Seîd Veroj/ Şengal’de Şii ve PKK ittifakı

0
2683

Şengal, kadim bir yezidi yerleşim birimi olup tarihsel olarak Güney Kürdistan coğrafyası içinde yer alır. Bugünkü siyasi konumu; 2005’te kabul edilen Federal Irak Anayasası’nda tartışmalı bölgeler kapsamında olup resmi olarak Musul vilayeti bağlı ve fiili olarak da Kürdistan yönetimine bağlıdır. IŞİD, 18 Haziran 2014’te Musul’a girdi, 3 Ağustos 2014’te de Şengal’in büyük bir bölümünü işgal etti ve bu işgal sürecinde büyük bir Kürd-Ezidi jenosidi yaşandı. 12 Kasım 2015 tarihinde Kürdistan Hükümetine bağlı peşmerge güçlerinin başlattığı taarruz sonucunda, birkaç köy hariç Şengal büyük oranda IŞİD’den temizlendi.

Bu operasyon sürecine davetsiz misafir olarak katılan PKK, operasyon sonrasında Kobani’deki ulusal dayanışma örneğini unutarak ev sahibi olduğunu iddia etmeye başladı ve Şengal bölgesinde de Güney Kürdistan’dan bağısız olarak bir “kanton” uluşturacağını ilan etti. Bununla da yetinmeyerek gerek Kandil ve gerekse de Şengal’deki PKK ve ona bağlı grupların yöneticileri İran, bazı Iraklı Şii örgütleri ve Suriye’den aldığı gazla “Şengal’in Kürdistan yönetimine ait olmadığını, Ezidi Kürtlerin Kürdistan yönetimine bağlı olarak yaşamak istemediğini” belirten açıklamalarda bulundular. Bölgede PKK’ye bağlı bir birim olarak faaliyet gösteren YBŞ’nin komutanı Seyd Hasan daha ileri giderek Haşdi Şabi’nin Afak adlı televizyon kanalına verdiği mülakatta “Biz Kürt değiliz Ezidiyiz, Iraklı kimliğimizi korumak için Peşmerge ile savaşıyoruz. Şengal’in Kürdistan’a bağlanmaması için takviye kuvvet gönderilmesi” talebinde bulunmuştu. Bunun yanı sıra Cemil Bayık, Rıza Altun vd. PKK yöneticilerinin değişik zamanlarda yaptıkları açıklamalarla Kerkük ve Şengal gibi önemli Kürd yerleşim birimlerinin merkezi Irak devletine bağlı olması, Irak’ın birliğinin korunması ve Güney Kürdistan’da kurulacak bir bağımsız Kürdistan devletine karşı olduklarını çeşitli vesilelerle ilan etmişlerdir. Bununla da yetinmeyerek orada bağımsızlık için bir referandumun yapılması durumunda, “o günü kan gölüne çevireceklerini” belirten açıklamalarda da bulunmuşlardır.

Peki, “bağımsız ve birleşik Kürdistan” şiarıyla ortaya çıkan, böyle düşünmeyen her Kürt grup ve şahsiyetini ihanetle suçlayan PKK ve onun periferisinde yer alanlar, acaba bu kocaman U dönüşünü görmüyorlar mı ve böyle bir politikayla hangi çekim alanına girdiğini, kime hizmet ettiğini düşünemiyorlar mı? Elbette ki düşünenler olur ve olmuştur da; düşünüp dillendirenler ve karşı koyanlar bunun bedelini ödemiş, sesiz ve tavırsız kalanlar ise kurbanı olmuştur. Bir millet çocuklarının kanı üzerinde gelişen bir örgütün iplerinin başkasının elinde olduğunu görmezse ve gerekli tavrı ortaya koyamazsa, önümüzdeki süreçte bugüne kadar ödenen bedellerin çok daha büyüğüyle karşı karşıya kalır.

Yüz yıllık statükonun temelini oluşturan Sykes-Picot Antlaşması’nın ortadan kalkmakla yüz yüze olduğu ve bağımsız bir Kürdistan devletinin oluşma ihtimalinin en yüksek olduğu bir durumda, örgütsel çıkarlar uğruna işgalci bölge devletlerinin dümenine su taşımak, sözkonusu devletlerin teşvikiyle Kürd milletini bir iç çatışmaya sürüklemek bir millete yapılabilecek en büyük kötülüklerdendir. PKK ve ona bağlı örgütlerin Şii ekseninde yani İran-Irak-Suriye cephesinde yer alarak Güney, Batı ve Doğu Kürdistan’da yürüttüğü politika ve faaliyetlerin geleceği ve devam şansı yoktur.

