5 Mayıs 1935’te Türk gazeteleri 1925 Kürd direnişinin lideri Şeyh Said efendiyi ve mücadelesini bu kez Saidi Kurdi üzerinden dillerine dolamışlardır. Hedefte yine Kürdler vardır. Isparta merkezli olarak Saidi Kurdi ve çevresine yapılan operasyonlarda 47 kişi gözaltına alınmış, bu tutuklulardan birisi sorgu sırasında ölmüş veya öldürülmüş, tutuklananların çoğu daha sonra serbest bırakılmıştır.

Operasyonun yapıldığı siyasi konjönktür çok ilginçtir. Türk hükümeti Dersim Kürdlerine karşı bir soykırım planlaması yapmaktadır.Avrupa’da ikinci dünya savaşı öncesinin gerginliği sözkonusudur.  Ağrı ve Zilan katliamlarıyla, ardısıra yapılan sürgünlerle güçten düşmüş Kürdler Kars ve Kiğı’da meydana gelen depremlerle de büyük bir darbe yemişlerdir. Saidi Kurdi ve çevresine yönelik operasyonu bu görüntü altında okuduğumuzda Kürdleri darbelemek için en küçük bir fırsatın bile değerlendirildiği görülmektedir. Türk basını bu operasyon sırasında takındığı tavırla da militarizmin hık deyicisi olduğunu kanıtlamıştır.

Saidi Kürdi Tımarhanede

Saidi Kurdi 1873 yılında Bitlis’in İsparit nahiyesine bağlı Nors köyünde doğan bir İslam alimidir. ‘Doğu üniversitesi’ (Medresetü’z-Zehra)fikrini dile getirir. Bunun için Abdülhamid’e mektup yazar. Bu mektubu şark ve Kürdistan gazetesinde Bediüzzaman Molla Said imzasıyla yayınlanır.

Saidi Kürdi daha sonra Abdulhamid rejimi tarafından Toptaşı tımarhanesine kapatılır. Orada doktorla yaptığı ilginç bir sohbet var:

‘Ben Kürdistan dağlarında büyümüşüm. Kaba olan ahvalimi o Kürdistan kapanıyla tartmalı. Hassas olan medeni İstanbul mizanıyla tartmamalısın. Öyle yaparsanız maden-i saadetimiz olan Dersaadet’ten önümüzde sed çekmiş olursdunuz. Hem de ekser Kürdleri tımarhaneye sevk etmek lazım gelir. Zira Kürdistan’da en revaçlı olan ahlak; cesaret, izzet-i nefis, salabet-i diniye, muvakat-i kalb ve lisandır. Medeniyette nezaket denilen emir (iş), onlarca müdahanedir (dalkavukluktur). ‘Necmettin Şahiner, Bilinimeyen yönleriyle Bediüzzaman Said Nursi, s 98, Nesil Basım yayın, 1998, 13.baskı)

Divan-ı Harp’te yargılanıp beraat eden Saidi Kurdi 7 Haziran 1911’de Sultan Reşat ile Kosova’ya gider. 1914’te Şeyh Selim direnişine karşı çıkar.

N.Şahiner, bunu şöyle aktarıyor:

‘Eski Harb-i Umumi’den biraz evvel ben Van’da iken bazı dindar ve muttaki zatlar yanıma geldiler.Dediler ki:’ Bazı kumandanlarda dinsizlik oluyor, gel bize iştirak et, biz bu resilere isyan edeceğiz.’

‘Ben de dedim : ‘O fenalıklar ve o dinsizlikler, o gibi kumandanlara mahsustur. Ordu onun ile mesul olmaz. Bu Osmanlı ordusunda belki yüz bin evliya var. Ben de bu orduya kılıç çekmem. Ve size iştirak etmem.’ (Şahiner, age. S163)

Şeyh Said efendi liderliğindeki 1925 direnişi başarılı olabilse İslami esaslara dayalı bir Kürd idaresi kurulacağı belliydi. Belli ki Saidi Kurdi yukarda Şeyh Selim’e karşı çıktığı gerekçelerle Şeyh Said direnişine de destek olmadı. Fakat bundan on sene sonra tutuklanmaktan kurtulamadı.

