“İnsan umulmayanı ummazsa onu bulamayacaktır, zira <bu olmadan> onu araştırmak ve ona varmak mümkün değildir.”(1)

Strateji, geleceği belirlemede anahtar görevi görmesinin yanında, hayallerini gerçekleştirmek isteyen cesur insanların hatasız uygulamalarına da yardımcı olur.

Bu nedenle bugün öncelikli olan şey, derinlemesine yapılacak ortaklaşa bir çalışmayla belirlenmiş bir stratejiyle ortak bir amaç etrafında insanların enerji ve hayallerini güçlü bir şekilde açığa çıkarmak, geleceğe dair düşünceler üreterek plan ve programlar geliştirmektir.

Düne göre her şey çok daha karmaşık ve sorunların çözümü de bir o kadar zor olsa bile bunu başarmak gerekiyor. Dünyamızda ulusal ve küresel yönetimler, sistemler, kurumlar, programlar günümüzde artık ya çaresiz, ya çözülüyor ya da yetersiz kalıyor. İşte, asıl böylesi bir zamanda esas maharet gösterilmelidir.

Yanlış şeytani görüşleri, ancak tutarlı, gerçekçi bir programa dayanan somut bir görüşün/düşüncenin silahıyla alt edebiliriz. Eksiğimiz, insanların hayal gücünü ve enerjisini harekete geçirecek devrimci fikirlerin ve bu fikirleri savunan oluşumların, elle tutulur yol gösterici strateji ve programların olmayışıdır.

Böylesi oluşum, strateji ve programları ise ancak cesur fikir ve buluş sahipleri, tutkulu girişimciler, yetenekli insanlar ve yenilik isteyenler oluşturabilir. Nedeni, küresel boyutta neredeyse akıllara durgunluk verecek çok hızlı gelişmelerin yaşanıyor olmasıdır. Eski düşünme tarzlarıyla artık hiçbir yere gidilemeyeceği aşikârdır. Bekir Ağırdır, Hikâyesini Arayan Gelecek adlı kitabında bunu çok yalın bir şekilde ifade etmektedir: “Sanayi toplumu bağlamında ortaya çıkmış ideolojiler bugünkü kültürel ve toplumsal sorunları ne izah etmeye ne de çözmeye yarıyor,”(2) diyerek.

Yeni teknolojilerin takip edilemez bir hızda gelişimi ve yaygınlaşması; küresel sermaye piyasalarının ulusal devlet düzenlemelerine müdahale etmesi; internet ortamında bilginin çok hızlı akışı; sanal para, mal, hizmet, para transferi ve yapay zekâ gibi daha başka çok şaşırtıcı gelişmeler ile öngörülebilir olmaktan çıkan küresel çapta çok farklı bir durumla karşı karşıyayız. Her yönden dayatılan ekonomik bir yapılanmanın ve politik olguların basıncı altındayız.

Yaşama, çalışma ve birbirimizle ilişki kurma tarzımızı kökten değiştiren bir devrimin başında bulunuyoruz. Endüstri 4.0 diye formüle edilen ve dördüncü sanayi devrimi olarak tanımlanan bu devrim; ölçeği, kapsamı ve karmaşıklığı bakımından insanlığın daha önce yaşadıklarının hiçbirine benzemiyor.

“Bu devrim doğrusal değil üstel bir hızla gelişiyor. …‘biz kimiz’ sorusunu da değiştiriyor. …bir bütün olarak toplumda sistemlerin bütünsel dönüşümünü içeriyor.”(3)

Facebook’un sahibi Mark Zuckerberg’ın Facebook’un ismini Meta yapıp değiştirerek, dünyanın en yetenekli 20.000 mühendisiyle, bir Tanrı gibi, farklı yeni bir “evren” yaratmaya çalışması bu “bütünsel dönüşüm”e iyi bir örnek oluşturuyor. Geleceğin evreni diye tanımlanan sanal evren projesiyle ilgili şu an 10.000 mühendis çalışıyor, diğer 10.000 mühendis ise Avrupa Birliği’nden talep edildi ama AB bu projeye kuşkuyla yaklaştığı için, insan hak ve özgürlüklerine müdahaleyi getirecektir endişesiyle şimdilik destek vermedi, görüşmeler sürdürülüyor. Metaverse veya Türkçe söylenişiyle sanal evren; “bilgisayarlar, android cihazlar ve 3D cihazlar sayesinde insan bilişinin yapay bir fiziksel ortama dâhil olmasını sağlamaktadır. Metaverse’ü iletişim perspektifinden yeni bir gerçeklik, anlam dünyası ve iş birliği fırsatları sunan; kültürel, entelektüel ve ekonomik üretim için alt yapı ve etkileşim olanakları tanıyan; farklı gelişmiş teknolojilerin eş zamanlı ve entegre bir biçimde kullanıldığı; siber toplumsal bir düzlem şeklinde tanımlamak mümkündür.”(4)

