BasNews – Duhok’un Amedi ilçesi sınırlarında TSK ve PKK arasında yaşanan çatışmaların sivil yerleşim alanlarına kayması sonucu, bölge halkının güvenliğini sağlamak amacıyla göreve giden Peşmerge grubunun PKK tarafından pusuya düşürülmesi sonucu 5 Peşmerge’nin şehit düştüğü ve 7 Peşmerge’nin de yaralandığı saldırının etkileri iç ve dış kamuoyunda tartışılmaya devam ediyor.

Gerçekleşen son saldırının yeni bir Kürt-Kürt savaşımına evrilme ihtimali canlılığını korurken Kürt kamuoyunda konuya ilişkin Kürt siyasi şahsiyetleri, akademisyenler ve yazarlar tarafından Kürdistan Bölgesi’nin statüsünün korunması ve yakalanan kazanımların zarar görmemesi için sorumluluğa davet anlamında açıklamalar ve çağrılar gelmeye devam ediyor. Uluslararası İlişkiler Uzmanı Mustafa Ari Shafik ile bu konuları sizler için konuştuk.

PKK’nin Amediye bölgesinde gerçekleştirdiği, 5 Peşmerge’nin şehit düştüğü ve 7 Peşmerge’nin de yaralandığı bu saldırı olayı spontane bir eylem mi yoksa planlı bir eylem olarak mı görülüyor? Bölgeyi yakından tanıyan birisiniz. Bu nedenle şunu sormak isterim, olayın aslı sizce nedir?

Öncelikle yaşanan son saldırı ilk kez yaşanan bir durum değil. Henüz geçtiğimiz yıl Peşmerge’nin geçiş hatlarına döşenen mayınların patlaması sonucunda benzer şekilde şehadet ve yaralanma durumları yaşandı. Aynı şekilde farklı bazı alanlarda direk saldırılar gerçekleşti ve şehadetler ile yaralanmalar oldu. Son yaşanan saldırı olayında Peşmerge güçlerinin gidip konumlanmak istediği alan Amediye ilçesine yakın bir alan. Bu alanın tutulmasındaki amaç kentin güvenliğini sağlamaktır.

“Peşmerge, TSK ve PKK arasında gelişen çatışmalar nedeniyle bölge halkını koruma amacıyla oradaydı”

Özellikle Türkiye ile PKK arasında yaşanan çatışmaların bu bölgeye yakın alanlarda genişlemesi böyle bir tedbirin alınmasına ihtiyaç doğurdu. Yani amaç Türk silahlı güçlerinin ve PKK’nin bölgede yaşayan halka zarar vermesini önlemek, orada yaşayan halkın güvenliğini sağlamak temelinde. Peşmerge güçlerinin o alana gitmesindeki temel hedef bu yönlü ve takdir edilir ki bu en doğal hak ve Peşmerge güçleri açısından yerine getirilmesi gereken bir vazife. Peşmerge güçleri neden bu alanlara geliyor yada neden bu alanlara giriyor demek kadar saçma bir soru yada yaklaşım olamaz kanımca.

“PKK sisteminde yerel güçlerin böylesi bir saldırıyı gerçekleştirme inisiyatifleri yoktur”

Dediğim gibi Peşmerge güçlerinin halkın ve kentin güvenliğini sağlamak için saldırının yaşandığı Kürdistan Bölgesine bağlı her alana gitmesi Kürdistan Bölgesi yönetimi ve Peşmerge Bakanlığı’nın inisiyatifindedir. Oysa PKK’ye yakın basın açıklamalarında; biz uyarı ateşi açtık diyorlar. Öncelikle bu çok ters bir durum. Kendi coğrafyasının güvenliğini almaya çalışan ve yasalara aykırı hiçbir harekette bulunmayan bir askeri, güvenlik gücüne uyarı ateşi açmak hangi kanuna göre doğrudur. Ayrıca uyarı ateşi açıldı diyelim ki, uyarı ateşi askeri mantığa göre havaya açılır. Oysa onlar roketler ve füzelerle vurmayı uyarı atışı olarak mı görüp kabul ediyorlar. Bu hiçbir askeri mantıkta yoktur. Zaten kendi medya organlarında da bu olayı açıktan üstlendiler. Bana göre ve PKK’yi tanıdığım kadarıyla bu saldırının yapılma şekli spontane bir durum değil ve kesinlikle talimatla gerçekleşmiş bir durum. Yani özel olarak bu son saldırı için bir talimat verilmediyse dahi orada bulunan güçlere şu söylenmiştir; şayet Peşmerge güçleri sizlere yakın sahalara gelirse vurun. Çünkü PKK sisteminde orada bulunan yerel güçlerin böylesi bir saldırı gerçekleştirme inisiyatifleri yoktur.

