Giriş:

Irak Kürdistan’ı Bölgesi’nde Araplaştırma Planlarının Siyasi Boyutlar(PDF)

Bugünkü Irak, Birinci Dünya Savaşı’na kadar (1914-1918) üç “vilayet” olarak temsil ediliyordu. Bunlar Basra, Bağdat ve Musul vilayetleriydi. Sonuncuya 3 “sancak” ve 17  “kaza” bağlıydı. Tablo 1’de gösterildiği gibi her kaza birkaç idarî “nahiye”den oluşuyordu.

Tablo 1

1909 Yılı Musul Vilayeti İdarî Teşkilatı[1]

Sancak               Kaza                     Nahiye

 

MUSUL                Merkez                Şeyhan, Yedi Aşiret

Duhok                  Muzûrî

Zaho

İmadiye                Berwarî Bala, De’wiye, Berwarî Zeyd, Rîkan, Nîro

Akra                     Zîbar

Sincar                   Telafer

KERKÜK              Merkez                 Milha, Daqûq, Altun Köprü, Gil, Şiwan

Erbil                     Sultaniye, Dizeyî

Rewandiz             Balek, Dîre Herîr, Biradost, Şîrwan

Koy Sancaq          Şeqlawe

Raniye

Selahiye                Dûz, Qurtuba

SÜLEYMANİYE     Merkez                  Qeredax

Gil Anber                Sarûcek, Biçe, Qızılca

Ma’mûre Hamîd     Kela Dize, Sûrdaş, Merge

Baziyan                  Kela Sivîke, Singav

Şehrbajar               Mawit, Senk

Miladi 1916 yılındaki Sikes-Pickot Antlaşması ışığında Musul Vilayeti’nin o sıralarda teşkiline çalışılan Irak Devleti’ne katılması kararlaştırılmamıştı. Ancak İngilizlerin bu vilayetteki çıkarları ve petrol açısından önemi Fransızların bu vilayetten feragat etmelerine ve onun Irak’a bağlanmasına yol açtı; Milletler Cemiye’tinin 1925 yılındaki kararıyla da bu onandı. Bu yeni konum, siyasî ve idarî alanlarda Irak Devleti için geride müstesna bir durum bıraktı ve böylece ardıl Irak hükümetlerinin büyük önem verdikleri bir alan haline geldi. Bu da bu hükümetlerini Irak Kürdistan’ı bölgesinde Araplaştırma siyasetini uygulamak için Irak etnik oluşumunu değiştirmede yeni düzenlemelere yöneltti. Bu siyaset ülkeye daha rahat hükmetme garantisi peşinde olan Irak hükümetleri tarafından özellikle etnik kompozisyonun kendini gösterdiği Nineva, Kerkük, Diyala ve Vasıt livalarında uygulanmıştır. Bu merkezlerdeki Araplaştırma siyaseti şu üç temel eksende şekillenmiştir:

1) Musul Livası’nı Araplaştırmayı hedefleyen Cezîre Bölgesi ekseni.

2) Kerkük Livası’nı Araplaştırmayı hedefleyen Kerkük ekseni.

3) Fîlî (Lor asıllı) Kürt bölgelerini Araplaştırmayı hedefleyen Doğu Bağdat ekseni.

1-Cezîre Bölgesi Ekseni

Irak, İngiltere ve Türkiye hükümetlerinin Musul Vilayeti sakinlerinin etnik kimliklerini belirlemek üzere 1922 -1924 yıllarında hazırladıkları ve Milletler Cemiyeti tarafından Musul Poblemi’nin çözümü için oluşturulan komisyona sundukları raporlarda, Musul şehri hariç, Duhok, Zaho, İmadiye, Sincar ve Akra kazalarının oluşturduğu Musul Livası’nda nüfusun çoğunluğunu oluşturanların Kürtler olduğu tespit edilmiştir. Bölgedeki her türlü Araplaştırma operasyonları ve etnik arındırma siyasetine rağmen bu idarî birimler kendi etnik kökenlerini hâlâ koruyorlar.(1) Öte yandan göçer-konar Arap kabilelerini Cezîre mıntıkasına yerleştirme çalışmaları, neticede Musul Livası’nın etnik oluşumu bağlamında demografik yapının değişmesine yol açmıştır. Bilindiği gibi Miladi 17. Yüzyılda Irak’a yönelik İslamî fetihler nüfusun etnik yapısını değiştirmede etkili olan en büyük hadise olmuş(2) ve Araplaştırma  akımı bu tarihten sonra güç kazanmıştır. Yakût el-Hamevî’nin söylediğine göre Erbil’deki insanların çoğu Araplaşmıştır. (3) Bu, Arap unsuru ve Arap dilinin Irak Kürdistanı’nda ne denli baskın ve yaygın hale geldiğini göstermektedir. Hamer’in “Cihannüma” adlı Türkçe tarih kitabından naklettiğine göre de Kürt olan ve Kürtçe konuşan Musul şehir halkı buna ilaveten Arapça, Türkçe ve Farsça da biliyordu.(4) Tay, Cebûr, Duleym, Ubeyd, Haydîdîn, Şemmer ve Aneze gibi Arap kabileleri bugün Dicle nehri yakınlarında ve Hamrîn yükseltilerinde bulundukları yerlere içinde bulunduğumuz asrın başlangıcında yerleşmişlerdir.(5) Irak Valisi Mithat Paşa 1869-1872 yılları arasındaki süreçte kontrolü sağlamak maksadıyla başta Şemmer ve Aneze olmak üzere göçer Arap kabilelerini buralara yerleştirmek için büyük bir çaba göstermiştir.(6) Dr. Nafi Kassab Arapların Cezîre mıntıkasına yerleştirilmesi üzerine yaptığı bir araştırmada 19. Yüzyılın sonlarında bu kez tarımcı yerleştirme olarak ikinci bir yerleştirme girişimlerinin daha olduğuna ve bunun başta Sincar yükseltileri olmak üzere Cezîre mıntıkasının kuzeyinde gerçekleşen yerleştirmelerin bunun neticeleri olduğuna işaret etmektedir. (7) Irak Hükümeti’nin 1921 yılında bu mıntıkadaki çöl kesimine krallık toprakları statüsü vermesi Şemmer kabilesinin yaşadığı toprakların genişlemesini sağlamıştır. 1918-1942 yılları arasındaki süreçte Sincar ve Telafer-Hazer arasındaki mıntıkada sakinlerinin o günkü sayıları 122.735 kişi olarak tahmin edilen yeni Arap yerleşim birimleri kurulmuştur. (8) Irak’ta 1958 yılında Tarım Reform Kanunu çıktıktan sonra Cezîre mıntıkasındaki aşiretlerin çoğuna yeni araziler dağıtılmıştır ki, bu da o aşiretlerin oralarda yerleşmelerine olanak sağlamıştır. Bu bağlamda 1969 yılında kurulan Rebîa nahiyesinde 16; Telafer kazasında 12; Sincar kazasında 15; Atebe nahiyesinde 8; Abbasiye nahiyesinde de 8 yerleşim alanı kurulmuştur.(9) Irak Hükümeti’nin resmî açıklamalarına göre 1915-1965 yılları arasındaki süreçte Sincar-Hazer mıntıkalarında kurulan yeni Arap yerleşim alanlarının sayısı 400’ü bulmuştur. Buna ilaveten Sincar yükseltilerinin kuzey doğusunda 326 yerleşim alanı kurulmuştur. Bunlardan 152 tanesi Telafer ilçe merkezinde, 172 tanesi de Şemal nahiye merkezinde teşkil edilmiş olup, buralarda yerleşenlerin sayısı 59.676 kişiyi bulmuştur. (10) Geçen yüzyılın son onlu yıllarında Irak rejim güçleri Kürt vatandaşların arazilerini işgal etme ve bu arazileri kendilerine sadık Arap aşiretlerine dağıtma yollarına başvurmuşlardır. Nineva Livası İçişleri Birimiyle Cumhurbaşkanlığı arasında gerçekleşen 7. 11. 1994 tarih ve 21 / 2414 sayılı yazı ile 17. 11. 1994 tarih ve 9420 sayılı yazı Cumhurbaşkanı’nın Kamış Tepe köyü ile Kûber nahiyesindeki Hazne köyünün ortadan kaldırılarak görevleri şunlar olan bir komisyonun kurulmasına onay verdiğini göstermektedir:

1- Herhangi bir yaygara koparmadan bu iki köy sakinlerinin göç ettirilmesi

2- Buralardan kaçacak olanların arazi ve malk-mülklerinin müsadere edilmesi

3- Kaçmayıp geride kalanların da kendilerine herhangi bir karşılık ödenmeden Otonom Bölge veya Orta ve Güney Irak vilayetleri (Bağdat, Selahaddin ve Diyala hariç) ya da Nineva Vilayeti’ndeki Hazer ve Biac mıntıkalarından birine gitmeleri hususunda serbest bırakılmaları.

