13 Şubat 1925’te Piran’da (Dicle) Şeyh Said liderliğindeki Kürd direnişi nedeniyle kemalist rejim Kürdlere karşı uzun vadeli, parça parça soykırım uygulamalarını uygulamaya başlamış ve bunun ‘hukuki!’ zeminini hazırlamıştır. Bu hukuki zemin milliter politikaların sistematikleştirilmesinden başka bir şey değildi. Şeyh Said liderliğindeki Kürd direnişi sırasında çıkarılan Takriri Sükun Yasası ve Diyarbakır ve Ankara’da kurulan İstiklal Mahkemeleri Kürdlere karşı izlenecek yol haritasında önemli kavşak noktalarıdır.

Takrir-i Sükun yasası özellikle Mustafa Kemal muhaliflerine karşı kullanıldı. Şeyh Said direnişi ile Kürdlere düşmanlıkta Kemalistlerden hiç de aşağı kalır yanı olmayan Kazım Karabekir’le ilişkilendirme çabalarına girişildi.

1927’de uygulamasına başlanan Genel Müfettişlik Kanunu ile Kürtlerin yaşadığı bölgelerin büyük kısmının askeri ve sivil idaresi İbrahim Tali Öngören’e verilmişti. Bilindiği üzere İbrahim Tali Öngören de Mustafa Kemal’in Vahdettin ve İngilizler tarafından Samsun’a gönderilmeden önce Şişli’de oluşturduğu ekip içindedir. Öngören de Mustafa Kemal’in maiyetinde Bandırma vapuru ile Samsun’a gönderilen 18 subaydan birisiydi.

Bunun yanısıra  aynı tarihlerde ‘Bazı Eşhasın Şark Menatıkından Garp Vilayetlerine Nakillerine Dair Kanun’ nun çıkarılması ile sakıncalı görülen kişi, grup ve aşiretlerin zorla Batı illerine göç ettirilmesi politikası da yürürlüğe konmuştu.

Kürdleri yok etmek için akla gelebilecek her yola başvurulacağı Kürdistan’da dağıtılan bildirilerden de anlaşılıyordu. Kürdlere karşı bir algı operasyonu yapıldı, her türlü psijolojik savaş yöntemine başvuruldu. İçerde ve dışarda Şeyh said direnişinin ‘irticai bir hareket olduğu’ propagandası yapıldı, Kürdler eliyle hilafetin geri getirilmek istendiği propagandası yapılarak İngiltere ve Fransa’nın desteği alındı.

* * *

Kemalist rejimin Kürdlere karşı ceberrut politikalarının bir örneği de Şeyh Said efendinin başına konan ödülle ilgili dağıtılan beyannamlerdir. Beyannameler Arap harfleriyle yazılmıştır.

Üçüncü Ordu Müfettişi  tarafından Kürdistan’da dağıtılan bildirilerde Şeyh Said  efendinin başına ödül konmuştu. Üçüncü Ordu Müfettişi adına dağıtılan üç beyanname vardır. Bu beyannamenin ilkinde Şeyh Said efendiyi yakalayıp getirene bin altın, Şeyh Said efendinin ölüsünü getirene ise yedi yüz altın vaad ediliyordu. Şeyh Said efendiyi sağ ya da ölü getirenler şayet Şeyh Said efendinin akrabası veya çevresinden, askerlerindense vaad edilen ödülün yanısıra ‘Kanunu cezanın 65. Maddesine’ göre af olacakları da vaad ediliyordu:

‘Beyanname

Masum ahaliyi iğfal ile  İslamı yekdiğer aleyhine tahrik eden Şeyh Said’in halkı ızrar ve perişan ederek kuvay-ı tenkiliye önünden firarla ötede beride saklandığı istihbar kılınmağla merkum şeyhi hayyen derdest edene bin madeni altın, meyten getirene yediyüz madeni altun mükafaten verileceği gibi bunu hayyen ve meyten getirecek olanların şeyhin avane ve müştereklerinden olduğu takdirde mevcut mükafat verilmekle beraber aynı zamanda kanun-u cezanın 65. Maddesi mucibince af olunacağı ilan olunur. Üçüncü Ordu Müfettişliği’ (Tarih Toplum dergisi, Kasım 1988, Cilt 10, sayı 59. Lütfi Baksi arşivi)

Daha sonra dağıtılan ikinci bildiride ise Kürdlerden biat etmeleri isteniyordu:

Ey ahali! Başımıza geçerek sizi daima yalan sözlerle haftalardan beri birçok zararlara ve felaketlere sokan asi Şeyh Said ve avanesinin encamını gördünüz mü? Bugün hükümetin ordusu bu hainleri her taraftan tard etti. Artık bunlar şimdi dağ başlarında, kaya deliklerinde kendilerini gizleyecek yerler arıyorlar. Düşman parasıyla dinine ve hükümetine karşı hainlik edenlerin işte hali budur. Bunun için size tekraren ihtar ediyorum. Daha büyük zarar ve perişanlığa düşmemek için herkes köyüne ocağına dönsün. Rahar rahat çiftini sürsün, tarlasını eksin ve hainlerin kimler ve nerede olduklarını haber versin. Ordu ancak mazlum halkın başına daima felaketler getiren bu hainleri arıyor. Ta ki sizler de bundan sonra köylerinizde ve evlerinizde çoluk çocuğunuzla rahat yaşayabilesiniz ve şayet yine hainlerin sözlerine uyarak köylerinize dönmez ve hükümetimize dehalet etmez iseniz köylerinizi ve evlerinizi kamilen yanmış bulacaksınız. Bu size son ihtarımdır. Üçüncü Ordu Müfettişliği’