“Bu saldırı spontane veya normal bir saldırı olarak görülmemeli”

Türkiye’nin, PKK’ye yönelik son saldırılarında görülen o ki PKK çok ciddi bir direniş gerçekleştiremiyor. Bazen bazı alanlarda küçük çapta çatışmalar veya saldırılar gelişse de eskisi gibi ciddi bir direniş ve saldırma güçleri kalmamış durumda. Zaten bu yüzden de PKK kendisi açısından stratejik olarak gördüğü Kuzey ve Güney Kürdistan sınırlarındaki alanların büyük çoğunluğunu bırakmış durumda. Sidekan bölgesinden tutalım Haftanin’e varana kadar olan alanların bir çoğu boşaltılmış vaziyette. Yani dediğim gibi kendileri açısından stratejik saydıkları bütün alanları ciddi bir direniş sergilemeden bırakmış durumdalar. Stratejik alanları bırakmaya başladıktan sonra da Güney Kürdistan’ın derinliklerine, içlerine yönelmeye başladılar. Metina alanı veya dün saldırının yaşandığı alana baktığımızda Güney Kürdistan’ın Amediye kentinin hemen arka tarafı oluyor. Amediye İlçesi de Behdinan bölgesinin tam ortasına düşüyor ve sınır da değil. Bu nedenle bu yaşanan olay normal bir olay olarak kabul edilemez. Saldırının kapsamına bakıldığında da bu rahatlıkla görülebilir. Spontane bir saldırı olmuş olsaydı – ki o da kabul edilemez.  Az sayıda Peşmerge şehit düşer yada yaralanırdı ama bu saldırı da 5 Peşmerge şehit düşüyor ve 7 Peşmerge de yaralanıyor. Bu nedenle bu saldırıyı spontane veya normal bir saldırı olarak görmek, kabul etmek gaflet olur. Bu nedenle PKK bir an önce gerçekleşen bu saldırıya ilişkin doğru bilgileri Kürdistan kamuoyuyla paylaşmak zorundadır.

Gerçekleşen son saldırının niteliğine ilişkin askeri ve siyasi anlamda neler söylenebilir?

Askeri anlamda dediğim gibi PKK elinde bulundurduğu mevzilerin çoğunu yitirmiş durumda. Zaten şu an Kuzey Kürdistan’da neredeyse bütün hareket kabiliyetini kaybetmiş vaziyette. Güney Kürdistan’da da ciddi bir direniş gösteremedikleri için şehirlere, sivil insanların yaşadığı alanlara yakınlaşarak burada halkı, sivil insanları kendisine canlı kalkan olarak kullanmaya çalışıyor. Bunu da bir savaş taktiği olarak görüyorlar. Buna karşılık Kürdistan Bölgesi Hükümeti ve idaresi de kendi halkını, sivil insanlarını korumakla mükellef. Son dönemlerde yaşanan çatışmalardan dolayı biliyoruz ki Berwari, Kiste, Haftanin bölgelerinden onlarca köy tekrar boşaltılmak zorunda kaldı. Bu köy boşaltmaların sebebinin Türk devletinin saldırıları olduğunda hemfikiriz.

