kadın ve erkekler çırılçıplak soyundurularak erkeklerin cinsiyet uzuvlarına ipler bağlanıyor bunlar kadınların ellerine verilerek gün boyunca köy ya da kasaba merkezlerinde dolaştırılıyordu. Dersim’den sonra uygulanan en kapsamlı insanlık dışı ve onur kırıcı görüntüler tüyler ürpertiyordu. İnsanlara hayvan pisliği yediriliyordu. Bu işkence, baskı ve kötü muamele sonucunda birçok insanımız hayatını kaybetmiş ya da sakat kalmıştı. DDKO’lar bu uygulamalar karşısında birçok üyesini Kürdistan’a yollamış, olaylarla ilgili gerekli araştırma yapmış, gelen mektup ve bilgileri de katarak zarar görenlerin, ölen ya da sakat kalanların bütün bilgi ve belgelerini en geniş biçimde teşhir etmişti. Böylece önemli bir kamuoyu yaratılmış, protesto seslerinin yükselmesini sağlamıştır.

Kürdistan’daki komando olayları ile ilgili on altı kuruluş ile birlikte protestolar gerçekleştirilmiş, bildiriler yayınlanmış ve Kürt halkının çektiği zulüm ve işkencenin gerçek yüzü bir raporla zamanın cumhurbaşkanına sunulmuştur. Daha sonra kamuoyuna sunulan raporda özetle şöyle denilmiştir: Türkiye nin doğu ve güneydoğusunda yaşayan halka uygulanan baskı, zulüm bir jenosit hareketidir. Ve bize göre yasa dışıdır. Aynı zamanda insanlık dışı bir anlayışın sonucudur. “Eşkıya aranıyor” gerekçesi ile yapılan bu kapsamlı hareketin anlamını kavramakta zorlanıyoruz.

Eğer Türkiye tarihi incelenirse görülür ki bu bölgedeki halka uygulanan insanlık dışı baskı ne ilktir ne de son. Devrimci Doğulu öğrenciler olarak yasadışı bu hareketi şiddetle kınıyoruz. Iktidarın bu yoldaki eylemlerine karşı bundan böyle bütün gücümüzle karşı koyacağımızı bildiririz.

Gerek metropol kentlerde ve gerekse Kürdistan’daki siyasal süreci bu şekliyle özetledikten sonra gelelim DDKO’ların kuruluş amacına.

“Türkiye’nin metropol merkezlerindeki üniversite gençliğini belli bir kültür çalışması içine almak, aralarında maddi dayanışmayı kolaylaştırmak.

“Türkiye’deki ırkçı, şoven ve faşist şartlanmaları kırmak, halkların kardeşçe ve eşitçe yaşamalarını, daha mutlu olmaları yolunda mücadele veren devrimci demokrat kuruluşlar yelpazesinde yerini almak olarak belirlemiştir.

Bu amaç kapsamı içindeki sözcükler belli bir kültür olarak Kürt kültürüdür. Maddi dayanışma olarak Kürt gençlerinin aralarındaki dayanışmayı ırkçı, şoven ve faşist şartlanmışlığı da tarihsel sürecin Kürtler’e dönük uygulamaları olarak algılayan ve devrimci demokratik yelpazeyi de ulusal demokratik ve sosyalist muhtevanın esas alınması olarak yasal çerçeveye sığdırmıştı. Bu Kürt gençlerini örgütlemek ve kadrolaştırmak ve de daha ileri düzeylerdeki mücadele perspektiflerine örgütlü geçirmek demektir. Bu yasal amaç uyguna olarak ta şunları yapmaya başlamıştı:

Teorik, ideolojik, kültürel konularda seminerler ve konferanslar düzenleyerek özellikle ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı prensibine Türkiye açısından yeni boyutlar kazandırmayı hedef seçmişti. Bu da Kürt ulusunun kendi kaderini kendisinin tayin etmesi olarak algılanıyordu. Teorik soyutlamanın somuta indirgenmesi gerekiyordu. “Doğu ve güneydoğu” yasal olarak seçilmiş aslında Kürdistan’ı ifade ediyordu. Böylece bu bölgedeki olayları ırkçılık, faşizm, emperyalizm teorik ifadeleri içinde yorumlamak gerekiyordu. Kürt kültürü ve dili üzerindeki baskıları giderek Kürt halkının Demokratik taleplerini ve en önemlisi de bağımsız örgütlenmesini, devletin komando aracılığı ile baskılarını siyasal bir içerikte açıklayarak önemli bir işlev gördü. En azından her Kürdistanlının kendi benliğinin farkına varmasını sağladı. Sessizliği bozmuş önemli bir siyasal kültürel ve teorik bir birikim sağlamış tarihin karanlığından bazı sayfalar, daha aydınlığa çıkmış ve tartışma gündemine oturmuştur. Bu olgu ve olayların uluslararası boyutlara da vardırılması gerekiyordu. Özetle tarihsel birçok haksızlıklar da ortaya çıkarılarak somut taleplere dönüştürülmüş, mücadele tarihimiz bütünleştirilmeye, savunulmaya, geliştirilmeye başlamıştır.

Sonuç olarak Kürdistan’daki Kürt halkının ulusal demokratik mücadelesinde yer alan irili ufaklı tüm siyasal yoğunluklara (PKK hariç) DDKO’lar bir yol haritası olma işlevini yerine getirmiştir desek abartmış olmayız.

NOT: Bu yazının hazırlanmasında özellikle Sayın Mümtaz KOTAN’ın (Yenilginin İzdüşümleri) Komal yayınlarının çıkardığı DDKO Dava Dosyası ve Sayın Ismail BEŞIKÇI’nin Doğu Mitingleri’nin Analizi eserlerinden yararlanılmıştır.