4- El konulan toprakların, cesaretleriyle ve rejime sadaketleriyle bilinen Arap aşiretlerine dağıtılması. Devrim Yüksek Mahkemesi de hem toprak istimlakı ve mülkiyet nakli ile ilgili her türlü uluslar arası kanunları, hem de yapılmasını özel yasa çıkarma şartına bağlayan ilkeleri çiğneyerek   23. 7. 1997 tarih ve 97 sayılı kararıyla vatandaşların Musul şehrindeki mülk edinme taleplerini kabul ya da reddetme yetkisini Nineva ve Selahiye yöneticilerine vermiştir. Karar ayrıca mahkemelerin ve tüm dairelerin onay almadan mülkiyet devri yapmalarını da yasaklamıştır (Bak: Belge 1). Bu Arap aşiretlerinin buralara yerleştirilmelerinin heticesi olarak Musul’un idarî teşkilatı genişletilmiş ve her biri Arap yerleşimcilerin çokluğuyla bilinen çok sayıda nahiyeyi içeren Hazer, Biac, Şakrat ve Hamdaniye gibi yeni ilçeler kurulmuştur. Bu Araplaştırma planının tamamlanması için nüfusun çoğu Kürt aşiretlerinden oluşan Zîbar kazası Erbil şehrine bağlanmış; bunun yanında Devrim Yüksek Mahkemesi’nin bir “Duhok Livası”nı oluşturmayı ön gören 27. 5. 1969 tarih ve 311 sayılı kararına dayanılarak Duhok, Zaho, İmadiye ve Akra ilçeleri de Musul’dan ayrılmıştır.  Şüphesiz Irak hükümetlerinin Musul Livası’nı Arap yerleşimcilerle doldurma ve bir yandan nüfusun çoğunluğu Araplarda olan yerlerin idarî teşkilatını geliştirme, öte yandan da Kürt nüfusun çoğunlukta olduğu yerleri ayırma faaliyetleri buralardaki Kürt nüfus oranında azalmaya yol açmıştır. Bu bağlamda 1977 Yılı Irak Nüfus Sayımı sonuçlarına göre Kürtler Nîneva’nın toplam nüfusu içerisinde ancak % 13 ‘lük bir oranı teşkil ederlerken, Arapların nüfus oranı % 85’i bulmuştur. 1924 yılında Musul Livası’nın toplam nüfusu içerisinde ise Arapların % 39’luk oranları karşısında Kürtlerin nüfus oranları  % 37’yi aşmıştır (11). Başka bir ifadeyle Kürtlerin nüfusu genel manada azalmaya başlarken, Arapların nüfus oranında yıllık % 5 artış kaydedilmiştir (12).

  1. Kerkük Ekseni

Kerkük, Musul Vilayeti’nin 1925 yılında Irak Devleti’ne bağlanmasından ve Irak idarî teşkilatı içerisinde yer almasından bu yana Irak rejim güçlerinin uykusunu kaçıran bir endişe olmaya hep devam edegelmiştir. Bunun nedenleri, Kerkük’ün sahip olduğu coğrafî konum, petrol serveti, farklı kavimlerin, grupların ve dinlerin kavşak noktası oluşudur. Bundan dolayıdır ki geçen asır boyunca Kürt nüfusunu Arap azınlığın lehine azaltmak için Irak hükümetlerinin uyguladıkları Araplaştırma siyasetinden en büyük payı Kerkük almıştır. Araplaştırma siyaseti Kerkük’te şu tarzlarda uygulanmıştır:

Arapları Yerleştirme Operasyonları: Kerkük Livası ile ilgili araştırmalar bugün Kerkük bölgesinin toplam nüfusu içerisinde artış kaydeden Arap kabilelerinin iki üç asrı geçmeyen yakın bir geçmişte Arap Yarımadasından veya Şam bölgesinden bu bölgeye geldiklerine işaret ederler. Bu aşiretlerin çoğu Kerkük Livası’na gelmeden önce Irak’ın başka mıntıkalarını yurt edinmiş, oralarda yerleşim alanları oluşturmuşlardır. Bu aşiretlerin başlıcaları şunlardır: Şemmer, Zafîr, Cebûr, Aneze, Cevale, Cemîle, Ubeyd, Cuhayş, Hîbat ve Bûsbah (13). İşte bugün Kerkük Livası’nın toplam nüfusu içerisinde fazla bir yer tutan kesim bu aşiretlerdir. Bilindiği gibi adı geçen aşiretlerin Kerkük Livası’nda, özellikle de batı ve kuzeybatı yörelerinde yerleştirilmeleri geçen onlarca yıl boyunca devam eden Araplaştırma operasyonlarının başlangıcı olmuştur. Bu operasyonların en açık örneği çalışmasına 1936 yılında başlanan “Havîce Sulama Projesi”dir. Bu proje başta 124 yerleşim alanıyla Ubeyd, 85 yerleşim alanıyla Cebûr, 14 yerleşim alanıyla Bû Hamdan, 5 yerleşim alanıyla da Tikritliler ve Durîler olmak üzere göçer-konar Arap aşiretlerinden 20.000 kişinin yerleştirilmesine yol açmıştır (14). Aynı mıntıkada 1977 yılında tamamlanan “Reyyu Saddam” projesinin ardından başka birkaç aşiretin yerleştirilmesi daha gerçekleşmiştir. Bu durumun neticesinde Havîce kırsalının nüfusu anormal bir şekilde artmış, bu artış oranı 1970-1977 yılları arasında yıllık % 5’i geçmiştir. 1977-1987 yılları arasında ise bu artış oranı yıllık olarak % 9’u aşmıştır. Oysa Kerkük Livası’nın öteki kırsalları bu süreçler içerisinde nüfus kaybıyla karşı karşıya kalmıştır. 2 No’lu Tabloya bak.

Tablo 2

Kerkük Livası Kırsalında Nüfus Değişme Oranları (15)

Süreç Liva’nın Kırsalları Havîce İlçesi Kırsalı
1957-1970 +1 -3,2
1970-1977 -2,5 +5,1
1977-1987 0 +9,4
1957-1987 -1,2 +5.5

Bu Araplaştırma operasyonları geçen asrın 60’lı yıllarında ve sonrasında Liva’nın öteki mıntıkalarıyla birlikte Kerkük şehri üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu arada Arap ailelerin Kerkük’te yerleşmeleri için çok sayıda karar ve talimatların kanunlaştırılması söz konusu olmuş, Bu Arap ailelerine teşvik edici mükafatlar verilip imtiyazlar tanınmış ve kendilerine arazi dağıtımı yapılıp yerleşim mahalleleri hizmetlerine açılmıştır. Kerkük’te görevleri gelen Arap aşiretleri ve ailelerinin yerleştirilmesini kolaylaştırmak olan özel komisyonlar kurulmuştur (16). Bundan dolayı Kerkük şehri, içlerinde Kerame, Dûru’l-Emn, Musenna, Baas, Arûbe, Endülüs, Garnata, Vahdet ve Hürriyet olmak üzere Araplar için kurulan onlarca yerleşim mahallelerine tanık olmuştur. Bağdat Üniversitesi’ne sunulan akademik çalışmalardan biri Kerkük şehrinin imara açılma oranının 1973-1977 yılları arasında yıllık olarak % 15 artığına işaret etmektedir. Bu arada şehir nüfusu da yıllık % 15 artmış, bu artış sonraki yıllarda ikiye katlanmıştır (17). O denli ki, şehrin eski sakinleri sonradan gelen yenileri içerisinde ancak cüzi bir orandan ibaret kalmışlardır.

