Önce belirtmeliyiz ki Ekim 2025’te DOZ Araştırma’nın yayınladığı Demokrasi Teorilerine Eleştirel Bir Bakış kitabımın 15-16 bölümlerinde açıklandığı gibi günümüzde dünya; ekonomik-siyasi krizlerin, ezen-ezilen ulusların kavgaları, askeri çatışmaların ve pozitivist siyasal gelişme paradigmasının yani az gelişmiş ve gelişmekte olan devletlerin siyasi istikrarın öncelliği görüşünün çöküşünün yaşandığı ve boyutlanarak devam ettiği bir süreçten geçmektedir. Bunun nedenlerinden biri de neoliberalizmden neomerkantilizme geçiş sürecidir. Siyasi ve ekonomik işleyiş bakımından neomerkantilizmin özelliklerini şöyle özetleyebiliriz: ekonomik siyaseti; korumacı dış siyaseti; yayılmacı ve iç siyaseti de güçlü bir ulus- devleti oluşturmaktadır.  Bu politikaların hedefi ihracatı artırmak ve ithalatı azaltmak olup, bu da ticaret savaşlarından başka bir şey değildir. Ticaret savaşları da kaçınılmaz olarak kapitalist dünyanın mevcut büyük ekonomik gücü ABD ile yükselen ekonomik güç olarak Çin’in liderliğinde ticaret bloklar sistemine doğru yönelmesidir. Günümüzde ABD, Çin ve diğer gelişmiş devletler, nüfuz ve yatırım alanlarının genişletilmesi ve üzerinde hegemonya kurmak için mücadele etmektedirler.  Bu mücadelelerin yanısıra birde ezilen ulusların kurtuluş mücadeleleri vardır. İşte söz konusu mücadelelerden kaynaklanan gelişmelerle birlikte ezilen uluslara tarihte görülmedik biçimde, baskı, zulüm ve terör uygulamasıyla yetinilmeyerek, ulusal ve etnik kırımlara girişebilirler.


Demokrasi Teorilerine Eleştirel Bir Bakış kitabımın genel ve özel olmak üzere iki hedefi vardır. Birincisi, demokrasi ve modellerinin klasik bir analizi ve yorumlamasından ziyade, nasıl bir demokrasi modelinin ezilen uluslar ile etnik ve dini grupların sorunlarının, egemenlik, hak ve özgürlükler ve eşitlik temelinde çözümü için uygun bir model olduğu üzerine bir tartışma platformu yaratmayı hedeflemektedir. Önerilen model bu kitabın ürettiği yeni bir model değildir aydınlanmadan bugüne insanlığın deneyimlediği politik-teorik ve politik-pratik faaliyetlerinden süzülerek ortaya çıkmış bir modeldir. İkincisi, önerilen modelin dört parçada devam eden Kürd ulusal kurtuluş mücadelelerinin ve her parçaya özgü egemenlik sorunlarının asgari düzeyde çözümü için bir yol haritası olabileceği inancıdır.


Modern demokrasi, genellikle bir devletin yönetim biçimi olarak anlaşılır. Modern demokrasiyi diğer yönetimlerden ayıran en açık özellik, bu demokraside elit kadroların birden çok siyasi partilerde örgütlenmeleri ve siyasal iktidar için serbestçe yarışma hakkına sahip olmalarıdır. Bu yarışma sayesinde, partilerin, vatandaşlarının çıkarlarını gözeten programlar oluşturduklarını iddia ederler. Böylece vatandaşlar; çıkarlarını gözetmediğini düşündüğü partiyi yani yönetici elit kadroyu, düzenli aralıklarla yapılan seçimler yoluyla değiştirebilirler. Aslında demokrasi kavramının ortak bir anlamı, tanımlanması olmaz ve olamaz. Çünkü farklı kültürel kimliklerin, dinsel grupların, toplumsal sınıfların, kadınların, vb. demokrasiye yaklaşımı ve beklentileri farklıdır. Bu nedenledir ki, farklı demokrasi modelleri vardır ve en azından teorik anlamda yeni demokrasi modelleri ortaya atılmaktadır. Bu çalışmaya göre, demokrasi, bir devlet yönetme biçimi olduğu kadar, özgürlük, eşitlik, adalet, katılım, insan hakları gibi değerlerin gerçekleştirilmesi ve farklı kültürel kimliklerin eşit ve eşdeğer kabul edilmesi ve siyasal alanda tanınması ve dahası tüm toplumsal-siyasal yaşamı kapsayan bir yönetme biçimi de olabilmektedir. İşte bu tanımlamadan hareket edilince, demokrasi teorisini, farklı boyutları ile ele almak ve bu farklı boyutların perspektifinden açıklamak gerekmektedir. Bu kitap, modern demokrasi ve modellerini, epistemoloji, siyasi, tarihi, ahlaki ve rasyonel boyutları bakımından analiz etmeye gayret etmiştir. Bu kitap, demokrasi ve modellerini tarihselci epistemoloji ve hermeneutik bilgi yöntemi ile analiz etmeye çalışmıştır. Bu da İnsanların, halkların ve ulusların gelecekte daha özgür bir yaşam olanağını gerçekleştirebilmesinin yolunu anlama-yorumlama biçimini değiştirmekten geçer. Bu anlama; niyet-eylem, duygu-eylem, düşünce-eylem, amaç-eylem bağıntısını, doğa bilimlerindeki bir nedensellik bağıntısı olarak değil motivasyon bağıntısı olarak kavrama biçimidir.


