Türkiye’de 14 Mayıs 2023 tarihinde beklenilen cumhurbaşkanlığı ve genel milletvekili seçimleri yapıldı. Seçimlere Cumhur İttifakı ve (Millet İttifakı+PKK/ HDP/YSP ve uyduları, FETÖ) olarak iki blok halinde seçimlere katılım oldu. Bu iki blok da seçimlerde oldukça iddialı bloklardı. Cumhur İttifakı Blok’u 21 yıldır hükümet eden bir bloktu. 21 yılın dezavantajlarını ve avantajlarını taşıyordu. İkinci Blok da uluslararası ve gizli terör güç odaklarının güçlerin desteğiyle hayli iddialı olan, Sultanlığı yıkma iddiası taşıyan bir bloktu.

Genel Milletvekili seçimlerinde, mecliste çoğunluğu elde edemeyeceği yıllarca çok iddialı bir şekilde ileri sürülen Cumhur İttifakı mecliste çoğunluğu sağladı. Böylece mecliste, meclis başkanlığını alma, komisyonlarda çoğunluğu sağlama, kanun yapmada belirleyici ve etkin olma gücü eline geçirdi.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Cumhur İttifakının adayı olan ve diktatör olarak tanımlanan, uluslararası ve terörist güç odaklarının kazanmaması ve gitmesi gerekir diyen, kaybettiği zaman yargılanacağı açıkça ifade edilen Ak Parti Genel Başkanı R.T.Erdoğon seçimde ipi göğüsledi ve seçimi çok küçük bir oy oranıyla %0.51 kaybetti. Uluslararası güçlerin, PKK’nın ve FETÖ’nün desteklediği Millet İttifakı adayı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, oyların % 44.89’sını aldı. Böylece mevcut cumhurbaşkanından 5 puan daha az oy alarak seçimi kaybetti.

Milletvekili genel seçimlerinde en genel anlamda uluslararası güçlere ve jakoben pazarlıklara dayanmaya çalışan; terör örgütlerinin dayanışma gösterdiği Millet İttifakı kaybetti. “Milli Güce” dayanan Cumhur İttifakı kazandı. Kürt ve Türk Siyaset sınıfının bundan çok açıdan ders almaları ve çıkarmaları gerekir.

Gözlem olarak bu son genel milletvekili seçimlerinde milli çıkarlar kavramının önüne çıktığını, genel olarak milli çıkarların ve özel olarak Devletin öneminin korunmasının Cumhur İttifakına seçimi kazandırdığını bir ders olarak çıkarmak yanlış olmaz. 

Ama kabul etmek gerekir ki Cumhur İttifakının kendisine güvenen, dirayetli, İstanbul Belediye Başkanlığında, Başbakanlığında, Cumhurbaşkanlıklarında yaptığı eylemlerle kendisini ispat etmiş bir adayı vardı. Millet İttifakının, 10’dan fazla seçim kaybetmiş, uzun bir dönem hükümet olmamış bir siyasi partinin genel başkanı, kendi kongresini yapmayan ama demokrasi laflarını ağzından düşürmeyen, dirayetsiz İmamoğlu ve Yavaş koltuk değnekleriyle yürüyen, gölge bir cumhurbaşkanı adayı vardı. Bundan dolayı sonuç benim için ve genel için şaşırtıcı olmadı.

Bu durum ve sonuçta siyaset kazanmanın en önemli etkenlerden birinin direngen, güçlü, zorluklara göğüs geren liderlerin olmasının önemli olduğunu da bir ders olarak saptayabiliriz.

Cumhurbaşkanlığı için 2. Tur seçim, 28 Mayıs 2023 Tarihinde yapılacak. Seçim sonuçlarının açıklanmasından önce Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan ve partisinin gösterdiği refleksle, Kemal Kılıçdaroğlu ve koltuk değneklerinin refleksleri, hareket ve davranış tarzları; sonuçların açıklanması sonrası davranış ve açıklamaları göz önüne alındığı zaman, R. T. Erdoğan’ın ikinci tur seçime önden girdiğini saptamak zor değil.

Seçimlere, kendisine demokrat diyen hiçbir Avrupa Ülkesinde ve ABD’de olmayan rekor seviyede bir katılım oldu. Yüzde 90’a yakın bir oranda katılım gerçekleşti. Bundan daha yüksek katılımlı bir oylama, Kürdistan Bağımsızlık referandumunda gerçekleşti (%92).