PKK’nin, İran’ın “Şii Hilali” projesi ya da Fars yayılmacılığı politikasına angaje olması, örgütsel bazı çıkarların haricinde Kürd milletine hiçbir fayda sağlamayacağı ortadadır. 2011’lerin sonlarına doğru “Kürt-Şii İttifakı” adı altında İran’la yapılan anlaşma, aslında bugün genelde Güneye yönelik saldırgan tutum ve özelde de Şegal’de yaşananların bu proje kapsamında hesaplandığı görülmektedir. Bu konuda 19 Eylül 2011’de Yusuf Ziyad imzasıyla ANF’de yayımlanan makalede, “Kürt-Şii İttifakı”nın önemi, gerekliliği, İran’ın elde edeceği kazanımlar ve Kürdler arasında bu ittifaka karşı çıkabilecek zorluklar şöyle dile getirilmiştir: “İran bu ittifakla Lübnan’dan Afganistan’a kadar uzanan ve oldukça geniş bir direniş cephesi kazanır. Her şeyden önce sınırlarını güvenceye aldığı gibi oldukça geniş bir manevra kabiliyeti kazanır. Burada Kürt-Şii ittifakına ayak diretecek tek güç KDP olacağını düşünüyorum. KDP, ABD ve İsrail ile olan yakın ilişkilerinden kaynaklı bu ittifaka mesafeli durmaya çalışacaktır. Fakat ittifakın dayanacağı en temel güç İran ve PKK’dir. Her iki güç temel noktalarda anlaşırlarsa Kuzey, Batı ve Doğu Kürdistan ittifaka dahil olmuş demektir. Güney Kürdistan’da ise İslami güçler, YNK ve Goran hareketinin yok diyeceğini düşünmüyorum. KDP’de uzun süreli buna direnemeyecektir.” diye tasavvur edilmiş. Ancak yüz yıllık bir pratik ve mücadele geleneğine sahip bir milletin buna boyun eğmeyeceği hesaba katılmamıştır.

Elbette ki İran’ın izlediği siyasetten sadece Kürtler rahatsız değildir, Sudi Arabistan’ın başını çektiği Arap bloku ve Türkiye de rahatsızlık duymaktadır. En son olarak Katar’da meydana gelen kriz, bir yönüyle İran’ın bölgedeki yayılmacı politikasının önüne geçmeyi ve bu bağlamda Araplar içerisinde İran karşıtı bir siyasal-askeri bloğun oluşmasını gündeme taşıdı.

İran, “Şii Hilali” projesiyle Ortadoğu’da, Basra Körfezi’nden Akdeniz’e kadar uzanan geniş bir sahada büyük bir etkinlik ve nüfus alanı oluşturmak istiyor. Ancak bu kolay olmayacak, Basra Körfezi’nden Akdeniz’e kadar uzanan alanda kontrolü sağlamak için, öncelikli olarak Irak’ın kontrol altına alınması, Suriye rejiminin bekasının korunması ve bağımsız bir Kürdistan devletinin engellenmesi gerekir. Bu amaçla “İran, PKK ve Goran hareketi üzerinden Kürdistan’ın bağımsızlığını engellemeye çalışmaktadır.”

Bugün itibariyle Mesut Barzani başkanlığındaki Güney Kürdistan siyasi liderliği, KDP’nin başını çektiği, kısmi olarak da YNK ve diğer bazı İslami grupların destek verdiği bağımsızlık politikası, ortak siyasal duruş ve IŞİD’e karşı gösterilen askeri performans, sağlanan uluslararası siyasi- askeri destek “Şii Hilali” projesinin önüne büyük bir engel çıkartmıştır. Ancak İran kolay kolay bu siyasetinden vazgeçmeyecektir, Haşdi Şabi vb. yeni örgütlemeler oluşturarak bu süreci akamete uğratmaya çalışacaklar.

Kaynak: Kurdistan24