Son beyanname iki cümleliktir. Çünkü Şeyh Said efendi tuzağa düşürülmüş ve Abdurrahman Paşa Köprüsü’nde yakalanmıştır. Müfettişlik etekleri zil çalarak şu beyannameyi yayınlar:

‘Şeyh Said’le damadı Şeyh Abdüh ve Kasım firar ederlerken takibat neticesinde teslim olmuşlardır. İlan olunur. Üçüncü Ordu Müfettişliği.’

***

1937’de Dersim’de bu tür bildiriler dağıtılmıştı. 4 Mayıs 1937’de uçaklardan Dersim’de dağıtılan bildiriler Genelkurmay tarafından hazırlanmış,Türkçe ve Osmanlıcanın yanısıra ‘Mahalli dil’deydi.

Kürdlerden ‘Sizi ayaklandırmaya çalışan zavallıları Cumhuriyet hükümetime teslim etmeleri’ isteniyor, ‘Veyahut onlar teslim olmalılar. Bu takdirde cümleniz masum kalacaksınız. Teslim edilenler veya kendiliğinden teslim olanlar dahi Cumhuriyet’in adil muamelesinden başka hiç bir şey görmeyeceklerdir. Aksi takdirde, yani dediklerimizi yapmazsanız, her tarafınızı sarmış bulunuyoruz. Cumhuriyetin kahredici orduları tarafından mahvedileceksiniz’ deniyordu.

KAZIM KARABEKİR’İN GÜNLÜKLERİNDE 1925 ŞEYH SAİD LİDERLİĞİNDEKİ KÜRD DİRENİŞİ

Erzurum Kongresi yapıldığında Kazım Karabekir 15.Kolordu komutanıydı ve Erzurum Kongresi’nin yapılmasında önemli bir rol oynamıştır. Daha önceden Diyarbekir’de 2.Kolordu komutanlığı da yapmıştı. Karabekir de babası gibi Kürd illerinde uzun bir süre görev yapmış, Ermenilere karşı harekatta yer almış bir isim.

İttihat Terakki Cemiyeti kurucularından olan emekli general Kazım Karabekir’in günlüklerinde 1925 yılına ait notlar da bulunuyor. Bu notlarda 1925 Şeyh Said liderliğindeki Kürd direnişine ait kısa bilgiler yer alıyor.

Karabekir’in 1908, 1912, 1915, 1928, 1929, 1930, 1933, 1934, 1935, 1936, 1937, 1946 yıllarına ait günlükleri olup olmadığı ise bilinmiyor. Bu konudaki kanaat bu yıllara ait günlüklerin kendisinden alınıp geri verilmemesi ya da imha edilmesi yönünde.

2007 yılında yayınlanan Günlükler 1536 sayfa ve 2 cilt halinde yayınlandı. Yukarıda sözü edilen kayıp yıllara ait günlükler tutuldu mu , ya da kendisinden alınıp geri mi verilmedi bilinmiyor!

1930 yılı Ağrı direnişinin ve Zilan katliamının olduğu bir yıl. 1927-1930 arasında  Kürdler kitlesel sürgünlere tabi tutuluyorlar. Kürd yerleşim yerlerine farklı etnik kökenden topluluklar yerleştiriliyor. Onbinlerce Kürd katlediliyor.Takrir-i Sükun yasasının icraatları hakkında verilen bir kısım bilgi ileriki bölümlerde bulunuyor. Şeyh Said efendi liderliğindeki Kürd direnişinden sonra çıkarılan Şark Islahat Planı, Dersim’le ilgili daha o dönem yapılan planlar hakkında Kazım Karabekir’in Kemalist rejimden çok farklı düşündüğünü sanmıyorum. 1932’de İran ile Türkiye arasında ‘sınır anlaşması’ yapılıyor.1937 ise Seyid Rıza’nın idam edildiği yıl. Dersim’deki soykırım 1938’e dek sürüyor.Ama 1930, 1937 ve 1938 yılları gibi gibi Kürdleri çok yakından ilgilendiren yıllara ait günlüklerin olmaması çok ilginç.