Öte yandan, göç ettirilen Kürt vatandaşlarına ait arsa ve tarımsal arazilerin istimlakını ve bunların sürekli yeni getirilen Arap ailelerine dağıtımını teşvik etme bağlamında hükümet güçlerince kanun hükmünde kararnameler çıkarılmıştır. Devrim Yüksek Mahkemesi’nin 11. 1. 1975 tarih ve 31 sayılı kararı ile 14. 4. 1979 tarih ve 480 sayılı kararı bunlardandır. Bu kararlar, yerleşim alanı veya tarımsal araziler olup olmamasına bakılmaksızın Kerkük şehri içerisindeki toprakları istimlak etme hükümleri içeriyordu. Bu yapılırken de tamamen siyasal gayeler gözetilmiş, kanuna uygunluk veya kamu yararı olmadıkça Irak anayasasında dokunulmaz ve müsadere edilmez bir hak olarak kabul edilen mülkiyet hakkıyla ilgili 1970 tarih ve 54 sayılı yasa da çiğnenmiştir. Dolayısıyla rejimin kendi Araplaştırma politikasına kılıf bulmak için çıkardığı bu kararlar aslında Irak Anayasasına ve Irak İstimlak Yasasına aykırı olup bu anayasa ve yasanın hükümlerini tamamen çiğnemek anlamına gelmektedir. Devrim Yüksek Mahkemesi’nin Dakûk nahiyesiyle ilgili 28. 7. 1976 tarih ve 824 sayılı kararı ile Altun Köprü ve Dıbıs nahiyeleriyle ilgili 23. 8. 1977 tarih ve 949 sayılı kararı da bu kararların metinlerinde belirtildiği gibi Araplaştırma hedefini gerçekleştirmek için çıkarılmışlardır.

1970 Yılı Irak İstimlak Kanunu ve 1976 Yılı Çeşitli Devlet Arazilerini Birleştirme Kanunu’nun dışına çıkılarak bu arazilerin Tarım ve Maliye Bakanlıklarına devredilmesi işi sadece bu arazileri Kürtlerin aleyhine olacak şekilde Liva’ya getirilen Arap ailelerine dağıtılmasını hedefleyen siyasî amaçlarla yapılmıştır. Kerkük’ün içinde veya dışında kendileri için belirlenen yerlere Arap yerleşimcilerin yerleştirilmesinin sağlanması için Devrim Yüksek Mahkemesi’nin 28. 1. 1978 tarih ve 134 sayılı kararı doğrultusunda bu Arap yerleşimcilerinin teslim aldıkları konut ve toplu kamplarda en az 10 yıl kalmalarını gerekli kılan karar ve talimatlar çıkarılmıştır. Bu kararların tehlikesi sadece kanunları ve insan haklarını çiğnemek ya da anayasayı ve müykiyet kanunlarını hiçe saymakla sınırlı kalmamış, coğrafî boyutlarda da kendini göstermiştir. Örneğin son karar 2820’den fazla Arap ailesinin Kerkük’te yerleşmelerine olanak sağlamaktadır. Her ailenin ortalama fert sayısını 6 kişi kabul edersek, bu, sadece bir tek karara göre buraya yerleşen Arapların sayısının 16.900 kişiyi bulması anlamına gelmektedir. Burada aynı hedefler doğrultusunda çıkarılan buna benzer bir takım kararlar daha vardır. Bunlardan biri de ilgili kanunun dışına çıkılarak Kerkük valisine yerleşim alanları içerisindeki arsaları şehirdeki işçilere ve öteki vatandaşlara satma yetkisi veren 29. 7. 1979 tarih ve 972 sayılı kararı ile Devrim Yüksek Mahkemesi’nin Kerkük’teki 17 Temmuz, 30 Temmuz ve Kerame Mahallelerindeki konutları Arap yerleşimcilere verilmesini hükme bağlayan 7. 6. 1979 tarih ve 737 sayılı kararı bunlardandır. Öte yandan, Devrim Yüksek Mahkemesi yol genişletmesi ve kamuya açık alanlar oluşturma bahanesiyle çıkardığı 10. 8. 1977 tarih ve 901 sayılı kanunla aslında Kerkük’te çoğunlukla Kürtlerin yaşadığı mahallelerin tasfiyesini hedeflemiştir.

Resmî ve Yarı Resmî Kuruluşların Araplaştırılması: Kerkük Livası’ndaki Araplaştırma siyasetini tamamlamak için Irak güçleri Liva’da Araplardan başkalarının resmî görevlere atanmamasını ve resmî görevlerde bulunan Kürtlerin ve Türkmenlerin bu görevlerden uzaklaştırılmasını ya da görevsel rütbelerinin düşürülmesini hükme bağlayan kararlar çıkarmışlardır. Bunu yaparlarken Cumhurbaşkanlığı Konseyi’nin talimatlarına ve Baas Partisi’nin 5. 7. 1999 tarih ve 8107 sayılı gizli birim yazısına dayanmışlardır. İçişleri Bakanlığı da bu konuda Kerkük Livası yetkililerine gönderdiği 17. 7. 1999 tarih ve 9407 sayılı yazıyla bu yöndeki genelgesinin uygulanmasını istemiştir. Cumhurbaşkanlığı tarafından Ticaret Bakanlığı kanalıyla Kerkük Livası’na gönderilen 9. 1. 2000 tarih ve 314 sayılı yazıda Kürtlerin açık artırma veya açık azaltma gibi ticarî etkinliklere katılmalarının yasaklanması ve bu etkinliklerin Araplarla sınırlı tutulması istenmiştir. Şüphesiz devletin en üst makamından çıkan bu kararlar, içlerinde Irak Anayasası da olmak üzere Irak kanunlarına açıkça aykırılık teşkil etmektedir. Zira Arapların lehine Kürtlerin iş sahalarını daraltmak, çalışma yollarını kapatmak ve böylece onları göçe zorlamak gibi sadece siyasî amaçlarla çıkarılan bu kararların hiçbir kanunî dayanakları yoktu. Eğitimi Araplaştırmaya verilen özel önem belki de Irak güçlerinin başvurdukları en öncelikli yollardan biri olmuştur. Cumhurbaşkanlığı Makamının 8. 8. 1999 tarih ve 13721 sayılı talimatı ve Irak Bakanlar Kurulu’nun yazısına istinaden İçişleri Bakanlığı’nın Kerkük Livası’na gönderdiği emir doğrultusunda İlk, Orta, İdadiye, Enstitü, Öğretmen Okulu, Fakülte ve diğer okulların müdürlerine ve öteki yetkililerine eğitimin sadece Arap diliyle yapılması, dolayısıyla her ne şekilde olursa olsun Kürtçe, Türkmence ve Keldanice gibi mahalli dillerin eğitimde kullanılmasının yasaklanması yönünde genelgeler gönderilmiştir. Talimatlar öğrencilerin kendi aralarında Arapça’nın dışında herhangi bir dille konuşmalarının bile yasaklanmasına vurgu yapmıştır. Liva makamı gönderdiği 26. 2. 2000 tarih ve 9. 11. 1879 sayılı seri cevabî yazıda Arap dilini bütün okullarda hakim kılma ve mahalli dillerin kullanım alanlarını daraltma yönündeki Cumhurbaşkanlığı’nın talimatlarını uygulamada başarı sağladığını bildirmiştir. Liva makamının aynı yazısı Kerkük’teki bütün ticari ve sanayi yerlerinin isimleri ile mescit, cami ve kahve gibi yerlerin isimlerinin kapsamlı bir değiştirme bağlamında Arapçalaştırıldığına da işaret etmektedir.