“PKK’nin çatışmalarını köylere, sivil insanların yaşadığı alanlara ve kentlere yakın yerlere getirmesi kabul edilemez”

Bu konuda hiç kimse Türk devletinin saldırılarını meşrulaştıramaz veya savunamaz ama PKK’nin de savaşını, çatışmalarını köylere, sivil insanların yaşadığı alanlara ve hatta bu son olaylar da görüldüğü gibi kentlere yakın alanlara getirmesi kesinlikle kabul edilemez. Bunun yanında PKK’ye şu soru da sorulmalı; madem elinizde bu kadar güçlü silahlar var ve siz bu silahlarla Peşmerge güçlerine saldırıyorsanız, art niyetli değilseniz, o zaman bu ağır silahlarınızı neden Türklere karşı kullanmıyorsunuz da Kürtlere ve onların meşru askeri gücü Peşmergeye karşı kullanıyorsunuz? Bütün Kürt halkı PKK’ye bu soruyu sormalı ve buna ilişkin makul cevap almalı.

“PKK, Kürt halkından, Kürdistan Bölgesi’nden, şehit düşen, yaralanan Peşmergelerin ailelerinden özür dilemelidir”

Öte yandan PKK, Peşmerge güçlerinin kendilerine saldırdığını iddia ediyor. O zaman şunu sormak lazım; Peşmerge güçleri Diyarbakır’da, Şırnak’ta, Hakkari’de veya Dersim’de mi PKK’ye saldırdı. Yada oralarda bulunan PKK güçlerinin alanlarına mı girdiler? Veya Peşmerge güçleri herhangi bir alanda PKK’nin Türkiye askeri güçlerine saldırmasını mı engelledi? Yani PKK, Türkiye’ye bağlı herhangi bir askeri karakola veya karargaha saldırmak istedi de Peşmerge güçleri bunu mu engelledi? Peşmerge güçlerinin gittiği bölge ve alan kendi sorumluluk alanında bulunan ve Amediye ilçesine çok yakın bir yer. PKK medyası yaptığı haberlerle Kürt halkını yanıltmayı hedefliyor. İsteyen herkes saldırının olduğu yeri görmek için Kürdistan Bölgesi’ne gelebilir ve isteyen herkes saldırının gerçekleştiği alana götürülebilir. Bu nedenle PKK’nin gerçekleştirdiği saldırının ne askeri nede siyasi hiçbir bahanesi olamaz. Bunun için de PKK çok zaman geçmeden Kürtler arası ilişkiye saygının gereği ve düşmana hizmet etmemek, onları sevindirmemek adına bütün Kürt halkından, Kürdistan Bölgesi’nden, şehit düşen, yaralanan Peşmergelerin ailelerinden özür dilemelidir.

“PKK yürüttüğü yanlış siyasetle Türk devletinin Kürtlere karşı olan düşmanca siyasetine hizmet ediyor”

Askeri anlamda şunu da söylemek isterim; PKK 40 yıllık savaşının artık sonuna gelmiş durumda. Çünkü öyle bir çıkmaza girmiş durumda ki ne askeri anlamda bu savaşı bitirebilecek bir gücü bulunmakta ne de siyasi anlamda bir çözüme ulaştıracak bir iradeye ulaşmış durumda. Bu gerçekliği gizlemek için de şu an Güney Kürdistan sahasında bu tür provokatif hareketlerde bulunarak halkı kandırmaya ve yanlış yönlendirmeye çalışıyor. Bu durum ister istemez hem Kürt halkına hem de Kürt mücadelesine büyük zararlar veriyor. Son birkaç yılda Güney ve Rojava Kürdistanı’nda ortaya çıkan imkan ve fırsatlar Kürtler açısından büyük umutlar doğururken PKK yanlış siyasetiyle bu umudu ortadan kaldırmaya neden olacak adımlar atıyor.

