Ateşten gömlek giymek, Kürdistan meselesine dokunan kişi için söylenmiş olsa gerek. Dokunan yanıyor!..

Kürtler; dört parçaya bölündüklerinde, her bir parçada sömürge merkezleri tarafından jenoside uğradıklarında, dili-tarihi-kimliği asimilasyona tabi tutulduğunda, her parçada birbirlerinden münferit örgütlenme, partileşme ve kurumlaşma seçeneklerine yöneldiler.

Kendi Kaderlerini Tayin Etme sürecine yöneldiklerinde; kan, gözyaşı, ölüm, zindan, sürgün ve bilcümle zulüm kıskacına alındılar.

Ceberrut Sömürge başkentleri, toplu katliamlara, zindanlara, sürgünlere Kürtleri mahkum ettiler. Yetinmediler, böl-parçala-yönet ile daha da parçaladılar.

Uluslararası nizam da anti-Kürt nizam üzerine şekillendi/şekillendirildi. Vicdan, adalet, özgürlük ve eşitlik ilkeleri Kürtleri her dört parçada pas geçmişti. Ölümsüz Önder Mele Mustafa Barzan’nin dediği gibi: “Kürtler söz konusu olduğunda, bir varil petrol bir ton adaletten daha kıymetlidir.” Vicdan ve adalet duyguları Kürtleri mütemadiyen teğet geçiyordu. Elbette, Kürtler haklı ve meşru davaları için mücadele geleneğini devam ettireceklerdi.

Kürtler, 60’lı ve 70’li yıllarda Partileşme ve Örgütlenme pratiğine geçtiklerinde, katmerli bir zulüm cenderesi Kürtleri beklemekteydi. Tam o sıralarda İsmail Beşikçi Hoca, aydın namusuyla o ateşten gömleği giymeye hazırlanıyordu.

Kürtleri, sömürge bile olmayan sömürge tanımlamasıyla kategorize ediyor, peş peşe Kürtler ile ilgili kitaplar yazmaya çalışıyordu. Güneş gibi doğmuştu Kürtlerin makus talihli haline. O yüzden Kürtler çok sevdi Beşikçi’yi, Sarı Hoca diye selamladılar.

Sömürge aydınlarının şimşeklerini üzerine çekti. Aziz nesin: ”Sen sarı saçlı mavi gözlüsün, yoksa İngiliz ajanı mısın.” diye karalamaya çalıştı.

Sarı Hoca, yılmadı, baş eğmedi. Tamı tamamına 17 yıl ceza aldı, 17 yıl çile doldurdu heybesine. Mahkemelerde, her Kürdistan dediğinde şamar etkisi gösterdi egemenler ve egemenlerin aydınlarında.

Cesur ve gözü pek tavırları Sarı Hoca’yı efsaneleştirdi.

Öyle ki, kendisine duyduğu hayranlık nedeniyle bir düğün töreninde masasına gelen ünlü kabadayılardan Kürt İdris ona “Hocam, bizim adımız babaya, kabadayıya çıkmış ama asıl kabadayı sizsiniz.” demekten kendini alamayacaktı.

Üstelik Kürt değildi, Çorum’lu bir Türk’tü Sarı Hoca. Frantz Fanon’un İlk Kurşun Teorisini, PKK’ye uyarladı. PKK Üzerine Düşünceler ve Özgürlüğün Bedeli adlı kitabı yazdı. PKK’nin günlük ve haftalık gazetelerinde akademik yazıları kaleme aldı. Kürdistan davası için bilimsellikten sapması, Kürdistan davasına olan sevdası ile açıklanabilir.

O kadar ki, Nizamettin Ariç’in, ”biliyorum Kurdistan kurulacak” klibinde yer aldı.

Yurtsever Kürdistan’lılar Beşikçi Hoca’nın, bazı çıkışlarını radikal görseler de, eleştiri dozunu ayarlayabildiler. Sarı Hocayı kırmadan, incitmeden eleştiri süzgecinden geçirdiler. Çünkü, Kürtler; nankör değildi.

1999 yılında Abdullah Öcalan derdest edilip Türkiye’ye teslim edildiğinde, Öcalan’ın; ”hizmet etmeye hazırım.” ifadesi, Beşikçi’de kırılma yarattı. PKK Liderini eleştiri hedefine aldı. Bu bakış açısı, PKK kitlesinde kırmızıyı görmüş boğa muamelesi etkisi yarattı. Çok geçmeden Öcalan, kendisini Ziya Gökalp’a benzetti.

Aralık 2020’de, ”Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde PKK-Haşdi Şabi İşbirliği.” ile ilgili yazısı yayınlanınca, PKK cephesinde hakaretlerin ardı arkası kesilmedi.

Ne idüğü belirsiz Hasan Hüseyin Yıldırım denen şahıs, kraldan daha kralcı bir tavırla, Beşikçi’yi Mit ajanı ve derin devletin adamı diye kara propaganda aygıtıyla vurmaya çalıştı.

Bizler Sarı Hoca’yı, Sömürge Başkentlerin elinde oyuncak olmuş kişi ve yapıları neye ve kime hizmet ettiklerini bilince çıkararak İsmail Beşikçi Hoca’nın kirli eller ile kirletilemeyeceğini, Kürdistan’lıların onuru olarak yerini koruyacağını biliyor/bilmeye devam edeceğiz.

Kürtlerin örf ve adetlerinde nankörlüğe yer olmadığını, Beşikçi’ye yapılan saldırıların Kürtlükten kopmuş, terbiye ve ahlaktan yoksun güruhların işi olduğu gerçeğini, Sarı Hoca’ya karşı başlatılan kirli kampanyayı şiddetle kınadığımızı deklare eder, İsmail Beşikçi onurumuzdur, sahipsiz değildir şiarıyla düşüncelerimizi yüksek bir bilinçle Yurtsever Kürdistan kamuoyuna takdim ediyoruz.

PDK-Bakur Meclisi