Erdal Yıldırım/ Dersim soykırımı asla unutulamaz!

0
3357

“Bizi bir kamyona doldurdular. 
Tüfekli iki erin nezaretinde. 
Sonra o iki erle yük vagonuna doldurdular. 
Günlerce yolculuktan sonra bir köye attılar. 
Tarih öncesi köpekler havlıyordu. ” 
Cemal Süreya

 

İnsanlık tarihi boyunca günümüze değin yazılı, belgeli olarak tespit edilmiş onlarca soykırımın en çarpıcı olanlarından biri Dersim 38 Soykırımıdır. Aynen Dersimli Cemal Süreya’nın “Tarih Öncesi Köpekler Havlıyordu” şiirinde anlattığı gibi ‘ölümler, yıkımlar, sürgünlerle akıllardan hiçbir zaman çıkmayacak’ bir soykırımdır 37-38 Dersim.

Tarihe bakıldığında ilk büyük soykırımı 1492 yılında Kristof Kolomb’un Amerika topraklarına ayak basmasıyla görürüz ki, Amerika topraklarına ayak basan ve soykırım uygulayan barbar Avrupalılar 20 yılda nüfusu 8 milyon olan Arawaks yerlilerinin nüfusunu 28 bine kadar inmesine sebep olurlar.

1788 den 1938’e kadar olan yıllarda Avustralya topraklarını sömürgeleştirmek üzere giden İngilizler, yerli halk Aborjinleri sistematik bir şekilde, aralarına salgın hastalık yayarak, ya da yemeklerine zehir katarak soykırıma tabi tutar ve bu sürede nüfusu 750 bin olan Aborjinlerin sayısı 30 binlere kadar düşer.

1891 yılında Afrika’da Namibya topraklarını işgal eden Almanlar, ülkenin altın ve zümrüt madenlerini ele geçirmek için ülkenin yerli halkları olan Herero ve Nama yerlilerinden yaşlı, kadın, erkek, çocuk farkı gözetmeksizin binlercesini yok edilir, soykırım sonucu 130 bin yerliden sadece 15 bin kadarı sağ kalır.

Balkan Savaşlarının sonunda parçalanmaya başlayan Osmanlı İmparatorluğunun son yıllarında, 1915 yılında ırkçı, milliyetçi “tek dil, tek din, tek millet” düsturuyla hareket eden Jön Türkler Anadolu topraklarının kadim halklarından olan Ermenilere karşı çok büyük bir soykırım gerçekleştirdiler. Tarihi verilere göre yaklaşık 1,5 milyon Ermeni katledildi. Yüz binlercesi ülke topraklarını terk etti.

Yine Almanlar 2.Emperyalist Paylaşım Savaşının öncesi ve savaş süreci olan 1933 – 1945 yıllarında Büyük Alman İmparatorluğunu kurmak ve üstün Alman ırkını yaratmak amacıyla, Alman olmayan uluslardan yaklaşık 21 milyon kişiyi topluca kurşuna dizerek, toplama kamplarında fırınlarda yakarak ya da gaz odalarında zehirleyerek soykırıma tabi tuttular. Almanlar, Çingenelerin yüzde 94`ünü kısırlaştırıp, Yahudileri ise gaz odalarında yakarak sitemli bir şekilde öldürürler.

2.Emperyalist Savaşı sonrasında Sovyet Ordusundan kaçan, nerdeyse üçte biri 15 yaşından daha küçüklerin oluşturduğu 250 bin kadar Alman, Danimarkalılarca toplama kamplarına alındı ve binlercesi bu kamplarda yaşamını yitirdi.

1830’lu yıllarda zengin petrol ve maden yataklarına sahip olan Cezayir’i işgal eden Fransızlar onlarca yıl süren ve on binlerce, yüz binlerce insanın soykırıma tabi tutulduğu bir insanlık suçunun sorumlusudur. 1945’te Sedif Ayaklanmasında 45 bin Cezayirli, 1954-1962 yılları arasında ise tarihin en büyük soykırımı sonucu yaklaşık olarak 1,5 milyon Cezayirli yaşamını yitirdi ve 3 milyona yakın Cezayirli de esir düştü.

