Yazımızın asıl konusu olan İran’da ki son gelişmelere geçmeden önce, Kuzey Kürdistan’da siyaset yapmakta olan bazı kişi ve çevrelerle ilgili birkaç belirlemede bulunmak istiyoruz. Bilindiği üzere siyaset, en kaba tanımıyla toplumlarda var olan sorunlara çare üretme sanatı olarak bilinmektedir. Esasen öylede olması gerekiyor.

Ancak Kuzey Kürdistan’da geçmişte siyaset yapmış birçok deneyimli ve tevazu sahibi dostlarımız, ya düşmanlarımızın eliyle, ya düşmanlarımıza hizmet eden bedbahtların eliyle ya da normal ölümler nedeniyle bunların birçoğunu ne yazık ki kaybettik. Ayrıca geçmişte mücadeleye emek vermiş, son 30-40 yılda farklı Saiklerle aktif mücadele alanlarının dışına çekilmiş birikimli ama korkak birçok siyasi kadronun olduğunu da bilmekteyiz.

Gelinen bu aşamada Kürd halkının haklı ve meşru mücadelesini bütün olumsuzluklara rağmen yürüten ve yürütmek isteyen birçok namuslu, inançlı, dürüst ve cesur siyasetçinin yanında, ne yazık ki farklı yerlerden beslenen ya da kendi egosuna yenik düşmüş popülizme hevesli ve hemen hemen hiçbir bilgi ve birikime sahip olmayan sözde siyasetçi, yazarçizer birçok insana rastlamak mümkündür. Dolayısıyla yeteri kadar bilgi ve deneyimden yoksun bu zevatın, kendilerini vitrine taşıma gayretleri ve birer şarlatan gibi ortalıkta gezinmeleri, ayrıca da gerçekleri öğrenmeden sadece duyum kopyacılık slogan ve temenni üzerinden siyaset arenasında bulunmaları, yüzyılların sorunu olan ve uluslararası niteliğe sahip Kürd ulusal sorununa çözüm getirmek bir yana, toplumu yanlış ve eksik bilgilendirdikleri için Kürd halkına ve onun haklı mücadelesine büyük zararlar vermektedirler.

Bu aklı evvel ve egoizmin girdabında ki kişilere önerimiz: Eski bir atasözüyle şöyle seslenmek istiyoruz:

‘’Yağınız varsa ilk önce kendi kel kafanızda deneyin, ya da hiçbir şey bilmiyorsanız bari haddinizi bilin’’

Asıl konumuza dönecek olursak, İran’da ki ilkel molla rejiminin iktidarda olduğu son kırk yıldan bu yana başta Kürd ve Beluci halkları olmak üzere toplumun tüm katmanlarına büyük bir vahşet ve zulüm uyguladıkları gün gibi ortadayken Rusya, Çin, Kuzey Kore vb. ülkelerin İran mollalarıyla var olan çıkar ilişkilerinden dolayı molla rejiminin vahşetine seyirci kaldıkları gibi, ayrıca büyük destekler sundukları tüm dünya insanlığı tarafından izlenmekte ve bilinmektedir. Ayrıca Kürdistan coğrafyasını kendi aralarında paylaşmış olan Türkiye, Suriye ve Irak devletlerinin de İran’ın ilkel molla rejimini, Kürd’ler anasını görmesin diye bazen açıktan, bazen de alttan alta destekledikleri bilinmektedir.

Ancak bütün bu gerçekliklere karşılık, özellikle Kuzey Kürdistan’da Kürd’ler adına siyaset yapan bazı çevreler yada birtakım kişiler, İran’da ki sosyolojik yapıyı, toplumsal bileşenleri, teolojik kurumları, ekonomik sosyal konuları velhasıl İran tarihini öğrenme ihtiyacı duymadan ve bütün bunları bilerek, ona göre bir siyasi davranış belirleme ve yorum getirmek yerine kendi duyguları, duydukları ve temennileriyle son gelişen olayları değerlendirme kolaycılığına kaçmaktadırlar.  Oysa yaklaşık sekiz bin yıllık tarihe sahip İran ülkesinde, mollalar siyasetsiz ve siyaset mollasız olmayacağı yüzyılların hadisesi olarak belleklere kazınmalıdır. İran’da Pehlevi ailesinin elli yıllık iktidarında olduğu dönemlerde de, mollalar halk arasında çok güçlüydüler hem de Şah rejiminde de büyük itibar sahibiydiler. Bu anlamda İran’da sistem değişse de mollaların halk arasında ki etkinlikleri daha uzun yıllar devam edecektir, çünkü İran ülkesi Şia mezhebi temelinde inşa edilmiş bir devlettir.

