Irak’ın üçe ayrılması komşu devletlerle sorun çıkarır ve Sünnileri iyice radikalleştirir. Ülkenin bir Şii devletiyle, bir Sünni-Kürt devleti arasında bölünmesiyse, hem Türkiye’nin muhtemel müdahalesinin önüne geçer, hem de Sünnilerin petrol gelirinden yararlanmasını sağlar

Irak konusunda ortalık yeni fikirden geçilmiyor. Sorun bu fikirleri değerlendirmek için Iraklıların çok az fırsata sahip olması. Oysa Irak’taki askeri vaziyet öylesine çığırından çıktı ki, çözüm için neredeyse tümüyle siyasi deneylere başvurulması gerekiyor. Pentagon’daki kıdemli generallerin Irak için tek çözümün askeri değil siyasi olduğunu söylerken belirtmek istedikleri de bu.

İran ve Suriye’yle doğrudan görüşmelere başlamaktan başka tartışılan tek siyasi seçenek Irak’ın etnik temelde üçe bölünmesi. Ancak bu yaklaşım da sorunlu. Zira Irak’ın kuzeyindeki Kerkük’te bulunan geniş petrol sahasını kimin elde edeceğine bağlı olarak ya Kürtler ya da Sünniler petrol gelirlerinden mahrum kalacak. Türkiye de bir noktada muhtemelen Kürt devletini işgal etmek zorunda hissedecektir, çünkü kendi Kürt isyancıları da bir noktada muhtemelen askeri tepkileri kışkırtacak, Irak’ın Kürt bölgesini sığınak olarak kullanmaya kalkacaktır.

Üçe bölünmeyi destekleyen yok

Irak’ın güneyindeki büyük ölçüde tarımla uğraşan gelenekçi Şii çoğunluğun, doğu Bağdat’ın varoşlarında yaşayan öfkeli ve yoksul Mukteda el Sadr takipçisi şehirlilerle karşı karşıya gelmesi sonucu, Şii devleti de pekâlâ istikrarsız olabilir. Şiiler arası bir iç savaşın işaretleri Basra dışındaki çarpışmayla şimdiden görülüyor.

Ayrıca, Irak’ın üçe bölünmesi sadece Türkiye’yi değil tüm komşuları rahatsız eder. Suudi Arabistan, Sadr’ın Mehdi Ordusu gibi popülist hareketlerini de barındıran bir Şii devletinin sınırlarındaki varlığından tedirgin olacaktır. Aynı şekilde lider kadrosu Saddam’ın İran’a karşı açtığı savaşı 10 yıl sürdürmesine yardım edenlerden meydan gelen bir Sünni devletinin, sınırlarının yakınında kurulması Tahran’ı rahatsız eder.
Şaşırtıcı biçimde, kimse Irak’ın ikiye bölünmesinden bahsetmiyor. Yüzeysel bakıldığında bu fikir pek de parlak görünmüyor. Irak’ın ikiye bölünen parçalarından biri etnik açıdan karışık olmak zorunda kalacak; bu da etnik türdeşliğin sağlayacağı barışı getirmeyecektir. Üstelik dünyanın en az istikrarlı bu bölgesinde yeni egemenler yaratmanın yol açacağı tüm çözümsüz mevzular dikkate alındığında iki yeni devletin kurulması potansiyel açıdan sorunlu görünüyor.

Yine de bu fikir daha yakından göz atılmayı hak ediyor. ABD bugüne kadar pek çok askeri seçenek denedi.

En sonuncusu Bağdat’a tekrar asker yığmaktı. Ancak Iraklı liderlere geniş siyasi seçenekler önermedi.

Askeri çabalarında felakete uğramaktan kaçınmak için deneme-yanılma yöntemini kullanmaya çalışan ABD’nin bu kez siyasi çabalarında da aynı tutumu benimsemesinin zamanı geldi. Böylesi bir önerinin ancak insanları daha iyi seçenekler hakkında düşünmeye sevk ettiği ölçüde faydalı olduğunun bilinciyle, Irak için iki devletli çözümün çerçevesini şöyle sunabiliriz.

Yeni sınır kabaca Bağdat Havaalanı’ndan geçerek güneybatı-kuzeydoğu yönünde uzanır. Bu durumda kuzeybatıda kalan devlet, ki bunu sırf bir isim telaffuz etmek için Yeni Babil diye adlandıralım, 5 milyon Kürt ve yaklaşık 5 milyon Sünni’yi içerecektir. Bu devlet, tüm Bağdat’a ve şehrin hem içinde hem varoşlarında yaşayan 2-3 milyon Şii’ye hükmedecektir. Ayrıca kuzeydeki tüm petrol yataklarını kapsayacaktır.