Kürdler konusunda Kazım Karabekir’in Kemalist rejimden farklı bir tavır geliştirmeyeceği 1918 yılında yazdığı Dersim Raporundan anlaşılıyor. O raporda ‘’Dersimlilerinin ana yurtlarının Türkistan olduğunu’ iddia ediyor:

‘Dersim öteden beri, sanıldığı gibi tamamıyla Kürd değildir. Çemişgezek ve Çarsancak kazaları

halkı tümüyle Türktür. Hozat kasabası ile İnceağa kariyesi ve Torot aşiret halkı Türktür ve fakat Kürtleşiyorlar. Mazgirt kazası ile bir kariye halkı ve Ovacık kazasının ova köyleri halkı da neslen Türktür ve halen Türk dili ile konuşuyorlar. Yalnız çok acıdır ki, Ovacık Türkleri hem Kürtleşmiş ve hem de Şiileşmiştir.Kızılkilise tümü ile Şii ve Kürttür. Dersim sancağı Türklerin pek eski bir barınağıdır. Türklerden başka hiç bir neslin eserlerine ve anılarına rastlanamaz. Dersimlilerin ecdadı Türkistandır.Buradan göçmüş Şeyh Hasan ve Seydanlı namında iki kardeşten, iki büyük kabile oluşturmuşlar. Bugünkü mevcut aşiretler, her durumda bu iki kabileden birine mensupturlar’ diyor.

Bu iddialarıyla Güneş, Türk Dil, teorisini tekrarlıyor.

Kazım Karabekir ‘Kürd meselesi’ adlı kitabında şunları söylüyor:

‘Bizi parçalayarak yutmak isteyen harici kuvvetler, Kürtlük ceryanını da öteden beri yayıyorlardı. Düşmanlarımız büyük Ermenistan yapmaya çalışıyor. Buralarda ise en ziyade kürt kardeşlerimiz oturmaktadırlar. Kürt istiklali diye çalışanlar düşmanlarımızdır. Maksatları Kürtleri bizden ayırdıktan sonra Ermenistan yapmaktır. Kürtleri mahvedeceklerdir. Bunun için Türk ve Kürt kardeşler bu felakete meydan vermeyiniz. Bu faaliyet karşısında zamanın hükümetleri acaba ne yaptı?..Mesela Kürtlük istiklaline matuf fakat muvaffakiyetini kolaylaştırmak için işe dini mahiyet verilmişti. Bütün istiklal harbi boyunca sükunetini temin ettiğim Kürtlük feci bir akibete gidiyordu. Halk fırkasında şiddetli münakaşalar başlamıştı. Maksat bizim Fırkayı kapatmak ve Kürt isyanı meselesiyle her tarafta terör yapmak idi. Fethi Bey bunu kabul etmiyordu. Paşa’nın isyanlarla ilgili görüşleri, Kürtler hakkındaki düşünceleri, C.H.P.’deki mücadeleleri hepsi sanki o günlerden bugünlerin habercisi gibi…’

Karabekir de Kemalistler gibi ‘Kürdlerin harici kuvvetler tarafından kışkırtıldığı’ propagandasına başvuruyor.

Ama İngiliz komutan Rawlinson’un Erzurum’da bulunduğu bir sırada nasıl olup da ‘İngiliz karşıtı! Bir kongre’ yapabildiklerini açıklamıyor.

Karabekir günlüklerinde kemalist rejimin ‘Kürd sorunu’ dolayısıyla ortamın terörize edildiğini kabul ediyor. AMA Kürdlerin özgürlüğü için çalışanların da ‘düşman’ olduğunu eklemeyi ihmal etmiyor.

Karabekir’in anılarında Mustafa Kemal ve İsmet İnönü üle rekabetleri hakkında bilgilerin yanısıra, Mustafa Kemal’in Vahdettin tarafından Samsun’a gönderilmesi , Vahdettin ile Mustafa Kemal’in Selamlık görüşmeleri, Karabekir’in bu konudaki görüşleri de yer alıyor.

***

Karabekir’in ‘Tek Şef, Tek Parti Yönetimi’ hakkında verdiği bilgiler, Mustafa Kemal ve Vahdettin arasındaki iişkiye dair verdiği anekdotlar önemli. Bu notlardan Karabekir’in de Vahdettin’le ilişkisi olduğu anlaşılıyor. Karabekir, ‘mücadeleye Şark’tan başlamak gerktiğini’ öne sürüyor. Güya ‘Harici kuvvetlere’ karşı mücadele edecekler ama bunu da ‘Harıci kuvvetlerin desteklediği Kürdler’ eliyle yapacaklar. Oyunu böyle kuruyorlar ve başarılı da oluyorlar.

Karabekir’in Mustafa Kemal-Vahdettin ilişkileri konusunda, İnönü hakkında söyledikleri şöyle:

29 Kasım 1918: “Akşam İsmet geldi. Çiftçi olalım diyor. Tek bile kalsam uğraşacağım dedim.”

1 Aralık 1918: “Milletin istiklâlinin mahvolduğunu ve bunu şarktan kurtarabileceğini takdir etmediniz mi dedim. Gözleri yaşardı. Seni getirmekle vatana ihânet ettim dedi. Vatanın istihlâsı ümidiniz var idiyse, kabineden istifâ etmemekliğiniz icâb ederdi. Kalmadı ise, beni derhâl şarka iâdeye çalışınız dedim.”

6 Aralık 1918: “Selâmlığa dâvet olundum. (…) Sûlh takarrür etmeden genç kumandanları işbaşından almayınız. Benim şarktan alınmaklığım büyük hatâ oldu, beni hemen iâde buyurunuz.”

