Elinizdeki bu çalışma, Kürdlerin modern uluslaşma serüveninin en kritik ve en sancılı dönemlerinden birini, 1900-1925 yılları arasındaki çeyrek asırlık bir kesitini mercek altına almaktadır. Bu dönem, bir yandan Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma sürecine girdiği, diğer yandan ise küresel ve bölgesel dengelerin yeniden kurulduğu, ulus-devlet fikirlerinin filizlendiği bir alt üst oluş çağıdır. İşte bu tarihsel kırılma anında Kürdler, kendi kaderlerini tayin etme, ulusal kimliklerini modern araçlarla yeniden inşa etme ve siyasi haklarını elde etme yolunda köklü bir mücadeleye girişmişlerdir. Bu eserin temel amacı, söz konusu dönemin ruhunu; kurulan cemiyetler ve partiler, çıkarılan gazete ve dergiler, şekillenen kimlik tartışmaları ve yaşanan büyük siyasi olaylar ekseninde, birincil kaynaklara ve belgelere dayanarak aydınlatmaktır.

Çalışmanın odaklandığı yirmi beş yıllık süreci doğru bir tarihsel bağlama oturtabilmek için, Osmanlı-Kürd ilişkilerinin yüzlerce yıllık geçmişine kısaca göz atmak elzemdir. Kürdlerin Osmanlılarla ilk siyasi teması, 1514 yılında İdris-i Bidlîsî’nin arabuluculuğuyla Safevî tehdidine karşı kurulan ittifakla başlamıştır. Bu ittifak, bir tâbiyet ilişkisinden ziyade, Kürd mirliklerinin (emirliklerinin) kendi içlerinde otonom ve yarı bağımsız statülerini koruduğu bir ortaklık temelinde şekillenmiştir. Üç yüz yılı aşkın bir süre boyunca, bu sistem sayesinde Kürdistan, kendi iç dinamikleriyle yönetilmiş, Kürd mirleri “hükümet”, “eyalet”, “yurtluk-ocaklık” ve “ülkelik” gibi statülerle kendi coğrafyalarında egemen olmuşlardır. Ancak 19. yüzyılla birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nun başlattığı merkezileşme ve modernleşme hamleleri, bu hassas dengeyi temelden sarsmıştır. Tanzimat Fermanı (1839) ile ivme kazanan bu politikalar, Kürd mirliklerinin tasfiyesini hedeflemiş ve bu durum, Baban, Soran ve son olarak 1847'de Mir Bedirhan liderliğindeki Botan Mirliğinin kanlı bir şekilde bastırılmasıyla sonuçlanmıştır.

19. ve 20. yüzyıllarda, Kürdistan’ın toplumsal ve siyasal düzeninde büyük değişimler meydana gelmiş, bölge dâhilinde Osmanlı ve İran devletlerinin merkezi denetiminin giderek etkili hale gelmiş; aynı zamanda Rusya, Britanya, Fransa ve daha sonra bunlara katılacak olan Amerika gibi büyük devletlerin bölgeye müdahil olmalarıyla birlikte, büyük güçlerin Kürdistan toprakları üzerindeki rekabeti daha da artmıştır.

Mirlik sisteminin çöküşü, Kürdistan’da derin bir otorite boşluğu yaratmış ve bu boşluğu büyük ölçüde dini liderler olan şeyhler ve ulema doldurmuştur. Dini ve siyasi otoritenin bütünleştiği bu yeni dönemin en çarpıcı örneği, 1880 yılında bağımsız bir Kürdistan hedefiyle hem Osmanlı hem de İran’a karşı ayaklanan Şeyh Ubeydullah Nehri hareketidir.

Şeyh Ubeydullah tarafından 5 Ekim 1880’de Dr. Cochran aracılığıyla Amerika Birleşik Devletleri ve Britanya Hükümetine gönderilen mektupta, Kürdlerin bağımsızlık talebi açık bir şekilde dile getirilmiştir:

500.000 aileden oluşan Kürd ulusu ayrı bir millettir. İnançları diğerlerinkinden farklı olup, gelenek ve görenekleri de kendilerine hastır. Türk veya İran tebaası olsun fark etmeksizin, Kürdistan liderleri ve idarecileri, aynı şekilde Kürdistan ahalisinin her biri ve tamamı, artık olan bitenin bu haliyle ve bu iki devlet ile devam edemeyeceği konusunda hemfikridirler. Avrupalı devletlerin meseleyi anlayarak içinde bulunduğumuz vaziyete müdahale etmeleri için bir şeylerin yapılmasının gerekliliği hususunda da hemfikirdirler. Üstüne üstlük bölünmüş bir milletiz de. Kendi meselelerimizi kendimiz halletmek talebimizdir.