İşte bundan dolayıdır ki Qazi Muhammed tarafından temelleri atılan ve günümüzde İran Kürd’lerini temsil etmekte olan ve mevcut başkaldırı ve direnişleri örgütleyen, İran’da ki KDP ve diğer Kürdistani partiler ve Belucistan’da ki siyasi örgütler, yukarıda bahsi geçen hassasiyetleri dikkate alarak bir muhalefet stratejisi sürdürmektedirler. Orta Doğunun yeraltı zenginlikleriyle ve jeopolitik yapısıyla kilit konumunda ki İran’a, dünyaya hâkim güçlerin oldukça temkinli yaklaşımları bu yüzdendir. Dolayısıyla mollalara beklenmedik bir sert dokunuşun, dört yüz ila beş yüz milyon civarında katı mezhepçi Şia dünyasının ayağa kalkışı anlamına geleceğini, siyaset yapan her bir bireyin bilmesi gerekmektedir. Ve unutulmasın ki İran’da yaşayan Kürd, Arap, Azeri, Türkmen ve Hazara halkalarının önemli bir kısmı da Şia mezhebine mensupturlar. Ayrıca Kürdler adına siyaset yapan çevrelerin bilmesi gereken bir başka gerçeklik, İran’da yaşamakta olan Farsların ve Belucilerin Kürd’lerle yakın akraba milletler olduğu gerçeğidir.

Ortadoğu milletlerinin atalarının kullandığı önemli bir söze dikkat etmek istiyoruz

Allah Kürd’leri, Belucileri ve Farsları ilk önce mollaların şerrinden korusun ve daha sonra da Azeri Türk’lerinin şıltağından(kalleşliğinden) muhafaza etsin derler.

Bu sözler tarihin sınavından geçmiş ve hayatın pratiğinde dikkate alınacak söylemlerdir.

Sonuç olarak bilinmelidir ki, İran’da ki son gelişmeleri ve toplumsal olayların sonuçlarını aklı evvel bazı kişi ve çevrelerin, temenni söylem ve sloganları değil bunların tam aksine, İran halklarının ve devletinin tarihini özümlemiş ve bu konuda bilgi ve deneyim sahibi parti ve örgütlerin doğru bir siyaset stratejisi ve altyapısı oldukça sağlam bir örgütlülük ile mücadelenin içerisinden çıkacak, güçlü bir önderlik belirleyecektir. Ayrıca uluslararası çağdaş ve demokratik devletlerin İran’da başlatılmış olan başkaldırı ve direniş mücadelesine ciddi bir destek sunması ziyadesiyle ihtiyaç duyulan bir durumdur.

Diliyor ve temenni ediyoruz ki, bu direniş hareketlerine sızmaya çalışan ajan provokatör çevrelerin sızmasını engelleyecek aklı selim bir siyaset izlenerek mücadele zafere ulaştırılır.

Önemli Not: Bu yazıyı yazarken Ağrı hareketinden sonra on sekiz yıl İran’ın farklı kentlerinde sürgünde yaşamış ve Mahabad Kürd Cumhuriyetinde ciddi sorumluluklar alarak Kürd halkına hizmet etmiş ve ayrıca halen İran’da yüzlerce akrabası olan, ayrıca da orada ki siyasi yapılar içerisinde görev icra etmekte olan ve sık sık İran’a seyahat eden bir ailenin bilgi ve tecrübelerini dostlarımla paylaştığımın bilinmesini istiyorum.

Saygılarımla.

27/12/2022 – İST