Göç Ettirme ve Sürgün Kampanyaları: Kerkük Livası geçen asrın 60’lı yılları gibi erken bir dönemde şehrin askeri kurumlarına veya petrol müesseselerine yakın olan köylerin ve toplu yerleşim alanlarının yıkılıp yakılmasına ve haklarının ödenip ödenmemesine bakılmaksızın buralardaki insanların zorla göç ettirilmesine tanık olmuştur. Devrim Yüksek Mahkemesi’nin 31. 3. 1975 tarihli kararı bu tür yerlerin istimlak edilmesi ve Liva Mahalli İdaresi adına kaydedilmesi hükmü taşımaktadır. Kerkük Livası ardıl iki on yıl boyunca Kürtlere yönelik yoğun ve kapsamlı göç ettirme operasyonlarına maruz kalmıştır. Irak güçleri Kürt hareketinin direnişini, 1975 yılı Mart ayında Irak ile İran arasında yapılan Cezayir Antlaşmasını ve iki devlet arasında 1982-1988 yılları arasında meydana gelen savaşları birer fırsat olarak bilip bu fırsatları yüzlerce köyü yıkıp yakmak ve sakinlerini toplu kamplara yerleştirmek veya ülkenin orta ve güney kesimlerine sürgün etmek için değerlendirmiştir. Bu alanda yapılmış araştırmalar, 1963-1989 yılları arasındaki süreçte Kerkük Livası’nda yıkılıp yakılan ve sakinleri zorla göç ettirilen köy ve kasaba sayısının 779, buralardan göç ettirilen aile sayısının da 198064 olduğunu göstermektedir. Kürtlere yönelik operasyonlar Arap ailelerinin yerleştirilmesi sonucu nüfusun çoğunluğunu Arapların oluşturduğu Havîce ilçesi hariç, Liva’daki bütün idarî birimleri içine almıştır. Bunun neticesinde 1957 yılında 1372 olan Liva’daki köy sayısı 1987 yılında 519’a düşmüştür (18).

Tablo 3

Kerkük Livası’nda 1963-1989 Yılları Arasında Göç Ettirilen Köy Sayısı (19)

İlçe Sayı Aile sayısı
Kerkük 218 61394
Kelar 181 20360
Çemçemal 164 51797
Tuzhurmatu 135 41696
Kifrî   81 22817
Toplam 779 198064

 

Irak güçleri bir yandan Irak’ın orta ve güney livalarından Kerkük’e getirilen Arap ailelerini yerleştirmede ve onlara iş bulmada her türlü kolaylığı sağlamak için özel komisyonlar oluştururken, bir yandan da 1975 yılından sonra buralara dönen Kürt ailelerin tekrar Enbar, Kadisiye, Musenna ve öteki livalara geri gönderilerek oralarda kurulmuş olan ferdî ve toplu yerleşim kamplarına dağıtılması işlerini yürütecek başka özel komisyonlar oluşturmuşlardır. Irak güçleri bu faaliyetleri Devrim Yüksek Mahkemesi’nin 20. 10. 1981 tarih ve 1391 sayılı kararına uyarak yürütmüşlerdir. Kerkük Kürtlerini tasfiye etme girişimlerinin ikinci aşaması Kürtlerin mal mülklerine ve tarımsal arazilerine el koyarak bunları yeni getirilen Arap yerleşimcilere dağıtılması şeklinde somutlaşmıştır. Liva İskan Yüksek Kurulu’nun Devrim Yüksek Mahkemesi’nin 2. 8. 1994 tarih ve 721 sayılı kararına dayanarak ve bölgedeki Arap aşiretleri reisleriyle istişarede bulunarak Kerkük şehrinin etrafında bir güvenlik şeridi oluşturmak için çıkardığı 7. 9. 1994 tarih ve 2 sayılı yazıda şunlar üzerinde karar kılınmıştır:

1) Şivan, Altun Köprü ve Rabi’ (Kara Hencir, Kara Hasan ve Tazehurmatu) nahiyelerindeki bütün tarımsal arazilere el koymak.

2) Yerleşimci Arap aşiretlerine yer bulmak ve Kürtlerden alınan tarımsal arazileri onlara dağıtmak için adı geçen nahiyelerde toplu iskan yerlerini kurma plânları hazırlamak.

Irak Cumhurbaşkanlığı Konseyi’nin 4. 11. 1995 tarih ve 685 sayılı talimatına dayanan Kerkük Liva Makamı, Tarım Müdürlüğü’ne gönderdiği S/11/1977 sayılı yazısında Kürtlere ait tarımsal arazilerle ilgili yapılmış akitlerin iptal edilmesine ve bu arazilerin Liva’ya yerleştirilen Arap Zevbaî aşiretine dağıtılmasına karar verilmiştir. Devrim Yüksek Mahkemesi’nin 23. 8. 1977 tarihli kararı bu tür uygulamaların Altun Köprü ve Dibis nahiyeleri için de geçerli olmasını hükme bağlamıştır. Liva Makamının 14. 2. 1999 tarih ve 3/6/3165 sayılı yazısında “güvenlik” ve “merkezin talimatları” şeklinde belirttiği nedenler ışığında Arap olmayan vatandaşların Kerkük Livası’ndan Özerk Bölge’deki öteki livalara veya Irak’ın orta ve güney livalarına (Diyala, Nineva ve Selahaddin hariç) göç ettirme operasyonları süregelmiştir. İçişleri Bakanlığı’na gönderilen adı geçen yazının da işaret ettiği gibi, 1998 yılında göç ettirilen Kürt ve Türkmen aile sayısı 189’a ulaşmıştır ki, bu ailelerin toplam fert sayısı 1167 kişiyi bulmuştur. Belirtilen yazıda şunların yerine getirilmesi hükme bağlanmıştır:

1) Kuzeydeki livalara göç ettirilen her Kürt ailesinden bir erkeğin göz altına alınması.

2) Göç ettirilenlerin evlerinin haczedilmesi.

3) Gıda karnelerine el konulması.

4) Resmî dairelerdeki ortaklık katılım belge ve hisselerine el konulması.

7. 2000 tarihinde iktidardaki Baas Partisi’nin Kerkük Şube Sekreterine bir mektup gönderen Liva’nın Reşad nahiyesinden bir kişi, sakinlerinin çoğunun Kürtlerden ve Türkmenlerden oluşan Altun Köprü nahiyesinde kendi aşireti el-Bu Muferrec için bir toplu iskan mahallini talep etmiş; bu talep Saddam Hüseyin’in Arap nüfusunun arttırılması ve Kerkük şehrinde bir güvenlik şeridinin oluşturulması isteği ışığında değerlendirilmiştir. Vilayet makamı bu bağlamda Kuzey Komisyonu Projesi doğrultusunda çıkardığı 20 2. 2000 tarih ve 348 sayılı yazıda Kerkük şehri çevresinde bir güvenlik şeridinin oluşturulmasına ve bu şerit içerisinde kalan Kürtlere ait tarımsal toprakların Arap yerleşimcilere dağıtılmasına vurgu yapmıştır. Burada şuna işaret etmek önem taşımaktadır: 2001-2002 yılları arasındaki süreçte de planlanan hedefler doğrultusunda Arap nüfusunu öteki kavimlerin aleyhine olacak şekilde arttırmak ve isteyenlerin Kerkük Livası’ndan öteki livalara nakledilmesini teşvik etmek için merkezin talimat ve kararlarının uygulanmasına çalışılmıştır. Belgeler, Kerkük’teki nüfus artışının sadece doğumlara paralel olarak değil, belki bu Liva’ya dışarıdan getirilenlerin etkisiyle olduğuna işaret ederler. Öte yandan, Devrim Yüksek Mahkemesi’nin 7. 10. 1989 tarih ve 559 sayılı kararı ile 19. 11. 1989 tarih ve 751 kararı Araplara Otonom Bölge’de mülk edinme ve yerleşme imkanları tanırken, Kerkük Livası’ndaki Arap olmayan unsurları da bulundukları bölgenin dışında mülk edinmeleri (Diyala, Nineva ve Selahaddin hariç) için teşvik etmiştir. Bu ise, Arapları Kürt livalarında yerleşmeye teşvik ederek ve Kürtleri de orta ve Kuzey livalara göndererek Irak Kürdistanı’nda demografik yapıyı Arap azınlığı lehine değiştirmeye yönelik açık bir siyasettir. Şüphesiz Kerkük Livası’ndaki Kürt varlığının zayıflaması üzerinde en çok 1988 yılından itibaren başlayan Enfal Operasyonları etkili olmuştur. Bu operasyonlar daha çok Köylerde oturan Kürtleri önce belirli bazı yerlerde bir araya getirmek, ardından da kadın, erkek, çocuk ve yaşlıları gruplar halinde akıbetleri meçhul olarak ve şimdi de bilinmeyen bazı yerlere gönderilmesi şeklinde kendini göstermiştir. C. O. A. V. R. Örgütü sadece Kadir Kerem, Singav, Tilako ve Bîbaz mıntıkalarında bir gün içerisinde bu operasyonlara maruz kalanların sayısının 20.000 kişiden fazla olduğunu belirtmektedir ki, Meydan-Kavratu arasındaki toplu mezarlarda bunların sadece bazı elbise parçalarına rastlanabilmiştir.