20. yüzyılın şafağı, Kürdler için geleneksel liderlik yapılarının yanı sıra modern aydınların öncülüğünde yeni bir mücadele biçiminin doğuşuna tanıklık etmiştir. Bu aydınlanma hareketinin ilk somut ürünleri, basın-yayın ve örgütlenme alanında ortaya çıkmıştır. 1898’de Mikdad Mithad Bedirhan tarafından Kahire’de yayımlanmaya başlayan Kurdistan gazetesi, Kürd basın tarihinin miladı olmuş ve kültürel düzeyde de olsa bir vatan ve kimlik bilincinin oluşmasında bir meşale görevi görmüştür. Bu gazeteyi, 1900 yılında kurulan ve bilinen ilk modern Kürd örgütü olan Kürdistan Azm-i Kavi Cemiyeti (KAKC) takip etmiştir.

1900’ün başlarında, Osmanlı ve İran'daki meşruti hareketlere paralel, reformcu bir dini ve siyasi lider olarak II. Şeyh Abdüsselam Barzanî ortaya çıkmıştır. Şeyh Abdüsselam, Barzan bölgesinde mülkiyetin kaldırılması ve başlık parasının yasaklanması gibi radikal toplumsal reformlara girişmiş ve 1907 yılında bölgedeki aşiret liderleriyle birlikte Osmanlı yönetimine Kürdçenin resmî dil olarak tanınması, eğitimin Kürdçe yapılması gibi talepleri içeren bir bildirge göndermiştir. Bu talepler, Osmanlı yönetimi tarafından bir başkaldırı olarak görülmüş ve bölgeye askeri kuvvetler sevk edilerek uzun süren çatışmalara neden olmuştur. Şeyh Abdüsselam, bu süreçte Rusya ile de siyasi temaslarda bulunmuş; ancak aradığı desteği bulamamıştır.

1908’de “İkinci Meşrutiyet” olarak adlandırılan Anayasal monaraşi’nin ikinci kez ilanıyla birlikte İstanbul’da oluşan görece serbestlik ortamı, Kürd siyasi ve kültürel faaliyetlerinde bir patlamaya yol açmıştır. Bu dönemde kurulan Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti (KTTC), geniş bir tabana yayılarak Kürdistan’ın birçok şehrinde şubeler açmış ve Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi aracılığıyla Kürdlerin anadilde eğitim hakkı gibi temel taleplerini dile getirmiştir. Kuruluştan yaklaşık bir yıl sonra, cemiyet ve yayınladığı gazete ile birlikte, Kürdçe eğitim vermek amacıyla “Meşrutiyet Mektebi” adıyla açılan okul da dönemin siyasi iktidarı tarafından kapatılmıştır. Bu cemiyetin kapatılmasından sonra, İstanbul’da yüksek tahsil gören Kürd öğrenciler tarafından 1912’de kurulan Kürd Talebe Hêvî Cemiyeti, Rojî Kurd ve Hetawî Kurd gibi yayınlarla Kürd dili, tarihi ve edebiyatı üzerine önemli çalışmalar yaparak genç nesiller arasında milliyetçi fikirlerin yayılmasını sağlamıştır.

Birinci Dünya Savaşı arifesinde, İttihat ve Terakki yönetiminin artan baskıları, ağır vergi yükü ve merkezîleştirme politikaları, Kürdistan’da yeni bir direniş dalgasını tetiklemiştir. 1914 Bitlis Ayaklanması, kurucuları arasında Abdurrezzak Bedirhan, Hayrettin Berazî, Sipkili Aziz Bey, Mele Selim, Zırkili Akid Efendi, Eleşkirt Şeyhi Osman Efendi ve Bekir Efendi’nin bulunduğu “Rêxistina Îrşad” adlı gizli bir örgütün öncülüğünde hazırlanmıştır. Ayaklanmanın temel nedenleri arasında ağır ekonomik koşullar, ulusal baskı ve İttihatçı yönetimin zorbalıkları yer almaktaydı. Her ne kadar bu hareket Rusya'dan beklenen desteği alamaması ve iç ihanetler gibi nedenlerle kanlı bir şekilde bastırılmış olsa da, Kürdlerin kendi kaderini tayin etme arzusunun ne denli güçlü olduğunu göstermesi bakımından tarihsel bir öneme sahiptir. Hareketin liderlerinden Mele Selim ve arkadaşları, Rus konsolosluğuna sığınmalarına rağmen, savaşın başlamasıyla birlikte yakalanıp idam edilmişlerdir.

Savaş yılları, aynı zamanda hem Ermeniler hem de Kürdler için büyük bir yıkım olan tehcir politikalarına sahne olmuştur. 1915 “Ermeni Tehciri”nin hemen ardından, 1916 yılında yüz binlerce Kürd, “Rus işgali” bahanesiyle yurtlarından koparılarak Batı Anadolu’nun ücra köşelerine sürgün edilmiştir. Bu tehcir, sadece bir güvenlik önlemi değil, aynı zamanda İttihat ve Terakki’nin Kürdistan’ın demografik yapısını değiştirerek bölgeyi Türkleştirme politikasının bir parçasıydı. Sürgün yollarında on binlerce insan açlık, hastalık ve kötü muamele sonucunda hayatını kaybetmiştir.

