Ahmet Okçuoğlu eski bir dostum ve arkadaşım. Ben onun olumlu ve olumsuz yönlerini yakından bilen biriyim. DDKO döneminde birlikte çalışma yaptık. 12 Mart 1971 Asker darbesi döneminde birlikte cezaevinde kaldık. Cezaevinde çoğu konuda ortak savunularımız ve mücadelemiz oldu. Ortak hareket etmemiz söz konusu oldu.

1974 yılında Kürdistan’ın Kuzeyinde milli hareket yeni ve bahar döneminde de yerini aldı. Şıvancı Hareketle hareket etti. Ama ne zaman ki Şıvancı Hareketin yöneticileriyle karşı karşıya geldi, daha sonra kendisinin de ifade ettiği gibi, “inadına” Maoculukta karar kıldı. Maocu olmayan herkesi düşman ilan etti. Özellikle de Sovyetçi Kürdistan parti ve örgütlerini, şahsiyetlerini düşman kabul ederek saldırdı.

Sürgünde olduğum yıllarda da ilişki içinde oldum. O dönemde liberal, reformcu milli düşünceler savundu. O bağlamda da bir yakınlığımız ve ortaklığımız oldu.

1998 yılında Sürgünde döndüğüm zaman da Serbesti dergisinde birlikte olduk. Birçok dostun eleştirisi ve uyarısına rağmen dergide destekçisi oldum. Ben de aynı zamanda onun ısrarıyla redaksiyon üyesi oldum.

Serbesti de yazılar yazdım. Tam da o dönemde bizden habersiz Öcalan avukatlığını üstlendi.

Ben bunu onun hayatında ciddi bir sapma, onun özgürce, belli “şahsi kaygılara” dayalı tercihi olmasına rağmen, tam anlamıyla bir tutarsızlık olarak tanımladım.

Öcalan avukatı olunca, çıkacak dergide PKK’ya ilişkin olan yazımı yayınlamadı. Benimle konuşmadan da yeni dergi sayısında benim ismimi redaksiyon üyeliğinden sildi.

Buna karşılık ben de sert bir eleştiri yazısını kendisine gönderdim. Onu da dergide yayınlamadı.

O zaman anladım ki, Okçuoğlu düşünce, ifade, basın özgürlüğü konusunda da özürlü.

1999 yılında Öcalan’ın Türk devletine iadesinin tartışıldığı, Türk ırkçı dalganın yükseldiği koşullarda, bu konuya ilişkin Ankara otelinde bir grup arkadaşın çağrısıyla yaptığımız toplantıda Öcalan’ı savunması, Öcalan’la ilgili akıl almaz tanımlamalar yapması (PEYGAMBER, Gandi gibi) herkes gibi, beni de şaşırttı.

O zaman anladım ki, ne yazık ki tepkilerle hareket eden, tepki duyduğu zaman akıl tutulmasına giren bir Okçuoğlu klasiğiymiş bu durum!

Öcalan avukatlığından uzaklaşınca, ya da uzaklaştırılınca yaptığı açıklamalar aramızdaki ilişkilerin yeniden ısınmasına yol açtı.

Belli gel-gitlerden sonra Kürdistan Federe Devletinde bir projenin başına getirildi. Bu proje çerçevesinde bir dergi-gazete çıkardı. Ben de dergi-gazeteye destek oldum. Yazı da yazdım.

Daha sonra üzerinde durulmaya değer olaylar ve gelişmelerden sonra Kürdistan Federe Devleti’nden ayrıldı. Peyama Kurd gazetesinde çalıştı. Oradan da yapılan açıklamalara göre, akıl almaz ve ahlak ölçülerine göre sorunlu olan nedenlerden dolayı ayrıldı.

Kürdisdtan Federe devletine, KDP’ye,  Kürdistan Başkanı Mesut Barzani’ye düşman olmaya başladı.

Hakaret içeren yazılar yazdı. Ben ona özelde yazarak yaptıklarının doğru olmadığını söyledim. O tutum ve davranışında ısrarlı oldu. Bu nedenden dolayı Okçuoğlu ile ilişkimi tümden kestim.

Ahmet Okçuoğlu, ne oldukları belli olmayan bazı insanlarla el-ele vererek KDP’ye, Kürdistan Başkanına, Kürdistan Federe Devlet yetkililerine hakaretler yağdırmaya başladı.

Bu çılgınlığın zirvesiydi. Onu herzeleriyle baş başa bırak, kendi ateşinde yanmasına izin vermek en doğrusuydu.

Ama ne yazık ki Beşikçi hakkında yazdığı son yazının üstünden atlanmasının kendime, Kürtlüğüme hakaret olacağına karar verdim.

Umut ederim ki bu yazım Okçuoğlu için son yazım olur.

Okçuoğlu’nun herhangi bir Kürde, bana laf etmesi bile umurunda bile değil. Çünkü söylediklerinin de kamuoyunda kıymeti-harbiye babında bir karşılığı yok. Ama Beşikçi’ye laf etmesine, hakaret etmesine ve haksız saldırısına sesiz kalamazdım.

