Ermenice lisanıyla “Münteşir Çağadamar” gazetesinin 2 Nisan 1919 tarih ve 119 numaralı nüshasındaki “Kürd Meselesinin çözümü” başmakalesiyle bu meselenin aslının ne suretle çözülebileceğini mevzuu bahis ediyor.
Aşırıya varan, itidal sınırını aşan bazı noktalar hariç olmak üzere makale gayet salim, ciddi ve açık bir bakışın mahsulüdür.
Bu makalenin genel içeriği hakkındaki tetkiklerimizi izah edelim.
Yazar, Kürdlerin kısmen cahil bulunduklarından ve bu itibarla yapılan tahriklere alet olduklarından bahsediyor.
Bu görüşe verilecek cevap gayet basittir. Avam her yerde, hatta en uygar toplumlarda bile kolayca aldatılabilir. Köylünün, pek uygar ve gelişmiş memleketlerde bile seviyeleriyle uygun bir şekilde yapılan propagandaya kapıldıkları görülmüştür ve daima görülebilir.
Bundan dolayı, Kürt halkının bazı fikirlere bağlılıkları, aşiret reislerine tabi olmaları doğal görülmelidir. Bugün Ermeni aleminde yapılan hareketlerin etkenleri bir takım papazlar ve siyasi reisler değil midir?
Halkın özelikle kendilerine özgü bir siyasete sahip olmadıkları zamanda ruhani ve milli reislerine tabiiyeti zaruridir. Bu tabiiyetten hüsn-i niyetle istifade etmeyen idareciler ise, halkın ve toplumsal gücün pek sıkı bir surette teftiş ve gözetiminde bulunan sahalarda bile tesadüf olunur.
İşte Ermeni mütefekkir adamlarının nazarı dikkatini çekeceğim nokta, tekrar edilen hatalara yalnız Kürdlerin düştüğü zeminindeki gayrı adil kanaattir.
Bu kanaat, hiçbir zaman kapsamlı bir şekilde olmamakla beraber, haksızlığın yapılmasına müsait olan zemini tamamen aydınlatmak insanidir.
Victor Hugo Sefiller’i neşrettiği zaman, bu kitabı dünya için yazdığını demişti. İtalyalı bir yazar memleketinin eksiklik ve toplumsal düşüşten korunmuş bulunduğunu, bu itibarla “Sefiller”in İtalya’ya aidiyeti olamayacağını söyledi.
Victor Hugo cevaben: -Keşke öyle olsaydı, fakat maalesef bütün insanlığın kendisini bedbaht ve rahatsız eden tesirlerin nüfuzu altından nefsini kurtaramamıştır- deyiverdi.
Bizde aynı şeyi söylemek istiyoruz. Müsamahakâr olalım, husumet huylu değil, muhabbet huyunu gıdalanacak zamandayız.
Bu kanaatlerden sonra, hakbilirliği yüksek bir milli meziyet olarak algılayan “Çağdamar” aynen şu satırları yazar:
İttihat hükümetinin nüfuz dairesinden uzak bulunan yerlerdeki Kürdler milli masumiyet ve faziletlerini muhafaza etmektedirler. Bunlar İttihat hükümetine alet olmadıktan gayrı, onlara karşı silahla mukabele ederek Ermeni firarilerini muhafaza ettiler.
“Münteşir Çağdamar” gazetsinin aşiret reisleri hakkındaki bakışı üstünde de biraz durmak ihtiyacını hissederiz.
Pek ender olmakla beraber bazı aşiret reislerinin Kürdlere has olan alicenaplık ve mertliği ihmal etmiş olmaları belki mümkündür. Fakat bunun dar bir dairenin hududu dahiline münhasır bulunduğu hakikati unutulmamalıdır. Beş seneden beri yapılan Ermeni milli mücadelesine karşı şiddetli tepkiler gösteren Kürd reislerinin insan mevcudiyeti, beş senelik Ermeni neşriyatıyla sabittir.
Ermeni ahalisinin barışçıl ilerleyişi, Kürd meselesinin çözüm ve ilerlemesine bağlıdır. Bizim zannımıza göre; bir otonom Kürd idaresinin yaratılması suretiyle yürütülen çalışmalar, makul ve sağlam esaslara dayanan görüşlerdir.
“Münteşir Çağdamar” gazetesi, aynı zamanda Kürdistan’ın müstakbel hududunu da mevzuu bahis ediyor. Pek mühim bir ehemmiyete haiz olan bu mesele hakkında sükut etmeyi uygun buluyoruz.
Netice itibariyle görüyoruz ki, bütün dünya insanlarının kardeşliğe doğru ilerlediği şu nazik zamanda, Kürdlerin milli fazileti ve hüsn-ü niyeti, dost tarihçiler tarafından da tasdikte bulunuluyor.
Bu hassasiyetin takviye ve gıdalanmasına çalışmak, her iki tarafın mesut ve saygın olmasına yardım eden esaslardandır.
[1] Kamiran Bedirhan, Kürdler ve Kürdistan: Kürdlerin Hissiyatı, Serbestî, no: 496, 15 Mayıs 1919
Yorumlar (0)
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yazın.