Kürd delegasyonu reisi Şerif Paşa Hazretleri’nin Sulh Konferansı’na takdim ettiği muhtıranın tercüme suretidir.[1]

(Kurdistan, no: 9, 11 Heziran 1335-R (11 Haziran 1919)

Geniş bir kıyaslama dâhilinde emperyalist bir gayeyi hedefleyen Ermeni taleplerinin bugün resmen ilan olunması üzerine, Kürdlerin de taleplerini Sulh Konferansı huzurunda daha açık bir eda ile ayrıntılı olarak açıklayabileceğime kaniyim [eminim].

Irk noktayı nazarında -Türkiye- Kurdistanı’nın hudutları şu suretle başlar: “Zive”nin kuzeyinden başlayarak Kafkasya hududu üzerinden batıya doğru Erzurum, Erzincan, Kemah, Arapgir, Besni, Divriği’ye kadar uzar. Güneyde; Haran, Sincar dağları, Tılesfer, Erbil, Kerkük, Süleymaniye, Hevar,  Urmiye, Sina (Sine). Doğuda; Revanduz, Bağ kala, Vezir kala ve İran hududunu takiben Ararat dağlarına uzar.

Kürdler; adıgeçen mıntıkalarda tarihin en eski devirlerinden muhtelif unvanlarla ve son 1300 sene zarfında Kürd namıyla işgal etmişler ve mezkûr havalide sakin bulunmuşlardır. Yavuz Sultan Selim’e isteyerek boyun eğinceye kadar Kürdler; 46 emirlik halinde hükümet icrasında bulunuyorlardı. Diyarbekir, Dinever, Şari sol, Lor, Erdelan, Hakkari, İmadiye, Gûrgû, Finik, Hasankeyf, Çemişgezek, Mirdasi, Eğil, Sason, Hizan, Kis, Şirvan, Derzin, Ardahan, Hak, Terkil, Saidi, Suleymaniye, Soran, Terkûr, Kale, Davud, Baykan, Bitlis, Garzan, Botan, vs. havalisi adıgeçen emirliklerin hakimiyeti altında bulunuyordu.

Momser; Roma tarihinde Ermenistan’ı Dicle, Fırat ve Kor nehirlerinin kaynağında gösteriyor. İngilizce “Notals”ın ansiklopedisi bu hususta daha açık malumat ihtiva etmekle adıgeçen eserden aşağıdaki iktibasında bulunuyoruz:

“Türkiye, Rusya ve İran arasında taksim olunup Ararat dağları zirvelerine hâkim yaylalara malik bulunan Ermenistan, Asya ve Hazar denizinin batısında ve Kurdistan dağlarının kuzeyinde olan bir memlekettir.”

Kürdlera ait arazi üzerinde haksız iddialarda bulunan Ermenilere açıklanan malumat hangi araziye tekabül edebileceklerini açık bir izah ile göstermektedir.

Erzurum vilayeti dâhilindeki Kürdlük hakkında en ciddi ve en haklı malumata, coğrafya alimi Elizerc Klos’un eserinde tesadüf olunmaktadır. Adıgeçen eserinde ırki hudut ve Kürd nüfusunun ekseriyeti itibarıyla meşru Kurdistan hudutları olarak göstermektedir.

Dünya haritasının imha ve ispatı suretiyle tahditten tanzimi [sınır çizme düzenlemesi] hususunda yüce insanlık heyeti tarafından vuku bulacak teşebbüsler esnasında büyük coğrafya aliminin ismini zikretmeden geçemeyeceğiz. Adıgeçen; Kürdler hakkında diyor ki; “Kürdler yoğun cemaatler ve aşiretler teşkil ettikleri mıntıkada bilhassa “Zapı Kebir” havzasında Türkler ve İranlılara karşı mümtaz bir hükümet teşkil etmek arzu ve ihtirası beslemekte geniş bir hak sahibidirler.

İşte 1885’te batılı bir coğrafya aliminin sözleri hiç şüphesiz ki Konferansta daha sair salahiyetli kaynaklardan çıkmış vesikalar da bahis mevzuu olacaktır.