O Zaman Devam Edeyim…

1- Beşikçi’nin Kürtlere ilişkin konumunu daha anlayamamış bir kafa:  Sağlam bir kafa olamaz. Kürt kafası olamaz. Art niyetli ve cahil bir kafa olur.

Okçuoğlu bu kafaya sahip.

2- Beşikçi, bir Kürt değildir. Ama Kürtlerin milli haklarının kazanılmasına ve Kürdistan Bağımsız Devletine karşı olan Kürtlerden, daha çok söz hakkı olan bir insandır. Bu nedenle, “Beşikçi bu-şu konuda konuşabilir veya bu-şu konuda konuşamaz; Kürtler arasındaki sorunlara taraf olamaz” demek, Türk Savcılarının tavrını düşmek olur. Türk savcıları da, “Kürtler yoktu, Beşikçi Kürtler vardır” dediği için “Kürtleri yarattı” savıyla yargılama yaptı. Büyük cezalara çarptırdı.

Okçuoğlu da Türk Savcılarının yaptığını yapıyor.

3- Beşikçi, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Darbelerinde, darbe olmayan dönemlerde: Kürt liderleri, Kürdistan Örgütünün ileri gelenleri, mahkemelerde Kürtlerin milli haklarını savunamazken, Kürtlerin varlık ve hak mücadelesinden bir tek taviz vermedi, kapsamlı savunmalar yaptı. Kürt siyasetçilerinin çoğundan daha fazla hapis yattı. Bu konumu, haklı olarak Kürtlerle ilgili her konuda söz söyleme hakkını doğal bir biçimde Beşikçi’ye tanıdı. Bunu inkâr etmek ve görmemek sağırlık ve körlüktür.

Ne yazık ki Okçuoğlu Beşikçi hakkında yazdıklarıyla bu körlüğe ve sağırlığa sahip.

4- Beşikçi’nin yaşamı, mücadelesi, ilişkili olduğu siyasi hareket ve kurumların tarihi açıktır ve değerlidir. Bunu bilmeyen, çarpıtan, yanlış yorumlayan bir kişinin bilgeliğinden bahsedilemez. Bu konumda olan bir Kürt, kendisinin Kürt davasında ciddi bir yere sahip olduğunu ileri süremez.

Okçuoğlu, Beşikçi’nin yaşamı, mücadelesi, ilişkili bulunduğu kurumlar konusunda bu konumda.

5- Beşikçi de eleştiri dışında değildir. Ama Beşikçi ile Kürtler tarafından bütün olumsuz,  karşıt, tehlikeli, Kürt karşıtı/düşmanlığı, PKK akıl hocalığı ile tanınan özellikleriyle bilinen ve tanınan Yalçın Küçük ve Doğu Perinçek’i aynı yerde ve  potada görerek, eleştirmenin ötesinde suçlamak, devlet ve PKK yandaşlığı olabilir.

Okçuoğlu bunu yapıyor.

6- Kürdistan’ın bağımsız devlet olmasını savunan Beşikçi’ye saldırmak, galiba Kürdistan Devleti düşmanlığı olur.

Okçuoğlu bunu yapıyor.

7- Kürdistan Federe Devleti’ni savunan, PKK’nın Kürdistan Federe Devletine karşı olan yıkım stratejisi ve eylemine karşı somut tutum takınan Beşikçi’yi karşı almak: Kürdistan Federe Devleti’ne karşı olmak, PKK’nın Kürdistan Federe Devletini yıkma stratejisine destek olmaktır.

Okçuoğlu bunu yapmaktadır.

8- Beşikçi’nin PKK’nın Kürdistan Devletindeki statüsüne ilişkin ileri sürdüğü görüşler ve yaptığı öneriler. Dünya ve tüm parçalardaki Kürtlerin yuvası-evi olan Kürdistan Federe Devletini savunmanın ötesinde, tüm Kürtlerin milli, siyasi, toplumsal çıkarlarınadır. Buna karşı çıkmak. Kürt milli çıkarlarına karşı çıkmaktır.

Okçuoğlu bunu yapmaktadır.

9- Beşikçi’ye karşı Okçuoğlunun yazdığı yazı, daha önce de söylediğim gibi eleştiri değil, saldırı ve hakarettir.

Bütün Kürtlerin Beşikçi’ye yönelik olan bu saldırı ve hakarete karşı çıkması ve çok somut biçimde protesto etmesi gerekir.

10- Beşikçi’ye saldırmak Kürtler nezdinde değil, Kürt düşmanları nezdinde ekmek kazandırır.

Okçuoğlu bunu düşündü mü?

11- Beşikçiye hakaret ve haksız saldırı, bir aydın kahramanlığı olamaz. Okçuoğlu, Beşikçi’ye hakareti ve haksız saldırıyı kendi kahramanlığı olarak lanse ediyor. Bunun kadar dehşet bir şey olamaz.

Hakaret ve saldırı, ahlâkdışı hareket içinde olan ve işi-gücü olmayanların hareketidir.

Diyarbekîr, 19 Ocak 2021