Saidi Kurdi 1915 Ağustos ayında fedaileriyle Süphan dağında milis alayı oluşturuyor. Bunu yaparken Van Valisi Tahir Paşa’dan büyük destek görüyor. Oluşturduğu milis alayı ‘Kara Keçeliler’ olarak tanınıyor, Rus ve Ermenilere karşı savaşıyor. Pasinler’de de Ruslarla savaşıyor. 1916 Şubatında Ruslara esir düşüyor ve Sibirya’ya sürgün ediliyor. Daha sonra Ruslar idam hükmünü kaldırıyor. Serbest kalması ‘Firar’ olarak izah edilmeye çalışılsada Haziran 1918’de Var şova, Viyana, Sofya üzerinden İstanbul’a gelişi dikkate alındığında bu ‘Firar’daki ‘olağanüstülük’ dikkat çekiyor., Harbiye Nezareti tarafından kendisine ikramiye ve harp madalyası veriliyor. 1918’de (Ağustos) Dar-ül Hikmet’e üye oluyor. Sultan Vahdettin’den ‘Mahreç’ payesi alıyor. 1920 yılında ise Yeşilay’ın (Hilal-ı Ahdar)kurucularından oluyor.

Saidi Kurdi’nin Kürdistan düşüncesine karşıtlığı veya taraftarlığını gösteren yeterli bilgi yoktur. Fakat 1925 direnişine destek olmadığı bir olgudur. Fakat Saidi Kurdi’nin Osmanlı İmparatorluğuna militanlık yapması ne kadar doğruysa, Teşkılat-ı Mahsusa ile ilişkilendirilmesi de o derece yanlıştır. ‘Nurcular’ olarak bilenen taraftarlarının Saidi Kurdi’nin çalışmalarında geçen ‘Kürd-Kürdistan’ kavramlarını çıkardıkları, çalışmalarını tahrif ettikleri, onun Kürd kimliğini gizledikleri,devlet siyaseti doğrultusunda Saidi Kurdi’den ‘Türkçü bir devletçi’ profili yaratmaya çalıştıkları biliniyor.

Saidi Kurdi’nin Van’dan Isparta’ya Sürgünü Ve Operasyon

Varolan bilgilere göre Saidi Kurdi Van’da bir mağarada yaşarken Isparta’ya sürgün ediliyor. Abdülmelik Fırat da ‘Mezoptamya sürgünü’nde buna değinir. Saidi Kurdi’den olumlu bir şekilde sözeder.

Şeyh Said Efendi özelinde Kürdlerin itibarsızlaştırılması, rencide edilmesinin amaçlandığı görülmektedir. Bu itibarsızlaştırma Saidi Kurdi üzerinden de yapılmıştır. 1935 yılnda Saidi Kurdi ve arkadaşlarına yönelik bir operasyon yapılıyor ve farklı şehirlerde 47 kişi gözaltına alınıyor. Haberlerden anlaşıldığı kadarıyla bu kurgulanmış operasyon Nisan 1935’te başlamıştır. Dersim Kürdlerine ilişkin  soykırım planlarının gündemde olduğu döneme denk getirilmiştir.

Şeyh Said Efendinin Kürdler nezdindeki saygınlığını ortadan kaldırma Türk basını için bir imtihan olmuştur.. Haber gazetesine göre (5 Mayıs 1935) ‘ŞEYH Said’in muavinleri yakalandI’ şeklinde manşet atmanın hiç bir mahzuru yoktur. Ümmetçilik güdüsüyle Şeyh Said Efendi liderliğindeki direnişe destek vermeyen, Kör Hüseyin Paşa’yı destek vermemesi için ikna ettiği iddia edilen Saidi Kürdi, Türk gazetelerine göre ‘Şeyh Said efendinin muavinidir!’.

Gazete daha da ileri giderek Alevi inancına yönelik yapılan devlet politikasına başvurmaktan da kaçınmamakta ve ‘Mum söndü aleminde cürmümeşhud yapıldı’ gibi gerçek dışı bir asparagasa da başvurmaktadır.

