Hetavî Kurd/ Kürd Talebe Hêvî Cemiyeti Beyannamesi (1919)

1
3677

(Jîn, Hejmar: 21, 18 Haziran 1335):

Bundan tam yedi yıl önce, İstanbul’da değişik okullara devam eden Kürd gençleri, uluslarının uğratıldığı yoksunluk ve bilgisizliği okullarının bahçelerinde baş başa konuşurlarken, bu acı öykünün yüreklerinde biriktirmiş olduğu yoksunluk derdini birbirlerine emanet ederlerken, birleşme ve birlikte çalışma ihtiyacının etkisiyle, “Kürd Talebe Hêvî Cemiyeti”ni kurmuşlardı. İstanbul’un izbe köşelerinde, yaşamdan yoksun bir ulusun çocukları olarak toplanmış olan bir avuç genç, yürüdükleri karanlık, çetin ve tehlikeli yolda, ellerindeki titrek meşalenin üzerinde, derneğin adından da anlaşılacağı gibi “Ümit” yazmışlardı. Ümit ve dilek bu gençlerin isteklerinde kılavuzları, sabır ve direnç parolaları, ölüm ise bu dünyada tek ödülleri idi. Gerçekten de derin bir yokluk içinde çırpınıyorlardı. Çok dudaklarda hafife alma gülümseyişlerini, çok yüzlerde soğuk davranma görünümlerini, çok bakışlarda da kızgınlık ve kahretme anlamlarını görmüşlerdi. Ümit ve istekleri uğrunda hapse girmiş, kovuşturulmuş, mahkemelere yollanmışlardı. Kurdukları örgütün bütün yoksunluklara ve engellere rağmen yaşamasını bir “milli namus” sorunu bildiklerinden ve bu örgütün geçireceği serüvenlerin Kürdün yeteneklerine bir küçük örnek oluşturacağına emin olduklarından, bıkıp usanmadan çalıştılar ve yokluk içinden varlıklar çıkardılar.

İnsanlık tarihinin saygı ve onurla andığı düşkün bir millete yaşam ilacı hazırlamak gibi kutsal bir kaygı çevresinde toplanan yüzlerce gencin manevi kimliğine fedakarlık ruhu ve ulusal gurur aşılanmıştı. Kürdistan’ın her tarafından genç beyinlerden onların çağrısına uyma sesleri yükseldi. Her hafta çıkan ve kapandıkça yenisi çıkarılan gazete ve büroşürleriyle ulusal istekleri dile getirdiler; onları Kürdistan’ın her köşesine ve “Kürd” denince alaycı bakışları beliren gözlerin önüne kadar dağıttılar. Toplantılarıyla, konferanslarıyla, müsamereleriyle ilişki ve bağlantılarını pekiştirdiler ve dostluklarını sağlamlaştırdılar. Komşu halkların gençleriyle karşılıklı saygı temeli üzerinde ilişki kurdular. Avrupa’da açılan şube ile, dost ve düşmanın imrenme ve beğenme dolu dikkatlerini Kürd gençlerinin üzerine çektiler. İstanbul’un, Amerika’nın, Diyarbekir’in, Savçbulağ’ın (Sablax, Mahabad) ve Kürdistan’ın öteki merkezlerinin ilerigelenlerinin ve aydın fikirlilerinin ulusal duygulara sahip olmalarını sağladılar ve bu duyguları ulusal çalışmalara doğru eğilimli duruma getirip o çalışmalara çektiler. Özellikle İstanbul’da aydın Kürd ilerigelenleri arasında uyarı görevini yerine getirebilmek için çağrı üstüne çağrı yaptılar.

Aradan çok geçmeden Büyük Savaşını (1. Dünya Savaşı) gümbürtüsü dünyayı temelinden oynattı. Beş yıla yakın bir süreyle devam eden sarsıntının ortada bıraktığı darmadağınık yıkıntılar üstünde bugün bir “halklar kıyameti” görüyoruz. Kürd ulusunun, dünyanın çevresinde ve bizzat kendi evinin içinde çarpışan, kuduran fırtınaların niteliği ve anlamı konusunda bilgi sahibi olmayarak, beş yıl için için çektiği felaketlerin, uğradığı trajedilerin sonunda, acaba tarihsel nasibi ne olacaktır?

