Savaş; Kürdler tarafından çok iyi bilinen, tanınan 19. Yüzyıldan itibaren Osmanlı, Pers, Rus, İngiliz ve Fransız ordularının en örgütlü ve sınırsız hırsızlık aracıdır. Tarih bizden yana olmadı. Çünkü tarihimizi işgalcilerimiz ve onların diplomasi ortakları yazdılar.

Kürdistan askeri seferler ve onların neden oldukları yıkımlardan dolayı farklı alanlarda, konularda bilginler yetiştirme yönünden çoraklaştırdı. Tarih, tarih alanında öğrenim, eğitim görmeyen birikimsiz kişilerce ele alınmakta, yazılmakta. İnsanlarımız ve ilgili kişiler olması gereken şekilde bilgi sahibi olamamaktalar.

İttihad-i Terakki Cemiyeti/İttihad-i Terakki Komitesi/ İttihad-i Terakki Partisi/Teceddud Partisi / Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti [Milli Hakları Koruma Örgütü], Cumhuriyet Halk Partisi; tümü İttihatın isimleridirler. İttihat ve Kemalizm aynı siyasal sistemi, ideolojiyi ifade eder. Gelişmelere, yıllara göre isimler değiştirilir. Bu gerçekliği anlayamayıp, anlamak istemeyip yazanlarsa tarihçi sıfatını taşımaya devam ediyorlar.

1919 itibariyla İttihad-ı Terakki Partisi yöneticisi M. Kemal ve ekibinin Kürdlerin siyasal çalışmalarına yaklaşımları. Emperyalist-kapitalist devletlerin temsilcileriyle yapılan görüşmelerin, devletlerin istemlerinin, programlarının Osmanlı’da iktidarda olanların yararına gelişmediği, gelişme göstermediği görülür.

Gözler Kürdistan’a çevrilir. Burada Osmanlı askeri işgali devam etmektedir. Osmanlı asker-sivil bürokrasisi işgalci imparatorluğun yöneticisi olarak Kürdistan’ın zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını Avrupalı sömürgeci devletlerle paylaşmak istemez. Bu konuda sadece Almanlar ayrıcalıklıdırlar.

  1. Abdülhamit’in Kürdistan petrolleri konusunda yaptırdığı araştırmalar, petrol bulunan noktaların işlendiği haritalar ellerinin altındadır. İngiltere, Fransa ve Rus Çarlığı yöneticileri Kürdistan’ı kendi aralarında paylaşmışlardır.

İmparatorluklar, devletler kendi aralarında Kafkasya ve Kürdistan petrollerini ele geçirme savaşı yürütmektedirler. Kıyasıya bir mücadele yaşanmaktadır. 20.yy’da endüstriyel gelişme petrolsüzlüğü kabul etmez. Enerji gereksinimi savaşı başlatma nedeni olmuştur.

Osmanlı asker-sivil bürokrasisi işgalci imparatorluğun yöneticisi olarak değişik inançlar, dinler mensubu olan halkların bütün zenginliklerini tümüyle elde etme uğraşı vermiştir. Zenginlikleri edinmiştir.

İmparatorluğu büyütme istemi büyük savaşta yenilgiyle sonuçlanınca ve savaşı kazanan diğer sömürgeci güçlerce imparatorluk işgal edilmeye başlanınca, İttihatçıların daha çok sömürme, hakimiyet alanı genişletme, zenginlikleri gasp etme hayalleri gerçekleşme olanağını kaybetme aşamasına gelir.

Yenilgiyle birlikte İttihad-ı Terakki Partisi ve ona bağlı örgütlenme olan ve hem Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde hem de dışında faaliyet yürüten Teşkilat-ı Mahsusa adlı yapı içinde, etrafında kümelenenlerin askeri darbelerle iktidarı alışlarından itibaren kazandıkları avantajlarını korumaları mümkün değildir. Siyasal ve askeri üstünlük baş aşağı gidişe başlamıştır. Onlar eldekileri kaybetmeme çırpınışına girerler.

Savaş sürecinde dibe vururlar. Savaş sonrası yeni bir iktidar inşa edilmelidir düşüncesiyle yeni projeler oluştururlar. Bundan dolayı da değişik şehirlerde Teşkilat-ı Mahsusanın öncülüğünde, “Hukuku savunma ve işgali ret” adı altında örgütlenmelerini yenileme mecburiyeti duyarlar. Taktik olarak isim değişikliğine giderler.