Savaşın sona ermesi ve Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilgisi, Kürdler için yeni bir umut doğurmuştur. ABD Başkanı Wilson’un “Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı” ilkesi, Kürd aydınları ve siyasi liderleri için bir yol haritası sunmuştur. Bu yeni konjonktürde, savaşın yaralarını sarmak ve ulusal hakları elde etmek amacıyla 17 Aralık 1918’de Seyyid Abdülkadir’in başkanlığında Kürdistan Teali Cemiyeti (KTC) kurulmuştur. KTC, kısa sürede Kürdistan’ın birçok yerleşim biriminde toplam on dokuz şube açarak kitlesel bir güce ulaşmış ve Paris Barış Konferansı’nda Kürd halkını temsil etmesi için Şerif Paşa’yı görevlendirmiştir. Cemiyet, bu şubeler aracılığıyla hem örgütsel faaliyetlerini yürütmüş hem de Jîn ve Kurdistan gibi yayın organlarıyla ulusal bilincin yayılmasına çalışmıştır.

KTC’nin siyasal girişimleri ve çabaları sonucunda, 18-26 Nisan 1920 tarihleri arasında düzenlenen San Remo Konferansı'nda Kürdistan meselesi detaylı bir şekilde görüşülmüştür. Konferansta alınan kararlar, daha sonra 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması’nın temelini oluşturmuştur. Sevr Antlaşması’nın 62, 63 ve 64. maddelerinde, Fırat’ın doğusunda Kürdlerin çoğunlukta olduğu bölgeler için bir otonomi ve bir yıl sonra yapılacak bir referandumla koşullu da olsa bağımsız Kürdistan’a doğru giden bir süreç tanımlanması yapılmıştır. Ancak, bu diplomatik başarı, sahada karşılığını bulamamıştır. Bir yanda Ankara’da Mustafa Kemal liderliğinde güçlenen Kemalist hareket, “Kürdistan Ermenistan oluyor” ve “Ecnebiler Vatanı Bölüyor” propagandasıyla Kürdleri kendi saflarına çekmeye çalışırken, diğer yanda KTC’nin faaliyetlerini engellemek için her türlü baskıyı uygulamıştır. Buna bir de Kemalistler ile Bolşevik Rusya arasında sağlanan anlaşma eklenince, süreç tamamen Kürdlerin aleyhine dönmüştür.

Sevr Antlaşması’nın uygulanmaması ve Ankara Hükümeti’nin Kürdlere verdiği özerklik vaatlerinin boş çıkması üzerine, Sivas’ın Koçkıri bölgesinde Alişêr ve Dr. Nuri Dersimi gibi liderlerin öncülüğünde 1920-1921 yıllarında geniş çaplı bir ulusal ayaklanma başlamıştır. Bu hareket, KTC'nin bölgedeki teşkilatlanmasına dayanmakla birlikte, temel hedefi Sevr Antlaşması'nda belirtilen hakların fiilen hayata geçirilmesiydi. Ankara Hükümeti, bu ayaklanmayı bastırmak için "Nasihat Heyetleri" göndererek zaman kazanmaya çalışmış; ancak istenen sonucu elde edemeyince, “’Zo’ diyenleri temizledik, ‘Lo’ diyenleri de ben kökünden temizleyeceğim” diyen Sakallı Nurettin Paşa komutasında Merkez Ordusu nizami birlikleri ile Topal Osman yönetimindeki Giresun Gönüllü Müfrezesinin katıldığı büyük bir askeri güçle operasyon düzenlemiştir. Hareket, büyük bir vahşetle bastırılmış ve yaşananlar BMM'de bile hararetli tartışmalara neden olmuştur. Dönemin Erzincan mebusu Emin Bey yaptığı konuşmada bölgede yaşanan durumu ve yapılan uygulamaları şu cümlelerle dile getirmiş: “Ümraniye’de vuku bulan ve tedibat denilen bu şeyin Afrika barbarlarının bile kabul edemeyeceği derecede. Sivas Valisi Ebubekir Hazım Tepeyran da anılarında Ümraniye (Koçkiri)’de yaşananları şu cümlelerle aktarmaktadır.

“Ümraniye Hadisesi”, ya da “Koçkiri Hadisesi” adı verilen hadiseler, Vekiller Heyeti’nin 13 Mart 1337 (1921) tarihli kararnamesinde “Harekât-ı Şekavetkârane” diye nitelenmiştir. Bu konuda yazmadıklarım, yazamadıklarım, yazmak azabına tahammül ettiklerimden az değildir. Yazamadıklarımın ne olduklarını o bölge ahalisi bilirler. Bazı hallerde bir şey yapmak veya söylemek nasıl vatani bir vazife ise bazen da bir şey yapmamak, susmak için nefsini zorlamak azabına katlanmak da öyledir.

