Bilindiği üzere bugün Kuzey Kürdistan olarak tanımladığımız coğrafyada Kürdler ile Ermeniler uzun yıllar bir arada yaşamaktaydılar. Gerek kaynak olarak bilgilendiğimiz objektif tarih kitapları ve gerekse de o dönemde yaşayan insanlarımızın anlatımları dikkate alındığında, her iki millet arasında ciddi sayılabilecek sorunların yaşanmadığını ve iyi komşuluk ilişkilerinin daha ağır bastığını bizlere göstermektedir.

Ancak bölgede geleneksel Rus-Osmanlı çekişmesi ve birbirine üstünlük kurma çabaları, Birinci Dünya Savaşı dönemlerinde Rusların, Osmanlı egemenliği altında ki toprakları işgale yeltenmesi Kürdler ile Ermeniler arasındaki ilişkileri farklı bir boyuta taşımıştır. Rusların işgale yeltendiği topraklarda, Osmanlıları zayıf düşürmeye yönelik çabalarında Ermenileri alttan alta örgütledikleri inkarı mümkün olmayan tarihsel bir gerçekliktir.

Rusların, Kürdistan topraklarında ki Ermenilerin de desteğini alarak Birinci Dünya Savaşında gerçekleştirdikleri bugün ki Türkiye’nin doğusunda ki bazı illerin işgal hareketinde, Çarlık Rusya’sı döneminde silahlandırılıp, örgütlenen Hınçak ve Taşnak örgütlerinin rolü yadsınamayacak derecede açıktır. Bu dönemde asıl mücadele Ruslar ile Osmanlılar arasında olmasına rağmen bahsi geçen savaşlarda gerçek mağdurlar ise ne yazık ki Kürd halkı olmuştur.

Her iki imparatorluk arasındaki toprak işgali ve üstünlük sağlama savaşı sürdürülürken esasen Kürdlere ait olan ve Kürdlerin yüzyıllardır yaşadığı bu topraklardaki mücadele tabiri caiz ise fillerin tepişmesi sonucu çimlerin ezilmesine sebep olmuştur. Ancak akıllardan çıkarılmaması gereken; O dönemlerde, Rusların muazzam desteğiyle organize olmuş olan Ermenilerin Hınçak ve Taşnak örgütleri sadece farklı inanışa mensup yani Müslüman olan Kürdlere saldırmış ve bu beklenmedik örgütlü saldırılara karşı yörede yaşamakta olan Kürd halkı malını, namusunu ve topraklarını savunmak üzere meşru bir müdafaa durumuna geçmiştir.

Asıl konumuza dönecek olursak, içerisinde yaşadığımız koşullarda Kürdlerin kendilerine ait bir devletleri olmadığı halde kendi kafasındaki keline derman bulamayan insan misali egemen bir devlete diasporada muazzam bir ekonomik ve politik güce sahip olan Ermeniler adına ağıt yakmaları doğrusu insanı son derece şaşırtan bir durumdur.

Elbette ki Kürdler, dünyanın her neresinde olursa olsun haksızlığa uğramış mazlum ve mağdur milletleri bulabildikleri her fırsatta mutlaka savunmalıdırlar. Bu anlamda geçmişteki komşularımız olan Ermenilerinde, 1914-1915 yıllarında maruz kaldıkları katliam ve haksızlıkları lanetlemeli ve onların haklı mücadelesini her platformda desteklemelidirler. Ancak Kürd halkının siyasi temsilcileri bütün bunları yaparken kendilerini diasporada ki konformist yaşama kilitlemiş olan ve geçmiş dönemin faturasını mazlum ve en az Ermeniler kadar mağdur olan Kürd halkına çıkaranlara karşı da sağlam bir siyasi duruş sergilemelidirler.

Unutulmasın ki geçmişte Kürdistan topraklarında egemenlik kuranlar, Ermeni halkını millet-i sadıka’dan sayarak uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğunun büyük avantajlarını birlikte kullanıp Kürdlerin mağduriyetine birlikte imza atmışlardır.

Xaço’nun Xençeri:

Xaço, Rus işgali döneminde Kürdistan’ın Muş iline bağlı bir köyünde ikamet eden bir Ermenidir. Xaço’nun yaşadığı köy yaklaşık 60 haneli ve %70’i Ermenilerden, %30’u ise Kürdlerden oluşan bir köydür. Ruslar, Osmanlı maiyetinde ki Kürdistan coğrafyasını işgal etmeden önce bölgede ki Ermenileri Hınçak ve Taşnak cemiyetleri vasıtasıyla örgütleyip silahlandırırken Kürdler böylesi bir gelişmeden bihaberdirler. Xaço yaşamakta olduğu köyün en korkak ve en mazlum kişisi olarak tanınmaktadır.

Bir sabah vakti beline xençer takmış olan Xaço, bir Kürd komşusuyla karşılaşır. Kürd komşusu Xaço’nun belinde ki xençeri görünce çok şaşırır ve bir anlam veremediği için Xaço’ya sorar “Xaço, senin bu belindeki xençer neyin nesi“ Xaço büyük bir saflıkla “Birkaç gün sonra bunun ne anlama geldiğini öğrenirsin” der.

Ancak ne yazık ki Rusların dolduruşuna gelmiş Ermenilerin bu köyde geliştirdikleri saldırılar sonucu köyde bulunan Kürdlerin büyük çoğunluğu Ermeniler tarafından öldürülür ve Xaço’ya belindeki xençeri soran Kürd bu hadiseden sonra korkakların da kendilerini güçlü hissettikleri zaman neler yapabileceklerini acı bir biçimde öğrenmiş olur.

Umarım tarihte ki bu acı ama gerçek örnek bugün kendi ırkdaşlarını ve kardeşlerini dışlayarak başkalarının kapılarında aman dileyip medet bekleyenlerin kulağına küpe olması açısından önemli bir örnek oluşturacaktır.

Saygılarımla

16.05.2017 / İstanbul