Dünyada mevcut güçlü devletler ve buna bağlı olarak da güçlü milletlerin tarihini incelediğimizde oldukça çarpıcı ve önemli bir gerçeklikle karşılaşmaktayız. Bu gerçeklerden en önemlisi kendi ulus çıkarlarını her şeyin üzerinde tutan, merkezi düzeyde uzun vadeli ve stratejik hesaplara dayalı milli örgütlenmesini tamamlamış ayrıca da birikimli kolektif önderlik kadrolarıyla yönetilen yapıları görmekteyiz.

Dolayısıyla ekonomik, sosyal, siyasal ve askeri anlamda büyük bir gelecek hayali kurmuş olan ve ayrıca da dünyadaki tüm gelişmeleri ve değişimleri stratejik bir akılla yöneten tüm ulus ve devletler böylece tarih boyunca kalıcı, güçlü, millet ve devlet olma özelliğine kavuşmuşlardır. Her türden duygusallığa kapalı algı ve olguları birlikte yöneten bu ulus ve devletler tarihin her döneminde olduğu gibi günümüzde de dünyayı yönetme pozisyonlarını korumaktadırlar.

Bu konuda örnek verecek olursak, bunun en çarpıcı örnekleri olarak ABD, Rusya, İngiltere ve Fransa devletlerini ve bu devletlerin söz ve karar sahibi milletlerini ve iktidarlarını sayabiliriz. İşte bütün bu sebeplerden dolayıdır ki kendi öz gücünü ve yönetmekte olduğu halkın gerçek birliğini sağlayamamış bir çok millet ve devlet mevcut varlıklarını sürdürebilmek veya varlık mücadelesini başarıya ulaştırabilmek için yukarıda saydığımız büyük ve güçlü devletlere muhtaç veya mahkumdurlar.

Bu özet belirlemelerden sonra asıl konumuza dönecek olursak;

Birkaç gündür Kafkasya’da ki Türk/Azeri ve Ermeniler arasındaki savaşın Kızıl Kürdistan topraklarında neden cereyan ettiğini ve bu savaşta taraflardan herhangi birisinin kazanması durumunda asıl kaybedenlerin kesinlikle Kürdler olacağından hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır. Kürdlerin hiçbir konuda hazır olmadıkları bahsi geçen bu savaşın dünyanın en önemli enerji kaynaklarının bulunduğu koridorda yapıldığını doğru bir biçimde anlayabilirsek asıl savaşın dünyayı ve bölgeyi yönetmek isteyen ve bu enerji koridoru üzerinde büyük iddia sahibi olanların arasında cereyan ettiğini rahatlıkla görebiliriz.

Bu anlamda bahsi geçen savaşın gerçek tarafları Batı yanlısı bir politika izleyen Ermenistan başbakanı Paşinyan’ın başında olduğu ve bu nedenle Ermenistan üzerindeki etkisini yitirme kaygısı taşıyan Putin’in Rusyası ile Azerbaycan ve Kızıl Kürdistan üzerinden Orta Asya Türklerine ulaşmak isteyen Erdoğan ve Bahçeli’nin Türkiyesi olduğunu görmemek için gerçekten kör olmak gerekiyor.

Peki bu olaylar gelişirken ABD ve AB ülkeleri neyin hesabını yapmaktadırlar;

Elbette ki bunların da vazgeçilmez birtakım hesapları vardır. Bu hesapların içinde en başta daha düne kadar kendi kontrollerinde ve direktifleriyle hareket eden T.C. devletinin özellikle son yıllarda silah sanayiinde ve ekonomide yaptığı hamleler ve bunlardan aldığı güçle ABD ve AB ülkelerine kafa tutması ayrıca da Kafkaslarda, Orta Doğuda ve Doğu Akdenizdeki enerji kaynakları ve koridoru üzerindeki ihtiras ve iddialardır. Bu nedenle Batı dünyasını fazlasıyla rahatsız etmekte olan bu duruma karşı mümkün olduğu kadar T.C. devletinin daha fazla güçlenmesine ve önemli bir aktör olarak rol almasına Batılı devletler engel olmayı hesaplamaktadırlar. Ayrıca ABD ve Batı dünyası, petrol ve diğer enerji kaynakları ve ayrıca da enerji koridoru üzerindeki etkinliğini giderek arttıran ve ileride kendilerine ayak bağı olacak ve hatta ciddi bir rakip durumuna gelecek Rus devletini hiçbir şekilde içlerine sindiremeyeceklerdir.

İşte böylesine büyük hesapların yapıldığı sözde Azeri-Ermeni savaşında, bu bölgede yaşamakta olan ve bahsi geçen toprakların gerçek sahipleri olan Kürd, Azeri ve Ermenilerin büyük kayıplar yaşayacağı ve komşu milletlerle yeniden düşmanlaştırılacağı bölgede çıkar hesapları olan büyük ve güçlü devletlerin hiçbir şekilde umurunda bile olmayacağıdır.

Biz Kürdlere Gelince;

Kızıl Kürdistan’ı kendi aralarında paylaşmış olan ve Kürdleri yerinden yurdundan sürerek derbeder bir hayata mahkum etmiş ayrıca da sinsi bir asimilasyon uygulayarak Kürdleri yok olma sürecine sokmuş olan ve bu insanlık dışı uygulamalar konusunda hiçbir beis görmeyen Ermeni ve Azeri devletlerinin arasındaki kavgada Kürdlerin taraf olup daha fazla zarara uğraması akıl dışı bir davranış olacaktır. Bu süreçte Kürdlerin en fazla dikkat etmesi gereken konu, taşeron konumundaki birtakım çevrelerin kışkırtmasına gelmemektir. Ve bilinmelidir ki bu savaş Kızıl Kürdistan topraklarında Kürdler hesaba katılmadan yapılmaktadır.

 Saygılarımla

04.10.2020 / İstanbul