1 Ocak 1919: “Mustafa Kemâl Paşa, Harbiye Nezâreti’ne geçmek sûretiyle teşekkül edecek kabinede iş göreceğine kâni… Husûsî yâver-i pâdişahi… Her cuma selâmlığında temasta… (…) İsmet, askerlikten çıkalım, köylü olalım diyor. Ben, mesele silâhla hâllolacak. Tek bile kalsam yılmayacağım. Anadolu’da bir millî hükûmet kurmalı… Şarka gidersem bunu yaparım.”

21 Mayıs 1919: “Mustafa Kemâl’den ilk şifre: Neden Samsun’a çıkmış, neden Samsun’da vakit geçiriyor; memuriyeti kabûl ettim diyor, neden daha evvel etmedi? Bu memuriyet nedir? Pâdişah ve Ferit Paşa’nın birer nefer gibi hizmet edeceğiz diye gazetelerde beyannâmeleri vardı. Kemâl Paşa’yı mukâvemet için mi gönderdiler? Fahri yâver-i pâdişâhi dediğine nazaran pâdişah tarafından vazifedar mı idi?”

22 Haziran 1919: “Amasya’dan 23’te yazılan üç maddelik şifreyi aldım. Üçüncü maddesi garip; Bolşevik olmaya karar veriyorlar. Bereket benim 17 Haziran’daki ikâzım bir emniyet sübabı olmuş… (Gâzi, nutkunda bunlardan hiç bahsetmiyor).”

27 Ekim 1922: “Kemâlist tâbirinin devâmının sakatlığını Fevzi Paşa’nın yanında Kemâl Paşa’ya bir daha söyledim.”

14 Ocak 1923: “Muhaliflerden Ali Şükrü Ankara’ya makine getirmiş… Tan gazetesini çıkaracakmış… Gâzi yanımda Cevat Abbas’a dedi: Muhalifler matbaa yapıyor da, siz hâlâ uyuyorsunuz. Yakmalı, yıkmalı… Dedim: Paşam, bu tarzda mukâbele doğru mudur?”

7 Ağustos 1923: “Mecliste Halk Fırkası içtimaı. Gâzi Paşa, nutkunda Sivas Kongresi esastır dedi ve Erzurum Kongresi’ni Balıkesir Kongresi ile bir tuttu! Muhaliflerin daha Sivas Kongresi’nde Amerika mandası taraftarı olduklarını söyledi!”

6 Ocak 1924: “İsmet’e mektup yazdım. (…) Bir şeyden haberimiz yok. Enver’in zamânı gibi oluyor dedim.”

13 Nisan 1924: “Dâvet üzerine akşam Gâzi Paşa’ya… (…) Beni saatlerce çalışma odasında bekletti. (…) Birkaç kere yâveri Sâlih gelip, paşa biraz meşgûl, canınız sıkılırsa, resimli kitapları seyrediniz dedi. (…) Sâlih’e son gelişinde ne ile meşgûl olduğunu sordum. Rum terzi Altınmakas’ın müşir elbisesinin nasıl olmasını görüyor dedi!”

16 HAZİRAN 1924

“Birçok ümerâmız açıktadır. (…) Erkân-ı Harbiye’ye tekiden teklif ettim ki, bunları Kürdistan’da kazâ kaymakamlıklarında kullansınlar.”

13 ŞUBAT 1925 CUMA

Şey Sait’in Piran’da jandarma müfrezesine taarrzuyla isyanın başlaması.

25 ŞUBAT 1925 ÇARŞAMBA

Elaziz de usat eline düşmüş. Diyarbakır’ın muvasalası kesilmiş.

26 ŞUBAT 1925 PERŞEMBE

Elaziz usattan istirdat olunmuş. Garabeti intibahta muvaffak olmamasına çalışılan Beyzade Nuri Efendi vilayet umurunu halkın arasıyla deruhte etmiş. İntihabta mani olan vali firarda!

1 MART 1925 PAZAR

Meclis vardı. Diyarbakır’a beş kilometreye kadar usat gelmiş. Başvekil Fethi beyle görüştüm. Diyarbakırlı Kazım Paşa idare edemiyormuş. Çolak Kemalettin Paşa gönderilecekmiş. (Gönderilmekten sarf-ı nazar olunmuştur).

2 MART 1925 PAZARTESİ

Fethi bey 60 rey-i muhalife karşı 93 rey ile adem-i itimat almış. İstifasını vermiş.

Palu istirdat olunmuş, hükümet teessüs etmiş.

Bayanatımdan İsmet Paşa C. Eğer İstiklal Mahkemelerini ıslahat aleti zannediyorlarsa pek ziyade yanılıyorlar. Sabah saat ondan 5.30’a kadar Halk Fırkası müzakeresi. Takrir-i Sükun Kanunu’nu 120 rey ile kabul, 25 reddetmiş. Bundan sonra da meclis açıldı. İsmet Paşa kısaca beyannemesini okudu. Fırka namına Fuad Paşa adem-i itimat beyan etti. Teklif ettiği kanunun münakaşası saatlerce sürdü. Söz aldım.

3 MART 1925 SALI

Fethi bey kabinesi istifa etti. Sebebini Meclis’te kısaca şöyle söyledi: ‘Halk Fırkası içtımaında hükümetin siyaset-i dahiliyesinde ekseriyet kazanamadığından istifa ettim.’ Rauf bey sarahat verilesini rica etti.(..)