Kuzey Kürdistan'da bu olaylar yaşanırken, Kürdistan'ın diğer parçalarında da önemli ulusal gelişmeler vardı. Güney Kürdistan'da, Birinci Dünya Savaşı sonrası oluşan boşlukta Şeyh Mahmud Berzenci, İngilizlerin de başlangıçtaki onayıyla 22 Mayıs 1919'da ilk Kürd hükümetini kurarak kendisini "Kürdistan Meliki" (Kralı) ilan etmiştir. Ancak İngilizlerin bölgedeki petrol çıkarları ve manda yönetimi kurma hedefleriyle Şeyh Mahmud'un bağımsızlıkçı politikaları kısa sürede çatışmaya dönüşmüş, bu durum sık sık silahlı çatışmalara ve bunun sonucu olarak Şeyh Mahmud'un Hindistan'a sürgün edilmesine yol açmıştır. 1922'de bölgedeki istikrarsızlık ve Türk tehdidi karşısında İngilizler, Şeyh Mahmud'un geri dönmesine izin vermek zorunda kalmış ve Şeyh Mahmud ikinci hükümetini kurmuştur. Şeyh Mahmud 30 Eylül 1922’de Süleymaniye döndüğü gün büyük bir karşılama töreni yapılmış ve Kürdistan bayrağı göndere çekilmiştir. Şeyh Mahmud’un hükümdarlığı döneminde Bangî Kurdistan, Rojî Kurdistan, Umudî Îstiqlal ve Bangî Heq gibi resmî gazeteler yayınlanmıştır. Şeyh Mahmud, bir yandan İngilizlerle, diğer yandan Ankara Hükümeti ile denge politikası yürütmeye çalışmış; ancak bu çabalar sonuçsuz kalmış ve İngilizlerin yoğun askeri baskısıyla ikinci Şeyh Mahmud hükümeti de 1924'te dağılmıştır. 

Ankara Hükümeti, Musul meselesine dair İngilizlerle pazarlıkta pozisyonlarını güçlendirebilmek için, din temalı söylemeler ve muhtariyet vaadiyle Güney Kürdistan’da Şeyh Mahmud liderliğindeki Kürdlerin, 1919’un başlarından itibaren İngilizlerle başlayan çatışmalarını körüklemiş ve desteklemiştir. Şeyh Mahmud'un umumi savaşta kaybetmiş bir tarafın uzantıları olan Kemalistlerin “muhtariyet” vaatlerine kanarak, İngilizlerin Irak'taki varlığına karşı ilişki geliştirerek bir pozisyon alması ya da böyle bir manevrada bulunması, ters tepmiş ve İngilizleri Türklerle anlaşmaya götürmüştür.

Lozan görüşmelerinin devam ettiği süreçte, içerde ve dışardan Kürdistan meselesiyle ilgili artan baskıları hafifletmek için, Mustafa Kemal 16 Ocak 1923’te basın mensuplarıyla yaptığı bir sohbette Kürdler’e “yerel özerklik” verilmesi açıklamasında bulundu; ancak sıkıntılar aşılıp 1 Nisan 1923’te merkezden yapılan atamalarla yeni meclis üyeleri belirlendikten ve Lozan Antlaşması imzalandıktan sonra, özerklik vaadi de rafa kaldırılmış ve unutturulmuştur.

Bu dönemde imzalanan Lozan Antlaşması’nda Musul meselesi çözülemeyince, Milletler Cemiyeti'ne havale edilmiş ve nihayetinde ertelenen Musul sorunu (aslında Güney Kürdistan’ın geleceği meselesi), 1925’te kabul edilen Irak Anayasası’nda Kürdlere bir statü verilmediği belli olduktan sonra, 1926’da İngiltere’yle anlaşma sağlanarak Musul İngiliz manda yönetimindeki Irak'a bırakılmış oldu.

Sözkonusu dönemde olduğu gibi bugün de Türk yöneticileri tarafından sık sık dile getirilen, İngilizler bir “Kürdistan devleti kurmak istiyor”du propagandası, asılsız bir yaygaradan ibarettir. İngilizler, Kürdlere ve özellikle de kuzey Mezopotamya’daki Kürdlere sürekli bir ilgi göstermiş, dönemin çeşitli Kürd örgütleriyle ilişki kurmuş, yakınlaşmaya gayret etmiş olsa da belirgin bir Kürd politikasının varlığından söz edilemez. İngilizlerin politikalarında değil bir bağımsız Kürdistan devleti, özerk bir Kürdistan bile yoktu. Minorsky’nin de belirtiği gibi: “Savaş sırasında müttefiklerin ilan edilen hedefi, Mezopotamya’da bir Arap devletinin kurulmasıydı. Refik Hilmi’nin deyimiyle, İngilizler Türkleri, Irak’ta bir Kürd devleti kurmakla tehdit etti. Sonuçta her iki taraf anlaştı. Türkler Musul’dan ve İngilizler de Kürdlerden vazgeçtiler.