Onlar o dönemde iktidarda olanlar olarak kendilerini korumayı amaçlayan, halklardan, haklardan rahatsız olan, korkan asker ve sivil bürokratlar olarak kurdukları zümre diktatörlüğünü koruyabilmek ve kalıcı kılabilmek için bütün araçları ve yöntemleri kullanmayı mubah görürler. Şiddetin zoruyla, diliyle, silah ve baskıyla, devlet terörüyle iktidarlarını korumaya kararlıdırlar.

İttihad-ı Terakki’nin yol göstermesi, desteklemesi, olanak sunması sonucu kendilerinin istediği kıstaslara sahip köken olarak Türk olmayanlardan oluşacak olan “Türk burjuvazisi” çalışmaları sonuç vermeye başlamıştır. Her türlü şiddet aracı kullanılarak, “taş üstünde taş, omuz üstünde baş” bırakmayarak gerçekleştirilen işgaller sonrası Osmanlı İmparatorluğu sınırları içine dahil edilmiş olan topraklar da yaşarlar.

Dini kesimden, büyük tüccarlarda, büyük toprak sahiplerinden, ileri gelenlerden ve devlet memurlarından oluşurlar. Örgütlü olarak savaşı ve savaşın sonuçlarını kendi lehlerine çevirenlerdirler. Sınırsız el koymalarla, gasplarla dönemi değerlendirenlerdirler. Savaş onlar için kapitali tanıma ve şişirme dönemi olur.

Bu kişiler “Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri” adı altında yeniden örgütlendirilirler. Örgütlenmeyi yapanlar, belirleyici olanlar İttihad-ı Terakki Partisi’nin üst düzey mensuplarıdırlar. Memleketlere göre isimlendirilirler. Kürdistan’da isim “Vilayatı Şarkiye Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”, Rum topraklarındaysa “Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”dir.

Onlar sınırlar dahilindeki halkları, etnisiteleri, toplulukları denetlemek, muhalifleri saptamak, ezmek, sürmek ve öldürmek amacıyla kendileriyle geçmişte suç ortaklığı yapan kişilere iktidar olanaklarını sunmaya, devlet adına gasplardan paylar vermeye, onları daha fazla varlıklı kılmaya devam ederler.

Kendi denetimlerinde savaş ve insanlık suçu işleyenleri Osmanlı kurum ve kuruluşlarında görevlendirirler. Rütbelerini yükseltirler, örgütlenme zincirlerini de döneme göre gözden geçirip yenilerler.

Değişiklik, reform, özgürlük sloganıyla sarsmaya başladıkları Yıldız Sarayı’nı, saraya adım attıktan, havasını solumaya başladıktan sonra sağladığı olanakları göz önüne alarak kendileri için korumaya, kullanmaya başlarlar. İktidar tadı askeri terimleri sıralamaya alışkın olan damaklarda kalır. Olanakları, iktidar olma nimetlerini kaybetmemek için değişim düşmanı olarak sisteme sarılıp, sistemi daha geniş alanlarda etkili kılmak için projeler oluştururlar.

Avantajların sahipleridirler. İktidar zevkini tatmış kişilerdirler. İktidar sarayından, tepelerden bireye, toplumlara bakan, halklara, etnisitelere yabancı, uzak kişiler olarak II. Abdülhamit’in bütün örgütlenmelerini kontrol altına alırlar.

Kendileri için çalıştırmaya başlarlar. Bab-ı Ali’nin/Osmanlı Hükümeti’nin üstüne oturduğu ve kullandığı zenginlikler, avantajlar ve iktidar, Osmanlının işgal ettiği topraklarda kendilerine kadro bulma, kullanma imkânı vermiştir. Osmanlı’daki askeri darbe geleneği de tümden teslim alınır. Çıkarlar, dönemler gerektirdikçe kullanılır.

İktidar olmanın sağladığı avantajlardan faydalanma, olanaklardan yararlanma olanağının bulunmasından dolayı İttihat’a üye, taraftar bulmada sıkıntı çekmezler. Abdülhamid’in kurduğu, örgütlü devlet şiddetini temel alan, zora dayalı sistemi değiştirmek gibi bir dertleri olmaz. Sistemi korumak için halklara, haklara karşı mücadele etmeye başlarlar. Sistemle bütünleşme, anlaşma, kullanma, parçası olma merkezde ve taşrada değişik olanaklar sunmaktadır, sunmaya devam edecektir.

Abdülhamid ve saray görevlileri de danışman olarak kullanılırlar. Gerektiğinde bilgilerine, tecrübelerine, deneyimlerine başvurulur. Kendilerinden yararlanılır, önerileri ciddiye alınır, değerlendirilir. Silahla iktidara el koyanlar küçük bir azınlığı oluştururlar.