Fakat Fethi bey yine aynı beyanatta bulundu.

4 MART 1925 PERŞEMBE

Kürtler Ergani’yi işgal etmişler. Hani’den çekilen mağlup süvari fırkası Ergani’yi müdafaaya çalışmış ise de muvaffak olamamıştır.

5 MART 1925 PERŞEMBE

Maalesef baladan gelen emir mucibince ekseriyet fırkası kabul etti. İsmet Paşa 180 mevcuttan 154 rey ile Başvekil oldu. 24 adem-i itimat, 2 müstenkif.

(..)

Diyarbakır mıntıkasına trenle sevkiyat için hükümetimizin müracaatını Fransa hükmeti muvakkat ettiğini gazeteler yazıyor. Bugün Fransız mümessili General Mougin hükümete bir rapor vermiş: hattın cenubundaki aşiretler şimale doğru hareket ediyor tarzında.

6 MART 1925 CUMA

İstanbul’da seddedilen gazeteler: Tevhid-i Efkar, Son Telgraf, İstiklal, Sebılür-reşad, Orak Çekiç, Aydınlık, Trabzon’da İstikbal, Adana’da Sayha.

7 MART 1925 CUMARTESİ

Öğleden evvel Halk Fırkası içtimaı varmış. İki İstiklal Mahkemesi azası tayini. Biz de içtıma yaptık. Öğleden sonra İstiklal Mahkemeleri’nin azaları intıhap olundu. Bizim fırka iştırak etmedi.

8 MART 1925 PAZAR

Reisicumhur beyanname neşretmiş. Kürtler cenuptan Diyarbakır’a 7/8’de girmişler. Fakat tard olunmuş.

9 MART 1925 PAZARTESİ

7/8 Kürtler Diyarbakır’a hücum etmiş. Cenuptan kısmen girmişler. Dahilden Zazalar da yardım etmiş. Fakat tard olunmuş.

26 MART 1925 PERŞEMBE

Silvan asiler tarafından işgal olunmuş. Eşraftan Sadık beyi öldürmüşler.

Malazgirt de bir iki gün evvel asiler tarafından işgal olunmuş. 24’te Varto 12. Fırka müsademe ile işgal olunmuş.

15 NİSAN 1925 ÇARŞAMBA

Şeyh Sait ve avenesi derdestle Varto’ya gönderilmiş.

28 NİSAN 1925 SALI

Tanin başmuharriri Hüseyin Cahir bey’in İstiklal Mahkemesi’nde isticvabını Hakimiye-i Milliye yazıyor. Sebeb-i tevkifi ‘Terakkiperver İstanbul Fırkası basıldı’ yazısı!

3 MAYIS 1925 PAZAR

Gazeteci Zekeriya (Sertel) ve refiki üçer sene kalebentliğe mahkum olmuşlar. Zekeriya (Sertel) bey Sinop, refiki (Cevat Şakir Kabaağaçlı) Bodrum hapishanesine naklonulacak.

17 mAYIS 1925 PAZAR

Bugünkü Vakit gazetesinde Çapakçur muallimi Dündar Efendi’nin isyan vukuundan üçbuçuk ay evvel Genç Valisi’ne ve Reisicumhur’a yazdığı telgraflar var.

20 MAYIS 1925 ÇARŞAMBA

İzmir gazetelerinden: Diyarbakır İstiklal Mahkemesi o mıntıkadaki Terakkiperver Kulüplerinin din propagandası yapmasından naşi seddine karar vermiş. Urfa mıntıkasındaki katib Fethi Bey üç sene kalebentliğe mahkum olmuş.

3 HAZİRAN 1925 ÇARŞAMBA

(..)

Urfa mebusu Ali Bey’in aleni Kürtlük cereyanı yaptığı da söyleniyor. Bu adam Halk Fırkası’ndan değil mi? Demek meşru bir perde gerisinde de habaset edenler varmış.

8 HAZİRAN 1925 PAZARTESİ

Bugünkü Cumhuriyet gazetesinde Mister Tamplein namıyla merkez memuru Nizamettin’in raporları şayan-ı hayret.

10 HAZİRAN 1925 ÇARŞAMBA

İsmet’e mektup yazdım. Şahsi hücumlara hala devam etmek küçüklüktür. Cevabı 17’de geldi.

12 HAZİRAN 1925 CUMA

Cumhuriyet gazetesinde Mazhar Müfit bey’in Kürt isyanı hakkındaki mütalaatı yazılı. Hulasası: İsyan herhangi bir sebeple çıkıvermiş değildir. Müretteb ve umumidir. Senelerden beri düşünülmüş, sinin-i ahirede teşkılat-ı mahsusa ve hafiye ile merkezi İstanbul olmak üzere çalışılmış, nihayet tahayyül ve tasavvur devirlerinden sonra icra devrine gelmiştir. Maksatları bir Kürdistan kırallığı teşkilidir.

Ankara İstiklal Mahkemesi heyet-i fesadiyenin bütün esrarını çıkarmış. Tarikat-ı Salahiya varmış, reisi Vahideddin imiş, cemiyetin bir ismi de ‘Müdafaa-i Hukuk-i Kübra’ imiş. Eski İtilafçılar varmış.

