Metin Aktaş’ın yeni romanı ‘Uzun Yaz’, raflarda yerini aldı

0
2127

Metin Aktaş’ın bölgedeki atmosferi bir yabancının gözüyle okura sunduğu yeni romanı ‘Uzun Yaz’, Aram Yayınları’ndan çıktı.

Yazar Metin Aktaş’ın yeni romanı “Uzun Yaz”, Aram Yayınları’ndan çıktı. Aktaş, yeni romanında bölgedeki atmosferi bir yabancının gözüyle sunuyor.

Alman bir doktorun, Alevi Kürt gence aşık olan kızının düğünü için Dersim’e gelmesi ve burada geçirdiği uzun bir yaz mevsiminde yaşadıklarının yer aldığı kitapta, doğanın insan tahakkümüne girmediği coğrafyada modern toplum sorgulanıyor. Roman, yok edilmeye karşı direnen bir halkın, yabancılaşma, benlik arayışı, sürükleniş ve kurtuluş ile özüne dönüş yolculuğu, etraflıca irdelenip tarihten belleğe, yer-mekan duygusundan geleneğe kültürel bakışı, usta işi bir kurgu ve etkileyici bir anlatımla uzun bir yolculuğa çıkarıyor okurunu.

Edebiyatın, toplumun sorgulayıcı dinamiklerini ayakta tuttuğuna yürekten inandığını ve artan umudunun yazma duygusunu harekete geçirdiğini söyleyen Aktaş, “Toplumsal bilinciniz, hayata bakışınız, sizi yazınızı kurmada her dem diri tutar. Sözünüzün geçersiz kılındığı anlarda bile sözü savunmak için insana edilen eziyeti anlatmaktan vazgeçmezsiniz” dedi.

‘YAZAR VE AYDINLARIN CİDDİ SORUMLULUKLARI VAR’

Türkiye’de son yıllarda edebiyatın giderek toplumun ana sorunlarından uzaklaştığına, halka yabancılaştığına dikkat çeken Aktaş, asıl görevinin halkın başındaki belalar ile mücadele etmek olması gereken aydın ve yazarların ciddi sorumlulukları olduğunu kaydetti. Aktaş, “Artık bireysel haklar, emek, demokrasi, barış, ekmek, hoşgörü, sanat, aşk gibi sözcükleri dile getirmek güç değil imkansız hale geliyor. İktidar gücüyle, toz toprağa bulanmış kuru gürültücüler vasıtasıyla, içi boşaltılmış ve büyü etkisi yapan sözcükler ise gerçeğin ve yaşamın karşısına iktidar olarak çıkartılıyor ve hayatın her alanında tehlikeli bir yalan olarak kullanılıyor” ifadelerini kullandı.

‘EDEBİYAT DARBE ALIR’

Politik mücadelenin zayıflaması ile edebiyat ve sanatın da darbe alacağını anlatan Aktaş, “Tarih bize, yüzyıllardır sömürü ve baskıya karşı sürdürülen mücadeleler sırasında oluşmuş kültürel ve sanatsal birikimin asla yok edilemeyeceğini gösteriyor. Toplumumuzda eşitsizliklere, dogmalara karşı verilen politik mücadele zayıflarsa bu edebiyata ve sanata da darbe vuracaktır” diye konuştu.

Daha önce kaleme aldığı 15 farklı romanıyla yoksulların, halkların ve inançların acılarını yazan Aktaş, şunları söyledi: Bu topraklarda yüzlerce yıl yaşamış bir halkın kökü kazıldı. Sağ kurtulanların, başlarına geleni ancak ‘Büyük Felaket’ (Tertele) diye adlandırabildikleri korkunç şeyler yapıldı. Geçmişten bugüne işlenen asıl suç, susarak, dinlemeyerek, işitmeyerek ve yüzleşmeyerek işleniyor. Yalnızca 1915’te ya da 1938’de olanları değil, bugün Sur, Cizre, Nusaybin gibi yakılıp yıkılan kadim yerleşim yerlerini görmemekle de. Maalesef daha fazla zalimleştiler. Köy yakmalardan nüfusu 200 bini bulan şehirler yakılıp yıkılıyor. Yetinmiyorlar, diğer parçalarda yaşayan Kürtleri de tehdit ediyorlar.

www.evrensel.net