“PKK’nin yanlış siyaseti sonucu Kuzey Kürdistan’da içe kapanıklık ve sinme durumu söz konusu binlerce insan cezaevlerine atılmış durumda”

Şu an Kuzey Kürdistan’da büyük bir içe kapanıklık ve sinme durumu söz konusu. Binlerce insan cezaevlerine atılmış durumda. İşte bütün bunlar ne yazık ki PKK’nin yanlış siyasetinin sonucu. Burada şu yanlış anlaşılmamalı; bu yaşananlarda Türk devletinin suçu yok veya Türk devletinin Kürt yaklaşımının sonucu değil gibi. Türk devletinin Kürtlere karşı siyaseti her zaman ve her yerde düşmanca. İnkar edilemez, göz ardı edilemez. Ama PKK’de bunun karşısında yürüttüğü yanlış siyasetle Türk devletinin bu düşmanca siyasetinde ekmeğine yağ sürdü. Çünkü PKK’nin çoğu zaman yürüttüğü yanlış siyaset ve askeri taktikler Kuzey Kürdistan’daki halkımızı tükenmeyle karşı karşıya getirdi. Bu nedenle PKK’den şu talep edilmeli; sağduyulu ve sağlıklı bir düşünme yöntemiyle, zarar verici yaklaşımlarınızdan vazgeçin ve hem var olan ve hem de yarattığınız problemlerin çözümleri için akılcı çözümler üretmek için kendinizi bir kez daha gözden geçirin.

Kürdistan Bölgesi halkı bu son yaşanan saldırıyı nasıl okuyor ve nasıl değerlendiriyor?

Güney Kürdistan halkı PKK’nin bölgeye şu ana kadar yarattığı ağırlığı ve yaşattığı birçok acıyı şu ana kadar içine sindirdi. Ne Kürdistan Bölgesi Yönetimi’nin nede herhangi bir gücün PKK’ye yönelik bir savaş niyeti kesinlikle olmadı ve şu anda yok. Ama Kürdistan Bölgesi halkı da artık sabah göreve giden çocuklarının akşam cenazelerinin evlerine gelmesini tahammül edecek durumda değiller. Aynı şekilde bölge halkı köylerine dönüp yaşamlarını kurmak istediklerinde artık PKK’nin yasakları veya baskılarıyla karşı karşıya kalmak istemiyorlar. 1991’den beridir boşalmış vaziyette olan ve yeniden kurulan 500 civarında köy tekrar PKK-Türkiye savaşı nedeniyle boşaltılmış durumda.

“PKK ile Türkiye’nin yürüttüğü savaşın yükü çok ağır ve Güney Kürdistan halkı artık bu yükü kaldırmak istemiyor”

Kürdistan Bölgesi halkı arazilerinin, bahçelerinin bu savaş nedeniyle yakılmasını artık kabul etmiyor. Şu bir gerçek, bu savaşın yükü çok ağır ve Güney Kürdistan halkı artık bu yükü kaldırmak istemiyor. Kürdistan Bölgesi’nde görev yapan bütün resmi kurumların açıklamalarını hepimiz dinledik. Bütün resmi kurumlar şu ortak görüşü veya temenniyi paylaşıyorlar; bu savaş artık bizim sivil halkımızın bulunduğu alanlardan uzaklaştırılmalı.

“Şehit düşen, yaralanan Peşmergelerin aileleri ve sivil halkın Kürdistan Bölgesi Yönetiminden talebi, bu savaşın artık Kürdistan Bölgesi sınırlarından uzaklaştırılması yönünde”

Özellikle PKK’nin Türkiye’ye, Güney Kürdistanı işgal etmesi için bahane sunması, zemin yaratması hiç kimse tarafından kabul edilmiyor. Bu sadece Kürdistan Bölgesi’nde değil bütün Kürtler içerisinde de artık kabul edilmiyor. Televizyonlarda, sosyal medya platformlarında hepimiz takip ediyoruz, her taraftan halk artık bu yaklaşımdan ve siyasetten rahatsız. Şehit düşen, yaralanan Peşmergelerin aileleri, sivil halk, toplumun Kürdistan Bölgesi Yönetiminden talebi, bu savaşın artık Kürdistan Bölgesi sınırlarından uzaklaştırılması yönünde. Özellikle Kürt gençlerinin, çocuklarının bu şekilde anlamsız ve ucuz savaşların, çatışmaların kurbanı olsun istemiyor halk.

