Mele Mustafa Barzani ve Oğlu İdris Barzani’nin Kabri

Sayın Şükrü Gülmüş (Xoca) 19 Mayıs 2022 günü Facebook sayfasında Barzani ailesine ilişkin bir paylaşımda bulunmuş.

İşte Mele Mustafa ve oğulları Mesut Barzani için “Tarabe tara” sitesinde yer alan paylaşım:

“Mele Mistafa Barzani’in Amerikalı dostu Doris, 1979’da hastanede ölene kadar yanındaydı. O Bay Kürdistan diyordu dostu Mele’ye. Ben bu ifadeyi çok sevdim. Ve Mele Mustafa Barzani benim ilk Kürdlük aşkımdır. Ona tartışılmaz aşıktım: Hala da öyle.

Aşk gerekçesiz ve tarifsiz tek taraflı sevme halinin en yüksek derecesidir.”

Bu paylaşımında yine Kek Mesut için : “Oğlu Prens Mesûd”  ifadesini kullanmaktadır.

Kuşkusuz Güney Kürdistan’da bulunan Barzan bölgesi ve yaşamını burada sürdüren Kürt aşiret ve ailelerinin Kürdistan özgürlük mücadelesinde çok önemli bir yerleri vardır. Mele Mustafa Barzani’nin ataları ile birlikte çocukları da, bu mücadelenin sembolü olmuş isimlerdir.

Mele Mustafa Barzani ve çocukları Doğu Kürdistan’daki başkenti Mahabad olan Kürdistan Cumhuriyeti lideri Kadı Muhammed’in Feodal Emperyal, İran Devleti tarafından idam edilmesinden bu yana bu Cumhuriyetin Genel Kurmay Başkanlığını yapmış  Melle Mustafa Barzani ve yoldaşı peşmergeler. Kürtleri ateş çemberinde yanıp kül olmaktan kurtarmada Kürt halkına rehberlik yapmışlardır. Hz. Musa nasıl ki İsrail kavmini yok olmaktan kurtaran rehber ise, Mele M. Barzani’de, Kürtleri o karanlık günlerden çıkarıp bu güne taşıyan rehberdir. Eğer onun mücadelesi ve azmi olmasaydı, bu gün Kürdistan’ın hiç bir parçasında belki de Kürtlerden hiç  söz edilmeyecekti.

Ona ve ardıllarına istediğiniz kadar “ilkel milliyetçi” diyebilirsiniz. Zannetmiyorum ki onlar bundan alınsınlar. Onlar kendilerini ve yaşamlarını Kürt milli davasına adamış insanlardır. Barzaniler kendilerini bu kutsal davada ne çavuş, ne de general olarak tanımlamış insanlar değiller. Kendi ifadeleriyle onlar birer “PEŞMERGE” dir. Onlar için “PEŞMERGE” olarak tanımlanıp, anılmak en büyük onur olmuştur.

Kendinizi komünist, sosyalist, liberal, anarşist, islamist olarak tanımlayabilirsiniz. Ya da kendinizi; Kürd, Arap, Türk, Türkmen, Asuri, Ermeni, Müslüman, Sünni, Şii, Êzidi olarak da tanımlayabilirsiniz. Onlar için bu farklılıkların hiç bir anlamı olmamıştır. Onlar için yaşadıkları, egemen oldukları bu (Kürdistan) toprakları, yalnızca Kürtlerin, yalnızca Müslümanların değil, bu topraklarda yaşayan her kesin ortak evi, ortak vatanı olarak kabul edilmiştir.

Nasıl ki bu gün Kürdistan toprakları sadece Kürtlerin değil de, zulümden kaçan herkesin ortak vatanı durumundaysa,  dün de, onların kontrolündeki kurtarılmış bölgeler, aynı şekilde zulme direnen her kesimin sığındığı ortak kurtarılmış bölgeleri olmuştu.

Ben şahsen kendimi fikriyat olarak dün olduğu gibi bu günde, milliyetçilikten uzak, sosyalizme yakın biri olarak tanımlayabilirim. Dünyayı insanlığın ortak vatanı olarak görüp, dil, din, ırk, millet, cinsiyet farkını reddeden, dünyanın nimetlerinin insanlığın ortak malı olacağı bir dünyaya özlem ve sempati duyan bir insan olarak tanımlarım. İnsanlar arasındaki her tür ayrımcılığı red edip, insanların eşit ve özgür olduğu bir dünyaya özlem duyarım.

Böyle düşünmem, Barzani ailesine düşman olmamı değil, ancak minnettar olmamı gerektirir. Onlar yalnızca Kürtlerin değil, bütün Kürdistan’ın ve Kürdistan’da yaşayan halkların kurtuluşu için yaşamlarını adamışlardır. Barzaniler ve onların önderlik ettiği KDP siyasi hareketi; özgürlüğü için mücadele eden her kesimin ortak hareketi olmuştur. Onların milliyetçiliğinin temelinde var olan olgu: özgür bir toprağa, vatana duyulan özlem ve aşktır. Buna her kes gibi ben de, ancak saygı duyabilirim.