Cengaverlik özellikleriyle mümtaz ve istiklale aşık ve bu hakkı herkesten kıskanan Kürdlerin ekseriyet teşkil ettikleri mıntıkaları elde etmeye çalışan Ermenistan’ın kendi hükümet havzasına katması uygulandığı taktirde ortaya çıkacak vaziyeti, müsaadenizle izah edeyim:

Bu şartlar altında teşekkül edecek olan Ermenistan’da itilaf Devletleri daimi ve kuvvetli bir ordu bulundurmadıkça iç karışıklıklar devam edecek ve bu ordunun mevcudu halinde bile mezkur ordu devamlı çete muharebesiyle başedemeyecektir.

Ermeniler, Hz. İsa’nın miladından elli sene önce yaşayan Dikran hükümetinin mevcudiyetine istinaden muazzam bir Ermenistan’ın hukuki taleplerine kıyam ederken, hükümet icrasında bulundukları arazinin Roma İmparatorluğu’na aidiyetini ve Dikran’ın hali hayatında baştanbaşa Bompa tarafından istila olunduğunu her nasılsa unutuyorlar.

Bu gerçekler Ermenilerin büyük Ermenistan’ı, milletlerinin ırk beşiği telakisine müsaade etmeyeceği ise aşikârdır.

Ermeniler ve taraftarları açıkladıkları arzu ve iddiaları, Kurdistan’da bulunan beş-on bin Ermeniye istinat ile yerine getirmek istiyorlar. Biz bu iddialara cevap olmak üzere Notalis’in şu sözlerin tekrar edeceğiz:

“Ermeniler ta eski devirlerden beri bugün yaşadıkları yerlerde muhaceret suretiyle yerleşmişlerdir. Ermeniler, Yahudiler gibi yalnız ticari teşebbüsler ile meşgul olarak çoğunluğu sarraf ve bankerlerden ibarettir. Kürdler hiçbir zaman bu ticari teşebbüs sayesinde Ermeni azınlığının Kurdistan’da geniş safhalarda menfaat temin ettiklerini ve sırf Kürdlerden faydalanmak maksadıyla Ermenilerin Kurdistan bölgesine göç ettiklerini inkâr etmeye lüzum görmüyorlar. Ermeniler aynı his ve maksadın tesiriyle ziraatı tümüyle ihmal ederek şehir ve kasabalarda yaşamayı tercih etmişlerdir.”

Ermenilerin azınlığı sabit olmak üzere Türkiye ve Avrupa muazzam devletleri tarafından elde edilen en salahiyetli vesikaları şahit gösterebiliriz.

Berlin Ahitnamesini [Anlaşmasını] müteakip İngiliz generallerinden merhum Liker Paşa, Sarayı devlet reisi merhum Said Paşa[2] ve Ermeni büyüklerinden Minas Efendi’den oluşmuş bir heyet, muhtelif unsurların sayılarının nispeti hakkında resmi incelemelerde bulunmuştur.

Mezkur incelemelerden misal olarak Diyarbekir’de yapılan nüfus yazılımı neticesini arz edelim: Mezkur vilayette 840.000 nüfus yazılmış, bunun 600.000’i İslam, 240.000’i Ermeni ve Yahudi’den ibarettir.

1890 senesinde Kürd dostu olmaktan pek uzak olan Rusya Hariciye Nazırı Prens Lubunof, Osmanlı memleketinin her tarafında Ermenilerin azınlıkta bulunduğunu resmen beyan etmiştir.

3 Teşrini Sani 1896 tarihinde Fransız meclisi mebusunda Ermeni meselesi hakkında vuku bulan münakaşalar esnasında (münakaşa safhaları Fransız resmi gazetesinin 4 Teşrini Sani 1896 tarihli nüshasının 1357-1358’inci sayfalarında bulunmaktadır.) Hariciye Nazırı aşağıdaki beyanatta bulunmuştur: Halihazırda bahis mevzuu olan Türk vilayetleri hakkında sahip olduğumuz sayım belgeleri, mezkur vilayetlerdeki Ermeni nüfusunun tüm nüfusun ancak yüzde onüçünü (%13) teşkil ettiğini göstermektedir.

Esasen Ermenilerin Asya vilayetlerindeki vaziyetleri, mütenasip bir şekilde olmayıp kısmen toplu, kısmen dağınık bir haldedir. Hülasa mezkur vilayetlerde bu bedbaht milletin bir muhtariyet idaresine erişmesi için gerçek bir ekseriyeti haiz bulunduğu….

(Devamı var)

[1] Bu muhtıranın tercüme ve içeriği, Şerif Paşa hakkında dil uzatanlara yalnız tekzip değil belki tel’in de ediyor.

[2] Şerif Paşa’nın muhterem ve merhum babasıdır.