Her ilim dalında gelişme olduğu ve bunlar birbirlerini etkilediği gibi Teoloji/ İlâhiyat’da yöntem ve konu geliştirmektedir. Teolojik konular artık sadece Kelam, felsefe, mitoloji, menkıbe, edebiyat, din tarihi-sosyolojisi-psikolojisi, fütürizmden başka, bilimsel veriler örneğin arkeoloji, etnoloji, uygarlık tarihi, teknolojik gelişmelerin sonuçları kullanır olmuştur. Dinler, kutsal metinler, şahsi görüşlerin ötesinde bilimsel, maddi delillerle desteklenmektedir.

Bu iletişim ve Elektronik Dönemde tüm insani değerler ve kartlar yeniden karılmaktadır. Her şey bir değişim içindedir.

Cevdet Tuku[1], “Rastîya Tawûsê Melek û Çend Rastîyên Êzidîyatiyê”(Tawûs Melek Gerçeği Ve Êzîdîlikte Birkaç Gerçek) adında Kürtlerde ‘dinin evrimi-değişim ve dönüşümü’ konusunda bir kitap yayınlamıştır. Kitap, konuyu araştırma yöntemi ve yazım bakımından bir örnek oluşturmaktadır. Êzidîlikte, Sümerden-Günümüze, dinler tarihi ve uygarlıkların değişim ve dönüşümünü dikkate alarak Melek Tawus örneğinde ‘din evrimi’ni açıklamaktadır (Politheizm’den-Monotheizm’e).

Cevdet Tuku’nun bu çalışması; din tarihi, din sosyolojisi, din psikolojisi, felsefe,  ilâhiyat, bilimsel gelişme, savaşların ve göçlerin etkileri ve mirasları, kültürlerin karışması gibi farklı disiplinler ışığında; Paganik dönemin ülke Pantheonlarının etkileşimini, mücadelesini ve muzafferin mağlup halkın Pantheonundaki inaçlarını ilhak etmesini, Baştanrıların isim-içerik değiştirdiğini ve daha da sıfatlar-hikmetler kazandığını örneklemektedir. Melek Tawus’un Sümerden-Günümüze geliş sürecini açıklamaktadır.  “Sümerin Temmuz Tanrısı ile Êzidînin Melek Tawusu birdir”(s. 40, dipnot:80). Yazar Cevdet Tuku ile kitap içeriği hakkında yaptığımız uzun ve ayrıntılı konuşmada, her türlü eleştirinin serbest olduğunu ve gerekirse cevaplar vereceğini, bazı yasaklı/saklı konuların bilimsel tarafsızlık ve toleransla münakaşa edilmesi gerektiğini ve kendisinin buna kapı araladığını bildirdi(26 Haziran 2022,Tlf.).

Kitabın “Önsöz”(Eskerê Boyik) ve yazarın bu çalışmasını takdim bölümünde; kitabın içeriği ve hazırlanma yöntemi hakkında bilgi verilmektedir:

Tawûs Melek Gerçeğî Ve Êzîdîlikte Birkaç Gerçek kitabı üç bölümden oluşmaktadır:

1- Eski Mezopotamya Kültürü: Êzidî (s.17-74): Kitabın ana konusu ve yazarın “tez” bölümüdür. Melek Tawusun Mezopotamya Panteonundaki örnekleri, yeri ve evrimi (tenasuh-kıras guharîn) anlatılmaktadır. Sümer Üçlü Baştanrıları, Panteonlar, Babil din ve mitolojisi; Tanrı Marduk ve yılanı ile oğlu Nebu, Babile yakın Êzida Tapınağı, Tanrı Asur, Gılgameş Destanı ve ölümsüzlüğün timsali Utnapiştimin Gılameş’e ölümsüzlük otunu işaret etmesi ve Gılgameş’in onu bulması, bir yılanın bu otu alıp suda kaybolması pasajlar halinde anlatılmaktadır. Yahudilerin Mezopotamyaya sürgünleri ve burada tanıdıkları bazı mitolojilerin Tevrata-Toraya dâhil edilmesi yani Nuh tufanının Kitab-ı Mukaddese girişi ve burada Kur-an’a geçmesi örneklerle ifade edilmektedir.