Doğu (İran) Kürdistan'da ise Şıkak aşiret konfederasyonunun lideri İsmail Ağa (Sımko), bölgedeki güç boşluğundan yararlanarak 1918'den itibaren bağımsız bir yönetim kurma mücadelesi vermiştir. Sımko, hem İran merkezi hükümetine hem de bölgedeki Asuri güçlerine karşı savaşmış, 1922’nin ikinci yarısından itibaren Urmiye ve Selmas'ı da içine alan geniş bir bölgeyi kontrol altına almış. O da, Şeyh Mahmud gibi, dönem dönem Ruslar, Türkler ve İngilizlerle ilişkiler kurarak konumunu güçlendirmeye çalışmıştır. Sımko, mücadelesini yaymak için Kurd adıyla bir gazete çıkarmış ve bu gazete aracılığıyla tüm Kürdlere birlik çağrısı yapmıştır. Ancak İran ve Türkiye'nin ortak hareket etmesi ve iç ihanetler sonucunda hareketi zayıflamış ve 1930 yılında bir komployla öldürülmüştür.

Legal siyaset yollarının tamamen kapanması ve Kemalist yönetimin inkârcı politikalarının Lozan Antlaşması (24 Temmuz 1923) ile perçinlenmesi, Kürdleri yeni bir yol ayrımına getirmiştir. Lozan'da Kürdlerin varlığı ve hakları tamamen yok sayılmış, verilen tüm sözler unutulmuştur. Aldatıldıklarını anlayan Kürdler, bu kez illegal bir örgütlenme yoluna gitmişlerdir. Bu arayışın sonucunda, 1921 yılında Erzurum’da, Miralay Cibranlı Halid Bey’in liderliğinde Kürdistan İstiklal Komitesi (Kürdistan İstiklâl ve İstihlâs Komitesi ya da kısaca Azadî Cemiyeti) adıyla gizli bir örgüt kurulmuştur. Azadî, KTC’nin mirasını devralarak, Kürdistan’ın bağımsızlığını hedefleyen ve Kuzey Kürdistan’daki birçok subay, aydın, ulema ve aşiret liderini bünyesinde toplayan modern ve kitlesel bir yapıya sahipti.

Azadî örgütü, Kürdistan’da genel bir ayaklanma hazırlığı içindeyken, Beytüşşebap’ta yaşanan erken bir hadise ve ardından örgütün liderleri Cibranlı Halid Bey ve Yusuf Ziya Bey’in 1924 sonlarında tutuklanması, Azadî’nin planlarını alt üst etmiştir. Lider kadronun bir kısmının tutuklanmasından sonra, hareketin örgütsel ve propaganda çalışmalarını sürdürmek üzere Şeyh Said Efendi bir gurup arkadaşıyla birlikte Hınıs’tan hareket ederek Lice’ye kadar gelirler. Örgütün Diyarbekir şubesinin müdahalesiyle Hani ve Pîran yörelerine doğru çekilen Şeyh Said, Pîran’da (Dicle) yaşanan bir provokasyon sonucu 13 Şubat 1925'te Kürd milli ayaklanması, planlanan zamandan önce başlamak zorunda kalmıştır. Bu ayaklanma, her ne kadar hazırlıksız ve zamansız başlamış olsa da, kısa sürede geniş bir coğrafyaya yayılmış ve Cumhuriyet rejimini temelden sarsmıştır. Ancak, Ankara Hükümeti, 4 Mart 1925'te çıkardığı Takrir-i Sükûn Kanunu ile olağanüstü yetkilerle donatılmış Ankara ve Şark İstiklal Mahkemelerini kurmuştur. Bölgeye sevk edilen büyük askeri güçlerle hareket kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Şeyh Said ve 46 arkadaşı, Diyarbakır'da kurulan Şark İstiklal Mahkemesi'nde yapılan göstermelik bir yargılama sonucunda 29 Haziran 1925'te idam edilddiler. Bundan önce de, hareketin liderleri olan Cibranlı Halid Bey ve Yusuf Ziya Bey 14 Nisan 1925'te Bitlis'te kurşuna dizilerek infaz edilmiş, KTC Başkanı Seyyid Abdülkadir ve oğlu da 27 Mayıs 1925'te Diyarbakır'da idam edilmişlerdi.