20 HAZİRAN 1925 CUMARTESİ

Tevhid-i Efkar, Son Telgraf, Sebilü’r-reşad, Toksöz sahipleri Diyarbakır İstiklal Mahkemesi’ne gönderiliyor.

21 HAZİRAN 1925 PAZAR

11’de İsmet’e yazdığım mektubun cevabı bugün geldi. Hayret! Okuduğunu anlamamış. Vesveseli birçok bahisler yazmış.

28 HAZİRAN 1925 PAZAR

Bugünkü İstanbul gazetelerinden: Üçüncü Ordu Müfettişi Kazım Paşa’nın  istifası üzerine ordu açığına alınarak yerine Kolordu kumandanlarından İzettin Paşa tayin edilmiş ve müşarunileyh Ankara’dan hareket etmiştir. Kazım Paşa Ankara’ya avdet etmiştir.. Zaferden beri çekilen Ordu Kumandanları sırasıyla:

Şevki Paşa, Nurettin Paşa, Kazım Karabekir Paşa, Ali Fuat Paşa, Cevat Paşa, Kazım Paşa.

Daha evvel çekilenler veya çıkarılanlar:

Refet Paşa,Ali İhsan Paşa,Cemal Paşa.

Şark İstiklal Mahkemesi azasından Ali Saip Bey’in Cumhuriyet’te Urfa’da İrfan gazetesiyle muhaberesi var. Şark İsyanı, din perdesi altında Kürtlük diyor.

28 Haziran Cumhuriyet’te Şark İstiklal Mahkemesi Müddeiumumisi Sireyya Bey’in iddianamesinde üç seneden beri Takibat_ı kanuniye icra edilen birçok eşhasın fitne tohumlarıdır diyor.

HARICİ KUVVETLER YALANI

Kazım Karabekir, Fransızların Türk hükümetine güneydeki demiryolunu kullanma izni verdiğini, Türk hükümetine Kürd aşiretlerinin hareketleri konusunda istihbari bilgi verdiğini itiraf ediyor. Yani Kürdlerin ‘Harıci kuvvetler tarafından desteklendiği’ şeklindeki kendi iddiasını da yalanlıyor.

Kürdlerin herangi bir silahlı kalkışması o zamandan beri devlet için bir lütuf.Politikalarını hayata geçirmek için kullandığı bir gerekçe. Çapaxçur (Bingöl)’dan bir öğretmen üç yıl önceden Kürdlerin hazırlıkları hakkında valiye şikayette bulunuyor, Mustafa Kemal’e telgraf çekiyor.

Başbakan Fethi bey istifa ettirilip yerine İnönü atanıyor. Bunların hepsi de Mustafa Kemal’in insiyatifiyle gerçekleşiyor.

İç kamuoyuna ve dış kamuoyuna yapılan propagandalarda yapılan ‘İrtica’ vurgusu yetkililer tarafından yapılan değerlendirmelerde ve gazete yorumlarında ‘İsyanın Kürdlük ideali için yapıldığı’ formunu alıyor.

***

Karabekir’in günlüklerini okumaya devam edelim:

29 HAZİRAN 1925 PAZARTESİ

(..)

Şark İstiklal Mahkemesi Şeyh Sait ve 44 refikinin idamına ve mıntıkasındaki tekke ve zaviyelerin seddine karar vermiştir.

Avrupa’daki Kürtler, Cemiyet-i Akvam’a beyanname vererek şikayet etmişler. Türklerden ayrılacaklarını namussuzca söylemişler.

8 TEMMUZ 1925 ÇARŞAMBA

Diyarbakır’daki İstiklal Mahkemesi Urfa’ya gelerek Hoca Edhem’in mahkemesini yapmış. Diyarbakır tarikiyle Elaziz’e gidecekmiş. Mavkuf gazeteciler Diyarbakır’da henüz mahkeme olunmuyorlar.

Mahkeme azasından Ali Saip bey Ankara’ya geliyormuş, yerine Bozok mebusu Avni Bey gitmiş.

11 TEMMUZ 1925 CUMARTESİ

10 Temmuz tarihli Cumhuriyet gazetesinden: Cumhuriyet Halk Fırkası 14 Müfettişlik teşkil ediyor (Müfettişlerin 300 lira maaşo, 300 liralık harcırahı var). 6 Maddelik tamimi İsmet imzası ile ilan ediliyor! Reis-i Umumi vekili namıyla!. Yani başta Reisicumhur olmak üzere hükümet emrine tabi teşkilat yapıyor!.Başka fırka yaşatılmıyor! Bu da tarihe bir zemin!

22 TEMMUZ 1925 ÇARŞAMBA

İsmet Paşa 17 tarihiyle ikinci mektubuma cevap veriyor. Evham içinde bana dahi saldırıyor. İçinde bulunduğu ve hatta bizzat yaptığı işleri farketmiyor. Mektup mütenakis ifadelerle dolu.

Üçüncü Ordu Müfettişliği’nin bir tebliğini bugünkü gazeteler yazıyor: Şemdinan’da Seyyid Abdülkadir’in oğlu Seyyid Abdullah bir kısım halkı isyan ettirerek memurine eza etmiş. Gönderilen kuvvet karşısında İran’a firar etmiş.

