Bizler asla güçlünün, zorbanın yanında yer almadık, güçlünün günahlarını aklamaya ve görmezden gelmeye çalışmadık. Bu coğrafyaya zarar vermemiş, zarar verenlerin yanında durmamış, zarar verenleri desteklememiş bireyleriz. Şimdiye dek adım atamamış olabiliriz ancak bir aferin işitmek uğruna dostlarımızı yalnız bırakmayız.

Seçim süreci boyunca oldukça sevindirici, olumlu gelişmeler yaşandı (Suruç hariç). Kendilerine ‘Kürdistani’ diyen bazı yapıların bizlerden ayrıştıklarına da şahit olduk. Bu ayrışma bizim etkimizle, bizimle olan tartışmaları yüzünden olmadı, iyi de oldu. PAK, PSK, KDP ve Azadi cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kararlarını ortaya koydular, kendileri için hayırlı olsun.

HDP’nin ve HÜDA-PAR’ın önceliği coğrafyamızın temel ve acil sorunları, ihtiyaçları değildir. Ruhu coğrafyamızdan gittikçe uzaklaşan yani desteklenmek için en yanlış zamanını yaşayan Demirtaş ve HDP’nin tek derdi Erdoğan’ın gitmesi ya da zayıf düşmesi, Zekeriya Yapıcıoğlu’nun ifadesiyle HÜDA-PAR’ın önceliği İslamdır. Herkes önceliğini belirlemede özgürdür. PAK, PSK, KDP ve Azadi de kendi önceliğini HDP lehine belirlemiştir.  Olası ikinci turda ise Ayhan Bilgen’in açıklaması doğrultusunda hareket edebilirler ya da kendileri yeni bir öneride bulunabilirler.

HDP, HDK, DTK, 6-8 Ekim, hendekler, HDP’yi kimlerin kurduğu ve kurulma nedenleri ve Demirtaş’a dair PAK, PSK, KDP ve Azadi çevresinin eleştirilerindeki ciddiyet tartışılır hale gelmiştir. Bu yapıların HDP ile yaptığı ‘milli ittifak’ görüşmelerinin sona ermesine dair öne sürdükleri ‘milli nedenlere’ rağmen açıkladıkları seçim desteği pek de bağdaşmamıştır.

PAK, PSK, KDP ve Azadi’ye yarım bıraktıkları işi tamamlamalarını da öneriyorum. Demirtaş’ı destekleyip HDP’yi desteklememek diye bir şey yoktur, zaten Demirtaş’ı desteklemek HDP’ye destek istemek anlamına gelir.

PAK, PSK, KDP ve Azadi çevresi Demirtaş ve HDP’nin seçim kampanyası çalışmalarında alanda aktif çalışmaları da uygun olacaktır.  Bu yapıların yönetici ve sempatizanlarının ev ev, dükkan dükkan, kahve kahve şehir şehir dolaşarak hem Demirtaş, hem HDP için oy istemeleri de gelecekteki ‘ittifaklarını’ güçlü ve güvenilir kılacaktır. Demirtaş demek Sezai Temelli demektir, Sırrı Süreyya Önder, Ertuğrul Kürkçü demektir, İmam Taşçıer, Pervin Buldan, Ayhan Bilgen demektir.

HDP ne kadar Kürdistani ise, PAK, PSK, KDP ve Azadi de artık o kadar Kürdistanidir. PAK, PSK, KDP ve Azadi, PKK ve HDP’nin sürekli tekrarladığı ‘ulusal kongre’ çağrılarına olumlu yanıt vermemeleri için öne sürdükleri nedenler destek kararlarından sonra güncellenmeyi gerektirmektedir.

Bundan sonra seçim ya da diğer ittifaklarda Kürdistan kelimesinin kullanılmamasını öneriyorum. Kürdistan her şeyin başına geçebilecek, herkesin kullanabileceği bir kelime olmamalıdır.  Döneme uygun kelimeler kullanılabilir ancak bu kelime bu biçimde kullanılmamalıdır.