Bu çalışma, söz konusu çeyrek asırlık dönemi bir bütün olarak ele alırken, sadece Kuzey Kürdistan’daki gelişmelere değil, aynı zamanda genel olarak Kürdistan'ın diğer parçalarındaki ulusal hareketleri de inceleyerek, bütüncül bir perspektif sunmayı amaçlamaktadır. Netice itibarıyla, 1900-1925 periyodu, Kürdler için modern ulusal kimliğin doğduğu, siyasi bilincin şekillendiği, aydınların ve örgütlerin tarih sahnesine çıktığı, büyük umutların ve trajik yenilgilerin iç içe yaşandığı bir "tohum ekme" çağıdır. Bu dönemin mirası, sonraki on yıllarda devam edecek olan Kürd ulusal mücadelesinin temel referans kaynağını oluşturacaktır.

Bu eserin amacı, tarihin bu önemli ve karmaşık kesitine dair bilinmezlik perdesini aralamak, olayları kendi bağlamı içinde, belgelere dayanarak okumak ve geleceğin çağdaş bilimleriyle donanacak olan Kürd gençlerine bir başvuru kaynağını sunmaktır.

Sonuç olarak bu çalışmanın ortaya çıkmasında; Osmanlıca metinlerin çevrisinde büyük katkıları olan olan Cemil Amedî’ye, baştan sona titiz bir şekilde metni redakte eden Fırat Sözeri’ye, M. Emîn Hêvîdar’a, Dara Yayınlarına, düşünce ve önerileriyle katkı sunan ve adını anmadığım diğer arkadaşlara çok teşekkür ediyorum.

5 Ekim 2025

* * *

İçindekiler

Önsöz/ 1

Giriş/ 11

1. Osmanlı ve Kürd İlişkileri / 11

2. Kürdistan Eyaleti (1847-1867)/ 26

3. Mirlik Sisteminin Yıkılmasından Sonra Dini Otorite ile Siyasi Liderliğin Bütünleşmesi/ 29

4. Kürd Aşiretlerin Mecburi İskânı/ 36

5. Abdülhamid’in Kürd Politikasının Önemli Bir Parametresi Olarak Hamidiye Alayları ve Kürdler/ 40

6. İlk Kürd Gazetesi: Kurdistan/ 50

7. 1900’de Kurulan İlk Kürd Cemiyeti: Kürdistan Azm-i Kavi Cemiyeti (KAKC)/ 58

8. Osmanlı ve İran’daki Meşruti Hareketler Döneminde, Reforumcu Bir Dini ve Siyasi Lider: II. Şeyh Abdüsselam Barzanî/ 61

9. İkinci Meşrutiyet ve Sonrası Kurulan Kürd Cemiyetleri (Örgütleri)/ 66

9.1. Kürd Teavün ve Terakki Cemiyeti / 69

9.1.1. Kürd Teavün ve Terakki Gazetes/ 73

10. İstanbul’da Yüksek Tahsil Gören Kürd Öğrencilerin Kurduğu İlk Örgüt: Kürd Talebe Hêvî Cemiyeti/ 78