26 TEMMUZ 1925 CUMARTESİ

Latife hanım İzmir’e geldi. (13 Ağustos gazeteleri 5 Ağustos’tan itibaren Gazi’den ayrıldıklarını ilan ediyor).

27 TEMMUZ 1925 PAZARTESİ

Ankara’da bugün Halk Fırkası’na mensup mebuslar Reisicumhur’un iştirakiyle içtıma yapmışlar. Şark havalisi hakkında hararetli müzaekereler olmuş. Ali Saip bey izahat vermiş. Diyarbakır mebusu Feyzi Bey de bir saat izahat vermiş. Gazi de mütalaat dermeyan etmiş.

(..)

Ankara İstiklal Mahkemesi’nde Lütfi Fikri Bey isticvabında reis, ‘hatıratında daha çok şeyler var, okuyacağız’ deyince Lütfi Fikri şu cevabı vermiş:’Hatıratım harim-i dimağımdır. Polis marifetiyle güneş görmüştür. Tasavvurdan fiile gelmemiştir. Binaenaleyh cürm değildir.’ Her gazete yazıyor. Cumhuriyet ‘okunamamıştır’ diyor.

13 AĞUSTOS 1925 PERŞEMBE

(..)

Bugün gazeteler Elaziz’deki gazetecilerin muhakemesini yazıyor. Sadri Edhem bey’in bir iki cevabı mühimdir:’ Mütehakkim göz Reisicumhurdur. Gençliğin lakayt bulunduğunu, inkılabın başı sarıklılar tarafından yapıldığını, Bizans’ın Ankara’ya naklettiğini söylüyor.)

Şeyh Sait’in samimi olarak beyanatında bizi gazeteciler şaşırttı diyor. Sual-i şayan-ı hayrettir. Bir cani ölürken de zehir saçıyor. Bu ifade samimi midir, hükümet gazetelerin fenalığa sebep olduğunu neden görmemiş?

Ali Saip bey İstanbul gazetecileriyle münazaalı olduğu halde bu zat hakim mevkiinde. Fazla olarak Ankara’ya gelip talimat alıyor.

16 AĞUSTOS 1925 PAZAR

Tarikat-ı Salahiye fesatçılarından 11’i idam, 6’sı 15 sene kürek, 7’si 10 sene kürek, 8’i beşer sene kürek cezası yemişler. Lütfi Fikri, Ahmet Refik beylerle 32 kişi beraat etmiş.

20 AĞUSTOS 1925 PERŞEMBE

Bugünkü Cumhuriyet’te Şark hakkında yalan yanlış makale yazan Yusuf Mazhar güya köylülerle temasında benden bahsetmişler: Mustafa Kemal’i tahtından indirip Musa Kazım Karabekir Paşa geçmiş demişler. Bu sersem de mütalaa olarak: Eminim ki bilmeden kaydıyla hezeyan yapıyor. A sersem, Kürtlük isyanı ne zaman kuruldu, nasıl oldu, tetkik etsene! Benim vaziyetin bu kadar aksini hükümet neden anlayamadı, bunu yazsana.

26 AĞUSTOS 1925 SALI

26 Ağustos 341 tarihli Vakit gazetesinde Kürt isyanı hakkında malumat var. Mister Templein’in mesaisi, Dahiliye Vekaleti’nin emri var (8 Haziran 341 Cumhuriyet’de dahi vardı).

28 AĞUSTOS 125 CUMA

(..)

Musul statüko hududunu, içlerinde askeri elbiselelrin de bulunduğu beşyüz kişi tecavüz etmiş. Bir karakolumuz çekilmiş. Bir müddet evvel İngiliz kuvay-i havaiyesinin hudut üzerinde tayeranı da görülmüş. Hükümetimiz protesto etmiş Cemiyet-i Akvam’a.

29 EYLÜL 1925 SALI

Eylül tarihli Ayın Tarihi’nde Miralay Lawrence ile Arabistan’da makalesinin 556. Sayfasındaki aitedki ibaresi şayan-ı dikkat:

1912’de İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya, Türkiye mümessilleri Almanlara İskenderun limanının idaresini bağışlayan bir itilafın tehlikesini Lawrence Kahire’de Lord Kitchner’e anlatmış, Lord cevaben iki seneye kadar bir cihan harbi olacaktır demiş.

31 EKİM 1925 CUMARTESİ

İran Şahı’nın hal’ olunduğu gün.

1 KASIM 1925 PAZAR

Reisiicumhur nutuk okudu. Kürt isyanını irtica diye telaffuz etti.

29 KASIM 1925 PAZAR

Erzurum’da şimdiye kadar 114 kişi tevkif olunmuş.

30 kASIM 1925 PAZARTESİ

Meclis’e Gazi geldi. Tekke ve zaviyelerin ılgası kanununda Nurettin Paşa aleyhine dehşetli taarruzlar oldu. Kendi yoktu. Muterizler Refik (Konya), İlyas Sami (Muş), Ekrem (Rize).

7 ARALIK 1925 PAZARTESİ

Hazro’da bir bölüğümüzü Kürtler muhasara etmiş. Bir jandarma alayı tarafından kurtarılmış.

