1. Birinci Dünya Savaşı Öncesinde Kurulan Kürd Cemiyetleri

1900’lü yılların başlarına gelindiğinde, Osmanlı İmparatorluğu topraklarının Batı’da kalan kısmının büyük bölümü ayrılmıştı ve Müslüman unsurlar içerisinde de önemli derecede huzursuzluklar başlamıştı. Bu dönem Kürdler de dahil olmak üzere, birçok etnik grubun bir kimlik krizi yaşadığı bir dönemdir. İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) bünyesindeki Hıristiyan unsurların temsilcileri başta olmak üzere Kürdlerin de büyük bir kısmı İTC ve daha sonra da Hürriyet ve İtilaf Partisi’nden ayrılarak kendi örgütlerini kurmuşlar. Bu dönemde kurulduğu bilinen ilk Kürd cemiyeti, Kürdistan Azm-i Kavi Cemiyeti’dir.

1.1. 1900’de Kurulan İlk Kürd Cemiyeti: Kürdistan Azm-i Kavi Cemiyeti (KAKC)

Bugün itibarıyla ortaya çıkan bilgi ve belgelere göre, modern anlamda ilk Kürd cemiyeti (örgütü) 1900 yılında kurulan Kürdistan Azm-i Kavi Cemiyeti (Kürdistan Güçlü İrade Cemiyeti)’dir. “Kürdistan Azm-i Kavi Cemiyeti, Diyarbekirli Fikri Necdet Efendi’nin girişimiyle 1900 yılında kurulmuştur.”[1] Yazar ve araştırmacı Malmîsanij Hoca’nın Hesen Hişyarê Serdî’nin yayımlanmamış çalışmasından aktardığına göre, bu cemiyetin kurucu ve yöneticileri şu şahsiyetlerden oluşuyordu: “Diyarbekirli Fikri Necdet Efendi, Ahmet Ramiz, Haci Ömerin oğlu Mustafa, Mele Ehmedê Xasî, Liceli Mele Seîd, Xoşînli Mele Yusuf, Gonigli Halife Selim ve diğer bazı arkadaşları.”[2] Elimizde Kürdistan Azm-i Kavi Cemiyeti’nin kuruluşu, programı, tüzüğü ve faaliyetleriyle ilgili yeterli bilgi ve belge olmasa da, adı geçen cemiyetin 1908 yılına kadar aktif olduğunu farklı Kürd kaynaklarından biliyoruz. 

Diyarbekirli Kurdizade Ahmet Ramiz’in “Lûtfi” mahlasıyla yazdığı ve İctihat matbaası tarafından Aralık 1908’de Kahire’de basılan “Emir Bedirhan” kitabının kapağı üzerinde yazılmış olan “Hasılatı Kürdistan Azm-i Kavi Cemiyeti’ne aittir”[3] ibaresi ve ilanından anlıyoruz ki adı geçen cemiyet en azından 1908 yılına kadar varlığını sürdürmüştür.

İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra 19 Eylül 1324 (2 Ekim 1908)’de Şeyh Ubeydullah’ın oğlu Seyyid Abdülkadir’in başkanlığında Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti (KTTC) kurulmuş[4] ve büyük bir ihtimalle Kürdistan Azm-i Kavi Cemiyeti ve üyeleri de yeni kurulmuş olan bu cemiyete katılmışlar.

Abdülhamid’in istibdat rejimini eleştiren ve meşrutiyeti savunan önemli bir Kürd aydın kesimi vardı. Hata bu rejimi deviren İttihat ve Terakki Cemiyeti, 1898 yılında kurulan ve kurucularından ikisinin Kürd olduğu (Arapgirli Abdullah Cevdet ve Diyarbekirli İshak Sükuti) İttihad-ı Osmanî Cemiyeti[5] yahut daha sonraki adıyla Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti devamı niteliğindeydi.

İkinci Meşrutiyet’in ilanıyla birlikte, bu dönemde yıkıma doğru giden imparatorluğu diriltmek ve kurtarmak için, “Batılılaşma”, “İttihad-ı Osmanî” ve “İttihad-ı İslam” gibi siyasi akımların yanısıra “Türkçülük” de günbegün taraftarını artırmaktaydı. İttihat ve Terakki Cemiyeti, meşrutiyet ilanıyla birlikte iktidarı ele geçirince, Jön-Türk hareketi ve Türkçülük cereyanı hem örgüt içerisinde hem de genel olarak daha da güçlenmiş. Cemiyet içerisinde Türkçülük eğiliminin gelişmesiyle birlikte, 1902’deki birinci kongreden başlamak üzere 1907’deki ikinci kongreden sonra cemiyet içerisindeki diğer etnik grup temsilcileri de dahil Kürdlerin büyük bir kısmı cemiyetten ayrılmıştır. Buna rağmen Abdülhamid’in istibdat rejimine karşı ve İttihat-Terakki’den bağımsız olarak meşrutiyet hareketini destekleyen çok sayıda Kürd aydını ve uleması olduğu gibi, İttihat ve Terakki’den gelen, onun etki alanındaki yönetici ve aydınların meşrutiyet anlayışını Batı’yla karşılaştırarak eleştirenler de vardı.

Meşrutiyet ilanıyla birlikte iktidarı ele geçiren İttihat ve Terakki’nin, meşrutiyet adına yaptığı uygulamaları ve zorbalıkları şiddetle eleştirenlerden biri de Serbestî gazetesi imtiyaz sahibi Mevlanzade Rıfat idi. Yazar, Meşrutiyet adı altında yaşanan gelişmeleri şöyle değerlendirmiş:

Memleketimizde hürriyetin ilanıyla beraber ortaya atılan bazı zorbalar, “İttihat ve Terakki” namıyla türeyen o serseriler halka musallat olmaya başladılar. Milleti tahakkümleri altında ezmek, kendilerine vergilendirmek istediler. Erbab-ı namus ve haysiyete, vahşiler gibi saldırdılar. Alçak ve hırsızlar güruhuna penâh (sığınak) ve koruyucu oldular. Milletin mukadderatıyla oynamak, Osmanlı hâkimiyetini ellerinde oyuncak yapmak istediler. Alçak menfaatleri uğruna daha ne cinayetler, ne kötülükler irtikâp eylediler. Bazen bir şahsa, bazen de bir cemiyete, daha olmadı ise bütün bir unsura, bir unsurun mukaddesatına, yüce değerlerine tecavüzden çekinmediler. Para onların mabudu [taptıkları] oldu. Bu hususta Hamid devrinin eşkıyasını fersah fersah geride bıraktılar. Onlara taş çıkarttılar. Zavallı halk tahammül edemediyse, feryat ettiyse, “Mürteci” dediler. Toplarla tüfeklerle üzerlerine yürüdüler; astılar, kestiler, öldürdüler ve sürdüler.[6]

Meşrutiyet ilanıyla birlikte bu zemininde hareket eden birçok yeni örgüt kurulur ve bu örgütlere bağlı ya da bağımsız çok sayıda gazete ve dergi yayımlanır. Aynı zamanda Batı merkezli milliyetçilik dalgası da, peyderpey imparatorluğun bütün bölgelerinde ve özellikle de Araplar ve Kürdler gibi Müslüman etnik unsurlar arasında gün geçtikçe daha da etkisini gösterir. Bu dönemde Kürdler ağırlıklı olarak Kürdçe eğitim ve kültürel faaliyetleri esas alan örgütler kurmuşlar, bu örgütlere bağlı ya da bağımsız yeni gazete ve dergiler yayınlamaya başlamışlar. Bu dönemde Kurulan başlıca Kürd örgütleri:

1-     Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti (1908),

2-     Kürd Neşr-i Maarif Cemiyeti (1910),

3-     Kürd İrşad ve İrtika (Yükselme) Cemiyeti (1912),

4-     Kürd Talebe Hêvî Cemiyeti (1912),

5-     Kürdistan Muhiban Cemiyeti (1912).

Bu cemiyetlerden ilki ve en etkin olanı, Şeyh Ubeydullah Nehri’nin oğlu Seyid Abdülkadir’in başkanlığında Kurulmuş olan Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti (KTTC)’dir.

1.2. Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti

İkinci Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra kurulan ilk Kürd örgütü, Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti’dir. Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti (KTTC) ya da bugünkü Türkçeyle Kürd Dayanışma ve Geliştirme Cemiyeti, Seyyid Abdülkadir’in başkanlığında 19 Eylül 1324 (2 Ekim 1908)’de İstanbul’da kuruldu. Cemiyetin ikinci başkanı olarak da İsmail Paşazâde Müşir Ahmet Paşa seçilmiştir. Nizamnameye göre cemiyetin yönetimi; İstişare Heyeti, İdare Heyeti ve Umumi Heyet olmak üzere üç ana birimden oluşuyor. Nizamnamede İdare Heyeti üyelerinin vasıflarına dair dikkat çeken bir hususiyet, bugün de bize örnek olması gereken temel bir ilke ve özelliktir.

İdare Heyeti üyesi olabilmek için, Türkçe ve Kürdçe lisanlarıyla (dilleriyle) tekellüm ve tahrire (yazma ve okumaya) muktedir olmak lazımdır. Kürdçeyi bilmediği taktirde elsine-i saire-i mütedavileden birine (Türkçe, Arapça ve Farsçadan başka yaygın olan bir dile) güzelce vakıf olması lazımdır.[7]

Cemiyetin kurucuları ve yöneticileri arasında Ahmet Müşir Paşa, İsmail Hakkı Baban, Babanzâde Zihni Paşa, Emir Mehmed Emin Bedirhan, Emir Abdurrahman Bedirhan, Şerif Paşa, Halil Hayali, Bedîûzeman Said-i Kurdî, Diyarbekirli Miri Katibizâde Ahmet Cemil, Liceli Ahmet Ramiz, Dr. Şükrü Mehmed Sekban, Mele Selim (Halife Selim), Süleyman Nazif ve Süleymaniyeli Tefvik’in isimleri geçmektedir.[8] 

Cemiyetin merkezi İstanbul’daydı ve kısa süre içerisinde Kürdistan’ın birçok kent ve kasabasında tüzükte belirtildiği üzere şubeleri kurulmuş. Cemiyetin yayın organı olan Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi’ne gönderilen “Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti Bitlis Şu’besi”, Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti Musul Şu’besi” ve 9 Kanun-ı evvel 324 (22 Aralık 1908)’de Diyarbekir müftüsü Suphi Bey adına cemiyet merkezine gönderilen telgrafta “Derneğimiz kabul edilip onaylanmasından dolayı, bugün Vali ve Kumandan Paşa hazretleriyle vilayetin tüm yönetici memurları, ülkenin bilginleriyle ileri gelenleri ve Osmanlı askerleriyle askerî amirler ve subaylar, okul öğrencileri ve halktan binlerce kişi hazır olduğu halde, hayırlı uğurlu olması dileğiyle açılış töreni yapıldığı”[9] belirtilmektedir. KTTG’nin beşinci sayısına gönderilen telgrafta ise, “Diyarbekir Kürd Cemiyeti Reisliğine Müftü Suphi Bey’in”[10] seçildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca 27 Kanunuevvel 1324’te gazetenin yayınlanan altıncı sayısında, Muş çıkışlı ve 24 Kanunuevvel 1324 tarihli telgraflardan öyle anlaşılmaktadır ki cemiyetin en az dört vilayette şubesi kurulmuştur.