10.1. Kürd Talebe Hêvî Cemiyeti’nin Çıkardığı Rojî Kurd ve Hetawî Kurd Dergileri/ 85

11. 1914’te Bağdat’ta Yayınlanan Bangî Kurd Dergisi 89

12. Birinci Dünya Savaşı Arifesinde Bitlis’te Kürd Ayaklanması 91

12.1. Bitlis Kürd Ayaklanmasını Hazırlayan “Rêxistina Îrşad”ın Kurulması ve Çalışmalar/ 96

12.2. Bitlis Valisi Mazhar Bey’in Yerine Siirt Mutasarrıfı Mustafa Abdülhalik Renda’nın Tayin Edilmesi/ 102

12.3. Bitlis’te Kürd Ayaklanmasının Başlaması/ 105

12.4. Ayaklanmanın Bastırılması, Divan-ı Harb-i Örfi Mahkemesince Verilen İdam ve Sürgün Kararları/ 109

12.5. Rus Konsolosluğuna Sığınan Mele Selim ve Arkadaşlarının İdam Edilmesi / 113

12.6. Bitlis Ayaklanmasının Öncü Liderlerinden Mele Selîmê Dimilî/ 119

13. Birinci Dünya Savaşı Başlarında Şeyh Abdüsselam Barzani’nin İdam Edilmesi/ 121

14. Birinci Dünya Savaşı Sürecinde Kürdler ve Kürdistan/ 128

14.1. Umumi Savaş’ta Ermeni Tehciri/ 136

14.2. Birinci Dünya Savaşı Sürecinde Kürdlerin Tehciri/144

14.3. Gönderildikleri Sürgün Yerlerinden Kürd Muhacirlerin Feryadı/ 156

14.4. Kürdistan Teali Cemiyeti’nin Kürd Muhacirlerin İadesiyle İlgili Çalışmaları ve Girişimleri/ 163

15. Birinci Dünya Savaşı’ndan Sonra Kurulan Kürd Cemiyetleri (Örgütleri)/ 179

16. Radikal Avam Fırkası (Radikal Halk Partisi)/ 180

17. Kürdistan Teali Cemiyeti ve Şubeleri/ 185

17.1. Cemiyetin Kuruluşu ve Amacı / 185

17.2. Kürdistan Teali Cemiyeti Şubeleri/ 191

17.2.1. Diyarbekir’de KTC şubesi/ 192

17.2.2. Arabgir KTC şubesi / 199

17.2.3. Elaziz (Mamüratülaziz) KTC şubesi / 200

17.2.4. Dersim KTC şubesi / 204

17.2.5. Hısn-ı Mansûr (Kahta) KTC şubesi/ 206

17.2.6. Siirt KTC şubesi/ 210

17.2.7. Mardin, Bitlis ve Van KTC şubeleri/ 212

17.2.8. Garzan KTC şubesi / 215

17.2.9. Palu KTC şubesi/ 216

17.2.10. Sivas-Ümraniye KTC Şubesi/ 217

17.2.11. Varto KTC Şubesi/  220

17.2.12. Erzurum-Hınıs ve Hekimhan KTC Şubesi/ 221

17.2.13. Adana KTC Şubesi/ 222

17.2.14. Derik, Muş, Urfa, Şırnak ve Bayezid’de KTC şubeleri/ 223

18. Kürdistan Teali Cemiyeti’nin Siyasal Faaliyetleri, Yabancı Misyonlar Nezdindeki Girişimleri ve
Paris Sulh (Barış) Konferansı/ 224

19. Paris Barış Konferansı’nda Kürd-Ermeni Antlaşması/ 236

20. KTC ve Meclis-i Mebûsan Seçimleri/ 242

21. Kürdistan Teali Cemiyeti ve Şubelerinin Kapatılması / 246

22. Mustafa Kemal, Askeri Bir Görevle İstanbul’dan Ayrılıp Erzurum ve Sivas’ta Düzenlenen Kongrelerle Siyasi Bir Lider Konumuna Gelmiştir / 253

23. Kürd Demokrat Partisi 262

24. Kürd Millet Fırkası (Kürd Millet Partisi)    266

25. Kürd Kadınları Teali Cemiyeti    270

26. Kürd Tamim-i Maarif ve Neşriyat Cemiyeti  (Kürd Kültürü ve Yayınları Genelleştirme Cemiyeti)   / 279

27. Kürd Teşkilat-ı İçtimaiye Cemiyeti/ 283

27.1. Mehmed Emin Bedirhan’ın Kısa Hayat Hikayesi / 289

28. Kürdistan Teali Cemiyeti’nin Basın Yayın Faaliyetleri/ 291

28.1. Jîn Mecmuası (Dergisi)/ 293

28.2. Kurdistan Mecmuası (Dergisi) / 298

28.3. Serbestî Gazetesi / 300

28.4. Ferda Gazetesi / 309

29. San Remo Konferansı (18-26 Nisan 1920) / 316

30. Sevr Antlaşması ve Kürdler (10 Ağustos 1920)/ 326

31. Koçkıri Kürd Ulusal Hareketi (1920-1921)/ 330

31. 1. Koçgiri mi Koçkıri mi?/ 330

31. 2. KTC’nin Bölgedeki Faaliyetleri ve Koçkıri Hareketindeki Rolü/ 332

31.3. Sevr Antlaşması ve Koçkıri Kürd Hareketi/ 337

31.4. “Nasihat Heyetleri”ne Karşı “Desteyê Rûsipîyan”/ 340

31.5. Ankara Hükümeti’nin Bölgede Örfî İdare İlan Etmesi/ 343

31.6. Koçkıri’de Yaşananlar BMM’de Hararetli Tartışmalara Neden Olur              / 347

32. Kürdistan Meliki Şeyh Mahmud Hefîd/Berzencî (1919-1925) / 352

32.1. İngilizlerin Güney Kürdistan’ı İşgali ve Şeyh Mahmud’un Birinci Hükümeti/ 356

32.2. Şeyh Mahmud’un Paris Barış Konferansı Nezdindeki Diplomatik Girişimleri/ 358

32.3. Kürdistan Cemiyeti’nin Kuruluşu ve Faaliyetleri  (21 Temmuz 1922) / 363

32.4. Şeyh Mahmud’un Süleymaniye’ye Dönüşü ve Kürd Bayrağının Göndere Çekilmesi/ 365