Kendilerini “özgürlük hareketi” olarak tanımlayan Kuzey Kürdistanlı Kürtlere bakınca insanın içi acıyor.

Milyonlarca insan, kendilerini “sosyalist, ilerici” olarak tanımlayan bir siyasi yapının peşinde sürüklenip duruyor. Gözleri, yürekleri körelmiş durumda. Bölge devletlerin, istihbarat örgütlerinin kuklası olmuş bir siyasi hareketin peşinde, “Türkiyelilik” aşkına tutulup, Kürt milliyetçiliğini aşağılarken, Türk, Arap, Acem milliyetçilerinden merhamet dileyen dilenciler konumuna düştüklerini bile görmeyecek kadar gözleri kör olmuş.

Bir zamanlar “Birleşik, Bağımsız Kürdistan” hedefiyle Kürt gençlerini ölüme gönderirken, şimdi de “Ortadoğu halklarının kurtuluşu” söylemiyle Kürt gençlerini dağlarda ölüme sürüklüyorlar. Bununla da yetinmeyip, kendi, kendini özgür bir ülkede yönetmek isteyen Kürtleri düşman olarak gösterip, bu amaçla saldırılar düzenliyorlar. Son yüz yılda, diğer milletler gibi özgür yaşamın sembolü olan kendi devletini kurmak istediği için olmadık zulme maruz kalmış bir millete, maalesef bu defa milletin çocuklarını saldırtıyorlar.

Dilerim Kürt halkı ve gençliği tez zamanda bu girdaptan kurtulur. “İlkel milliyetçi” olarak tanımlayıp, düşman ilan ettikleri Güney Kürdistan Federe Devleti yöneticileri olan Barzanilere sahip çıkarlar. Bugün 19 Mayıs. Türkler bu gün, Mustafa Kemal’in “ululuğunun” sembolü olarak kabul ettikleri Anıtkabir’e akın ederek, ona şükranlarını ifade ettiler. Kişiye tapınma ritüeli bir kez daha ifa edilmiş oldu. Bir süre önce bundan esinlenen PKK’lilerin, “Serok” olarak lanse ettirmeye çalıştıkları Abdullah Öcalan’ın doğum yeri olan köyüne seferler düzenledikleri akıllardadır. “Türkiyelileşme” hedefiyle son yıllarda bu ziyaret seferlerine rağbetin azaldığı gözlemleniyor. Yakın gelecekte “ortak vatancı” Kürt gençlerini de “Anıtkabir” ziyaretlerinde, ulu ataları Atatürk’e “şükran” duygularını ifade ederken görürseniz sakın şaşırmayın.

Sahiden siz hiç Mele Mustafa Barzani’nin mezarının bulunduğu Anıtkabir’in fotoğraflarını gördünüz mü? Onun gömülü olduğu mezar, onun vasiyetine uygun olarak düzenlenmiş. Bu mezar onun ruh halini yansıtan en önemli göstergedir diye düşünüyorum. Onun kendisini özgür bir vatan uğruna mücadelede şehit düşmüş PEŞMERGE arkadaşlarından, ölümde bile nasıl ayırmadığının en iyi göstergesi mezarıdır.

14 Yaşındaki çocuğunu ( Mesut Barzani’yi) arkadaşlarına emanet edip “iyi bir pêşmerge yetiştirin, eti sizin, kemiği benim” diyen bir önder ve çocukları için en yüksek mertebe olarak  “PEŞMERGELİK”i gören bir babanın oğlu olmak. İşte bu nedenle Mesut Barzani kendini tanımlarken, ben devlet başkanıyım demiyor. Ben “PEŞMERGEYİM” diyor. 

Şunu bilelim ki Kürdistan ve Kürdistan halkları bir gün özgür olacaksa, bunda Mele Mustafa Barzani ve onun oğlu Mesut Barzani’nin çok büyük bir emeği olacaktır. Kürdistan halkları bu yurtsever rehberlerine ne kadar şükran duysalar azdır.

Özgür bir Dünya ve özgür bir Kürdistan umuduyla.

***

Not: Şükrü Gülmüş genç yaşında özgür bir ülke umuduyla PKK saflarında siyasete başlayıp, uzun bir süre  Diyarbekir Zindan Ceheneminde yaşamış ve tahliye  olduktan sonra bir süre Bekaa’da. Abdullah Öcalan’ın yanı başında bulunmuş, bulunduğu bu ortamı,  “Diyarbakır Zindanı’nı  aratır bir cehennem” olarak tanımlamış bir aydın. Nevi şahsına münhasır bir insan olan sayın Gülmüş, NASNAME isimli internet sitesinde PKK ve A. Öcalan’ı bütün çıplaklığıyla teşhir etmiş bir yurtsever. Son olarak birilerinin “Serok” olarak tanımladığı şahsı “Kürdlerden Öcalan Abdullah” olarak isimlendirdiğini de ekleyeyim isterim.