Bu yüksek oranda seçime katılım sadece demokrasi ve demokrasi kültürü alışkanlıklarıyla açıklanması yeterli bir açıklama değildir. Bundan toplumsal geleneklerin, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin bloklaşmayı ve blok olarak hareket etmeyi kaçınılmaz kıldığı; siyasi partilerin kitlelerle sıkı bağları ve onları hareket ettirebilmeleri; Cumhurbaşkanın karizmatik liderliğinin; 21 yıl seçim hükümet eden bir hükümetin ve Cumhur İttifakının çok zorlu şartlarda seçimi kazanma refleksinin güçlü olması; 3. Dünya ülkelerindeki duygusal tarafgirliğin güçlü rekabete ve kazanma duygusuna yol açması nedenleri seçim sandıklarına koşulmasını ve seçime katılımın yüksek olmasının nedenlerinden biriydi.; .

Burada karşımıza çıkan 3. Bir ders de: Siyasette ve kitleleri harekete geçirmekte, kitlelerle ve halkla bütünleşmenin önemli olduğudur. Tabi bunun yanında, kitleleri harekete geçirecek sosyolojik çıkar paydalarını da oluştura bilmektir.

AK Parti ve Cumhur İttifakının seçimi kazanmasının en önemli nedenlerden biri, seçimin sözle değil, iş yapması ve projeleri hayata geçirmesidir. Halkın çıkarlarına uygun pratikler ve projeler gerçekleştirmektir. Seçim öncesinde, Cumhur İttifakının ve R. T. Erdoğan’ın kaybetmesine ekonomik koşulların sebep olacağı hep ileri sürüldü. Ben halkın ekonomik nedenlerin ötesinde, başka parametrelere de bakarak, özellikle de projelere bakarak, performansa bakarak, duygudaşlığa bakarak, milli çıkarlarına ve önemli ölçüde dile getirilen “devletin bekası” sorununa bakarak; bundan dolayı Millet ittifakının FETÖ ve PKK örgütüyle ittifak etmesinin verili koşullarda Millet İttifakına seçim kaybettireceğini hep savundum. Cumhur İttifakının Milletvekili genel seçimlerini kazanması, R.T. Erdoğan kazanmazsa bile aldığı yüksek oy olması, 2. Tur için de avantaja dönüşen sonuç bu görüşlerimi doğruladı.

Bu da siyasetçinin kendi toplumunu ve devletini tanıması dersini bize öğretiyor 4. önemli bir ders olarak.

Türk devletinin başarısı ve acı bir gerçek

Türk Devletinin kuruluşu felsefesi, Kürtlerin yok olduğuna ve Kürtlerin Türk olduğuna dair ırkçı ve sömürgeci bir teze dayanmaktadır.

Devlet bu tez gereği, Kürtlerin Türkleşmesi, Kürtlerin devletle, devlet kurumlarıyla, siyasi partilerle entegre olması için 100 yıldan fazla bir zamandır bir strateji ve çalışma yürütmektedir. 1946 yılında çok partili sisteme/rejime geçişten sonra, devletin bu çalışmaları siyasi partiler düzeyinde oldukça başarılı sonuçlar vermeye başladı. Kürtlerin, CHP ve CHP dışındaki siyasi partilere entegre edilmesi süreci başlatıldı. Bu süreç güçlenerek günümüze kadar devam etti. 1974-1980 arasında bu sürecin tersine çevrilmesi şartlarını Kürdistan Milli hareketi yaratmaya çalıştı. Bu süreci de tersine çevirmek için PKK bir devlet aparatı ve Kürtlere karşı operasyonal bir parti olarak harekete geçirildi. Günümüzde, PKK’nın legal siyasi partisi CHP yerine ikame edilmiş durumdadır.

Bu sonuç son seçimde de işlemeye başladı. Kürtlerin özgün ve kendileri için siyaset yapma koşulları olanaklı olmadı. Kürtler, Kürt partisi olan HAK-PAR’a oy vermedi. Elbette bu sonuçta yapısal ve Kürt milli hareketini ilgilendiren ciddi-stratejik sorunları var. Bu gelecek yazımın konusu olacak.

Ne yazık ki, biz Kuzeyli Kürt siyaset sınıfı ve yurtseverler olarak bu gerçeği görmezlikten geldik. Halen de gelmeye devam ediyoruz. Bu benzeri sorunların yeniden değerlendirilerek aşılması gerekir. Bu ciddi bir özeleştiri konusudur da.

Diyarbekîr, 16 Mayıs 2023