Harran Sabiı̂leri (Şems-Güneş ve Sin-Ay Tanrıları) ile Êzidi ermişleri olan Şêşims ile Şêsin arasında ilişki kurarak, dönemlerde bir dönüşümün(tenasuh) olduğunu ileri sürmektedir. Şêx Adî(d.1078 –ö.1162) öncesinde, Êzidi tarihinin henüz bilinmediğini söylemektedir. Êzidilik adının kaynakları eleştirilmiştir(s.26).

Êzidilerin söylemek istemedikleri bir kavram olan Ş. hakkında açıklamalarda bulunmakta ve bunun komplekse kapılmadan tartışılmasını önermekte ve başka din ve inançların kötülemek kastıyla Êzidileri ilzam etmelerini red etmektedir. Yaradılış(Tekvin) konusundaki Meleklerin görevleri ve davranışları özetlenmekte ve êzidilerin bu konuyu kabulleri açıklanmaktadır(s.40-42).

Yazar C. Tuku, Şex ‘Adi’nin vefatından (1162) 30 sene sonra dahi, Êzidilerden bahsedilmediğini bildirmektedir (s.27). Yine Êzidileri suçlamak ve itibarsız kılmak için söylenen “YÊzidî” kelimesinin Emevi Halifesi Yezid b. Muaviye ilişkisi tartışılmakta ve şöyle denilmektedir: (Yazar şu ifadeleri İlhan Kızılhan[2]ın “Kürt Cemaatı üzerinde antropolojik ve sosopsikolojik bir araştırma”-öu adlı eserinden aktarmaktadır). ”Êzidîler ile Yezid (Muaviye) arasında, bugünkü gibi olmasa da bir “hakikat varmış” demekte ve kitabın 29.sayfasında Êzidilikle-Yezid (Muaviye) hakkında dikkati çeken ifadeler kullanarak Yezid b. Muaviye’nin özellikle Kafkasyadaki Êzidîler arasında saygın ve Yezidî metheden Qewl’lerin olduğunu, bu konunun hala net ve aşikâr olmadığını, bilimsel olarak araştırılması gerektiğini söylemektedir.

Bu ifadelerden anlaşılıyor ki Êzidîler şüphesiz Yezid b. Muaviye’nin döneminden önce de vardırlar.Ancak,  Êzidi-Yezidî ilişkisi netleşirse, gerçek aydınlığa çıkacaktır. Bu anlatılanlara şunu eklemek mümkündür:  (d.602-ö.680,hüküm 662-680) ve oğlu Yezid (hüküm, 680-683) dönemlerinde Êzidî-Emevi ilişkilerinin bilinmesi gerekli olmaktadır. Êzidî aydın-yazar Eskerê Boyik ile konuştuk (19.6.2022,Tlf): “Bu konunun Ezdilikte bir problem olduğunu, araştırılması gerektiğini, Êzidhanın Araplarca istilası zamanında özellikle Yezid b. Muaviye döneminde Êzidîlere iyi davranıldığını ve bu nedenle bir yakınlığın oluştuğunu” söyledi. Aynı zamanda Êzidî aydın-yazar Kemal Tolan ile yazıştık(19.6.2022): “Yezid b. Muaviye’ye ilginin Êzidîlikte bir sorun olduğunu ve araştırılması gerektiğini” bildirdi. Her iki araştırmacı yazar da, Êzidîlerin, Yezid b. Muaviye’den önce var olduklarını ve isminin kendileriyle bir ilgisinin olmadığını söylediler.