Etnik Tashîh Kanunu: Bilindiği gibi etnik aidiyet bu araştırmamızın konusuna girmeyen bazı etmenlere bağlı olarak kişinin vicdanından gelen bir olgudur. Bu etmenlerden bazıları müşterek kan, akrabalık, toprak, şuur ve tarihtir. Bundan dolayı, etnik aidiyet geçici bir süreliğine veya belirli bir konuma bağlı olarak Araplığı kabul edecek şekilde değiştirilebilecek bir şey değildir. Kaldı ki geçen asır boyunca bütün Iraklılar Arapların egemenliğine boyun eğmiş ve bu insanların kendilerini yanlışlıkla Arap olmayan bir etnik olarak kaydetmelerini gerektirecek bir faktör ortaya çıkmamıştır. Öyleyse bu kanun Kerkük Livası’nın Araplaştırılmasını hızlandırmak için başvurulan bir dizi icraat bağlamında hazırlanmıştır. Bu kanun Kürtleri ve Türkmenleri etnik kimliklerini değiştirerek kendilerini Arap olarak kaydetmeye zorlamak için çıkarılmıştır. Buna karşı çıkan vatandaşlar ise ekonomik, idarî ve güvenlik kapsamında çeşitli baskı ve müeyyidelerle karşı karşıya kalmışlardır. Devrim Yüksek Mahkemesi’nin 6. 9. 2001 tarih ve 199 sayılı kararında bu kanunun çıkarılış gerekçeleri ortaya konularak Osmanlıların Irak’ta hüküm sürdükleri süreçteki kayıt sisteminin dışına çıkıldığı ve Iraklılara kendilerine bir etnik kimlik tercihinde bulunma hakkı tanındığı şöyle belirtilmiştir: “Arap ülkesinde yaşayan, Arapça konuşan ve köken olarak kendine Araplığı tercih eden herkes Araptır”. Bu bağlamda kanun vatandaşlara sadece Araplığı seçme hakkı tanımaktadır. Arapların başka bir kökeni seçmeleri ise Konsey’in 27. 11. 1988 tarih ve 850 sayılı kararı ile yasaklanmış, başka bir etnik kimliği seçen Arapların bir yıldan az olmamak üzere hapis cezasına çarptırılacağı hükme bağlanmıştır. Bahsi geçen 199 sayılı karar, Irak vatandaşları arasında ırksal ve dilsel temeldeki ayırımcılığı yasaklayan Irak Anayasası’na rağmen alınmasının yanı sıra, Arap olmayanların iş bulmada, ticari faaliyetlere katılmada ve ikamet edeceği yeri özgürce seçmede Araplarla eşit olma haklarını da ellerinden almıştır. Karar bunun yanında Arap olmayanları Arap kimliğini kabul etmeye zorlayan, Araplar için ise başka bir köken seçmeyi yasaklayan ve hatta bu yola başvuranları cezalandıran ırkçı hedefler içermektedir. Bu kanuna göre etnik kimliklerini değiştirmeye yanaşmayan Arap olmayan vatandaşlar çeşitli baskılara maruz kalmışlardır. Liva’nın dışına sürülmeleri ile toprak ve mal mülkleri üzerindeki tasarruf haklarının ellerinden alınması bu baskılardan bazılarıdır. Örneğin 14. 10. 1998 tarih ve 370 sayılı yazı doğrultusunda Kürt Zengene aşireti üzerinde bu baskılar kurulmuştur. Liva Makamının 18. 1. 2000 tarih ve 8/7/931 sayılı yazısında belirtildiği gibi, İçişleri Bakanlığı’nın 10. 1. 2000 tarih ve 563 sayılı yazısında kökenlerini Arap olarak değiştirmeyi kabul etmedikleri için sürülmeleri istenen Kürtlerden, Türkmenlerden ve Kürt hareketi içinde akrabaları bulunanlardan 300 ailelik bir isim listesi yer almıştır. Rejim güçlerinin bu kanuna göre kökenlerini Arap olarak değiştirmeyenlere yönelik yükselen baskıları bağlamında Liva Makamının 25. 2. 2002 tarih ve 6/9/1558 sayılı olarak yazdığı ve Kuzey Petrol Şirketi ile Liva Sağlık Başkanlığı’na gönderdiği yazıda ve İçişleri Bakanlığı tarafından alınan 15. 2. 2000 tarih ve 2839 sayılı kararda şu hükümlere vurgu yapılmıştır:

1) Dairelerde çalışan Kürt ve Türkmen vatandaşlara 1. 3. 2000 – 1. 4. 2000 tarihleri arasındaki bir aylık süre içerisinde kimliklerini Arap olarak değiştirmeleri gerektiğine ilişkin kendilerine tebliğde bulunulması.

2) Bunun gereğini yapmayanlar hakkında içlerinde şunların da bulunduğu şiddetli müeyyidelere başvurulması:

a) Gıda karnelerinin geri alınması.

b) Uzak yerlere nakledilmeleri.

c) İdarî rütbe ve unvanlarının düşürülmesi.

d) Yıllık ikramiye ve terfileri ile meslek ve risk tazminatlarının durdurulması.

e) 30 gün içerisinde bunların resmî dairelerden kovulması.

Rejim güçlerinin Kerkük şehrinin demografik yapısını değiştirmeye yönelik çıkardıkları bu kanun ve talimatlara uyarak kökenlerini Arap olarak değiştirenlere ise Liva Makamının 17. 9. 1999 tarih ve 7/8/87 sayılı yazısında belirtildiği gibi özel ayrıcalıkların tanınması ve kendilerine ev, arsa ve arazi tahsis edilmesi hükme bağlanmıştır. Liva Makamının İçişleri Bakanlığı’na gönderdiği 1. 7. 2000 tarih ve 1/6/7109 sayılı yazı, 2000 yılının ilk yarısında kimliklerini değiştiren Kürt aile sayısının 11775’e, Türkmen aile sayısının da 9064’e ulaştığına işaret etmektedir. Adı geçen yazı, köken tashîh operasyonunun aralıksız devam ettiğini de eklemektedir.

İdarî Teşkilatlarda Değişiklik: Kerkük Livası, Irak Devleti’nin kuruluşundan Cumhuriyet rejiminin kurulduğu 1958 yılına kadar Tablo 4’te gösterilen idarî birimleri içeriyordu. Bundan sadece nüfus artışının doğal bir şekilde artış kaydettiği bir aşamada ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar paralelinde yapılan değişiklikleri istisna edebiliriz. Ancak liva geçen asrın ikinci yarısı bölgenin yüzölçümü ve nüfus yapısı üzerinde etkili olan sürekli ve kapsamlı değişmelere tanık olmuştur. Bunda, bölgedeki etnik oluşumu Arapları çoğunluk hale getirecek şekilde Kürtlerin ve Türkmenlerin aleyhine çevirme amacı güdülmüştür. Geçen asrın dördüncü ve beşinci on yılında yetkililerin Arap aşiretlerini bölgeye yerleştirme çalışmaları bağlamında Araplarla doldurdukları Melha nahiyesi gelişerek 1942 yılında önce Havîce nahiyesine, ardından da Havîce ilçesine dönüşmüştür. Havîce merkez ilçe olmanın yanında, Riyad ve Abbasiye nahiyelerini de içermiş, daha sonra 1984 yılında Nineva Livası’ndan ayrılan Zap nahiyesi de kendisine bağlanmıştır. Irak güçleri buna mukabil Kürtlerin çoğunlukta olduğu idarî birimleri Kerkük Livası’ndan ayırarak içlerinde şu tablodakilerin de bulunduğu civar livalara bağlamışlardır:

Tablo 4

Temel İdarî Birimler Açısından Kerkük Livası

İlçe Nahiye
Kerkük Merkez, Altun Köprü, Kara Hasan, Şivan, Melha
Kifrî (Salahiye) Merkez, Kara Tepe, Şîrvane, Bîbaz
Tuzhurmatu Merkez, Kadir Kerem, Dakûk
Çemçemal Merkez, Eğmeler, Singav

 

Buna göre:

1) Çemçemal ve Kelar kazalarının Süleymaniye Livası’na, Kifrî kazasının da Diyala Livası’na bağlanması 6. 11. tarih ve 608 sayılı kanuna göre yapılmıştır.