Bu kitap, demokrasi ve modellerinin analizini, ezilen ulusların ve etnik grupların meşru ve devredilmez hakkı olan egemenlik ve özgürlüğünü referans almaya çalışmaktadır. Demokrasinin, ezilen ulusların ve etnik grupların egemenlik ve özgürlük sorununu çözebilmek için önce ulus-devletin örgütlenme biçiminin, toplumun tüm kesimlerinin bilince çıkarılması gerekmektedir. Bu çalışmanın 9. bölümünde ulus-devlet; devletin ögelerinin örgütlenmesi ile devletin özelliklerinin örgütlenmesinin bütünselliğinden oluşan bir siyasal örgütlenme olarak tanımlamıştır. Ulus-devlet üç ögeye sahiptir. Bunlar; ulus, ülke ve egemenliktir. Ulus-devletin üç temel özelliği vardır. Bunlar; devletin rasyonel örgütlenme özelliği, pozitif hukuksal özelliği (yasal-ussal meşruiyet ve yurttaş) ve meşru şiddet tekeli özelliğidir.


Bu çalışma ezilen ulusların ve etnik grupların sorununun, devletin özelliklerinin örgütlenmesinin demokratikleşmesi ile çözülemeyeceğini ileri sürmektedir. Devletin özelliklerinin örgütlenmesinin demokratikleşmesi, egemen ulusların sorunlarının çözümüne yönelik gelişmelerdir. Ezilen ulusların ve etnik grupların sorunu ise ancak devletin ögelerinin örgütlemesinin demokratikleşmesi ile çözülebilir. Yani ezilen ulusların ve etnik grupların sorunları, kendi ülkeleri üzerinde egemenliğini ve özgürlüğünü tanıyan ve uygulayan bir demokrasi modeliyle çözümlenebilir. Böylece demokrasi; ulus-devletin, ögelerin örgütlenmesinin ve özelliklerin örgütlenmesinin demokratikleşmesiyle gerçekleşebilir.


Bugüne kadar ki uygulamalarına bakıldığında, liberal demokrasi, demokratik hak ve özgürlüklerin, bir kısım insan ve kadın haklarının vb. sağlamıştır. Ayrıca sosyo-ekonomik farklılıkların siyasal alana taşınmasına ve siyasal partiler ile baskı gruplarının aracılığıyla pazarlık konusu yapılabilmesine de yol vermiştir. Yani devlet özellikleri alanına giren sorunlarını kısmen çözebilmiştir. Ancak, ezilen ulusların ve etnik grupların ulusal ve kültürel taleplerinin siyasal alana taşınmasına yol verilmemekte ve engellemektedir. Yani devlet ögeleri alanına giren sorunların çözümüne kapalıdır. Buna karşın federal konsensüs demokrasisi ile yönetilen Bosna-Hersek, İsviçre, Belçika devletleri, devlet özelliklerinin yanı sıra devlet ögelerinin de siyasal alana taşınmasına ve siyasal partiler ile baskı gruplarının aracılığıyla pazarlık konusu yapılabilmesine yol vermektedir. Günümüzde federal konsensüs demokrasisi; ulusal, etnik, dinsel farklılıklardan kaynaklanan sorunların çözümüne odaklanan politikaların üretilmesine ve uygulanmasına en uygun yönetim olduğunu göstermektedir. Bu kitap, federal katılmacı konsensüs demokrasi modelini savunmaktadır. Katılmacı demokrasi, daha çok devlet özelliklerinden kaynaklanan sorunlara çözüm üretebilen bir demokrasi modelidir. Konsensüs demokrasi ise daha çok devlet ögelerinden kaynaklanan sorunlara çözüm üretebilen bir demokrasi biçimidir. Ezilen ulusların sorunu; ezen ulus-devletinin, ülkelerini ve egemenliklerini gasp etmesinden kaynaklanmaktadır.  Bu nedenle, ezilen ulusların ve etnik grupların sorununu çözmeye odaklanan konsensüs demokrasisi, devletin mevcut ögelerini değiştireceğinden, federal bir idari yapılanma yani federal konsensüs demokrasi olmak durumundadır.