“Bu savaşın inisiyatifi ne yazık ki PKK’nin denetiminden çıkmış durumda”

Burada şunu da rahatlıkla söyleyebilirim; bu savaşın veya çatışmaların inisiyatifi ne yazık ki PKK’nin denetiminden çıkmış durumda. Çünkü bakıyoruz PKK’nin asıl mücadele sahası olan Kuzey Kürdistan’da artık savaş veya çatışmayı bir tarafa bırakalım ciddi anlamda bir etkinliği kalmamış durumda. Yani şunu anlamak zor, PKK Kürdistan’ın bütün her tarafında savaş ve mücadelesini bırakmış ama bütün savaşını ve mücadelesini Behdinan gibi küçücük bir alana ve Güney Kürdistan’a yığmış durumda. O zaman şunu sormak gerekmez mi; bu savaşın neresi doğru? Bu strateji veya taktik Kürtleri hangi uçurumlara götürecek? 40 yıl sonra gelinen aşama bu mu olmalıydı? İşte PKK ve PKK sempatizanları, yandaşlarının asıl üzerine yoğunlaşması gereken konular bunlar.

PKK ile Türkiye arasında yaşanan savaş hali göz önünde bulundurulduğunda son gelişen olayla birlikte bu yeni durum Kürdistan Bölgesi’ni nasıl etkiler?

Türkiye devleti Kuzey ile Güney Kürdistan Sınırında planlı ve programlı bir şekilde adımlar atarak askeri üs alanlarını çoğaltıyor. Şu ana kadar 47 civarında üs kurmuş durumda. Bu bahsettiğimiz alanlar hepimizin de bildiği gibi 2015 – 2016 yılına kadar PKK’nin denetiminde olan alanlardı. PKK şu an o alanların hepsini boşaltmış vaziyette. Üçgen olarak tabir edilen Türkiye–İran–Irak sınırından yani Doğu ile Güney Kürdistan sınırından tutalım Türkiye-Suriye–Kürdistan Bölgesi sınırı olan Haftanin’e kadar ki alanların hepsini PKK boşaltmış ve Türkiye’ye teslim etmiş durumda. Daha önceden de vurguladığım gibi artık savaşı yavaş yavaş her iki tarafta Güney Kürdistan’ın derinliklerine doğru çekme uğraşında.

“PKK, Kürdistan Bölgesi kentlerine doğru ilerliyerek Türkiye’yi de kendisiyle birlikte çekiyor, Türkiye’de bu durumdan gayet memnun”

Yani izin verilse PKK Kürdistan Bölgesi kentlerine doğru gelecek ve Türkiye’yi de kendisiyle birlikte buralara çekecek. Yani Kuzey Kürdistanı nasıl bozduysa buraları da aynı şekilde bozacak. Türkiye’de bundan gayet memnun ve bunun olmasını istiyor, teşvik ediyor. Burada yine şu soruyu sormak gerekir; PKK, Güney ve Rojava Kürdistanı’nda, özellikle IŞİD savaşı sonrası elde edilen askeri ve siyasi kazanımların daha da güçlenmesi ve sağlamlaşması yönünde tedbirler alsa mıydı daha doğru olurdu yoksa mevcut haliyle hem Güney hem de Rojava Kürdistanı’na şu an uyguladığı politikayı uygulamaya devam etmekle mi daha doğru yapıyor? Ben birey olarak bu savaşın ve bu siyasetin her hangi olumlu bir neticesinin olacağı inancında değilim.

“Kürdistan Bölgesi Yönetimi hem Irak Hükümeti hem de uluslararası güçlerle birlikte bu duruma bir çözüm yaratmalı”

Kürdistan Bölgesi Yönetimi hem Irak Hükümeti hem de uluslararası güçlerle birlikte bu duruma bir çözüm yaratmalı ve bu yaşanan olumsuz gelişmelerin önüne geçmelidirler. Şu bir gerçek, Kürdistan Bölgesi kendisini PKK’nin bu yanlış siyasetinin kurbanı edemez, etmemeli. Çünkü şayet Kürdistan Bölgesi Yönetimi bu şekilde devam ederse artık burada yaşayan halk da bunu kabul etmeyecektir. Peşmerge de artık bunu kabul etmeyecektir.

Röportaj: Ruken Hatun Turhallı

https://www.basnews.com/tr/babat/693578