2) Tuzhurmatu kazasının Selahaddin Livası’na bağlanması 29. 1. 1979 tarih ve 41 sayılı kanuna göre yapılmıştır.

3) Altun Köprü nahiyesinin Kerkük merkezinden ayrılıp Erbil Livası’na bağlanması Eylül 1989 tarih ve 434 sayılı kanun doğrultusunda yapılmıştır.

Bunun yanında bazı mıntıkaların bazı idarî birimlerden ayrılması ve diğer idarî birimlere bağlanması işlemleriyle ilgili çok sayıda karar ve yönetmelikler çıkarılmıştır. Bütün bunlardan, özel olarak Kerkük Livası’nı Araplaştırmada aciz kalınan aşağıdaki icraatlardan dolayı bu Araplaştırma plânlarına hız kazandırmak amaçlanmıştır:

  1. a) 15. 2. 1972 tarih ve 72 sayılı kanun (yönetmelik) Dibis adında bir ilçenin istihdamına hükmederken yukarıda bahsi geçen 44 sayılı kanun bunu iptal etmiştir. Kanunla birçok birimi kendisinden ayrılıp Dibis nahiyesine bağlanan Erbil Livası’na Altun Köprü bağlanmış, bunun yanında Altun Köprü nahiyesinin bazı birimleri de Havîce merkez ilçesine bağlanmıştır.
  2. b) 18. 5. 1976 tarih ve 256 sayılı kanunla Dakûk nahiyesinin irtibatı Tuzhurmatu ilçesiyle kesilmiş ve Kerkük merkezine bağlanmıştır.
  3. c) Bahsi geçen 434 sayılı kanunla Dakûk ismiyle yeni bir ilçe oluşturulmuştur. Livanın idarî haritasına yönelik bütün bu değişiklikler ışığında 1957 senesindeki 20335 olan Liva’nın yüzölçümü 1993 yılında 9639 kilometre kareye inmiştir. Liva’nın idarî birim sayısı da bu süreç içerisinde 23’ten 11’e düşmüştür (22). Bu değişiklikler Arap nüfusun lehine Liva’daki Kürt varlığının zayıflaması üzerinde olumsuz etkilerde bulunmuş ve oradaki Araplaştırma plânlarının uygulanmasını hızlandırmıştır. Zira Irak nüfus sayımı sonuçlarına göre Kerkük Livası’nda 1957 yılında % 48, 2 olan Kürt varlığı oranı 1977 yılında % 38’in altına düşmüştür. Bu arada bu süreç içerisinde % 28.2 olan Arap nüfus oranı % 44,4 oranına yükselmiştir. Tablo 5’e bak.

Tablo 5

Yıl Kürler Araplar Türkmenler
1957 48,2 28,2 21,4
1965 36,1 39,0 19,5
1977 37,6 44,4 16,3

 

Bunun anlamı şudur ki, 1957-1977 yılları arasındaki süreçte Kürt ve Türkmen nüfusunda düşüş eğilimi görülürken, Arap nüfusunda yıllık %5 oranında artış kaydedilmiştir (24). Bunu tam anlamıyla Nineva Livası için de söyleyebiliriz.

  1. Doğu Bağdat Ekseni

Bağdat’tan (Rasafe) Irak-İran sınırına kadar uzanan bu bölgesel eksende Fîlî Kürtler yerleşmişlerdir. Başta Hanekîn, Mendelî ve Bedre ilçeleri olmak üzere bu sınır boylarına yakın Fîlî Kürtlerin sayısı fazladır. Kürt vatandaşlar göç ettirme operasyonlarına maruz kalmadan önce bu eksendeki Şehriban (Mikdadiye) Hayy, Ali el-Garbî ilçeleri ile Bağdat’taki Rasafe ilçesinde de önemli bir oran teşkil etmekteydiler (25). Bu bölgenin Irak’ın başkenti Bağdat’a olan yakınlığı, Irak-İran sınırında yer almasından kaynaklanan coğrafî konumu, iki sınır yakası boyunca içerdiği zengin petrol yatakları ve İran’ın doğu yükseltilerinden başkent Bağdat yönünde uzanması gibi faktörler Irak hükümetlerini ülkenin ulusal güvenliği! adına süratli bir şekilde buraları Araplaştırma plânları yapmaya yöneltmiştir. Irak’ın bu eğilimi hem İran’la ilişkilerin sürekli gerilmesine hem de Kürtlerin Irak Kürdistan’ında gerçekleştirdikleri 1961 Yılı isyanına yol açmıştır. Buna binaendir ki, Fîlî Kürtleri bölgede tasfiye etmek ve bölgedeki otoritesini güçlendirerek savunma unsurlarını güvenceye almak gerekçesiyle devlet 1925 yılında  “Irak Vatandaşlığı Kanunu” adında bir kanun çıkarmıştır. Bu kanun Irak toplumunu “Osmanlı tebaası” ve “İran Tebaası” şeklinde iki sınıfa ayırmıştır. Birinci sınıftakiler Irak vatandaşlığını doğal bir şekilde kazanırken, bu vatandaşlık ikinci sınıftakilerden adeta esirgeniyordu. Irak güçlerinin Kürtleri yerlerinden ettirmek için yaptıkları operasyonlara paralel olarak geçen asır boyunca gerçekleştirdikleri bu uygulamalarda “herkesin bir vatandaşlık hakkı vardır, hiç kimse zorla bu hakkından mahrum edilemez” ilkesinde somutlaşan insan hakları temel prensiplerini çiğnemiştir (26). Geçen asrın 40’lı yıllarında Reşîd Ali Geylanî Hükümeti döneminde uygulanan yerinden ettirme operasyonları, hem kapsam hem de bunlara maruz kalanların sayısı açısından en önemli operasyonlar sayılmaktadır (27). Cumhuriyet döneminde de kesintisiz devam eden bu operasyonlar özellikle 1969-1971-1972 yılları ve Irak-İran Savaşı’nın yaşandığı 1980-1988 yılları arasında arasında Irak-İran ilişkilerinde krizlere yol açmıştır. Nisan 1980 Operasyonu kapsam ve sayı olarak bunların en önemlisi olmuştur.

Azîz el-Hac, 1970-1980 yılları arasında yerlerinden edilen Fîlî Kürtlerin sayısını 400.000 olarak tahmin etmektedir (28). Hasan Alevî’nin araştırmasına göre 1980-1990 yılları arasında sınır ötesine sürülen Fîlî Kürtlerin sayısı yarım milyonu aşmıştır. Başka bir belgesel araştırma da 1968-1982 yılları arasında Bağdat, Hanekîn, Mendelî, Bedre Mikdadiye (Şehriban) ve diğer şehirlerden sürülenlerin sayısının 120.000 kişiyi geçtiğine işaret etmektedir (29).