KTTC’nin Kürdlerin eğitimine ve gelişimine, Kürd dili ve edebiyatının tedrise uygun bir tarihçesini yazmayı, Kürdçe eğitim yapan okullar açmayı ve neşriyat yapmakla ilgili amaçlarını nizamnamesinde belirtilmiştir. KTTC nizamnamesinde belirtiği üzere “İcap eden yerlerde mekâtib-i iptidaiye, rüşdiye, idadiye ve aliye küşat ettirmeğe gayret edecektir.” şeklindeki Kürdçe eğitim vurgusu sadece tüzüğün maddelerinden ibaret kalmamış, bu amacı gerçekleştirebilmek için, KTTC bünyesinde 1910’da Kürd Neşr-i Maarif Cemiyeti (KNMC) kurulmuştur.

Bu cemiyetin yönetiminde, 1910 yılı başlarında Divanyolu semtinde, Hoca Paşa caddesinde[11] Meşrutiyet Mektebi adıyla Kürd çocuklarına eğitim veren bir okul açılmış. Dr. Bletch Shirguh’un aktarımına göre, İstanbul Çemberlitaş’ta açılan “okulun yönetimini Emir Abdurrahman Bedirhan üstlenmiş.”[12]

Kürtlerin legal alandaki bağımsız örgütlenmesi babında ilk tecrübe olan Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti ve bu örgütün yayın organı olan Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi, yayınlandıktan yaklaşık bir yıl sonra dönemin İttihat ve Terakki yönetimi tarafından kapatılmıştır.

Mehmet Şükrü Hanioğlu, “Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti çevresinde bir Kürt ulusçuluk hareketinin başladığını”[13] belirtmektedir. Aynı şekilde Bilal Şimşir, “Cemiyetin tüzüğünde, bir yandan Osmanlılık kimliği vurgulanırken diğer yandan Kürt kimliği öne çıkarılarak ayrılıkçılık, Kürtçülük yapılmıştır”[14] der. Tarihçi Tarık Zafer Tunaya ise, İkinci Meşrutiyet dönemi içinde kurulan Kürt cemiyetleri Osmanlı ülkesinden ayrılma amacını gütmemiş[15] olduklarını belirtmektedir. M. Emin Bozarslan’a göre ise, “Cemiyetin siyaseti iki temel üzerine yapılandırılmıştır. O temellerden biri, meşrutiyet ve özgürlük çerçevesi içinde Osmanlı devletinin birliğiydi; öbür temel de, o devletin sınırları içinde Kürdlerin ve Kürdistan’ın özgürlüğüydü.”[16]

1.3. Kürd Talebe Hêvî Cemiyeti

Kürd Talebe Hêvî Cemiyeti, 20. yüzyılın başında kurulmuş ilk Kürd öğrenci derneğidir. Kürd Talebe Hêvi Cemiyeti (KTHC), 27 Temmuz 1328 (1912)’de İstanbul’da yüksek tahsil yapan ve medreselerde okuyan Kürd öğrencileri tarafından kurulmuştur.[17]

Cemiyetin kuruluş sürecinde, Madenli Dr. Şükrü Mehmed Sekban, maddi desteği ve milli fikirleriyle önemli katkılarda bulunmuş. Kuruluş sürecinde Ömer Cemil Paşa cemiyetin sorumlu sekreteri olarak seçilmiş ve ilk kongreden sonra da Memduh Selim Bey Cemiyetin genel sekreteri olarak seçilir.[18] Memduh Selim, Hêvî sekreteri seçildiği zaman İstanbul'da Mekteb-i Mülkiye'de okumaktaydı. O dönemde merkezi İstanbul’da olduğu halde Osmanlı sınırları dışında şubesi açılmış tek Kürd cemiyeti KTHC’dir; 10 Mayıs 1330 tarihli Hetawî Kurd dergisinde yayımlanan habere göre, İsviçre’nin Lozan şehrinde bulunan mektepli Kürdler orada Hêvî Cemiyeti’nin bir şubesini açmışlar.[19] Lozan Şubesi yönetimi; Ekrem Cemil Paşa, Kadri ve Şemsettin Cemil Paşa; Babanzâde Recai Nüzhet ve Dersimli Selim Sabit’ten oluşmaktaydı.[20]

Rojî Kurd yazarlarından ve aynı zamanda Hêvî’nin de üyelerinden olan Kerküklü Necmeddin cemiyetin kurulması vesilesiyle bir milletin örgütlenmesinin gerekliliği ve önemine dair şöyle yazmıştır: “Bir millettin örgü­tünün kurulması o milletin refah ve mutluluğa kavuşmasına tek bir işarettir. Örgütsüz bir milletin iler­lemesi görülmemiş ve görülemez. Çünkü düşünce bireyselleşerek yücelemez, fikirlerin birleşmesiyle olur.”[21] Örgütlenme ve mücadele yöntemi üzerine Rojî Kurd’de başlayan bu tür tartışmalar Hetawî Kurd dergisinde de devam eder ve bu tartışmaya Abudullah Cevdet ile Mevlanzade Rıfat da katılır. A. Cevdet konuyu değerlendirirken Hetawî Kurd dergisi yazarları ve Kürd gençlerine hitaben şunları ifade etmiştir:

 Zannediyorum bu meseleler masa üzerinde hal ve tetkik olunacak meseleler değildir. Milletine karşı kuvvetli bir sevgisi olan, milletini candan ve yürekten seven bir gencin yapması gereken ilk iş Anadolu’ya gitmektir. Burada, İstanbul’da kalem ve sözle bir şey hal olunmaz. Ey Kürd genci! Ne zaman ki bir Kürd köyündeki okulun öğretmenliğini, büyük bir yerin kaymakamlığına ve müdürlüğüne tercih ettiysek, o zaman doğru bir yola girmiş olacağız.[22]

Mevlanzade Rıfat’ta, A. Cevdet’e verdiği cevapta şunları ifade etmiştir:

Şimdi Kürdlere düşen görev, başımızın çaresine bizzat bakmaktır. Başımızın çaresine bizzat bakalım” cümlesine her Kürdün iştirak etmesi lazımdır. Kürdleri uyandırmak, onlara varlıklarını ve hayat haklarını tanıtmak, terakki (gelişim) yoluna koymak neye dayanır…

Bu konuda sayın Dr. Abdullah Cevdet Bey’le hemfikir değilim: Ortada belli başlı bir gaye olmadan Kürd gençlerini Anadolu’ya yaymak gereksizdir, faydasız ve boştur. Bu tavsiye pek erkendir. Evvela Kürdleri uyandırmak, onlara varlıklarını, hayat haklarını tanıttırmak, ilerlemesini sağlamak gerekir.[23]

Dünya ve imparatorluk bünyesindeki siyasi gelişmeler, Kürdlerin toplumsal, kültürel ve örgütsel durumuna dair benzer tartışmalar cemiyetin yayın organlarında sürdürülmüştür.

Hêvî Cemiyeti çalışmalarını sürdürürken, ondan önceki Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti’ne yönelik izlenen baskıcı, sindirici politika ve yöntemlerin bir benzeri de Hêvî Cemiyeti ve üyelerine karşı da uygulanmıştır. Bu konuda Hêvî’nin genel sekreteri Memduh Selim şöyle bir açıklamada bulunmuş: “Hêvî Cemiyeti üyelerinin büyük kısmı uydurulan çeşitli sebeplerle mahkemelik olmuşlar, cemiyet yöneticileri Divan-ı Harp Mahkemesi’nde yargılanmışlar, aylarca hapishanelerde perişan edilmişler.”[24]

Sonuç olarak diyebiliriz ki KTHC, dönemin siyasi akımları olan “Osmanlıcılık” ve “İslamcılık” etkisinden tam olarak bir kopuş sağlayamamakla birlikte, Kürdçe eğitim, Kürd toplumunun gelişimi, dili ve kültürü alanındaki çalışmalarıyla, Kürdlerde milliyetçi fikirlerin oluşmasına önemli bir zemin oluşturmuş ve katkıda bulunmuştur. Kürd Talebe Hêvî Cemiyeti’nin kurucusu, sekreteri ve Hetawî Kurd dergisinin de yayın kurulu üyesi olan Memduh Selim, Haziran 1925’te Bağdat’ta bulunurken Dîyarîyî Kurdistan dergisine Kurd Wanî imzasıyla yazdığı bir makalede Rojî Kurd, Hetawî Kurd ve Umumi Savaş’tan sonra kurulan diğer birçok Kürd örgütü, çıkarılan yayınlarında Hêvî Cemiyeti kadro ve üyelerinin büyük katkısı olduğunu belirtir.

1.4. Kürdistan Muhiban Cemiyeti

Birinci Dünya Savaşı öncesinde kurulan Kürd cemiyetlerinden bir de, Kürdistan Muhiban Cemiyeti’dir. Kürdistan Muhiban Cemiyeti (KMC), Kürd evliyası olan Saltık ailesine mensup Mela Hıdır (Xıdır) Efendi’nin başkanlığında 1912’de İstanbul’da kurulmuştu. Nuri Dêrsimî’nin aktarımına göre, henüz Dêrsim’de iken tanıştığı ve Kürdlük sevdasıyla dolu olan Mela Hıdır Efendi, “Kürtlük davası hakkında bütün kamuoyunu aydınlatmaya çalışmıştır. İstanbul’daki pek çok Kürd bu cemiyete kaydolmuştu. Ben bu cemiyetin genel sekreteri idim. Amerika’daki Dêrsimli Kürdler de bu cemiyete yakınlık gösteriyorlardı.