32.5. Melik Mahmud’un İkinci Hükümeti/ 371

32.6. Ankara Hükümeti’nin Şeyh Mahmud’a Vaat Ettiği Özerklik ve Güney Kürdistan Temsil Heyetinin Oluşturulması/ 374

32.7. Üçüncü Şeyh Mahmud Hükümeti / 381

32.8. Şeyh Mahmud’un Hükümdarlığı Döneminde Basın-Yayın Faaliyetleri/ 384

32.8.1. Têgeyîştina Rastî / 385

32.8.2. Pêşkewtin/ 385

32.8.3. Bangî Kurdistan/ 386

32.8.4. Rojî Kurdistan / 388

32.8.5. Bangî Heq / 388

32.8.6. Ûmîdî Îstiqlal/ 389

32.8.7. Dîyarîyî Kurdistan Dergisi/ 391

32.8.8. Jîyanewe / 393

33. Sımko Liderliğinde Doğu (İran) Kürdistan’daki Kürdlerin Mücadelesi/ 396

33.1. Dedesi Ali Han ve Babası Muhammed Han’ın Öldürülmesi/ 397

33.2. Şıkak Aşiret Konfederasyonu Lideri / 398

33.3. Abdürrezzak Bedirhan, Sımko ve Gihandın Derneği/ 401

33.4. Birinci Dünya Savaşı ve Sonrasındaki Faaliyetleri / 403

33.5. Sımko’nun İran’la Savaşı/ 406

33.6. Sımko’nun “Kurd” Adıyla Yayınladığı Gazete/ 412

33.7. Ağrı Hareketi’nin Devam Ettiği Bir Süreçte Sımko’nun Öldürülmesi/ 414

34. Kürdistan’a Özerklik Verilmesi Hakkında Kanun Tasarısı (10 Şubat 1922)/ 417

35. Hattın Öte Tarafı; Güney Batı Kürdistan/ 421

36. Transkafkasya’da Kürdler: Kızıl Kürdistan / 426

37. Lozan Antlaşması ve Kürdler/ 430

37.1. Sevr’den Lozan’a Geçişin Hazırlık Aşaması Olarak Londra Konferansı/ 435

37.2. Lozan Antlaşmasında Kürdler İçin Bir Hak Aranabilir Mi?/ 439

37.3. Kemalist Hareketin Antiemperyalist Söylemi, Müslüman Arap ve Kürdleri, Müslüman Olmayan İşgal Güçlerine Karşı Harekete Geçirmek İçindi/ 446

37.4. İlerleyen Lozan Süreciyle Tamamen Dışlandıklarını ve Aldatıldıklarını Fark Eden Kürdler İllegal Olarak Yeni Bir Örgütlemeye Giderler  / 448

38. Kürdistan Teali Cemiyeti’nden 1925 Kürd Ulusal Ayaklanmasını Hazırlayan Kürdistan İstiklal ve Özgürlük Komitesi’ne / 451

38.1. Kürdistan İstiklal Cemiyeti (Kürdistan Kurtuluş ve Özgürlük Komitesi)’nin Kuruluşu/ 458

38.2. Kürdistan İstiklal Komitesi’nin Amacı, Örgütlenmesi ve Şubeleri/ 461

38.3. Beytüşşebap Olayı, Yusuf Ziya ve Cibranlı Halid Bey’in Tutuklanması/ 468

38.4. Cibranlı Halid Bey ya da Kürdçe Telaffuzuyla Xalid Begê Cibrî’nin Kısa Hayat Hikayesi/ 473

38.5. Şeyh Said Efendi, Pîran Olayı ve 1925 Kürd Milli Ayaklanması/ 477

38.6. Kürdistan Teali Cemiyeti Başkanı Seyyid Abdülkadir’in Kısa Hayat Hikayesi/ 494

38.7. 1925 Kürd Milli Ayaklanmasının Sahadaki Lideri Şeyh Said Efendi’nin Kısa Hayat Hikayesi/ 498

38.8. 1925 Kürd Milli Ayaklanmasının Sebepleri/ 504

39. 1925 Kürd Ulusal Ayaklanması ve Musul-Kerkük Meselesi/ 507

39.1. Musul Meselesi ve Türkiye’nin İddiaları / 508

39.2. Kerkük Üzerine Kısa Tarihi Hatırlatmalar /512

39.3. Osmanlı İdari Yapılanması/ 515

39.4. Bölgesel ve Yabancı Seyyahların Kerkük Notları / 516

39.5. Kerkük’ü Araplaştırma Siyaseti/ 518

Ek-1/ 522

Kürd Kıyam-ı Millisi (Kürd Milli Ayaklanması) / 522

Sebepleri, Askeri Önemi, Sevk İdare Etme Şekli 1341-1925/ 522

Mukaddime (Giriş)/ 524

1. Esbab-ı Kıyam (Ayaklanmanın Sebepleri) / 524

2. Suret-i Kıyam (Ayaklanma Şekli) / 530

3. Kıyamın Ehemmiyet-i Askerisi (Ayaklanmanın Askeri Önemi) / 532

4. Kıyamın Sureti Sevk ve İdaresi (Ayaklanmanın Sevk ve İdare Şekli) / 534