Toplumunun sorunlarını, ihtiyaçlarını dile getirenler, önceleyenler ve davrananlar temsilci, lider olmayı hak eder. Varlığını başkalarının varlığı, eksiği, yanlışı üzerinden belirlemeye, kanıtlamaya çalışanlar bunu yetersizliklerinden yaparlar. Kendi başına ayakta durmaya çalışanlar güven verebilir, bugünü ve geleceği inşa etme yetkisini elde edebilir.

Cumhurbaşkanlığı seçimi önerisi

Günümüzde kararlıca sürdürülen tasfiye ve reorganizasyonu buna maruz kalan kesimler dışındaki parti, grup ve bireyler fark etmiyor olabilir mi? Kanımca çoğu farkında ve seçimlerde HDP’yi biraz da bu nedenle destekliyorlar. Böyle bir süreçte bizim olmayan bir meseleye ve sürece bir oy ile de olsa taraf olmamızın doğru olmadığını düşünüyorum.

Geçen referandumda önerdiğim ‘geçersiz oy’, cumhurbaşkanlığı seçimi için HAK-PAR tarafından benimsenmiştir ve bu oldukça önemlidir. “Haklarımızı kim anayasal güvence altına almayı yazılı taahhüt ederse oyumuzu o kişiye vermeyi ancak bu taahhüt gerçekleşmezse sandığa giderek geçersiz oy vermeyi” önermiştim. Bu nedenle cumhurbaşkanlığı seçimlerinde geçen seçimdeki tavrı sahiplenmeye ve insanlarımızı geçersiz oy vermeye davet ediyorum.

Boykot edenlerin sayısının bulunacak, savunulacak ve sahiplenilecek bir anlamı yokken, geçersiz oy bize gereken özgüveni sağlayacak ve bizi birleştirecektir.

Geçersiz oy sayısı ne kadar artarsa ‘Kürt tarafı’ da o kadar hızlı oluşuyor anlamına gelecektir ve gerisi bu zemini sahiplenerek, dayanak yaparak politika yapabilecek siyasi grup ve partilerin becerisine kalacaktır.

Bizim sorunumuz Kürt tarafını oluşturamamamızdır. Kürt tarafı; geçersiz oyların artışıyla ete kemiğe bürünecek, omurgası oluşacak bu vücuda zeka, beceri kıvraklık kazandırmayı sağlayabilecek birikime, öngörüye, dayanışmaya, dürüstlüğe ve kararlılığa sahibiz.

Milletvekili seçimi için öneri

Bu seçimlerde Diyarbakır, Ağrı, Van, Dersim ve Mardin’de HAK-PAR’ın bağımsız adaylarına oy verilmesini, uygun bağımsız aday olmayan kentlerde ise mutlaka sandığa gidilerek (elçilikler dahil) yine ‘geçersiz oy’ verilmesini öneriyorum.

Diğer partilerimiz de günlerini, enerjilerini ve çabalarını başka şeyler için değil de kendi bağımsız adaylarını çıkarmak ya da ortak adaylar etrafında birleşmek için değerlendirseydi bugün çok daha farklı konulardan ve hedeflerden bahsediyor olacaktık.

Mevcut bağımsız adaylara sahip çıkmak, savunmak, onlar için alanda çalışmak, destek olmak, tanıtımlarını yapmak da ‘oyları ve geçersiz oyları’ artıracaktır.

Geçersiz oyların ve bağımsız adayların alacağı oy toplamında sağlanacak artış geleceğimiz için moral verecektir. Bu oylar ‘Kürt tarafının’ şekillenmesinin nüvesi olacaktır.

Her bireyin, grubun ve partinin  ‘(bazı) yanlış(ları) yapma hakkı’ vardır. Önemli olan yanlışını kabullenmek ve gerektiğinde geri adım atabilmektir; hele hele mesele sizlerin hep dediği gibi  ‘ulusal’sa! PAKURD, PAK, HAK-PAR, PSK, AZADİ, KDP ve T-KDP’yi, tüm grup ve bireylerimizi ‘Kürd tarafını’ belirginleştirmeye davet ediyorum.

‘Kürd tarafını’ oluşturmamız zorunludur.