Cemiyetin kurucu üyeleri arasında Miralay Halil Bey, Sarsaltık ailesine mensup kardeşi Hasan, Erzincanlı Derviş Cemal ailesinden Ali Paşa, Pülümürlü Şeyh İbrahim, İstanbul Maliye Veznedarı Divriğili Halil Bey gibi tanına şahsiyetler vardı.”[25] Dönemin ünlü şairi ve kendisini “Kürt dostu” olarak tanıtan Rıza Tevfik’in Dahiliye Vekaleti’ne hazırladığı bir rapor üzerin, KMC kapatılmış ve Mela Hıdır Efendi de Dêrsim’e sürgün edilmiş.

1.5. “Rêxistina Îrşad”ın Kurulması ve Çalışmaları

Balkan Harbi’nin devam ettiği süreçte Kürdler de yeni bir arayış içerisine girer. Bir kısım Kürd aydınları ve ileri gelenleri, dağınık halde bulunan farklı Kürd siyasi gurupları bir araya getirmek için çeşitli girişimlerde bulunurlar. Bu doğrultuda Mayıs 1912’de, bütün Kürd siyasi ve sosyal grupların temsilcilerinin katılımıyla genel bir toplantı düzenlenir. Toplantıda, Kürd halkının genel çıkarlarını temsil edecek yetenekte bir birlik partisini örgütleme kararı birlikte alınır.[26]

 Şubat 1912’de Erzurum’da, Abdurrezzak Bedirhan’ın da katıldığı ve “bağımsız bir Kürd beyliği” kurulması hedefini ortaya koyduğu bir ön toplantı yapılıyor. Bu toplantı öncesinde Abdurrezzak Bedirhan Bitlis yakınlarındaki Hizan şeyhleri ile buluşur. Mayıs ayı içinde yapılan geniş katılımlı yeni bir toplantı sonucunda büyük ihtimalle başkanı Abdürrezzak Bedirhan olan Rêxistina Îrşad (Doğru Yol Örgütü) adıyla yeni bir örgüt kurulur. Başkan yardımcılığına İstanbul’dan kaçıp Xoy şehrinde Abdürrezzak Bedirhan’ın yanına yerleşen Yüzbaşı Hayrettin Berazî seçilir. Rêxistina Îrşad’ın amacı, İttihat ve Terakki yönetiminin “Kürdleri silahsızlandırıp vergileri artıran uygulamalarına Kürdistan’da son vermek” ve bölgesinde otonom bir yönetim kurmaktı.[27] İsmail Hakkı Şaweys, örgütün kuruluş amacıyla ilgili şu bilgileri aktarıyor: Talepleri; Kürdistan’ın Türklerden ayrı olarak Osmanlı Devleti sınırları dahilinde ve Hilafet yönetimi altında muhtar (otonom) idareye sahip olmasıydı.[28] Ağustos 1912’de Rusya’nın Türkiye büyükelçiliğinden Rusya Dışişleri Bakanlığına gönderilen rapordan da anlaşılmaktadır ki yöneticilerinin ayaklanma hazırlığını yürüttüğü gizli bir Kürd örgütü “İrşad” kurulmuştur. Örgüt yöneticileri, Kürdlerin bulunduğu ülkenin doğu bölgelerinde üstleniyorlar. Örgüt yöneticilerinden jandarma Yüzbaşı Hayrettin Berazi’nin Erzurum Rus Konsolosu Ştritter’e bildirdiğine göre, örgüt komitesi Sibki Aziz Bey, Zırki Akid Efendi, Eleşkirt Şeyhi Osman Efendi, Selim Efendi ve Bekir Efendiden oluşmaktadır. Bu süreçte Botan bölgesinde bulunan Hüseyin Kenan, Hasan Fevzi, Yusuf Kâmil ve Süleyman Bedirhanlar da bahsi geçen örgüt çalışmaları içerisinde yer alırlar. Süleyman Bey (Arçeşli), Kardeşi Farho, Hayri Bey, Elbax (Özalp) Kaymakamı Mustafa Bey, Nuri Bey, Hüseyin Abdal Ağa da Îrşad üyesi olan tanınmış Kürd şahsiyetlerdi. Hayrettin Berazi’ye Erzurum, Bitlis, Beyazıt ve Muştaki Kürdleri ayaklandırma görevi verilmişti.[29]

Mele Selim, hareket başlamadan önce 1913’ten itibaren bölgedeki nüfuslu Kürd din adamları, aşiret reisleri ve Ermeni temsilcilerinden şahsiyetleri ziyaret ederek harekete destek vermeleri talebinde bulunur. Bitlis Rus Konsolosu Girs, hareketliliğin yayıldığı alanla ilgili elçiliğe verdiği raporda şunları belirtir: “Kürdler içindeki hareketin Musul vilayetinde, Diyarbekir vilayeti sınırlarına yakın bölgelerde, Bitlis vilayetinin Siirt Sancağı köylerinde ve aynı şekilde Kürd beyleri ve şeyhlerinin Duhok’ta da görüldüğü rapor ediyordu.”[30] Osmanlı arşivlerinde Bitlis’teki Kürd hareketi başlamadan önce Mele Selim’in Abdurrezzak Bedirhan Bey’le görüşmek üzere Gürcistan’a gittiği kaydedilmiş. Aynı dönemde Şeyh Abdüsselam ve Sımail Ağa Şıkaki (Sımko) da, Abdurrezzak Bedirhan aracılığıyla Rusya yetkilileriyle görüşmek üzere Tiflis’e gitmişler.[31]

 17 Nisan 1330 (1914) tarihli, polis müdürünün hazırladığı raporda Rêxistina Îrşad’ın Bitlis yöresindeki örgütsel çalışmalardan bahsederken aşağıdaki kişilerin adları zikredilmektedir:

Merkez sancağına tâbi Şatak nahiyesinin Hâçukan (Xaçûkan) köyünden Süleyman Ağa, Miryanis köyünden Faki İsa, Harat köyünde oturan İğık kabilesinden Hotan oğlu Şakir, Dolek köyünden Ömer Aziz oğlu Zerkubî, Garzan kazasının Millo köyünde oturan Atmanki aşiretinin Mala Badır kabilesi reisi Hasan bin Hamid, Arinc köyünden Mustafa Bin Ali Han, Şirvan kazasının Arbo köyünden Reşit Bin Mustafa ve Muhtar Hacı bin Ahmed ve Cafer Bin Remo. Molla Selim, Molla Davud ve ileri gelenlerden Fakı Halil, Mahmud, Cebrail, Hacı İbrahim, Körcanlı Molla Cündi, Resul, Hacı Mirat, Olekli Yakup Ağa, Abdullah, Hacı Mehmed, Yukarı Olek köyünden Faris Çavuş, Fakı Süleyman adlı şahıslardan ibaret otuz kadar kişi Molla Selim’le birlikte toplanmış ve oradan da Şeyh Şehabeddin’i ziyaret vesilesiyle Hizan’a gitmişler.[32]

2. Birinci Dünya Savaşı’ndan Sonra Kurulan Kürd Cemiyetleri (Örgütleri)

Birinci Dünya Savaşı; bir taraftan İstanbul merkezli Kürd siyasal ve kültürel faaliyetlerini akamete uğratır, diğer taraftan da Kürdistan’da ve Kürd toplumsal dinamiğinde büyük bir tahribata neden olur. Büyük zorluklar ve değişimlerle dört yıl süren bu savaş, aynı zamanda Kürd aydınları ve siyasi kadrolarında önemli bir siyasal değişime ve dönüşüme de neden olur. Savaştan hemen sonra eski örgütler yeniden çalışmalarına başlar. Bununla birlikte yeni Kürd parti ve örgütleri de kurulur. Bu örgütlerden ikisi Umumi Savaş öncesinden kurulmuştu ve savaş nedeniyle faaliyetleri durdurulmuştu, diğerleri ise yeni kurulan örgütlerdi. Mütareke dönemde kurulan başlıca Kürd örgüt ve cemiyetleri şunlardır:

1- Radikal Avam Partisi (Radikal Halk Partisi) (22 Ekim 1918)

2- Kürdistan Teali Cemiyeti (17 Aralık 1918)

3- Kürd Kadınları Teali Cemiyeti (1919)

4- Kürd Millet Partisi (1919)

5- Kürd Demokrat Partisi (1919)

6- Kürd Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti (1919)

7- Kürd Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti (1920)

8- Kürdistan İstiklal ve İstihlâs Cemiyeti (Kürdistan Bağımsızlık ve Özgürlük Cemiyeti) (1922)

Yukarıda adı geçen cemiyet ve örgütlerden Kürdistan Teali Cemiyeti, bir şemsiye örgüt konumundaydı, diğer cemiyetlerin hepsi şu veya bu şekilde KTC’le ilişkiliydi. Adları ve kuruluş tarihleri belirtilen sözkonusu cemiyetler bu çalışmanın ilerleyen bölümlerinde sırasıyla incelenecektir. Kürd cemiyetlerinden ilk kurulanı, Mevlanzade Rıfat’ın Başkan ve Emin Âli Bedirhan’ın başkan yardımcısı olduğu Radikal Avam Fırkası’dır. KTC, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 30 Ekim 1918’de imzalanmasından hemen sonra 17 Aralık 1918’de legal olarak kurulan ikinci Kürd örgütüdür. İkinci örgüt diyoruz; çünkü ondan yirmi beş gün evvel Serbestî gazetesi sahibi Mevlanzade Rıfat, Mehmed Emin Âli Bedirhan ve arkadaşları tarafından 22 Teşrin-i Evvel 1334 (22 Ekim 1918)’de Radikal Avam Fırkası kurulmuştu. Bu örgütün kurucularından özellikle Mevlanzade Rıfat, Mehmed Emin Âlî Bedirhan ve Babanzade Aziz Bey’in bundan sonraki süreçte Kürd örgütleri ve Kürd ulusal mücadelesindeki konumları ve etkileri nedeniyle kısaca da olsa bu partiden ve programından biraz bahsetmek gerekir.