Kendilerini koruyabilmek ve iktidarlarını kalıcı kılabilmek için oluşturdukları askeri, siyasi örgütlenme içinde yer alanların gasplarına, yolsuzluklarına, insanlık ve savaş suçlarına sessiz kalırlar, onları cesaretlendirip yönlendirirler.

İttihatçıların bir kesimi savaş cephelerinde yer alan askeri ve sivil bürokratlar olarak deneyim sahibidirler. Ambargo, emek gaspı, taşınır ve taşınmaz zenginliklerin gaspı, canlı ve ölü soygunculuğu bireysel kültür ve yaşam biçiminden parti kültürüne, yaşama biçimine dönüştürülür. Savaşın bilinen en örgütlü, planlı, programlı hırsızlık olduğu bu parti mensuplarının pratikleriyle kanıtlanır. Tarihte de yerini alır.

Osmanlının bütün kurum ve kuruluşları askeri iktidarı devamlı kılabilmek için harekete geçirilirler. Değişik rütbelerden darbeci subaylar, değişik mesleklerden bürokratlar, değişik düzeylerde memurlar ve görevliler yani mala çöken ganimet paylaşımcısı gaspçılar, talancılar örgütlenme zincirinde yer alırlar.

Darbeci İttihadı desteklemek, korumak, elemanı olmak o kişilere büyük savaş öncesinde, sırasında ve sonrasında el konulan malları, elde edilen imkanları koruma, kullanma, faydalanma hakkı ve olanağı verir. Bir suçluyu diğer suçlu destekler, korur. Onlar yargılanmayacaklarından, gasp ettikleri zenginliklerin ellerinden alınmayacağından, gasp ettikleri emeklerin bedellerinin kendilerinden istenmeyeceğinden emindirler.

“Seni öldüreceğim eşini alacağım.” tehdit ve istemi İttihatçılarda “Seni öldüreceğim malının, bütün varlıklarının, vatanının sahibi olacağım.” şeklinde işleme konur.

İttihat-ı Terakki mensupları, taraftarları toplumların değerlerine göre “ahlaksızlık ve suç” olarak görülen konularda korkusuzca, hiç çekinmeden hareket etme özgürlüğüne sahiptirler. Bu özgürlüklerini de kaybetmek istemezler. 1918 sonu itibariyle sadece örgütlenme zincirlerini gözden geçirirler, taktiksel yeniliklere giderler.

İnsanlar parti üyeleri, taraftarları ve muhalifler, düşmanlar olarak değerlendirmeye tabi tutulurlar. İttihadın parti devletinde “tarafsızlar, muhalifler, düşmanlar” devletin olanakları kullanılarak devlet terörüne, parti zulmüne maruz bırakılırlar. Kürdlerin ve diğerlerinin hesap sorma, hesaplaşma istemleri onları tedirgin eder.

Kürd-Rum (Yunan) birlikteliği onları kaygılandırır. Onlar, 2 Kasım 1918 itibarıyla Osmanlı sınırları dışına çıkmış olanlar ve sınırlar içinde kalanlar olarak merkez, taşra örgütlenmelerini yeni duruma göre şekillendirirler.

1.Dünya Savaşı’nın kaybedilmesinden dolayı İttihadın yeniden örgütlendirilmesi olan farklı isimli cemiyetler askeri, siyasi, dini, ekonomik, nüfus mühendisliği dahil çok yönlü ve değişik çalışmalarda bulunurlar.

İttihad-ı Terakki Partisi’nin, Enverizm’in/Kemalizm’in Kürd ulusal kurtuluş hareketinin başarıya ulaşmasını engelleme, boğma mücadelesi farklı devletlerin görevlilerince izlenir. İstihbari bilgiler elde edilir. Kürdlerin bağımsızlık mücadeleleri, örgütlenme faaliyetleri, sürgün edilişleri, yeniden iskana tabi tutulmaları, mallarının, zenginliklerinin gaspları, yıllara göre soykırımlardan geçirilmeleri, vatanlarının haritalardan silinmesi, farklı devletlerin arşivlerinde yüzlerce sayfanın konusunu oluşturmaktadırlar.

Tarih alanında öğrenim gören, kendilerini eğiten, çok dilli, tarafsız bakabilen gençlerimizin belge kartonlarını açıp tarafsız gözlerle incelemeler yapmaları, insanlarımıza sunmaları umuduyla.