Kaygı ile dolu bu sorunun en layık yanıtını vermek için, ateşkes antlaşmasının yapıldığı tarihten beri çalışma ve eylemlerini ortaya koyan ulusal örgütlerin yanında “Kürd Hêvî Talebe Cemiyeti” de, beş yıl içinde Kürd ulusunun tekmelendiği imha ve idam çukurunun verdiği itici gücü, kaybetmiş olduğu değerli ve fedakar üyelerinin kaybından doğan matemin verdiği itici güçle artırarak, aynı ümidin ateşiyle ve aynı inanç ve güvenle ulusunun huzuruna çıkıyor.

Evet, “Kürd Hêvî Talebe Cemiyeti” halkların bu ayaklanması sırasında ne yapmak istiyor? Ve hangi ilkeler etrafında çalışmalarını saptayıp pekiştirmek ve artırmak istiyor?

Kürd Hêvî Talebe Cemiyeti” her şeyden önce, bir ulusun refah ve ikbalini sonsuzlaştıracak olan temel etmenlerin inanç, maddi varlık ve bilgi üslerinden oluşmuş bulunduğuna inanmaktadır. Gerçekten, inanç ve karakterinde gevşeme başgöstermiş, servet ve maddi varlığı ortadan kaybolmuş, bilgi ve yüce değerleri karışık duruma gelmiş ulusların uğrayacakları akıbet, tutsaklıkta aşağılanmaya ve ortadan kalkmaya mahküm olmaktır. Tarih, bu yargının örneklerini ve benzerlerini ibret verici olaylarla birlikte torunların önünde anlata anlata bitiremiyor.

İnancını, idealini asabiyetle[1] savunan ve bu uğurda canını feda etmekten zevk alan, refah ve mutluluğunun yol ve etmenlerini sağlamlaştırıp pekiştiren, sağlıklı, sağlam ve bilinçli bir beyinsel kavrayışa sahip olan uluslar, görüyoruz ki dünyanın mukadderatının düzenleyicisi kesiliyorlar.

Bu nedenledir ki Kürd gençliği, Kürd ulusunun kendi seçkin nitelik ve özelliklerine uygun şerefli bir konuma ulaşması için, her şeyden önce Kürd inancının, namus ve idealinin ölmez bir inançla korunması gerektiği kanısındadır.[2]

Ayrıca Kürd gençleri, ulusal zenginliklerinin tüm dünya kıtalarınınkinden daha zengin olan uluslarının öteki uluslara karşı ve gençlerinin de kamu kuruluşları önünde düşük düzeyli bir dilenci durumunu kazanmalarının Kürd ulusu için ağır bir felaket olacağına da emindirler.

Bu güven ve bu inancın itici gücüyledir ki, Kürd ulusunun bilim ve kültür yolunda bir an önce ilerlemesi zorunluluğunu, Kürd Talebe Hêvî Cemiyeti esas tutum olarak kabul etmiştir. Ve bu amaç çevresinde bu kez tüzüğünü değiştirip genişletmiştir. Bu amaca ulaşmak için Kürdistan’ın her tarafında şubeler açacağı gibi, üyelerini de, çağdaş uygarlığın temel kuralları ile alışkanlık edinmeleri için Avrupa’ya gönderecektir.

Asur yıllıklarında, Medya ve Part anıtlarında, Arap, Türk ve özellikle de İran tarihlerinde uzun ve şerefli bir tarihsel yaşama sahip bulunan Kürdistan’ın, ve birtakım dinsel ve siyasal kurumların ya da zorba ve askeri otoritelerin tasallutundan uzak kalabilmiş olduğu dönemlerde kendi gelenek ve görenekleri ve kendi eğilimleri sınırları içinde adaletli ve kültürsever hükümetler kuran Kürd ulusunun ihmal edilmiş ve unutulmuş olarak kalmış bulunan “ulusal tarih”ini toplama olanaklarını hazırlamak da, derneğin temel amaçlarındandır.