2.1. Radikal Avam Fırkası (Radikal Halk Partisi)

Yukarıda da belirtildiği gibi Radikal Avam Fırkası, 22 Teşrin-i Evvel 1334 (22 Ekim 1918)’de Mevlanzade Rıfat’ın başkanı olduğu ve Emin Âli Bedirhan, Mazlûm Bey (gazeteci), Mehmet Faik Bey (tüccardan), Ragıp Bey (Müdafaa gazetesi sahibi) ve Babanzade Aziz Bey tarafından kurulur.[33]

Kuruluştan çok kısa bir süre sonra Radikal Avam Fırkası (Radikal Halk Partisi’nin) ki bundan sonra kısaltılmış adıyla (RAF) diyeceğiz, yayın organı olarak 26 Ekim 1918’de İnkılab-ı Beşer adlı bir gazete yayınlamaya başlamış. İnkılab-ı Beşer’in elimizde 1, 19 ve 20’inci olmak üzere üç sayısı mevcuttur. Adı geçen gazete kısa bir sürede kapatıldıktan sonra, RAF’ın yeni yayın organı olarak Hukuk-i Beşer gazetesini yayınlamaya başlamışlar.

Hukuk-i Beşer, Mevlanzade Rıfat’ın sahibi ve sorumlu müdürü olduğu günlük gazetedir, ilk sayısı 17 Kanun-ı Sani 1919’da yayınlanmış ve iki sayfadan ibarettir. Künye kısmında “Radikal Avam Fırkasının Fikirlerini Yayan Günlük Gazete”[34] olarak tanımlanmış. Gazetenin adresi olarak da “Kadınlar Dünyası”nın yeri gösterilmiştir.

RAF’nın nizamnamesinden öyle anlaşılmaktadır ki parti adem-i merkezi temelinde “ittihadı-ı Osmani”yi korumayı temel almakla birlikte “milliyet prensipleri” dairesinde bir idare oluşturmayı hedeflemiş.

 

2.2. Kürdistan Teali Cemiyeti

Kürdistan Teali Cemiyeti Kürd Ulusunun Temsilcisidir.

Seyyid Abdulkadir

Kürdistan Teali Cemiyeti, 17 Kanun-ı Evvel 1334 (17 Aralık 1918) tarihinde, 1880 yılında gerçekleşen Kürd hareketinin lideri olan Şeyh Ubeydullah’ın oğlu Seyyid Abdülkadir’in başkanlığında İstanbul’da kurulmuş.

T. Zafer Tunaya’nın aktarımına göre, cemiyetin “Kurucu ve yöneticileri: Seyit Abdülkadir Efendi (Reis), Hüseyin Şükrü (Baban) Bey (Kâtib-i Umumî), Dr. Şükrü Mehmet (Sekban) Bey, Muhittin Nâmi Bey, Babanzade Hikmet Bey ve Aziz Bey.”[35] Kendisi de Kürd Hêvî Talebe Cemiyeti’nin kurucularından KTC üyesi olan Kadri Cemil Paşa’nın aktarımına göre, yapılan birinci genel kurulda oluşturulan yeni yönetim aşağıda belirtilen şahsiyetlerden oluşmuştur:

Birinci Başkan: Şemdinanlı Seyyid Ubeydullah Efendinin oğlu Ayan Meclisi üyesi Seyyid Abdülkadir Efendi.

Başkan Vekili: Botan Emirlerinden Bedirhani Emin Âli Bey.

İkinci Başkan Vekili: Süleymaniyeli Said Paşa’nın oğlu Fuad Paşa.

Genel Sekreter: Kurmay Subaylıktan Emekli Hamdi Paşa.

Muhasip: Seyyid Abdülkadir’in oğlu Seyyid Muhammed.

Üye: Dersimli Miralay Halil Bey

Üye: Emekli Miralay Bedirhani M. Ali Bey

Üye: Emekli Askeri Kaymakam Süleymaniyeli M. Emin Bey

Üye: Ulemadan Hoca Ali Efendi

Üye: Medrese Hocalarından Arvasizade Mehmed Şefik

Üye: Tercüman Gazetesi Başyazarı Babanzade Şükrü Bey

Üye: Babanzade Fuad Bey

Üye: Tüccar Fetullah Efendi

Üye: Dr. Mehmet Şükrü Sekban Bey[36]

Yukarıda belirtilen kurucu ve yöneticilerin yanısıra aşağıda adı belirtilen Kürd şahsiyet ve aydınları da aktif bir şekilde KTC’nin çalışmalarına katılmış ve desteklemişlerdir. Bu şahsiyetlerden en çok bilinen ve tanınanları şunlardır:

Diyarbekirli Dr. Fuad Berxo, Bitlisli Kemal Fevzi, Kerküklü Necmedin Hüseynî, Kamuran Âli Bedirhan, İstanbul Kürd hamalları reisi Reşid Ağa, Mahabatlı Kazizade Mustafa Şevki, Sineli Mehmed Mihri, Süleymaniyeli Emin Feyzi, Vanlı Memduh Selim, Mevlanzade Rıfat, Süleymaniyeli Abdülvahit Berzenci, Dr. Hamid Şakir, Law Reşid, Süleymaniyeli Abdülaziz Yamulkizade ve Hakkarili Abdurrahman Rahmi.[37] 

Kürdistan Teali Cemiyeti’nin nizamnamesinde, cemiyetin amacı şöyle açıklanmıştır:

Kürd milletinin siyasi, iktisadi ve sosyal menfaatleriyle, tarihi ve örfi hukukunun temini ve kolayca inkişafı maksadıyla “Kürdistan Cemiyeti” namıyla bir cemiyet kurulmuştur. Merkezi İstanbul’dadır. Kürdistan’da ve ihtiyaca göre diğer yerlerde şubeler açılacaktır. Aynı maksatla çalışacak diğer milletlerin cemiyetleriyle teşriki mesai (işbirliği) eder.[38]

KTC’nin kurulmasından sonra, cemiyet üyeleri ve cemiyete yakın yayın organlarında kalem erbabı Kürd aydınları tarafından yayımlanan mesajlarda, böyle bir örgütlenmenin gerekliliği ve kuruluş amacına dair değişik değerlendirmeler yapılmıştır. Memduh Selim, Cemiyet merkezinde yapılan bir söyleşide Kürdlerin tarihsel geçmişi, mevcut durumu ve geleceğiyle ilgili şöyle bir değerlendirmede bulunur: Kürdler, bir ulus olarak yaşamak, benliklerini koruyarak yaşamak, mutlu yaşamak ve ancak kendi ruhlarından doğan bir yönetim altında yaşamak amacını, ta eski zamanlardan beri candan gönülden güdegelmişlerdir. Diliyle, karakteristik özellikleriyle, gelenekleriyle, gereksinmeleriyle, çevresiyle başkalarına benzemeyen bir ırk vardır ve buna göre ister istemez “bir Kürd ulusu vardır.” Kürdistan dergisi imtiyaz sahibi Mehmed Mihri Bey de cemiyetin kuruluşuna dair yayımladığı mesajda şöyle bir değerlendirmede bulunmuştu:

Kurtuluşumuzu mutlaka müjdeleyen, İstanbul’da kurulmuş olan Kürdistan Cemiyeti’dir. Zira o cemiyet “Kürd milletinin emirlerinden, alimlerinden, asillerinden ve akılılarından oluşmuş. Kürdlerin şeyhül meşayihi (Şeyhlerin şeyhi), devlet ve cömertlik sahibi, Şeyh Seyyid Abdulkadir b. Şeyh Seyyid Ubeydullah başkanlığı altında, düşmanlara karşı mukavemet etme, vatanı ve evlatlarını müdafaa etme hazırlığındadır. Halis niyetle terhis edilmiş (ruhsat verilmiş), dini duygularla, İslami ahlakla ve Kürd gelenekleriyle mücehhez (donanmış), zorluk ve sıkıntılar karşısında sebat ve mukavemet azmiyle tehlike ve felaketlere karşı mallarıyla birlikte nefislerini feda etmiş. Maksada ermek için, yüce milletimizin has ve avam olan herkesi bu cemiyete iltihak ve iştirak etmesi, gevşemeden ve durmaksızın beraber çaba göstermeleri gerekir. Çünkü bu günümüzden sonra başka bir gün yoktur. Ve yakında va’d ve vaidi (iyi ve ürkütücü) şeyler ortaya çıkacaktır. Ve cemiyet tarafından yakında Kürdistan’a ahval, fikirler ve cemiyetin hedeflerini açıklayacak bir delege heyeti gönderilecektir. Bu cemiyet, metanet ve halis niyetlerle, vatan evlatlarına ve cemiyet teşkilatlarına dayanmakta.[39]

Kurdistan mecmuasında “Kürdistan Teali Cemiyeti Şubeleri” başlığı altında açılan şubelere dair yapılan açıklamada, “Cemiyetin kuruluşundan şimdiye kadar Kürdistan’ın birçok yerleşim biriminde şubeleri açılmış ve yakında şubelerin çoğalmasını kemali ümitle bekleriz. Açılmış olan şubeler bunlardır: Urfa, Bitlis, Dersim, Palu, Diyarbekir, Siirt, Şırnak, Arabgir, Ümraniye, Garzan, Hekimhan, Mamüratüleziz (Elazığ) ve Kahta.[40]

KTC’nin yoğun bir şekilde örgütlendiği alanlardan biri de Sivas ve kısmen Erzincan bölgesini de içerisine alan dönemin Dersim vilayetidir. Bu bölgede KTC’nin teşkilatlanmasına ve şubelerinin kuruluşuna öncüllük edenler örgüt üyesi olup direk Seyid Abdülkadir’le ilişkide olan Dr. Nuri Dersimi, Seyyid Rıza, Koçgiri aşiretti reisi Haydar Bey, Alişan Bey ve Alişer beylerdi.