Bilindiği gibi Irak emniyet birimlerinin Irak’ın ulusal güvenliği adına başlattığı bu tür toplumsal operasyonlar bölgenin demografik yapısı üzerinde olumsuz etkiler bırakmıştır (30). Irak nüfus sayımı sonuçları bu eksendeki şehirlerin çoğunda nüfusun düşüşe geçtiğini ortaya koymuştur. Bu düşüş oranı Mendelî’de 1970-1987 yılları arasında yıllık % 6’yı bulmuştur. Bunun için de bu şehir 26. 7. 1987 yılında çıkarılan kanuna göre merkez ilçe olmaktan çıkarılıp kendisine nahiye statüsü verilmiştir. Buna karşılık Beledrûz kasabası ve çevresinde sürekli devam eden Arap kabilelerini yerleştirme hareketinin ardından bu kasaba merkez ilçe haline getirilmiştir. Mendelî nahiye merkezine bağlı kırsallarda nüfus sürekli düşüş kaydederken, Beledrûz’a bağlı kırsallarda 1947-1970 yılları arasında yıllık % 2 oranında artış olmuştur. (31) 2. 4. 1979 tarih ve 172 sayılı kanun gereği Mendelî’nin merkez nahiyeliği iptal edilip buraya bağlı birimler ilçe merkezine bağlandığı gibi, Hanekîn merkez nahiyeliği de iptal edilip buraya bağlı birimler ilçe merkezine bağlanmıştır (41 No’lu Belge). Bedre ve Celûla şehirlerine gelince buralardaki nüfus düşüşü yıllık % 20’yi aşmıştır. Hanekîn şehir nüfusu da yıllık % 2 oranında azalmıştır. 6 No’lu Tabloya bak.   

Tablo 6

Bazı Sınır Şehirleriyle İlgili Oransal Nüfus Değişmeleri (32)

Şehir Değişme oranı
Mendelî -5,9
Bedre -5,2
Celûla -4,7
Hanekîn -2,1
Kazaniye -2,8

 

Öte yandan bölge hem Irak Devleti’nin kuruluşundan önce hem de sonra sürekli bir Arap aşiretleri akınına tanık olmuştur. Diyala ve Vasıt şehirlerinde yerleşen bu kabilelerin önde gelenleri şunlardır: (33)

1- Şemmer: Bu kabile Diyala ve Vasıt şehirleri arasındaki Nehrevan mıntıkasına, bununla  bağlantılı olan Nefase ve Şehlat kabileleri Mendelî ile Buldûz arasında kalan mıntıkaya, Rudneyniye ve Dulefiye kabileleri de Mendelî kasabası civarına yerleşmişlerdir.

2- Benû Temîm: Birçok kola ayrılmıştır. Bir kısmı Mendelî kazasında özellikle Buldûzer nahiyesini, diğerleri de Şehriban, Hay ve Halis kazasını yurt edinmişlerdir.

3- Benû Lam: Mendelî kasabasının güneyine kadar Kazaniye ve Tirsak’a yerleşmişlerdir.

4- Tayy: Tayy aşiretleri Diyala ve Vasıt şehirlerini, özellikle Mendelî, Şehriban, Bedre, Ruzbatiye ve Cisan yörelerini yurt edinmişlerdir.

Bu aşiretlerin yanında, Benû Halid, Nida, Cebûr, Sevaid, Mehdiye ve diğer bazı aşiretler de Diyala ve Vasıt şehirlerinde, özellikle de Buldûzer’de kendilerine yerleşme yeri bulmuşlardır. Ayrıca Sa’diye aşireti Kızıl Rabat’a, Mikdadiye aşireti de Şehriban, Zurbatiye ve Mendelî’ye yerleşmişlerdir. Irak güçleri Arapların bu yörelere yerleşmelerini teşvik etmek için şu yöntem ve gerekçelere başvurmuşlardır: Bölgede istikrarı sağlamak, Devrim Yüksek Mahkemesi’nin ilçe kaymakamı başkanlığında bir kurul teşkil edilmesini ve bu kurulun Hanekîn’den göç edecek olanların evlerini ve mal mülklerini satarak bunları oraya yerleşen Araplara dağıtılmasını ön gören 13. 11. 1981 tarih ve 1469 sayılı kararını uygulamak, Cumhurbaşkanı Vekili Taha Yasîn Ramazan’ın Kürt öğretmenlerin Hanekîn kazasının dışına nakledilmesine ilişkin direktiflerini yerine getirmek ve ilçe kaymakamlığının İktidar Partisi Komuta Şubesi’ne gönderdiği yazıda belirtildiği gibi Kürtlerin ilçedeki nüfuslarını % 20 oranında azaltmak için gerekli olan zorunlu çalışmayı gerçekleştirmek.

Rejim güçlerinin Kürtlere yönelik kaçırtma ve göçe zorlama baskıları ve onlardan boşalan yerlere Arapları yerleştirme faaliyetleri neticesinde Kürt varlığında bir azalma olmuş ve nüfuslarında bir düşüş meydana gelmiştir. Bu bağlamda Kürtlerin 1957 yılında Diyala’daki % 18’lik oranları 1977 yılında toplam nüfus içerisinde %11’den daha aşağılara inmiş; Vasıt’ta ise sadece % 1 oranında kalmıştır. Arapların nüfusuna gelince, bunların oranları belirtilen süreç içerisinde Diyala’da % 79’dan % 87’ye yükselmiş, Vasıt’ta da toplam nüfus içerisindeki oranları % 99’u bulmuştur (34).

Irak nüfusuna ilişkin özel belgesel araştırmalar, bugün Nîneva, Kerkük, Diyala ve Vasıt’ta fazla bir oran teşkil eden Arap aşiretlerinin aslında iki üç asırdan daha gerilere gitmeyen yakın bir geçmişte Arap Yarımadasından veya Bağdat Bölgesinden buralara geldiklerine vurgu yaparlar. Bu kabilelerin çoğu adı geçen şehirlere akın etmeden önce Irak’ın başka mıntıkalarını yurt edinmiş, oralarda kendilerine yerleşim alanları bulmuşlardı. Öte yandan, Irak Devleti’nin kuruluşundan önceki süreçte Arap kabilelerini yerleştirme faaliyetleri daha çok ekonomik ya da sosyal nedenlerle ve plânsız bir şekilde gerçekleşmiştir. Ancak bu tür aşiretlerin geçen asır boyunca yapılan yerleştirme işlemleri belli planlar dahilinde, aşamalı olarak ve her aşamaya uygun koşullar oluşturularak yapılmıştır. Bununla aslında Irak Kürdistanı Bölgesi’nin demografik yapısını Arap azınlığın lehine değiştirmek hedeflenmiştir. Mart 1991 İntifadasından sonra ele geçirilen ve Amerika Kongre Kütüphanesine nakledilen Irak gizli belgelerini açıklayan  birinci el temel araştırmalar (35) Kerkük, Musul ve Diyala, şehirlerindeki demografik yapıyı değiştirmeye ve Irak rejiminin etnik arındırma” bağlamında gerçekleştirdiği cinayetlere ilişkin çok önemli bilgiler içermektedirler.

Özet

Bugünkü Irak, Miladi VII. Yüzyıldan itibaren İslamî fetihler esnasında ve sonrasında yaşanan Arap akınlarının ardından sürekli demografik değişikliğe tanık olmuştur. Daha sonraki devirlerde Hamrîn ve Mekhûl yükseltilerini aşan bu akınlar ve demografik değişiklik olgusu ülkenin Kürt bölgelerine de yönelmiştir. Musul Vilayeti’nin 1925 yılında Irak Devleti’ne bağlanmasının ardından Irak’ın Kürdistan bölgesini Araplaştırma plân ve programları uygulamaya konulmuş, Araplaştırma daha çok şu üç temel eksende somutlaşmıştır:

1- Musul Ekseni

2- Kerkük Ekseni

3- Doğu Bağdat Ekseni

Araplaştırmada başvurulan en açık yöntemler şunlardır:

1- Bölgenin güney mıntıkalarını tarıma açarak buralarda Araplar için yüzlerce köy ve yerleşim alanı oluşturmak.

2- Binlerce Kürt ailesini kendi bölgelerinden çıkarıp göç ettirmek ve onların hem tarımsal arazilerine hem de öteki menkûl ve gayr-ı menkûl mallarına el koymak.

3- Irak Kürdistanı Bölgesi ile ilgili idarî birimler teşkilatı haritalarında sürekli değişiklikler yapmak.