Ve Dersim Soykırımı….

Selçuklu ve Osmanlı tarihi boyunca onlarca etnik ve inançsal kimliğe karşı katliamlar gerçekleştiren “tek tipçi, ırkçı” zihniyet, 1921 Koçgiri katliamından sonra Ağrı ve Zilan’da da katliamlar gerçekleştirdi.

Ama onlarca yıl, hatta yüzlerce yıl boyunca boyun eğmeyen, özgürce ve bağımsız bir coğrafyada yaşam süren ve tarih boyunca bu tekçi zihniyet tarafından hep “çıbanbaşı” olarak nitelendirilen Kızılbaş-Alevi, Kürt kimlikli Dersim’e karşı düşmanlık devam ediyordu.

Bu düşmanlığın tescili için de 25 Aralık 1935 tarihinde önce salt Dersim coğrafyası için “Tunceli Vilayetinin İdaresi Hakkında Kanun” çıkartıldı.

4 Ocak 1936 yılında Dersim ilinin ismi, Tunç El operasyonundaki “Tunç Eli” sözcüklerinin birleştirilmesi ile “Tunceli” olarak değiştirildi.

4 Mayıs 1937 tarihinde bir devlet, belki de tarihte ilk kez görülen bir uygulamaya imza atıp parlamentosunu topladı. Sadece Dersim için bir kararname (kanun hükmünde) çıkarttı. Adına “4 Mayıs Dersim Tertelesi Kararnamesi” dedi.

TBMM’de Bakanlar Kurulunun çıkarttığı bu “Dersim Tenkil Kararları” kararnamesi, özünde Dersimlilere karşı ‘Tedip ve Tenkil Harekâtı” adıyla toplu bir etnik temizleme ve imha kararının alınmasından başka bir şey değildir. Bu kararın ardından Dersim coğrafyası savaş uçaklarınca bombalanan binlerce, kadın, erkek, yaşlı çocuk katledildi. 1937 ve 1938 yıllarında devam eden soykırım saldırıları sonucu on binlerce Dersimli katledildi, binlercesi sürgünlere gönderildi. Yüzlerce Dersimli kız ve erkek çocuk ya hizmetçi veya evlatlık olarak subaylara ve zengin ailelere verildi. İsimleri değiştirildi ve “birer Türk, birer Sünni” olarak büyütüldüler. Yıllar sonra Kürt ve Kızılbaş Alevi olduğunu öğrenen çok sayıda insan belgesellere, kitaplara, filmlere ve gazete, televizyon haberlerine konu oldu..

Dersim’deki imha operasyonu sadece insanlarla sınırlı kalmadı. Dersim coğrafyasının yaşam kaynakları, inanç yerleri, dergâhları da bombalanarak, ya da ateşe verilerek imha edildi. Sayısız kadına, genç kıza tecavüz edildi. Tecavüzden kaçan yüzlerce kadın ve genç kız Munzur suyuna atlayarak ölümü seçti. Mağaralarda, koyaklarda kurtulmak için saklanan analar, “sesleri çıkmasın, daha çok kişi öldürülmesin” diye çocuklarının yaşamına kendi elleriyle son verdi. Kızların saçları kazıtıldı, geçmişleri unutturulmak istendi. Kutsal Munzur suyu günlerce kızıl renkte aktı durdu.

Aradan geçen 79 yıla karşın halen Dersim soykırımı arşivlerinin açılmaması, Dersim isminin iade edilmemsi, sürgünler, kayıplar ve evlatlık verilenlerin listesinin açılmaması, Sey Rıza ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açılmaması, bir yüzleşme ve hesaplaşmanın yapılmamış olması nedeniyle kimilerinin dediği gibi bir “unutma” söz konusu olamaz.

Dersimli Dünya Ana, Dersim soykırımıyla ilgili olarak “Unutmayın bu derdi, bunu unutmayın” diyordu. Bizler de unutmayacağız, unutturmayacağız. Zira katliamları, soykırımları unutursak hatırlatırlar. Ve unutmak ihanettir!

 

4 Mayıs 2016