Kurdistan dergisine Dersim’den geçen habere göre şubenin açılışına dair şu ifadeler yer almaktadır:Hükümetin memur reisleriyle mahalli eşrafın hazır olduğu halde Allah’ın inayetiyle bugün cemiyetimizin Dersim şubesinin açılmasına dualarla ve kurban kesilmesi suretiyle muvaffakiyet elvermiş ve ilk toplantı kulüp binasında icra kılınmış olduğundan resmi mührün gönderilmesine inayet buyrulması arzolunur.”[41]

Kurdistan dergisinde yayımlanan haberde Dersim şubesinin kuruluş tarihi belirtilmemiş. Ancak Kurdistan dergisinin 10. sayısı 30 Haziran 1335 (30 Haziran 1919) ve 11. sayı ise 19 Temmuz 1335 (19 Temmuz 1919)’da yayımlanmıştır. Sözkonusu kuruluş haberi 11. sayıda yayımlandığına göre, Dersim şubesinin temmuz ayı içerisinde kurulmuş olması gerekir.

Kendisi de Kürdistan Teali Cemiyeti aktif üyelerinden biri olan ve bölgede cemiyet teşkilatını oluşturması için başkan Seyyid Abdulkadir’in özel girişimleriyle Nuri Dersimi, Sivas’ın Kangal-Divriği-Zara bölgesi Baytarlığına tayin edilir. Mustafa Paşazade Haydar Bey, Ali Şêr ve Dr. Nuri Dersimî’nin yoğun çalışmaları sonucu kısa bir dönem içerisinde Sivas’ın Zara, Ümraniye, Beypınar, Celali ve Zımara yörelerini içine alan bölgede cemiyetin bir şubesi kurulur. Ümraniye’den 30 Haziran 1919 tarihinde Kurdistan mecmuasına gönderilen telgrafta:

Cemiyeti azizenize mensup Allah’ın yardımıyla bura aşiretinden mürekkeb (bileşik) bir şube teşkilatı icra edildi. Nizamnamenin 34. maddesi gereğince dahili nizamname ile bir mührün gönderilmesi ve muhterem heyetinizden çıkacak karar ve beyanatların peyderpey izdiyadı (çoğaltılması) istirham edilir.

Sivas, Zara, Umraniye’sinde

Kürdistan Teali Cemiyeti reisi 

Koçkirizade Ali Şer[42]

Koçgirilizade Ali Şêr imzasıyla Sevr Konferansı yöneticilerine hitaben 3/7 Mart 1920 tarihinde yazılmış ve Şerif Paşa aracılığıyla komiteye iletilmek istenen iki mektup[43] vardır ancak bildiğimiz kadarıyla hedefine yetişememiştir.

KTC’nin İstanbul’daki merkezi ve ağırlıklı olarak Kuzey Kürdistan’daki şubeleri Mart 1920’de resmen kapatılmış olsa da, dönemin uluslararası kurumlarına gönderilen muhtıra ve mektuplardan öyle anlaşılmaktadır ki Cemiyet 1924’ün sonlarına kadar da Musul’da faaliyetlerini sürdürmüştür.

KTC bir yandan örgütsel ve siyasal faaliyetlerini yürütürken, bununla birlikte basın-yayın faaliyetleri ve kültürel çalışmalara da oldukça önem vermiştir. Bu amaç doğrultusunda periyodik dergi ve gazeteler yayınlamış; Müküslü Hamza ve Memduh Selim’in nın sorumlu müdürlüğünü yaptığı Jîn dergisi, Sıneli Mehmed Mihri’nin sorumlu müdürü olduğu Kurdistan dergisi ve Mevlanzade Rıfat’ın sahibi olduğu günlük Serbestî gazetesi bu yayınlardandır.

2.3. Kürd Demokrat Partisi

KTC’nin yanı sıra 1919’un ikinci yarısından sonra iki yeni legal Kürd partisi kurulur; “Kürd Millet Partisi” ve “Kürd Demokrat Partisi”. Kaynaklarda her iki partiye de genel sekreterlik yapmış olan Memduh Selim’in adı geçmektedir. Kürd Demokrat Partisi (KDP) adını, farklı zamanlarda basına yapılmış açıklamalardan öğreniyoruz. 9 Mart 1336 (9 Mart 1920) tarihli Jîn’nin 33. sayısında basında ilk olarak adından söz edilir. Memduh Selim, parti adına yapılan açıklamalarda M. Selim Bekir mahlasını kullanmıştır.

Bu partinin kurucu ve yöneticileri olarak en çok ismi geçen şahsiyetler: Memduh Selim, Necmeddin Hüseyni, Aziz Yamulki, Kemal Fevzi ve askeriyeden tekaüt Mehmed Emin Bey’dir.  

Gazetelere yapılan açıklamalardan öyle anlaşılıyor ki Kürd Demokrat Partisi’nin (KDP) en azından Mart 1919’da faaliyet halinde olduğu görülmektedir. Adı geçen partinin faaliyetlerini ne zamana kadar sürdürdüğü, kendi isteğiyle mi faaliyetlerini durdurduğu yoksa hükümet yetkilileri tarafından mı kapatıldığını tam olarak bilmiyoruz. Fakat, diğer benzer Kürd örgütleri akıbetine baktığımız zaman, büyük ihtimalle dönemin siyasi iktidarı tarafından kapatılmıştır.

2.4. Kürd Millet Fırkası (Kürd Millet Partisi)

Mevzubahis olan partinin adı kimi kaynaklarda “Kürd Millet Fırkası”, “Kürd Millet Partisi” ve kimlerinde de “Kürd Milli Partisi” olarak geçmektedir. Burada kısaltılmış adıyla KMP olarak kullanılacaktır. Kürd Millet Fırkası (Kürd Millet Partisi) kurucuları ve ona yakın Kürd aydınlarının önemli bir kısmı Kürd Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti’ne katılmışlar. Partinin yabancı ülke misyonları nezdindeki yazışmalarından öyle anlaşılıyor ki Emin Âli Bedirxan Partinin Genel Başkanı ve Memduh Selim de Parti’nin Genel Sekreteri’dir. Adı geçen partinin, Kürd Millet Fırkası (KMF) Genel Sekreteri Memduh Selim Bey imzasıyla 16 Mayıs 1920’de İstanbul’daki Fransa Cumhuriyeti Yüksek Komiserine verilen bilgilendirme mektubunda; bağımsızlık yanlıları tarafından “Kürd Millet Fırkası” adı altında yeni bir birliğin kurulduğunu, yeni birliğe karşı güveninizin tam olmasını umuyoruz. Mevzubahis mektupta partinin geçici merkezi Jîn Gazetesi binası olarak belirtilmiş ve devamında kurucu üyeler olarak aşağıdaki şahısların ismi verilmiştir: Harputlu Abdullah Cevdet (hekim ve gazete yazarı), Süleymaniyeli Şükrü Baban (Tercüman gazetesi yazı işleri müdürü), Diyarbekirli Şükrü Mehmed Bey (hekim), Emin Âli Bedirhan (eski adalet baş müfettişi), Celadet Bedirhan Bey (yazar), Diyarbekirli Ekrem Bey, Urfalı Hüseyin Hami Bey (avukat) Vanlı Memduh Selim (Jîn gazetesi yazarı) ve Kerküklü Necmeddin Hüseyin Bey (eski müderris).[44] Kadri Cemil Paşa’nın da aktarımına göre, “Kürd Millet Fırkası, Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti’yle beraber yürüyordu.”[45]

KMF/KMP adına, Kürd Millet Fırkası Başkanı Emin Âli Bedirxan ve Genel Sekreter Memduh Selim imzasıyla, 16 Şubat 1921’de Kürdistan sınırlarının çizilmesi ve deniz kapısı açılmasına dair Londra Konferansı (21 Şubat 1921) başkanına taleplerini dile getiren bir mektup sunar. Mektupta, “Sevr Antlaşması gereğince özerklik ve muhtemel bağımsızlığı tanınan Kürdistan’ın etnografik sınırları dışında bırakılan Kürd topraklarının yeniden bu sınırlar içerisine dahil edilmesine ve deniz kapısı olarak Payas Limanı’nın Kürdistan’a tashih edilmesi”[46] talebinde bulunulur.

2.5. Kürd Kadınları Teali Cemiyeti

Kadınları da erkekleriyle birlikte sosyal mücadeleye girmeyen ve yaşamsal çalışmalara katılmayan uluslar, tehlikelerle dolu olan bu uygarlık alanında kötürüm gibidirler.

Memduh Selim

20. yüzyılın gereklerinden olacaktır ki Kürd kadınları da kendi örgütlerini kurarak bireysel, toplumsal ve ulusal hak arayışı mücadelesinde yerlerini alarak 1919’un ilk yarısında modern anlamda kendi ilk örgütlerini kurmuşlar. Kürd Kadınları Teali Cemiyeti (KKTC), 20. yüzyılın ilk çeyreğinde kurulmuş ilk Kürd kadın örgütüdür. Kürd kadınları kendi bağımsız örgütünü oluşturmadan önce, İstanbul’da kurulan diğer kadın örgütleri bünyesinde de yer almışlar. Mevlanzade Rıfat’ın eşi Nuriye Ulviye Mevlan’ın sahibi olduğu Kadınlar Dünyası dergisinin faaliyetlerine katılmış ve yazarları arasında yer almışlar.

Kürd Kadınları Teali Cemiyeti’nin kuruluş çalışmalarına dair ilk bilgiyi, Serbestî gazetesinin 26 Nisan 1919 tarihli sayısında “Yeni Bir Kürd Müessesi” başlığıyla yayımlanan haberden öğreniyoruz.

Kürd Kadınları Teali Cemiyeti’nin resmi kuruluş tarihi ve açılış günü tam olarak tespit edilmemiş olsa da, Mevlanzâde Rıfat’ın sahibi olduğu Kadınlar Dünyası Matbaası tarafından yayınlanan cemiyet nizamnamesinde, gün ve ay belirtilmeden sadece yıl olarak basım tarihi 1919 belirtilmiştir. Ancak dönemin gazete ve dergilerinde yapılan açıklamalardan ve olaylardan öyle anlaşılıyor ki büyük ihtimalle mayıs aynın 23-25. günü arasında KKTC’nin resmi kuruluşu ilan edilmiştir.