12 ARALIK 1925 CUMARTESİ

Meclis’te İsmet Paşa’dan dahili ve harici vaziyetimiz hakkında sual soruldu. Kendi fırkalarından. O da izahat verdi. Zabıtlarda var. Şayan-ı hayret olan, 7 Kanunuevvel’de Hazro’da bir bölüğün muhasarasıdır. Bu tarihte Meclis-i Akvam da karar vermektedir.

17 ARALIK 1925 PERŞEMBE

Cemiyet-i Akvam’ın Musul müzakeresi kararı üzerine İngiliz Lirası 901’de açılmış iken 970.30 kuruşa çıkmış. Bir Türk Lirası 14.98’den 14.65 Franga düşmüş.

28 ARALIK 1925 PAZARTESİ

Reisicumhur riyasetinde Ali Şura-yı Askeri’nin içtimaı.

(Tarihsiz sayfada)

KÜRTLÜK İSYANI

335 senesi Padişah fetvalarla, İngilizler de açık temaslarla uğraşırken bir şey yapamadığı esbabı, tedbirlerin lazımı gibi alınmasından.

Bu kere vuku bulan hadise, hükümetin müselsel hataları neticesidir.

İrtica şeklinde zuhuru iki sebeple zannındayım:

1-Kürtlük diye bütün Kürtleri toplamak mümkün değildir.

2-Din perdesi yalnız Anadolu’nun başka yerlerinde dahi mesele ihdas eder ümidindendir.

İngilizlerin teşviki olduğu, Fransızların da Halep’te bu cihete muavenetleri aşikardır.

26 Teşrinievvel 310 tarihiyle Çapakçur Başmuallimi Zeki Dündar Alp, Genç hükümetine malumat veriyor. Vakit’in neşriyatı 17 Mayıs 341.

28, 29 gazetelerinde Şark İstiklal Mahkemesi’nin ithamları şayan-ı dikkattir. Üç senedir Kürtlük cereyanı varmış. Din perdesi altında Kürtlük cereyanı olmuş. Genç valisi bir sene, Çapakçur kaymakamı 15 sene mahkum olup hatta hudut haricine. Müddeiumumi jandarma zabitleri de mahkum!

20 HAZİRAN 1926

 “Hâkimiyet-i Milliye’de Fâlih Rıfkı, nâmussuzca yine fırkaya taarruzla… (…) Nâmussuz herif, Kürt meselesinden, fırka teşekkülünden aylarca evvel hükûmet haberdar iken, isyan mıntıkasındaki vâlilere bile haber vermediği sâbit iken, bunu nasıl hâlâ fırkaya atfediyorsun? (…) Suikast, fırkaya karşı olduğu anlaşılıyor.”

7 ARALIK 1927 ÇARŞAMBA

Milliyet gazetesi şark vilayetlerimizde müffettiş-i umumilik talimatnamesini neşrediyor.. Meclis-i milli müfettişliği akıbet kabul ediyor! Bütün şark için salahiyet-i tammeyi hazi bir müfettiş-i umumiye lüzumu muhtelif tarihlerde mükerreren anlatmıştım. 338’de Bursa’da İsmet Paşa’ya da şahsım için söylemiştim. Hakikat, çok seneler ve çok vakalardan sonra anlaşıldı.

20.08.339 erkan-ı umumiyeye yazdım. Bakalım müfettiş-i umumi tayin olunan İbrahim Tali Bey’deki (Doktor Miralay; benim Şark’ta sıhhiye reisim idi. Muratlı Doktor Tali Paşa’nın oğlu) isabetsizlik ne kadar sonra anlaşılacak.

***

Kazım Karabekir’in günlüklerinde adı geçen Lütfi Fikri Dersim milletvekiliydi. Karabekir’in notlarından daha önce kendisini Genel Müfettiş olarak İnönü’ye önerdiği anlaşılıyor. Devletin Kürdlerin niyetleri veya hayalleri hakkında çeşitli kaynaklar yoluyla haberdar olduğu açık. Birincisi Kürdler içinden devlet için çalışan muhbirler vardı. Öte yandan Sovyetler de Kürdlerin kendilerine vermiş oldukları bilgileri Ankara ile paylaşıyordu. Fransızların, İngilizlerin yardımı da açık. Bunun yanısıra Türk istihbaratı Templain kod adı kullanan Nizamettin adlı bir ajanını İngiliz kılığında Kürdlerle ilişkiye geçirmişti. Seyid  Abdülkadir’in yakınındaki Palulu Kör Sadi ile ilişkiye geçen Türk polisinin bu oyunu Kürdler tarafından çok geç anlaşılmıştır. (Metin Toker, Şeyh Said İsyanı, s. 62-63)

Mustafa Kemal, Erzurum ve Sivas Kongrelerini yaparken Karadeniz de dahil olmak üzere her yerde Müttefik Devletlere ait  askeri güçler bulunuyordu. Dahası Mustafa Kemal, İttihat Terakki ve Almanya arasındaki işbirliğini bozmak için öne sürülmüştü. Şişli’de komuta kademesine alacağı kişileri saptarken bu faaliyetleri de İngiliz, Fransız komuta kademesinin gözleri önünde yapıyordu.

7 EKİM 2020