Bu konuya şunu da eklemek gereklidir ve tüm araştırmacıları ilgilendirmektedir: Êzidîleri hükümdar Yezide bağlayanlar, bunun nedenlerini de açıklamak, örneklemek durumundadırlar. Şengalde ve civarında yaşayan bunca Êzidî halkı ile Yezid b. Muaviye arasında/ döneminde ne gibi olaylar vuku buldu ki bu halk ona katılsın, saygı göstersin. Sadece “harf yakınlığından(E-Y) esinlenerek ve kendi inançlarında kalan(Müslüman/Şii-Sünni-Harici olmayan), Melek Tawusu kutsayan bu halkı “kâfir” ilan ederek Fetva ve Fermanlarla onları katletmek, büyük zulüm ve maalesef “gelenek/ tarihi gerçek” olmuştur. Osmanlı ve Safevi hükümdarlarının din âlimleri (Şeyhülislam-Ayetullah) de birbirlerini “kâfir”likle suçlayan mektuplar teati ederek savaşmaya gerekçe(!) yaratmışlardır(Cihadi İslam).

Anlaşılıyor ki, Suriye-Irak-Anadolu’da Arap istilası ve bu dönemdeki halkların; direnmeleri, rıza ile din değiştirmeleri, ihanet ve takiyyeleri, Emevi Hanedanı’nın (Muaviye, Yezid, Mervan) bu halklarla ilişkileri kapsamlı olarak, bilimsel, tarafsız bir şekilde araştırmaya muhtaçtır. Bu aydınlanma olmadan yapılmış suçlamalar ideolojiktir.

İslamiyet öncesi Arap Panteonu, Sümer-Babil Panteonunun benzeridir. Êzdiyati de kökenini Sümer Panteonuna bağlamakta ve böylece sanki bir yakınlık doğmaktadır. Geçiş formatını açıklamak için “Tenasüh-Kıras guharîn” ilkesi devreye girmektedir. Bu konuda mutlaka derin, tarafsız, bilimsel bir araştırma gereklidir. Aslında bu konu, “Beşeri din”den “Semavi din”e geçişin açıklamasıdır ve genel olarak dintarihinin, din felsefe-psikolojisinin ana temasıdır(İnsan-ı Kamil-Nebi, keşf-u keramet ve hikmet ile Vahy).

Bilindiği gibi Halife Yezid b. Muaviye, Kerbelâ’da Hz. Hüseyini ve beraberindekileri (72 kişi) katletti (680). Bu olay üzerine tüm Müslümanların lanetini çekti. Müslümanlar, inanç bakımından onlardan ayrı ve onlara katılmayan, kendi inançlarını yaşayan Êzidileri, Yezid b. Muaviye’ye hamlederek onları “kâfir” görmüşler ve Yezidîn hıncını/öcünü Êzidîlerden almışlardır. Ne yazık ki bu fikriyat hala devam etmektedir(DAİŞ saldırıları). Aslında müslümanlar(Sünni,  Şii), Êzidîlerin yurtlarına ve tüm varlıklarına el-koymak, gasp etmek ve gerekirse katletmek, sürgün etmek istemektedirler, asırlarca süren uygulama bu şekildedir.

Yazar C.Tuku; Melek Tawus mitolojisini ve Âdemin yaratılışını, Sümer Tanrısı Temmuz ile Êzidî “Harran Tawusu”nu dikkate alınarak şöyle demektedir: ”Tawus (Melek) eski İlah Temmuz’dan (Sümer ilahı-öu) gelir. Harran Tawusu da adını Temmuz’dan almıştır(burada Temmuza Taus denilmektedir). Bu nedenle derlenip denir ki, Êzidilerin Tawusu Temmuz’dan gelir”(s.31). ”Tawus Melek ile Temmuz’un karekterleri birbirinin benzeridir” (s.39) denilerek ayrıntılar sıralanmaktadır (Geçiş dönemi).