İlk Kürd kadın örgütü olan KKTC’nin tüzüğünde kuruluş amacı şu cümlelerle dile getirilmiştir. “Kürd kadınlarının çağdaş zihniyetle yücelmesini ve gelişmesini temin etmek, aile hayatında sosyal temelli düzeltmelere gitmek, göç etme yerinden etme münasebetiyle sefil bir hale gelen Kürd yetimlerine ve dullarına iş bulmak ve nakdi yardımda bulunmak suretiyle onları yoksulluk sıkıntısından kurtarmaktır.”[47]

Memduh Selim’in 26 Mayıs 1919’da yazdığı ve Jîn dergisinin 4 Haziran 1919 tarihli sayısında “İki Hayırlı Eser: Kürd Kadınları Tealî Cemiyeti ve Kürd Talebe Hêvî Cemiyeti” başlığıyla yayımlanan yazısında, Kürd kadınlarının belirtilen amaç doğrultusunda böyle bir örgütte bir araya gelmelerini kurtuluşa doğru tutulmuş bir meşale olarak değerlendirmektedir.

KKTC’nin Yönetim Kurulu üyelerinin tam olarak kimlerden oluştuğu ve başkanının kim olduğuna dair farklı görüşler vardır; kimi kaynaklarda cemiyetin başkanı olarak Encüm Esma Yamulki Hanım’ın adı geçerken diğer bazı kaynaklara göre ise Cemiyetin başkanı Şerif Paşa’nın eşi Emine Hanımdır. “9.7.1919 tarihli İstiklal gazetesinde yayımlanan habere göre, Paris’te bulunan Şerif Paşa’nın eşi Emine Hanım, Kürd Kadınları Teali Cemiyeti’nin başkanlığını kabul etmiştir.”[48]

KKTC tüzüğünde belirtildiğine göre, Cemiyet, amacına ulaşabilmek için şu yöntemler ve araçlar kullanılacaktır: Gazeteler, dergiler, kitaplar ve bültenler yayınlamak, şubeler, okuma evleri ve kütüphaneler açmak suretiyle serbest dersler ve konferanslar verilecektir.[49]

KKTC’nin ne zamana kadar faaliyet gösterdiğini, akıbetinin ne olduğuna dair yazılı belgeler elimizde mevcut olmazsa da, mutlaka bunlar devletin gizli arşivlerinde vardır. KKTC de, büyük ihtimalle KTC ve diğer Kürd örgütlerinde olduğu gibi, dönemin siyasi iktidarı ve muktedirleri tarafından sorgusuz ve sualsiz kapatılmıştır.

2.6. Kürd Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti

Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte 1919’da İstanbul merkezli olarak yeniden kurulan diğer bir Kürd örgütü de, Kürd Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti (KTNMC)’dir. Kürd Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti’nin günümüz Türkçesiyle karşılığı “Kürd Kültürü ve Yayınları Genelleştirme Derneği” olarak çevrilmiş ve Kürdçesi de “Komela Kurd ji bo Belavkirina Zanînê û Weşanan”dır. Cemiyetin adı farklı kaynaklarda ve yazılarda değişik formatlarda yazılmıştır; Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti, Kürd Neşriyat Cemiyeti ve Kürd Neşr-i Maarif Cemiyeti gibi.

Cemiyetin Kurucuları arasında: Bedirhanzade Emin Âli Bey, Dr. Abdullah Cevdet Bey, Bedirhanzade Mithat Bey, Erzurum Meb’usu Seyfullah Bey, Hakkâri Meb’usu Taha Efendi, Van Meb’usu Tevfik Bey, Bedirhanzade Kamil Bey, Bedirhanzaade Abdurrahman Bey, Genç Meb’usu Mehmet Ef., Mir Seyfettinzade Hüseyin Avni Bey, Miralay Mahmut Sami Bey, Diyarbekirli Mehmet Faik Ef., Bediüzzeman Sait Efendi, Mutkili Halil Hayali Efendi, Kurdizade Ahmed Ramiz.[50]

2.7. Kürd Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti

Kuruluşundan yaklaşık iki yıl sonra, gerek dış etkiler ve gerekse de cemiyet içerisinde yaşanan sorunlar nedeniyle Mart 1920’de KTC fiilen bölünüyor. Kürdistan Teali Cemiyeti Merkez Kurulu Başkan Yardımcısı imzasıyla Mehmed Emin Bedirhan, 14 Nisan 1920’de Paris Barış Konferansı Yürütme Konseyi başkanına gönderdiği mektupta, durumu şu şekilde ifade etmektedir: Kürdistan Teali Cemiyeti Merkez Kurulu Başkanı Seyid Abdulkadir Efendi’nin Meclis-i Âyan’da ve Türk basınına yaptığı bazı açıklamaların çelişkili olduğunu ve cemiyetin genel siyasi çizgisine ters düştüğüne kanaat getirerek, bahsi geçen başkanın cemiyetimizden ihracına oy birliğiyle karar verilmiştir.[51] Aynı gün yani 14 Nisan 1920’de KTC Merkez Kurulu Başkan Yardımcısı Emin Ali Bedirxan ve Hamdi imzasıyla Konferans başkanına gönderilen ikinci bilgilendirme mektubunda da, Şerif Paşa’nın Konferans nezdindeki Kürd temsilciliği görevine son verildiği bildirilir.

KTC’inden ayrılanlar kendini bağımsızlıkçı olarak tanımlıyordu ve Kürd Teşkilat-ı İctimaiye Cemiyeti (KTİC) adıyla yen bir örgüt kurdular. Kürd Teşkilat-ı İctimaiye Cemiyeti’nin kuruluşunu, Jîn dergisinin 36. sayısında “Kürd Teşkilat-ı İctimaiye Cemiyeti”[52] başlığıyla yayımlanan yazıdan öğreniyoruz. Aynı zamanda Kürd Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti’nin kuruluşu ve amacı, başkan Emin Âli Bedirhan Bey adına dönemin gazetelerine yapılan açıklamalarla da duyurulmuştur.

Bu cemiyetin kurucuları arasında: “Ferit Bedirhan, Şükrü Baban, Fuat Baban, Hikmet Baban, Dr. Abdullah Cevdet, Dr. Şükrü Mehmed Sekban, Bitlisli Kemal Fevzi, Ekrem Cemil Paşa, Kerküklü Necmettin Hüseyin, Mevlanzade Rıfat ve Memduh Selim Bey.”[53] gibi şahsiyetler vardı. Diğer bir gurup örgüt yöneticisi ve üyesi ise tarafsız kalmış ancak KTC’den de istifa etmişler.  

Robert Olson’a göre; siyasi amaç açısından her iki kanat arasında da gerçek anlamda büyük bir çelişki ve farklılık yoktu. Ancak bölünme, KTC’nin karşı karşıya olduğu sorunların çözümüne yeni bir alternatif üretemedi. Tam tersine yürütülen örgütsel, siyasi ve diplomatik çalışmaların zayıflamasına neden oldu. Özellikle de Sevr Antlaşması’nın imzalandığı bir döneme rastlayan ayrışma, Kürd tarafında büyük bir zaafiyet meydana getirmiş ve anlaşmanın Kürdler açısından uygulanabilirliğine çok olumsuz etki yapmıştır.

Bu ayrışmayla birlikte, cemiyetin yayınlamış olduğu Jîn dergisi yönetimi de KTİC’ne geçer ve 26. sayıdan itibaren günlük gazete gibi dört büyük sayfa olarak yayınlanır.

KTC'nin parçalanmasından çok kısa bir müddet sonra, aslında bu ayrışmanın konjoktörel ve kökleri ailesel rekabete dayanan bir söylem farkından kaynaklandığı tarafların yeniden bir örgüt çatısı altında bir araya gelmesiyle anlaşılmaktadır.

2.8. Kürdistan İstiklal ve İstihlas Cemiyeti

Kürdistan Teali Cemiyeti’nin 1920’nin ikinci yarısından itibaren şubeleriyle birlikte kapatılmasından sonra, artık Kürdler için legal çalışma alanı gittikçe kapanıyordu. Legal Kürd örgütlerinin kapatılması, aydın ve siyasi şahsiyetler üzerindeki baskı ve tehditlerin artırılması, demokratik ve siyasal çalışmaların engellenmesi nedeniyle Kürdler illegal örgütlenmeye yöneldiler. Özellikle de Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından sonra Kürd aydınları, siyasi kadroları, aşiret liderleri ve ulema kesiminin önemli bir bölümü Cumhuriyet iktidarının Kürdlerin milli haklarını tanımak istemediğini, her geçen gün Kürdler üzerindeki baskılarını artırdığını, dar zamanlarda verilen sözlerin yerine getirilmediğini ve de getirilmeyeceğine dair de kani oldular. Bu süreçte Kürd aydın ve siyasi kadrolarının kafasındaki bir sorunun cevabı daha netleşir; ne İstanbul hükümeti ne de Mustafa Kemal’in liderliğindeki Heyeti Temsiliye’nin Kürd milletinin haklarını tanımaya yanaşmadığı genel bir kabule dönüşür. Bunun üzerine önceden Cibranlı Miralayı Halid Bey’in liderliğinde illegal olarak kurulmuş olan Kürdistan İstiklal ve İstihlas Cemiyeti’ne (Kürdistan Özgürlük ve Kurtuluş Örgütüne) ya da kısa adıyla Kürdistan İstiklal Komitesi veya Azadî Cemiyeti’nin saflarında örgütlenmeye başlarlar. 