Bu arada, Fars ırkının geniş ve uyumlu dilinden olup “Acem dili”ne tarihsel kıdem ile üstün olan ve fakat sözcüklerin dokusu ve türetimi konularında geri kalmış olan “Kürd dili”nin yararlı bir duruma gelmesi ve pratik bir biçimde anlatım yeteneğine sahip ve az bir zaman içinde “yazı dili” olması için derneğimiz çalışmalar yapacaktır.[3] Bu gereğin yerine getirilmesi, sanıldığı kadar güç ve uzun değildir. Bugün ikincil ve geçici birtakım itici etmenler ve engeller dolayısıyla, telaffuz biçimi ve ufak tefek sözcük değişiklikleri bakımından çeşitli kabilelerde değişikliğe uğramış olan Kürdçenin yazı ve anlatım dili biçiminde saptanması, değişik kabilelerin lehçelerini ve dilbilgisini bilen saygıdeğer zatlardan oluşan bir kurulun bir an önce hazırlayacağı “ulusal sözlük”ün düzenlenmesine bağlıdır. Kürd genel yaşamında gelecekte başlayacak olan karışım ve ilişkilerin, öğretim ve yayınların, çok zaman geçmeden, yazı dilini büyük merkezlerde konuşma dili durumuna getireceği kuşkusuzdur. Vazgeçilmez olan bu özlemin gerçekleşmesini sağlamak için, hazır bulunmalarıyla derneğimize yaşam verecek olan Kürd düşünür ve aydın zatlarının himmet ve gayretlerine başvurulacaktır. Tüzüğün özel maddelerinin hükümlerine uygun olarak oluşacak olan “Tamim-i Maarif Heyeti[4] böylece Kürd kültürünün uyanışı ve gelişmesi konusunda önemli bir etmen olacaktır.

Kürdçe eski edebiyat eserlerini toplayıp yayınlamak da, derneğimizin omuzlarına yüklenen görevler arasındadır. Xanî’nin “Mem û Zin“ini, Nali’nin ve Melayê Ciziri’nin “Diwan“ı ile Eliyê Heriri’nin, Feqıyê Teyran’ın, Mistefa Begê Kurdî’nin, Şêx Qadir’in ve Şêx Riza’nın Kürd edebiyat tarihini zengin ve renkli bedialarla dolduran edebiyat eserleri izleyecektir.[5]

Derneğimiz, ulusun çok olan sosyal, ekonomik ve bilimsel ihtiyaçları arasında bugün şiddetli bir biçimde duyulan ihtiyaçları karşılayan ve yapılması olanak sınırları içinde bulunan konulara öncelik verme görüşünü korumaktadır.

Çalışmalarımız yolunda Tanrı’nın bizi başarılı kılması ve ulusumuzun ulusal ve mutlu bir yönetime kavuşması dileğini eşsiz olan Cenab-ı Allah’ın yüce huzuruna sunarız.

Gayret bizden, Kürdler, yardım sizlerden!

Kaynak: Jîn, Kovara Kurdî-Tirkî (Kürdçe-Türkçe Dergi), Cild-5, Amedekar: M. Emin Bozarslan, Weşanên Deng, Sweden, 1988

[1] Asabiyet: Arapça olup Osmanlıcaya da geçen bu sözcük şu iki anlama gelir: 1· Sinirlilik, sinirli olma durumu. 2· Kişinin kendi yakınlarını, yurdunu, ulusunu ya da dinini koruması ve savunması, bunlardan birine ya da bazılarına ya da tümüne karşı duyduğu bağlılık. Burada sözcüğün ikinci anlamı söz konusudur. Sözcük, Türkçede tam karşılığı bulunmadığı için tarafımızdan aynen kullanıldı.

[2] “Kürd inancı, namus ve ideali”nden maksat, Kürdlük inancı, Kürdlük namusu ve Kürdlük idealidir.

[3] Bu cümlenin başındaki “Fars ırkının geniş ve uyumlu dili”nden maksat, Kürdçenin de içinde bulunduğu İran dil topluluğudur. Cümledeki “Acem dili “nden maksat ise Farsçadır. Cümledeki “doku” sözcüğü “rıesc” sözcüğünün, “türetirn” sözcüğü ise “imal” sözcüğünün karşılığı olarak kullanılmıştır.

[4] Tamirn-i Maarif Heyeti: Bilgi ve kültürü yaygınlaştırma kurulu.

[5] Bedîa: Arapça olup Osmanlıcaya da geçen bu sözcük “gözalıcı, gözü gönlü okşayan, herkes tarafından beğenilen güzel şey” demektir. Burada anlatılmak istenen, bu eserlerin taşıdıkları gözalıcı ve gözü gönlü okşayan üstün sanat değerleridir. Sözcük, Türkçede tam karşılığı bulunmadığı için çeviride tarafımızdan aynen kullanıldı.