Kemal Tolan, Ş. konusunda bir araştırma yaparken, yazara da sorulmuştur. Ancak konu hakkında yeterli bir araştırma yapmadığı için bu soruya cevap vermemiştir. Bu konuda uygun cevabın Lokman Barış tarafından verilmesi gerektiği ve bunun da kapsamlı bir inceleme yapmadığına işaret etmektedir. Şimdiki durumda yazar, derinlemesine bir araştırma ile (diğer dinlerde Ş. Kavramı-işlevi) konuyu ve Êzidi inancına göre Melek Tawusun rolünü açıklamaktadır(s.41-57).Ve Melek Tawus’a Ş. Demek hakaret, kasıt ve düşmanlaştırmadır, gerçek değildir. Êzidı̂lik inancında Melek Tawus; “Başmelek”tir, boynunda Xwedê tarafından verilmiş rahmet, keramet, hikmet ve “Êzî-halkası” vardır.

2- Mala Misto (s.75-156): Türkiye’de Êzidi Xalti aşiretinin yerleşimi, dinsel ve toplumsal idaresi, özet tarihleri; başta Kemal Tolan olmak üzere Eskerê Boyik, Pir Dima tarafından ayrıntılı olarak incelenmiş ve hakkında kitaplar, tezler yazılmıştır. Mirzıke Zaza ve Şex Mirzaye Anqosi 20.yy başlarındaki Êzidi kahramanlarıdır. Bu dönem Osmanlının yıkılışı ve Türkiye Devletinin kuruluş dönemi/mücadelesidir. Ermeni–Süryani-Êzidi ve sonra Müslüman Kürt kırım ve sürgünlerinin yaşandığı, Rusların Doğu Anadoluyu işgal ettikleri, Osmanlı-Rus ve Osmanlı-Ermeni savaşları, Xaltinin Êzidî halkının S3erhada ve Kafkasyaya göçlerinin yaşandığı karanlık ve kanlı bir dönemdir. Toplumun bütünlüğü bozulmuş, Tebaa din ve kavmiyet, hürriyet ve istibdat yanlısı olmak üzere birbirinin kanına girmiştir. Musulda ve İstanbulda İngiliz Konsolosları ve Elçilikleri, Hırıstiyan ve Êzidî azınlıkları korumakta, bölgede çalışmakta ve Sultan nezdinde isteklerde bulunmakta, kararların sonuçlarını sahada kontrol etmektedirler.

İşte bu karanlık dönemde, Batman yerleşimli Xalti aşireti, çeşitli şekillerde devlet ve yerel Beylerin saldırılarına maruz kaldıkları gibi, kendi köylerinde de çatşma durumunda olmuşlardır. Azınlığı, yılgınlığa düşürüp, göçertip malına-varlığına konmak/ gasp etmek planları/ yarışları yaşanmaktadır.

Bu dönemin çatışmalarını anlatan birçok kılam, özellikle Salihe Qubini tarafından söylenmektedir ve ve bunlar başka katılımlarla Salihê Kevirbırrî tarafından “Filite Qutto” adıyla kitaplaştırılmıştır. Anlaşılmaz bir şiddet, kin ve intikam dalgası yükselmektedir. Pozitif yönde ibret alınacak bir noktası yoktur. Ne var ki “Kılame Merxasiyê” başlığı altında bunlar ilgiyle dinlenmektedir. Elbetteki her depremden çıkarılacak dersler vardır (“Basra harap olduktan sonra”).

Bu dönemin daha öncesinde(19.yy ortalarında) Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa isyan etmiş, Mısır ve Suriye alınmış Anadolu’ya girilmiş, Mehmet Ali Paşanın oğlu İbrahim Paşa Konya yakınlarında Osmanlı Ordusunu yenmiş ve Sadrazam Reşit Paşayı esir almış, ancak İngilizlerin Osmanlıya yardımıyla Kütahya önlerinde durdurulmuş ve Osmanlı Hanedanının değişmesi önlenmişti. Bu dönemde Kürt Mirlikleri ayaklanmıştır (Bedirxan Beg, Rewandu’zlu Kör Mehmet Paşa, Van Mahmudiye Beyliği, Ezdinşer İsyanı). Botan Miri, Êzidî katliamını ve Rewanduzlu Mehmet Paşa Asuri-Nastori-Êzidî kırımlarını yapmışlar ve Musul Valisi birkaç defa Laleşi talan ve gasp etmiş, katliamlar yapmıştır.