Rusya’nın Erzurum Konsolosunun verdiği bilgilere göre; Halit Bey’in başkanlığında 1920 yılının sonlarında Erzurum’da “Kürdistan İstiklal Cemiyeti” ya da “Kürdistan İstiklal Komitesi” (KİK) adıyla yeni bir örgüt kurulmuş. Britanya Hava Kuvvetlerinin gizli bir istihbarat raporunda da, KTC ve Kürdistan İstiklal Komitesi’nin ilişkilerine dair şöyle bir bilgi aktarılmıştır: “Şimdiki örgüt, 1918-1919 yıllarında İstanbul’da bulunan cemiyetin devamıdır.”[54] Osmanlı ordusunda İstihbarat binbaşı ve aynı zamanda örgütün üyesi olan İsmail Hakkı Şaveys, Kürdistan İstiklal Komitesi’nin kuruluşu, bileşimi, örgütlülüğü ve amacına dair şu bilgileri vermektedir:

Cibran aşiret kuvvetlerinin de sorumlusu olan Miralayı Halit Bey, Muş ve Hınıs ilçelerinde yerleşikti. 1921’de Erzurum’da 24 Kürd kahramanın katılımıyla Kürdistan İstiklal Komitesi adında yeni illegal bir örgüt kuruldu ve bu örgüt kısa bir süre içerisinde Kuzey Kürdistan’ın altı vilayetinde şubeler oluşturarak çalışmaya başladı. Örgüt içerisinde legal veya illegal olarak kurulmuş olan Kürdistan Teali Cemiyeti, Kürd Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti, Hêvî Cemiyeti, Kürd Demokratları, Kürdistan İstiklali, Kürdistan Sosyalistleri gibi gruplar, aşiret liderleri, askerler ve ileri gelen diğer bazı Kürd şahsiyetleri, Kürdistan’ın kurtuluşu ve bağımsızlığı amacıyla bu yeni örgüt içerisinde yer almıştı.[55]

Garo Sasuni, Troşak dergisinde yayımlanan bir rapora dayandırarak, “Kürdistan İstiklal Komitesi’nin 1920’de Erzurum’da Halit Bey’in başkanlığında illegal olarak kurulduğunu, amacı, Kürdistan’ı Türklerin egemenliği altından kurtarmak ve bağımsızlığını sağlamaktı.”[56] Mehmet Emin Sever, Azadi örgütünün 1921’de kurulduğunu belirtir. Mele Xalid, Liceli Fehmi Bilal’den aktararak, KİK’in 1921’de kurulduğunu ve kısa bir müddet içerisinde Kürdistan’ın büyük bir bölümünde örgütlendiğini belirtir.[57] Halid Bey’in torunu Tahsin Sever’e göre, Azadi örgütü çalışmalarına 1919’da illegal olarak çok dar bir kadroyla başlamış ve ilk etapta örgütleme çalışmasını ağırlıklı olarak askeri birlikler içinde yapmış. 1923’ten sonra da kitlesel örgütlenemeye yönelmiş.[58] R. Olson’a göre, halk arasında Azadi kısa adıyla bilinen Kürd İstiklal Cemiyeti 1921’de Erzurum’da kurulmuş.[59] O zaman Erzurum’da görevli olan Federal Rusya Konsolosluğu görevlisi Pavlovsky, İstanbul’daki Kürd Komitesi ile Erzurum’daki Kürd Komitesi’nin Nisan 1922’de birliğini oluşturduğunu aktarır.[60] Dr. Nuri Dêrsimî de, Cıbranlı Albay Halid Bey’in başkanlığında ve Bitlis mebusu Yusuf Ziya ile birçok Kürd subayının katılımıyla 1922 yılında Erzurum’da Kürd İstiklal Cemiyeti adıyla bir parti kurulduğunu aktarır.[61] Şark Cephesi Komutanı Kazım Karabekir’in aktarımına göre, Elcezire Cephe Kumandanlığından gelen bir raporda, 21 Teşrinievvel 337 (21 Ekim 1921) tarihli bir Kürd beyannamesi ile Kürdler istiklale davet olunuyordu. Beyanname “Bismillah” ile başlıyordu ve altındaki mührün ortasında “Kürdistan İstiklal Cemiyeti” yazıyordu.[62] Bu bilgi doğru olarak kabul edilirse, örgütün 1921’in ikinci yarısında kurulduğu söylenebilir. M. Van Bruinessen, Azadi örgütünün 1923’te kurulduğunu söyler.[63] Araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu da, Kürdistan İstiklal Komitesi’nin Mayıs 1923’te Erzurum’da kurulduğunu belirtir.[64] Tarihçi Murat Bardakçı ise, Komite’nin 1919-1922 yılları arasında kurulmuş olduğunu yazar.[65]

Birbirinden anlamca çok farklı olmazsa da, örgütün adına dair bazı farklı görüşler de vardır. 1925’te kurulan İstiklal Mahkemesi tutanaklarında sözkonusu örgütün adı “Kürdistan İstiklâl ve İstihlâs Komitesi”[66] olarak geçmektedir. Büyük bir ihtimalle “Kürdistan İstiklâl ve İstihlâs Komitesi”, kısaltılmış haliyle “Kürdistan İstiklal Komitesi” olarak adlandırılmış. Diğer bazı kaynaklarda da “Komîteya Azadîya Kurdistanê” (Kürdistan Özgürlük Komitesi) olarak adlandırılmakta ve bu adından hareketle kısaltılmış haliyle “Azadi Cemiyeti” denilmektedir. Örgütün üyesi ve aynı zamanda devlete çalışmış olan Cibranlı Binbaşı Kasım örgütün adına dair, “Kürdistan Teali Cemiyeti isim değiştirerek illegal Kürdistan İstiklal ve İstihlas Cemiyeti adını aldığını,”[67] belirtir. Kısacası KİK illegal bir örgüt olduğundan, kurucu kadroları ve kuruluşuna dair pek fazla belgeler elimizde olmadığı için, bu konudaki farklı görüşleri belirtmek gerekir.

İngiliz Hava Kuvvetlerinin hazırladığı gizli bir raporda örgütün yapısı, öncü kadroları ve askeriye içerisindeki üyeleri, Kürdistan’daki şubeleri ve bu şubelerin başkanları, örgüte destek veren aşiret ve aşiret liderlerinin adları liste halinde belirtilmiştir. Örgüt şubelerinin kurulduğu il-ilçeler ve şube reisleri ile bazı üyelerin adları şöyle sıralanmıştır:

Erzurum (Örgütün merkezi ve lideri Miralayı Halit Bey’dir), İstanbul (şube başkanı Seyyit Abdülkadir), Kars (Şube başkanı Yüzbaşı Tevfik Efendi), Beyazıt (şube başkanı Şeyh İbrahim), Malazgirt (şube başkanı Heyderan aşiretinden Kör Hüseyin Paşa), Varto (şube başkanı Hesenanlı Halit Bey), Hınıs (şube başkanı Rüştü Efendi), Bitlis (şube başkanı Yusuf Ziya Bey), Van (şube başkanı Saidî Kurdi’nin kardeşi Molla Abdülmecit), Siirt (şube başkanı İhsan Nuri Bey), Şırnak (şube başkanı Hacı Bayram aşiretinden Süleyman Ağa), Cizre (Hacı Dursun Efendi, Abdülvahap Efendi, Abdülmütalip Efendi), Diyarbekir (şube başkanı Cemil Paşazade Ekrem Bey, Doktor Fuat Bey, Abdülgani Bey, Doktor Nafiz Bey, Binbaşı Mustafa Bey, Kaymakam Adem Bey), Mardin (Hacı Hıdır Efendi), Erzincan (isim belirtilmemiştir), Harput (isim belirtilmemiştir), Dersim (şube başkanı Kangozade Ali Haydar, Kürt öğrenciler birliği başkanlığı da yapmış olan Lolan aşiretinden Dr. Ahmet Sabri Bey), …[68]

Ayrıca diğer bazı farklı kaynaklarda Dersim-Erzincan-Sivas bölgesinden KTC üyesi olan şu şahsiyetlerin adları geçmektedir. “Kemahlı Sabit Efendi (Harput Eski Valisi), Kemahlı Sağırzade Halid Bey, Colıkzade Mehmed Nuri Bey (Baytar), Rıza Bey Dersim Çemişkezek (Hizoli Aşiretinden), Mustafa Paşazade Ali Haydar Bey (Sivas Zara), Sarıoğlu Hüseyin Hüsnü Bey (Dersim aşiret reislerinden, Eczacı)”[69] “Qêr’li Mahmut Dede (Erzincan Qêr Dedelerinden, Erzurum’da yapılan gizli toplantıya Doğu Dersim’i temsilen katılmış)”[70] “Saib Bey (Erzincan mebusu), Molla Hıdır (Sarı Saltık sülalesinden), Dersimli Hasan Bey, Şeyh İbrahim (Pülümür), Necip (Dersim’den Tıbıye öğrencisi), Halil (Dersim Sarı Saltık Sülalesinden)”[71] Osmanlı Meclis-i Mebusan’da 4. Dönem, TBMM’de I. Dönem Dersim Mebusu olan Kongozade Murtaza Ağa’nın oğlu Hasan Hayri Bey, Kürdistan İstiklal Cemiyeti’nin de üyesi olduğu gerekçesiyle, 23 Kasım 1925’te idam edilendi.[72]

 

KISALTMALAR:

KAKC  : Kürdistan Azm-i Kavi Cemiyeti

KTTC   : Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti

KTTG  : Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi  

KNMC  : Kürd Neşr-i Maarif Cemiyeti

KTHC  : Kürd Talebe Hêvi Cemiyeti

KMC    : Kürdistan Muhiban Cemiyeti

KTC     : Kürdistan Teali Cemiyeti

KKTC  : Kürd Kadınları Teali Cemiyeti

KMP    : Kürd Millet Partisi

KMF     : Kürd Millet Fırkası

KTİC    : Kürd Teşkilat-ı İctimaiye Cemiyeti

KİK      : Kürdistan İstiklal Komitesi

KİİC     : Kürdistan İstiklal ve İstihlas Cemiyeti


[1] Kadri Cemil Paşa (Zinar Sîlopî), Doza Kurdistan (Kürdistan Davası): Kürd Milletinin 60 Yıllık Esaretten Kurtuluş Savaşı Hatıraları, Özge Yayınları, Ankara, 1991, s. 31.

[2] Malmîsanij, Yirminci Yüzyılın Başında Diyarbekir’de Kürd Ulusçuluğu (1900-1920), Weşanxaneyê Vateyî, İstanbul, 2010, s. 16.

[3] Kürdler Cemiyeti Adına Lûtfi, Emir Bedirhan, İctihad Matbaası, 1908.

[4] Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, Cilt-1 İkinci Meşrutiyet Dönemi, İletişim Yayınları, 4. Baskı, İstanbul, 2011, s. 435.

[5] Dr. M. Şükrü Hanioğlu, Bir Siyasal Düşünür Olarak Doktor Abdullah Cevdet ve Dönemi, Üçdal Neşriyat, İstanbul, 1981, s. 25-26.

[6] Mevlanzade Rıfat, Serbestî, No: 172, İkinci Sene, 1326 (1909).