Gazete manşetinde yan yana üç resim yayınlanmıştır. Ortadaki resimde Şeyh Said Efendi, sondaki resimde ise idam edilmeden önce Şeyh Said efendinin resimleri yer almaktadır. Birinci sırada yere alan resimdeki kişiyi teşhis edemedim. Fakat bu resim altında yazılanlar da ilginçtir. Çünkü Kemalist propaganda araçlarının Şeyh Said Efendinin gölgesinden bile çekindiklerini ele veren bir örnektir:

‘Şeyh Said gibi insanlar, artık Türkiye’nin siyasetinde amil olur mu? Bu resimlere bakmak, cevap vermek için kafidir.’

Gazete haberinde gerçek dışı ifadeler ard arda sıralanmaktadır:

‘Milas’tan  bildirildiğine göre burada iki gün evvel merkezi Isparta’da olan bir irtica şebekesi ortaya çıkarılmış, ve müddeiumumilik hemen işe el koyarak bu suçtan maznun olmak üzere 15 kişiyi yakalamıştur. İrtica şebekesinin reisi vaktile Şeyh Said isyanında parmağı olduğundan dolayı Isparta’ya sürülmüş olan Şeyh Bediüzzaman Saidi Kürdidir.

Bu adam evvelce mütareke devirlerinde İstanbul’da bulunmuş, Darülhikmeye gitmiş, Kürt elbisesi giyerek sokaklarda dolaşmak, ve gelene geçene elini öptürmekle meşhur olmuş, zıvanadan çıkmış bir yobazdır. Saidi Kürdi Isparta’ya sürüldükten  sonra da akıllanacağına bilakis tekrar fesada koyulmuş ve Isparta’dan başka Aydın, Milas, Eğirdir, Bolvadin ve vesair yerlerde on, onbeş ahmağı da zehirlemeğe muvaffak olmuştur. (..) Milas zabıtası 26 Nisan tarihinde hadiseyi haber alarak tahikakata başlamış, bir kaç gün içinde vaziyeti tamamen aydınlatmağa muvaffak olmuş, zıvanadan çıkmış olan bu yobazla sersem taraftarlarını yakalamıştır.’

Bu haberi takip eden satırlrda yine Kürdler hedef yapılmakta ve Alevi inancına hakaret edilmektedir. Haber bu kez Maraş yöresindendir:

‘MARAŞ, 4 – Zabıta dört beş gün evvel 20’si erkek, 7’si kadın olmak üzere mum söndü ayini yapan ve zikreden 27 kişi yakalamıştı. Bunların hepsi Kürttür. Polisler tam gece yarısı ayin yerine girmişler, hepsini yarı karanlık bir odada yarı çıplak, kendilerinden geçmiş halde bulmuşlardır. Bundan başka odada kafası kesilmiş bir kara tavuk: üstüne dikilmiş biraz yandıktan sonra söndürülmüş bir mum, bir çok şişeler, muhtelif çalgılar ve  defler bulunmuştur. Kadınlı erkekli bu ayin kafilesi sazlarıi,defleri, kesilmiş kara tavukları, ve biraz yandıktan sonra söndürülmüş mumlarla birlikte adliyeye teslim edilmiştir.’

Bu satırlardan da anlaşılacağı gibi Kürdlerin dini inançlarıyl alay edilmesi, aşağılanması yakın zamanda başlamış bir politika olmayıp, Kemalizmin diktasını sağladığı 1930’lu yıllarda da sergilenmiştir. Kemalist rejim Osmanlıdan devraldığı politikaları sürdürmektedir.

***

Haber gazetesi 6 Haziran 1935 tarihinde Saidi Kürdi ve çevresine yönelik operasyona ilişkin olarak ‘Yobazlar’ başlığını kullanmakta, üç kişinin tutuklanıp Isparta’ya gönderildiğini bildirmektedir.

Gazete İçişleri Bakanı Müsteşarı Vahap’ın ‘ortada İçişlerini alakadar edecek bir vaziyet yoktur. Yakalanan adam, tarikat ve şeyhlik gibi bir suçtan dolayı tevkif edilmiş olabilir. Bu da içişleri Bakanlığı’nı değil, adliyeyi alakadar eder’ sözlerini aktarır ama ‘bu tutuklamanın siyasi amacı nedir? Neden gazetelerde baş haber olmaktadır?’ gibi soruları soramaz.