Küresel sermayeye yön verenlerin önde gelenlerinden KlausSchwab, sonu nereye varacağı belli olmayan bu gelişmelerden ürkercesine, haklı olarak; “Bu kadar büyük vaatler ve potansiyel tehlikeler içeren bir başka dönem yaşanmadığını”(5)belirtiyor.

Dördüncü sanayi devriminin gerçekleşmesi durumunda, dünya artık bizim bildiğimiz dünya olmayacaktır. Bu dünyada duygu olmayacak, aşk ve sevgi olmayacak, merhamet olmayacak, bilgelik ve ruhani farkındalık olmayacak, insaniyetli ve insaflı bir yaşam olmayacaktır. Her şey dijitalleşecek; acımasız bir rekabet, bir avuç zengin milyarlarca yoksul, çevreyle dengesiz bir ilişki, sanal seks ve cihazların zihin okuması olacaktır. Yetmezmiş gibi akıllı makineler, örümcek ağı gibi dört bir yandan bizleri bütünüyle kuşatıp gözetleyerek yaşantımızın belirleyeni ve egemeni olacaktır.

Esas sorunumuz, işte bu gelişmeleri ve olabilecekleri analitik bakışla analiz edip bir yol haritası belirleyememeden, yapılması gerekenleri bir program halinde sunamayışımızdan kaynaklanıyor. Çelişkinin dramını yaşıyoruz. Güncelin şehvetine kapıldığımız için geleceğe dair bir tasarımız yok. Yeni döneme ilişkin nasıl bir ideoloji, nasıl bir insan-makine ilişkisi, nasıl bir üretim, nasıl bir yönetim, nasıl bir devlet tahayyül ediyoruz?

Amerikan doğumlu İngiliz-Libyalı yazar Hisham Matar’ın dediği gibi, “Geleceği oluşturacak olan parçalar şu anda muğlak ve bize güven vermiyor”(6) olabilir. Böyle olsa bile yapılacak tek şey var: Bir yerden başlayıp ana halkayı yakalamaya çalışmalıyız.

Bunun için de geleceğe dair düşünce üretenler, geleceğe dair tasarısı olanlar, yarınlara dair hayalleri olanlar her şeyden önce; sahip olduğumuz kavramların nicelik ve niteliği davranışlarımızı belirlediği için, en başta matematiksel düşünüş, felsefi yargılayış, mantıksal analiz, psikolojik seziş, teknolojik ve sosyolojik bilgilerle sürekli yenilenmenin kavramsal tohumlarını atmalıdırlar.

Kavramsal tohumlar deyip geçmemek gerekir. Tüm yaşananların öncülleri oralarda saklıdır; önce bazı şeyleri düşünür ya da hayalini kurarız. Sonra, bunları kavramsallaştırarak düşünce ve hayallerimizin yaşam bulmasına çalışırız. Yarının nelere gebe olduğunun ipuçlarını saklar içinde sürekli kavramsal tohumlar.

Unutmayalım, ufak bir gelişme, bazen anlık koşullar tarafından gerçek durumundan çok daha ilerisine taşıyabilir bizleri.

Kaynakça:

(1) Herakleitos, Fragmanlar, Çev: C. Cengiz Çevik, TİB Yayınları, s.15

(2) Bekir Ağırdır, Hikâyesini Arayan Gelecek, Doğan Egmont Yayıncılık, s.133

(3) KlausSchwab, Dördüncü Sanayi Devrimi, Optimist Yayınları, Çev: Zülfü Dicleli, s.11

(4)https://tr.wikipedia.org/wiki/Metaverse

(5) KlausSchwab, s.10

(6) Aktaran: KlausSchwab, s.119