Abdurrahman Rahmi Hakkari

Kurdistan Teali Cemiyeti’nin birkaç gün evvel yayınladığımız beyannamesini bugün tekrar aldığımız karar neticesinde basıyoruz. Bu beyannamenin, tüm nüshalarının kamilen dağılımı ve peş peşe gelen müracaatlar neticesinde, yayınlanması için tekrar karar alma mecburiyeti oluştu.

Kurdistan Teali Cemiyeti Beyannamesi:

Değişik gelgitler içinde kederli olan aziz milletimizi, mesut ve müreffeh bir hayata mazhar etmek, kendisine layık olduğu mutena ve medeni bir yaşamı temin etmek üzere İstanbul’da Kurdistan Teali Cemiyeti unvanıyla bir milli oluşumu oluşturduk.

Emel ve maksatları, neslimizin fikriyatıyla uygun ve uyuşmaya kabil olmayan “Vilayet-i Şarkiye” heyetinin, cemiyetimizle hiçbir alakası yoktur. Kürd yönünü kapsayan milli hareketimizin yegane dayanağı olacak Kurdistan Teali Cemiyeti şubelerinin her şehirde süratli bir şekilde ve intizam ile tesisi, hayati menfaatimiz için gereklidir.

Hukukumuzun korunmasını teminat altına alan bu mühim ve nazik zamanın gereklerine uygun hareket ederek, asayiş mahalinde, kati surette hareketlerden uzak durmanın gerekli olduğudur.

Tüm dünyanın hukuk teminatı ve kaderinin teminatı, Wilson’un millet prensipleri esasına göre garanti ve kefalet altına alan İngiltere, Amerika, Fransa, İtalya ve müttefiklerinin milli menfaatleri ciddiyetle hedef alan adil çabalarına destek ve yardımcı olmaktır.  Her fırsatta adı geçen komisyonlar nezdinde hukukumuzu kabul ettirmek, hizmet edilebilecek teşebbüsler, bu çabaların aktif bir şekilde yapılması öncelikli görevlerdendir. Bununla birlikte adı geçen büyük devletler tarafından Kurdistan’da incelemelerde bulunmak, muhtaç ve göçmenlere yardımda bulunmak vs. için gönderilecek heyet ve memurlar, haklarında yaratılışımızdan gelen asalet ve necabeti milliyemizle uygun bir surette lazım gelen kolaylığı göstermek, ikram, hürmet ve misafirperverliği icra etmek; velhasıl tüm fırsatımızla teveccühlerini çekmek ve muhabbetlerine çalışmak hareketimizin düsturu olacaktır.

Avrupa’da pek uygun bir kabul tarzını gören milli emellerimizin hususi temini, Paris Konferansı nezdine ikram olunan murahhas heyetin başkanlığına Kürd eşrafından Bedirhan Süreyya ve geçmiş Dersim mebusu Lütfü Fikri Beyler seçilmiş ve Paris Konferansına kabul edilmişlerdir.

Önemli bir şekilde milli hukukumuzu müdafaasına tahsis edilmiş olan “Serbestî”, “Kurdistan” ve “Jîn”  gazeteleri Kurdistan’ın her tarafında dikkatle mutaala olunmalı, sürekli temini ve dağıtımının genişletilmesine hizmet edebilecek teşebbüslerin süratli bir şekilde ve kesinlikle icra olunmalıdır.

Cemiyetimizin her tarafta şubelerini çoğaltmaları için elden gelen gayreti sarfederek açılışını merkeze bildirmekle beraber, milli eksende yapılacak teşebbüslerin devamına hizmet etmek üzere yardımların toplanması ve bu gazetelerimize abone olma hususunda fevkalade ehemmiyet atfedilerek bedelleri yani günlük Serbestî gazetesiyle haftalık Kurdistan ve Jîn dergilerine ait abone bedelleri doğrudan doğruya cemiyetimiz merkezine gönderilmelidir.

Her türlü ayrılığı ve nifakı terk ile vatandaşlarımızın birlik içerisinde görevlerini güzelce ifa etmeleri, aziz vatanımızın menfaatinin gereğidir. Kurdistan, herkesten vazifesinin tamamen ifasını bekliyor.

Cenab-ı Hakkın yüce yardımları desteğimiz ve Hz. Peygamberin ruhaniyeti yar ve yaverimiz olsun.

Kurdistan’a hasret kalan gönüllerimizin harareti, barış, kardeşliği ve nihayetsiz muhabbetiyle vatanımızı, vatandaşlarımızı kucaklıyoruz.