[7] Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, Cilt-1 İkinci Meşrutiyet Dönemi, İletişim Yayınları, 4. Baskı, İstanbul, 2011, s. 436.

[8] Bak. Mehmet Bayrak, Açık-Gizli/Resmi-Gayriresmi Kürdoloji Belgeleri, Özge Yayınları, Ankara, 1994, s. 74; Malmisanıj, Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti ve Gazetesi, Avesta Yayınları, İkinci Baskı, İstanbul, 1998, s. 26-27; Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, Cilt-1 İkinci Meşrutiyet Dönemi, İletişim Yayınları, 4. Baskı, İstanbul, 2011, s. 430-431; Jön Kürdler: Birinci Dünya Savaşı’ndan Önce Kürd Hareketi (1898-1914), Avesta Yayınları, İstanbul, 2010

[9] Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi, a.g.e., s. 225.

[10] Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi, Numro: 5, 20 Kanunuevvel 1324 (2 Ocak 1909).

[11] Celilê Celil, Kürd Aydınlanması, Avesta Yayınları, İstanbul, 2013, s. 69

[12] Mehmet Bayrak, Açık-Gizli/Resmi-Gayriresmi Kürdoloji Belgeleri, Özge Yayınları, Ankara, 1994, s. 74.

[13] Dr. M. Şükrü Hanioğlu, Bir Siyasal Düşünür Olarak Doktor Abdullah Cevdet ve Dönemi, Üçdal Neşriyat, Ankara, 1981, s. 315

[14] Bilal Şimşir, Kürtçülük 1787-1923, Bilgi Yayınevi, 3. Basım, İstanbul, 2009, s. 258.

[15] T. Zafer Tunaya, A.g.e., s. 434.

[16] Kürd Tevaün ve Terakki Cemiyeti Gazetesi, A.g.e., s. 22

[17] Malmîsanij, Kürd Talebe-Hêvî Cemîyetî İlk Legal Kürd Öğrenci Derneği, Avesta Yayınları., İstanbul, 2002, s. 50.

[18] Kadri Cemil Paşa (Zinar Silopî), a.g.e., s. 34.

[19] Ahmet Alan, Hetawî Kurd (1913-1914), Avesta Yayınları, İstanbul, 2017, s. 257.

[20] Kadri Cemil Paşa (Zinar Silopî), a.g.e., s. 35.

[21] Kerküklü Necmeddin, Kürd Talebe Cemiyeti ve Kürdlerin Makam-ı Hilafete Hizmetleri, Rojî Kurd, Jimar: 1, Îstenbol, 14 Receb 1331/ 6 Haziran 1329, s. 5.

[22] Doktor Abdullah Cevdet, Hetawî Kurd Gazetesi Muharrirlerrine, Hetawî Kurd, Jimar: 1, 11 Teşrin-i Evvel 1329.

[23] Mevlanzade Rıfat, Muhterem Hetawî Kurd Gazetesi Kurucularına, Hetawî Kurd, Jimar: 2, 21 Teşrin-i Sani 1329 (4 Aralık 1913).

[24] Kurd Wanî [Memduh Selîm Begî], Tarih Huzurunda Bir Tashih, Dîyarîyî Kurdistan, Pencşeme/18 Hezîran 1925, sayı: 7. Bn. http://kovarabir.com/kurd-wani-tarih-huzurunda-bir-tashih-duzeltme/.

[25] Dr. Nuri Dêrsimî, Hatıratım, Doz Yayınları, İstanbul, 1997, s. 28

[26] Celilê Celil, Kürd Aydınlanması, Avesta Yayınları, İstanbul, 2013, s. 134.

[27] Nevzat Bingöl, Bitlis İsyanı ve Şeyh Selim, Do Yayınları, İstanbul, 2013, s. 31.

[28] Îsmaîl Heqî Şaweys, a.g.e., s. 43.

[29] Celilê Celil, a.g.e., s. 136.

[30] Celilê Celil, a.g.e., s. 137.

[31] Nevzat Bingöl, Bitlis İsyanı ve Şeyh Selim, Do Yayınları, İstanbul, 2013, s. 35.

[32] Emruhan Yalçın, Milli Mücadele’ye Sadakat ve Mustafa Durak Sakarya, Bizbize Basın Yayın, Ankara, 2008, s. 80, 81 (Lütfi Baksi arşivinden).

[33] Tarık Zafer Tunaya, a.g.e., s. 105.

[34] Hukuk-i Beşer, numro: 1, 17 Kanun-i Sani 1919, İstanbul.

[35] Tarık Zafer Tunaya, a.g.e., s. 198.

[36] Kadri Cemil Paşa (Zinar Silopî), a.g.e., s. 56, 57.

[37] Jîn, Kovara Kurdî-Tirkî (1918-1919), Cild: I, Wergera M. Emîn Bozarslan, Weşanxana Deng, Sweden, 1985, s. 29.

[38] Kürdistan Cemiyeti Nizamnamesi, Necm-i İstikbal Matbaası, İstanbul, 1334 (1918).

[39] Kurdistan, Sayı: 4, 15 Mart 1335 (15 Mart 1919).

[40] Kürdistan Teali Cemiyeti’nin Şubeleri, Kurdistan, Sayı: 10, Necm-i İstikbal Matbaası, Pazar, 30 Haziran 1335 (30 Haziran 1919).

[41] Kurdistan, Sayı: 11, Necm-i İstikbal Matbaası, 19 Temmuz 1335 (19 Temmuz 1919).

[42] Kurdistan, Sayı: 10, Necm-i İstikbal Matbaası, Pazar, 30 Haziran 1335 (30 Haziran 1919).

[43] Evin Çiçek/Koçgiri’den Konstatinipolis’e Kürdistan Teali Cemiyeti Merkezine Gönderilen Mektuplar Kovara Bîr, https://kovarabir.com/13527 (16.10.2022).

[44] Sabri Ciğerli & Didier Saout, Fransız Diplomatik Arşivlerinde Kürtler, Kürt Milliyetçiliğinin Ortaya Çıkışı (1874-1945), Avesta Yayınları, İstanbul, 2022, s. 176-177.

[45] Kadri Cemil Paşa (Zinar Silopî), a.g.e., s. 104.

[46] Sabri Ciğerli & Didier Le Saout, a.g.e., s. 181.

[47] Ekrem Malbat, Kürd Kadınları Teali Cemiyeti ve Nizamnamesi, Nûbihar Yayınları, 2019, İstanbul, s. 63.

[48] Shahrzad Mojab, Devletsiz Ulusun Kadınlar, Avesta Yayınları, 2005, Stenbol, s. 91.

[49] Rohat Alakom, Kürd Kadınları Teâli Cemiyeti (1919), Avesta Yayınları, İstanbul, 2011, s. 85.

[50] T. Zafer Tunaya, a.g.e., s. 224.

[51] Sabri Ciğerli & Didier Saout, a.g.e., s. 173.

[52] Jîn, Kürd Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti, 21 Haziran 1336 (21 Haziran 1920), s. 1.

[53] Kadri Cemil Paşa (Zinar Silopi), a.g.e., s. 61.

[54] Ahmet Mesut, a.g.e., s. 143.

[55] Jiyan û Berhemekanî Îsmaîl Heqî Şaweys, (Kokirdinewe û pêşekî: Umêd Aşna), Dezgeyî çap û belawkiraweyî Aras, jimar: 204, çapî yekem: Hewlêr, 2003, s. 15.

[56] Garo Sasuni, Kürd Ulusal Hareketleri ve 15. Yy’dan Günümüze Ermeni-Kürd İlişkileri, Med Yayınları, 1992, s. 185.

[57] Mele Xalid, Fehmî Firat kî ye? Kovara Bîr, hej: 7, Havîna 2007-Dîyarbekir, s. 212

[58] Tahsin Sever, 1925 Hareketi ve Azadi Cemiyeti, Çapa Duyem, Weşanên Nûbihar, Îstanbul, 2018, s. 117.

[59] Robert Olson, a.g.e., s. 53.

[60] Erzurum Konsolosu Pavlovsky’nin Kürd meselesi hakındaki 26.07.1923 tarihli raporu, bak. www.Newroz.com, 10 Şubat 2008.

[61] Dr. Nuri Dêrsimî, Kürdistan Tarihinde Dêrsim, Doz Yayınları, 1996, s. 181.

[62] Kazım Karabekir, Kürd Meselesi, Hazırlayan: Prof, Dr. Faruk Özerengin, Emre Yayınları, 12. Baskı, İstanbul, 2004, s. 11.

[63] M. Van Bruinessen, a.g.e., s. 348.

[64] Uğur Mumcu, Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925, Tekin Yayınevi, 1991, Ankara, s. 56.

[65] Murat Bardakçı, 24.03.2013, https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/830129-iste-1920lerde-yayinlanan -ilk-kurt-bildirisinin-gizli-kalmis-tam-metni

[66] Murat Bardakçı, Aynı kaynak; Mahmut Akyürekli, Binbaşi Kasım’ın Hatıraları, Avesta Yayınları, İstanbul, 2020, s. 92,

[67] Ahmet Süreyya Örgeevren, a.g.e., s. 251.

[68] Robert Olson, Kürd Milliyetçiliğinin Ortaya Çıkışı ve Şeyh Said İsyanı 1880-1925, İngilizceden Çeviren: İbrahim Bingöl, Avesta Yayınları, İstanbul, 2025, s. 265, 266, 267.

[69] Oğuz Aytepe, Kürdistan Teali Cemiyeti, Tarih Toplum Dergisi, Sayı: 174, Haziran, 1998

[70] Hüsnü Görbey, Ermeni dostlarına kucak açan bir Kızılbaş Kürt piri: Qêrlî Mahmut Dede, 15.11.2025

https://www.agos.com.tr/tr/yazi/28536/ermeni-dostlarina-kucak-acan-bir-kizilbas-kurt-piri-qrl-mahmut-dede,

[71] İsmail Göldaş, Kürdistan Teali Cemiyeti, Doz Yayınları, İstanbul, 1991, S. 39-45

[72] Serpil Güneş, https://kovarabir.com/563/serpil-gunes-idam-edilen-bir-kurt-lider-hasan-hayriyi-savunmak/ku/, 15.11.2025