4- Kürt vatandaşları kimliklerini değiştirip Arap olmaya zorlamak.

Bölgenin kültür, uygarlık ve medeniyetine yönelik bu Araplaştırma siyasetinin ardından Kürt nüfusu oranında hakim güç olan Arap azınlığı lehinde düşüş meydana gelmiştir. Belgesel araştırmalar bugün Nineva, Kerkük, Diyala ve Vasıt gibi şehirlerde önemli bir artış kaydeden Arap aşiretlerinin aslında yakın bir zaman önce Arap Yarımadasından ve Şam Bölgesinden geldiklerini ortaya koymuştur. Bu araştırmalar, hem bugün için hem de gelecek için tehlike arz eden boyutlarını ortaya çıkarmak için Irak Kürdistanı Bölgesi’ndeki Araplaştırma siyasetinin yöntemlerini ve neticelerini konu edinmişlerdir.

Prof. Dr. Halîl İsmaîl Muhammed                     Prof. Dr. Sa’dî el-Berzencî

Edebiyat Fakültesi                              Hukuk ve Siyaset Fakültesi

 

Dr. Hüseyin Tevfîk Feyzullah

Hukuk ve Siyaset Fakültesi

-Selahaddin Üniversitesi / Erbil-

Arapça’dan Çeviren: Mamoste Qedrî

Kaynak: Kovara BÎR, Hejmar: 1

* Bu makale “Kovarî Zanistî Mirovayetî” dergisinin 21. sayısında yayımlanmıştır. Makalenin sonunda seri olarak verilen dipnotlarından 20., 21. ve 23. dipnotlar metin içerisinde görülmemiştir (Çeviren).

[1] Kaynak: Faysal er-Rahîm, Tatavvuru’l-Iak Tahte Hukmi’l-İttihadiyyîn s. 4;  Cebbar Kadir, “es-Salname’l-Osmaniyye“, Metîn dergisi, sayı: 125.

DİPNOTLARI

1- Bak: Halîl İsmaîl Muhammed, “el-İstîtanu’l-Arabî Fî Muhafazeti Nîneva”, Metîn dergisi, 25.01. 2002

2- Salih Ahmed el-Alî, Me’alimu’l-Irak el-İmraniyye, Bağdat, 1989, s. 210.

3- Yakût el-Hamevî, Mu’cemu’l-Buldan, cilt: 2, el-Esedî Kütüphanesi, Tahran, 1965, s. 186, 1961, s. 5.

4- Muhammed Emîn Zekî, Hulasetu Tarîhi’l-Kurd ve Kurdistan, tercüme: Muhammed Alî Avnî.

5- Bak Longrigg, Erba’atu Kurûn Min Tarîhi’l-Irak, tercüme: Ca’fer Hayat, Bağdat, 1985, s. 34-40; Nurî Halîl er-Razî, el-Bedave ve’l-İstikrar Fi’l-Irak, Kahire, 1969, s. 123.

6- Halîl İsmaîl Muhammed, İklîmu Kurdistani’l-Irak, Zanko Matbaası, Erbil, 1999, s. 3.

7- Nafi’ el-Kassab, “Melamihu Coğrafiye Havle İstîtani’l-Kabail“, Mecelletu’l-Cem’iyeti’l- Coğrafiye el-Irakiyye, (5), Bağdat, 1969, s. 123.

8- Bak Nurî Halîl er-Razî, adı geçen eser., s. 144.

9- Adı geçen eser, s. 143.

10- Nafi’ el-Kassab, adı geçen eser, s. 293.

11- 6- Halîl İsmaîl Muhammed, İklîmu Kurdistani’l-Irak, s. 146; Faysal Dabbağ Kurd,

Weke menetevayetiyekanîter Le ser Jimêrî Salî 1977 da, Beşî Yekem, Hevlêr, 993.

12- 11- 6- Halîl İsmaîl Muhammed, İklîmu Kurdistani’l-Irak, s. 57.

13- Samir el-Amirî, Mevsûatu’l-Aşairi’l-Irakiyye, Bağdat, 1993, V. ve VIII. ciltler; Hadî ed-Defter, el-Iraku’ş-Şimalî, Nehar Matbaası, Bağdat, 1955, s. 173.

14- Halîl İsmaîl Muhammed, Kerkûk: Dirase Fi’t-Tekvîni’l-Kavmiyyi Lis-sukkan, Dara Matbaası, Erbil, s. 15-16.

15- Vizaretu’d-Dahiliyye Delîlu İhsai Seneti 1965 ve Hasru’s-Sukkani el-Ûla Li Seneti 1970 ve İhsau Sukkani’l-Irak Li Senetey 1977-1987 (Muhafazatu Nîneva).

16- İskan Yüksek Kurulu’nun Kerkük Vilayetindeki faaliyetlerini gösteren Ek 18’e bakın.

17- Zeynulabidîn Alî Asğar, en-Nakl Fî Medîneti Kerkûk, Doktora tezi, Bağdat Üniversitesi, 1996, s. 51, 261.

18- Vizaretu’z-Ziraiyye ve’l-İslahi’z-Ziraî, Maslahatu’l-İskani’r-Rîfî, Buhûsu’l-Mu’temeri’l-Evvel Li’l-İskani’r-Rîfî Rakam (9); Ferîd Şem’ûn, Tahlîlu Heykeli’l-İstîtani’r-Rîfî, Master tezi, Bağdat Üniversitesi, 1990, s. 104.

19- S. M. Rassol, Destution of Nation, U. S. A., 1990, P. 111- 134.

20- Ziyad Abdurrahman, Tonî Merg (Hêrişekanî Enfal), s. 22.

21- Halîl İsmaîl Muhammed, adı geçen eser, s. 101.

22- ميدل، ايست ووج , et-Tathîru’l-Irkî Fi’l-Irak, tercüme: Dr. Ruzgar, Xebat Matbaası, Duhok, 1999, s. 217-244.

23- İhsaatu Sukkani’l-Irak Senete 1957 (Tablo 16); Şakir Hasbak, el-Iraku’ş-Şimalî, (1973), s. 135; Faysal Dabbağ, Serçavey Pêşûvey Beşî Duwem, s. 40.

24- Bak: Halîl İsmaîl Muhammed, Kerkûk, adı geçen eser, s. 85.

25- Halîl İsmaîl Muhammed, Mantikatu’t-Tahassur el-Hudûdiyye, Kristal Matbaası, Erbil, 1997, s. 26.

26- Mufavvadiyetu’l-Umemi’l-Muttahide Li Şuûni’l-Laciîn, Haletu’l-Laciîne Li Seneti 1997, s. 225.

27- Halîl İsmaîl Muhammed, Mu’şiratu Siyaseti’t-Ta’rîb Fî İklîmi Kurdistani’l-Irak, Zango Matbaası, Erbil, 2002, s. 20.

28- Bak: Beyrut el-Hayat gazetesi, sayı: 127113, tarih: 20. 9. 1997.

29- Hasan Alevî, eş-Şîa ve’d-Devletu’l-Kavmiyye Fi’l-Irak, İran-Kum, s. 319; Ziya, Emnî Stratîcî Îrak,  İran-Şiraz, 1987, s. 134.

30- Mustafa el-Ensarî, Ameliyatu’t-Tehcîr Fi’l-Irak, Tahran, 1991, s. 121.

31- Halîl İsmaîl Muhammed, Mantikatu’t-Tahassur el-Hudûdiyye, s. 74.

32- Vizaretu’t-Tahtît, Hasru’s-Sukkan Li Seneti 1970, ve İhsau Seneti 1987.

33- Bak: Samir el-Amirî, Mevsûatu’l-Aşairi’l-Irakiyye, cilt: 1, s. 112, cilt: 3, s. 121, cilt: 8, s. 60, cilt: 9, s. 88, 177;  İmran Musa el-Beyatî, Aşairu Mendelî, Bağdat, 1985, s. 389.

34- İhsau Sukkani’l-Irak Li Seneti 1957, Tablo 16; Faysal Dabbağ, Beşî yekem, Serçavey Pêşûvey.

35- Halîl İsmaîl Muhammed, Mu’şiratu Siyaseti’t-Ta’rîb, s. 41.