Kürd heyet-i irşadiyesi:

Dünkü nüshamızda Kürdistan Teali Cemiyeti merkezinden Kürdistana, Kürd aydınlarından müteşekkil olmak üzere bir irşad heyeti oluşturulması hakkında bazı müzakereler cereyan ettiğini yazmıştık. Son istihbaratımıza nazaran heyet-i nasiha üyelerinin seçilmesi neticelenmek üzeredir. Zamanın nazik ve ehemmiyeti nazarı dikkate alınarak heyetin süratli bir şekilde oluşmasının teminine çalışılmaktadır.

İnsaniyet diye bağıranlara:

Biçare bir sürü masumun halen Konya, Adana, Eskişehir’de, ötede, beride, köşede bucakta; ah ve iniltilerini işitiyoruz. Bunların dertlerine deva şöyle dursun yaralarına tuz olmaktadır. Ah ve iniltileri yetmez bir de feryat ile ağlaşmalarını musiki dinler gibi dinletilmek isteniyor.

Acaba!… Şu biçareler; Hükümetin teklifi üzere ziyadesiyle yardımda bulunduklarını kim inkar edebilir? Dün genel bütçe bunların parasıyla doluyordu. Bugün yalnız hayatlarını kurtarmak için yardım niçin esirgeniyor.

Yahut Enverlerin, Talatların ceplerini dolduran şu paralardan düşkünlere yardımda bulunmak caiz değil midir?

Yalnız gizli ödenek bunları ihya ederdi (kalkındırırdı). Turancı fikrinin istila ettiği bir zamanda bunları söyleyemezdik zira; maksatlarının neden ibaret olduğu İskanı Muhacirin Nizamnamesi’nde gün gibi aşikardı. Bunlar anasırı Osmaniye (Osmanlı tebaasından olanlara) düşman, bir kısmı muvakkat (geçici)  tehcir, Kürdleri de ebedi tehcir ile imhadan çekiniyorlardı. Fakat bu çete, muhterem şair Tefik Fikret Beyin:

“Zulmün topu var, kalesi var, güllesi varsa 

Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır.”

Mısraları ifadesince zulmün edavatlarını “Hak” aleyhlerine döndürdü.

Onlar mahcup, sefil ve yok oldular ve hala da edeceklerdir. Fakat geçen geçti veyahut geçirdi. Onlara söğüp saymakla iş yürümez. Biraz da halihazırdaki yaraları tedaviye kalkışalım yoksa onlara lanet okuyarak elleri ovalamakla biz mesuliyetten kurtulamayız. Yarayı kendi halinde bırakmak kangrenleşmesini süratlendirir itibariyle büyük bir veba taşır. Zannedersem Kürd muhacirlerinin çetecilere zamanındaki telefatıyla bu günkü telefatı (telef olması) arasında pek cüzi bir fark vardır. Bildiklerimize nazaran bir takım yerlerde şimdiki telefat evvelkinden daha çoktur. Evvelce hiç olmazsa bir yevmiye veriyorlardı. Bugün onlarda kesilmiştir. Emin olunuz ki şu fakir ve zavallı Kürd beyiniz zatlar, evvelce büyük servetler, çiftlikler sahibi idiler. Şu medrese köşelerinde iskan edilenler evvelce köşklerde, şu muhtaç anladığımız kafile yüzlerce hatta binlerce misafiri mihmanperverlikle memnun etmiştir.

Bunlar servetlerini ve bu saadetlerini nasıl kaybettiler, sefaletin sebebi kimdir? Sulh dolayısıyla her tarafta sayısız mahkemeler açıldı. Acaba! Bu suçları işleyenlerin cezalandırılıp bunca varlığı tazmin etmek için bir mahkeme teşekkül etti mi?

“Heyhat! Bu oyunda bizler yine yandık!

Artık bu ziyan ortada, bilmem ne kazandık.”

Geçenleri tekrar etmekten bir menfaat sağlanmaz. Maziye (geçmişe) aşina olmak ancak halı (şimdiki zamanı) islah ve istikbâlı aydınlatmak içindir. Bu önerme olmazsa tarih ilminin tahsili faydasız olur. Bununla birlikte geçmişten ibret alarak halı islah edeceğiz!… Diye içten bir seda ile savaş artığı muhacirlerin sefaletten kurtarılmasını insaniyet namına gerekli mercilerden istirham eylerim.

[1] Hekkarili Abdurrahim Rahmi, Serbestî, sayı: 483, 2 Mayis 1919