Kitabın bu bölümünde; Êzidî köyü Şêşimze, Rıdwan ve çevresi anlatılmakta, Mala Mısto’nun yaşam öyküsü/katliamın ayrıntıları anlatılmaktadır. Bu bölümde satır başları olarak; Xalta, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa ve oğlu İbrahim Paşanın hareketleri; Şerefhan’ın Şerefname’sinde Hesenkeyf Aşiretleri, Kolosê Ako Kılamı yer almaktadır. Mıhemedê Hesê’nin evinde olan “Qewal olayı”nın akabinde Êzidîlikten çıkması ve askerlik kurası çekme işlemi (kimse askere gitmez olur-keramet?) anlatılmaktadır. Mıstonun oğlu Hesen, Diyarbakır Valisi Mehmet Reşit Paşanın Ermeni kırım ekibinde (Emer ve Emînê Perîxan’nin kardeşi Mustafa ile birlikte)yer aldı. Bu Ekip, Diyarbakır’dan–Musul’a Sürgün edilen Ermeni kafilelerini Dicle üzerinden sevkini yapacaktır. Ama Ekip, sürgünleri kuytu bir yerde,  gasp ve katletmiştir. Daha sonra başta Vali olmak üzere olaya karışanlar yargılanmıştır. Bu konu hakkındaki Konsolosluk yazışmaları yer almaktadır.

 Mala Mısto ve Mala Qelo hakkında bilgi verildikten sonra, Hesenê Elê’nin Seyyidan Tepesinde Mala Mısto’nun 32 kişisini (kadın-erkek, yaşlı-çocuk) katlettiği anlatılmakta ve canlı tanıklar olayla ilgili bildiklerini ve duyduklarını açıklamaktadırlar. Bu bölümde, ailelerin secere grafikleri ve bazı fotograflar yer almaktadır.

Aslında bu ayrı bir konudur.

3- Layard’ın(1817-1894) izinde(s.157-185): Bir Êzidî dostudur, onları himaye etmeye, korumaya gayret etmiş ve iki defa Ezidhana seyahat etmiştir. Yazdığı kitapta Êzidîleri ayrıntılarıyla anlatmış ve Osmanlı Devletinin şiddet ve saldırılarını ayrıntılı olarak yazmıştır. Birçok Êzidî kitaplarında seyahat gözlem notları yer almaktadır. Kitabın bu bölümünde özetleme yerine doğrudan Layard konuşmaktadır. Yürekler acısı, insanlık dışı manzaralar…

*Kaynaklar: Sözlü anlatımlı ve yazılı birçok kaynak bildirilmiştir. Özellikle Almanca kaynakların çok sayıda olması dikkat çekmektedir. Osmanlı-Alman dostluğunun ve Birinci Dünya Savaşında iki devletin ittifaklarının bunda önemli rol oynadığı anlaşılmaktadır. Alman dilinde Êzidilik hakkında çok sayıda bilimsel çalışma yapılmıştır. Bu eserlerin içerikleri kitap metninde görülmektedir.

[1] Cevdet Tuku: Rastîya Tawûsê Melek û Çend Rastîyên Êzidîyatiyê (Tawûs Melek Gerçeğî Ve Êzîdîlikte Birkaç Gerçek), Weşanên Na-İzmir, Bizim Büro Mat. Ankara, 2022. [Karton kapak, Berg Peykerê Temmuz, 13,5×19,5 cm, 185 r., 11 foto,7 grafik; Kaynaklar(s.181-185). Eser, açık, anlaşılır Kurmanci Kürtçesiyle, Latini Kurdi Alfabe-Mir Celadet ile yazılmıştır. Tarafımdan Türkçe değerlendirildi.]

[2] İlhan Kızılhan: Eine antropologische und sozialpsikologische Studie über die kurdische Gemeinschaft, Frankfurt am Mein, 1997, r.49