Devletin ögelerinin ve özelliklerinin demokratikleşmesini engelleyen nedenlerden biri de, devleti, devlet özelliklerinin örgütlenmesinden oluşan bir siyasal örgütlenme kavrayışıdır. Bu kavrayışın yaygın bir anlayış haline gelmesine en büyük katkı yapan liberalizm ve Marksizm ideolojileridir. Liberalizm, devleti güvenliği ve adaleti sağlayan bir araç olarak tanımlar. Marksizm ise, devleti burjuva sınıfının ortak işlerini yöneten bir baskı aracı olarak tanımlar. Her iki ideoloji de devleti, ekonominin bir uzantısı, bir yansıması konumuna indirgemiştir. Böylece devletin, devlet özelliklerinin örgütlenmesinden ibaret olan bir araç olarak tanınması, neredeyse bir ortak kabule dönüşmüştür. Oysa ezilen ulusların sorununun çözümü yalnızca devlet özelliklerin örgütlenmesinin değil, bu örgütlenme ile devlet ögelerin örgütlenmesinin bütünselliğinin değişiminde aranmalıdır.


Kürdler de, dört devlet arasında paylaşılmış uluslararası bir ezilen ulus statüsündedir.  Birinci Dünya Savaşı’ndan beri kararlı ve zorlu bir ulusal kurtuluş mücadelesi vermektedir. İçinden geçtiğimiz süreçte Kürd siyasi akımlarının, ortak amacı ve çıkarı olan ulusal egemenlik hedefindeki mücadelesinin sahi ve güçlü bir mücadeleye dönüşebilmesi için, ulusal-demokrat bir program üzerinde örgütlenmeleri, iş birliğini ve güç birliğini oluşturmaları hem hakları hem de görevleridir. Ancak bu siyasi koşulların oluşması halinde Kürd ulusu, ulusal egemenliği ele geçirme mücadelesinin hem öznesi hem nesnesine de dönüşebilir. Kürd siyasi akımlarının ulusalkurtuluş mücadelesinde kaçınılmaz olarak, ezen ulusların (Türk, Fars, Arap) bazı siyasi akımlarıyla diyalog ve ilişkisi vardır. Taraflar Söz konusu diyalog ve ilişkinin demokrasi hedefinde ortak bir siyasi mücadeleye dönüştürülmesini hep gündeme getirmektedirler. Kürd siyasi akımların ezen ulus siyasi akımlarıyla birlikte ortak amaç ve çıkarlar doğrultusunda bir siyasi mücadele yürütmesinin yolu, Kürd ulusunun Kürdistan coğrafyası üzerinde egemenlik hakkını kabul etmesinden geçer. Bu durumda ortak amaç ve çıkarlar doğrultusundaki siyasi mücadele, federal katılmacı konsensüs demokrasisi modelinde somutlaşır.  Çünkü federal konsensüs demokrasisi ile yönetilmeyen federal sistemler, ezilen ulusların egemenlik sorununu çözmeye yol vermezler. Yani, bir nevi siyasi ve hukuki bakımdan daha çok yetkilendirilmiş bir yerinden yönetimdir.  Kürdistan örneğinde Kürdlerin Türkiyelileşmesi, İranlılaşması, Suriyelileşmesi ve Iraklılaşmasıdır. Bu durumda Kürd ulusu siyasi akımlarının ezen ulusların siyasi akımları ile ortak mücadelesinin yolu, devlet özelliklerin ve ögelerinin değişiminin hedeflenmesinden geçer. Değişimi devlet ögelerinin değişiminde aramayan bir Kürd siyasi akımı, Kürd ulusal siyaseti olmayıp ezen ulus-devletlerinin Kürdistan’daki siyasi akımlarından biri olur.


19.10.2025/Diyarbekir


[1] Demokrasi Teorilerine Eleştirel Bir Bakış kitabımın hakkında kısa bir açıklama