(Hetawî Kurd, no: 2, 21 Teşrin-i Sani 1329 (4 Aralık 1913)

“Kürdlerin teali ve terakkisi için, sosyal mevcudiyetlerini temin için “Hetawi Kurd”ün çabası takdire layıktır. Tabii olarak bu saygın derginin çalışmasını takip ve tanzim edince, Kürd milletini ihya edecek, maksat ve gayesinde isabet etmiş olacaktır.

Bütün kavimleri görüyoruz. Tümü bir milli daire çizmişler. Teali ve terakkiye koyulmuşlar.

Milletini bilmeyen, milli ideal arkasından koşmayan milletler, beşer kitlesi içerisinde pek geride ruhsuz olarak kalmışlardır. Bir kavmin ruhsuz olmasını tasavvur ediniz, ne kadar acı vericidir. Sosyal medeniyet içinde ölmeğe, asimle olmaya mahkum olmak ne kadar acıdır.

Bu süreçte Şark vilayetlerinin ıslah emri hakkında teşebbüsler, ciddi faaliyetler duyuluyor. Irkdaşımız olan Ermeniler, mevcudiyet arıyor. Bu ırkdaşlarımızı bilmemiz, tam manasıyla takip etmemiz lazımdır.

Malumdur ki Kürdler ve Ermeniler aynı bir kavmin Ordu/Urartu kavminin torunlarındandırlar. Bizim ve onların tarih başlangıcı Filistin dağlarından Revanduz dağlarına kadar uzanan “Ordu” kavmi teşkil eder. Biz ve Ermeniler bu “Ordu” kavminin evlatlarıyız. Harflerimiz, edebiyat ve dilimiz, ırki geleneklerimiz bir iken bilahare Ermeniler Hıristiyanlığı kabul ettiler, bizden ayrı bir mevcudiyet aradılar. Son zamanlarda ilerleme sağladılar, meçhûl bir gaye arkasından koşmağa koyuldular. İşte bu çeşit hareketlerdir ki bugün Ermenileri biz Kürdlerden ayrı bir yolda bulunduruyor.

Ben ister idim ki bu iki ırkdaş, Kürd ve Ermeni el ele versinler, aynı bir gaye arkasında çalışarak esaslı bir yaşam ahengini tesis etsinler. Evet Kürdler bir parça geride…. Ermeniler biraz ilerde…. Hiçbir zaman bu temennimize yanaşmazlar zannolunmasın…. Biz Kürdler kendimizi bir gösterelim! Şüphesiz zaman onları ve bizi birleştirir.

Şimdi Kürdlere düşen görev, başımızın çaresine bizzat bakmaktır. Tabii olarak hiçbir Kürd, ırkının ölmesini, beşeriyet içinde sönmesini, ırkdaşı tarafından yutulmasını istemez. Dolayısıyla “başımızın çaresine bizzat bakalım” cümlesine her Kürdün iştirak etmesi lazımdır.

Kürdleri uyandırmak, onlara varlıklarını ve hayat haklarını tanıtmak, terakki yoluna koymak neye dayanır…

Bu konuda sayın Dr. Abdullah Cevdet Beyle hemfikir değilim: Ortada belli başlı bir gaye olmadan Kürd gençlerini Anadolu’ya yaymak gereksizdir, faydasız ve boştur. Bu tavsiye pek erkendir. Evvela Kürdleri uyandırmak, onlara varlıklarını, hayat haklarını tanıttırmak, ilerlemesini sağlamak için dil gerekir. Dilli ıslah ve genelleştirme, maksada hizmet kılmak da yazıyla olur. Kürd dilini hakkıyla yazıya dökmek, kolayca bellemek ve belletmek için de eski harflerimizin (yazımızın) yani “Ordu” harflerinin ihya ve ıslahı lazım… Bugün kullandığımız harfler ile dilimizi zaptedemeyiz. Bununla birlikte gayemizin takibi zor ve faydasız olur. Eski harflerimizi ihya ve ıslah edebilirsek ve harfler ile ilkel durumda bulunan kavmimize, yeni kurallar dairesinde okuma ve gramer kitaplarıyla bir kamus (lügat) hediye edebilirsek, gayemize ulaşabilme yolu açılmış olur. Bu esasları temin, zannolunduğu kadar da güç olmasa gerekir.

Allaha hamdolsun bugün Kürdler arasında birçok alim, fazıl, dil aşinalarımız vardır. Bunlar bir araya toplanmalı, bir ilmi kurul teşekkül etmeli…

Fiil her halde sözden daha kuvvetlidir. Ümit ederim ki bu milli görevi muhterem Hetavî Kurd müteşebbisleri gaye edinirler…. Bu ilmi kurulun İstanbul’da oluşması daha faydalı ve makuldür. Bu konuda Ermeni ırkdaşlarımızı örnek olarak gösterebilirim.

Onlar, milli inkılabı ve toplumsal lüzumunu hissedince, aydın gençlerini köylere ve Anadolu’ya yaymadılar.

Evvela Avrupa’nın bir şehrinde alimlerini topladı, yapacakları şeyleri düşündü ve karar verdiler. Sonra kararlaştırılan gayelerini etrafa yaymak için muhitimize koştular…

Biz de böyle yapalım. Evvela gayelerimizi belirleyerek metânetli (sağlam) bir surette hazırlanalım, edelim de sonra Kurdistan’a gidelim.”

Osmanlıcadan çeviren: Cemîl Amedî