Buna karşılık güneydoğudaki devlet tamamen Şiilerden oluşur; kırsal kesimdeki ve Basra’daki tüm Şiilere hükmeder, Şiiliğin tüm önemli kutsal mekanlarını içerir. Doğal olarak güneydeki petrol sahalarını da kapsar. Ancak havaalanına bağlantı için getirilecek istisna dışında Bağdat şehir sınırları üzerinde hükmü olmaz.

Güneydoğu’daki bu devlete de şimdilik Sistanistan diyelim. Tabii ki, saygıdeğer Şii din adamı Sistani hiçbir şekilde herhangi bir devlette siyasi rol almaya tenezzül etmeyecektir, ama biz yine de bahsettiğimiz devlette kimlerin etkisinin baskın olacağı konusunda açık davranabiliriz.

Irak’taki Şii topluluğunun en gelenekçi unsurlarını bir araya getiren ve en az muhafazakâr kısmını oluşturan Bağdatlı Şiileri dışarıda bırakan Sistanistan gibi bir ülkenin şeriat hukukunun sulandırılmış bir tarzını uygulamasını beklemek mantıklı olur. Bu devlet İran’la dostça ilişkiler kuracak, petrol sayesinde çok zenginleşecek ve en önemli Şii kutsal mekânlarının bekçiliğini yapacaktır.

‘Yeni Babil’ ticaret merkezi olur

Diğer yandan heterojen yapıya sahip, Bağdat merkezli Yeni Babil devleti muhtemelen tarım ve rafineri sektörlerini sanayileştirmeye, Ortadoğu’nun ticaret merkezine dönüşmeye odaklanır. Böylesi bir taksimin gerekçeleri aslında beklentilerden öte, Irak’taki tüm büyük grupların meram ve korkularına seslenmekle ilgili.
Çerçeveyi tersyüz edelim ve iki devletli çözüm Irak’taki tüm büyük cemaatlerin ihtiyaçlarına nasıl yanıt verecek diye soralım. Öncelikle dört grubu belirleyelim; güneyli Şiiler, Sünniler, Kürtler ve genellikle Sadr ile ilişkilendirilen şehirli Şiiler.

Muhtemelen Irak’taki en gelenekçi grubu belki de kutsal Şii şehirleri Necef ve Kerbela’ya yakınlıklarından dolayı Bağdat’ın güneyi ve doğusundaki Şiiler oluşturuyor. Saddam döneminde en fazla zorluk çekenler bu insanlardı. Kendilerine ait homojen bir devlet onlara hükümetlerinin iktidarını dini ve sivil hayatlarına uygun biçimlendirmek için geniş alan sağlar. Ayrıca kuzeydeki daha az gelenekçi grupların herhangi bir düşmanca koalisyonuna karşı da en büyük korumayı verecektir.

Iraklı Sünniler içinse kuzeyde bir devletin kurulması derhal iki sorunu ortadan kaldırıyor. Saddam dönemindeki Sünni hâkimiyetine karşı anlaşılabilir bir öfke duyan Şii toplumunun çoğunluğu oluşturduğu Irak’ta yüzde 20’lik azınlık konumunda olmaktansa Sünniler Yeni Babil’in yüzde 40’ını oluşturduklarını görecekler. Buna mukabil olası bir üçlü taksimde Şii ve Kürt devletlerinde kalacak petrol kaynaklarına erişim sorunu yerine, Sünni cemaati bu kez Kuzey Irak’taki tüm petrol yataklarına doğrudan ortaklığın sefasını sürecek.

Iraklı Kürtler için de Yeni Babil iki büyük sorunu giderecek. Tıpkı Sünniler gibi Kürtler de Kerkük civarındaki petrol yataklarına doğrudan ortak olacak. Daha da önemlisiyse, devletleri Türkiye’nin aşırı tehditlerinden büyük ölçüde kurtulacak. Kürtler yeni devlette yüzde 40’lık çoğunluğu oluşturacak. Ancak geri kalan yüzde 60’ın Arap olması hem Türkiye açısından sınırında tamamen Kürt nüfuslu bir devlet kurulması tehlikesini giderecek hem de diğer Arap devletlerinin siyasi desteğini getirecek.

Şiiler siyasi müttefike dönüşür

İki devletli çözümün ele alınmasını gerektiren belki de en önemli neden Bağdat’taki kentli Şiilerin ihtiyaçlarından ve hatta Sadr’ın kişisel arzularından kaynaklanıyor. İki devletli taksimin Sadr kenti gibi yerlerin sakinleri için olası en iyi kalkınma çözümünü sunduğu öne sürülebilir. Buradaki Şiiler kuzeydeki devletin yüzde 20’sini oluşturacak. Bağdatlı yoksulların kalkınmasına verdikleri öneme bağlı olarak Kürt ve Sünni partilerinden hangisini destekleyeceklerine karar verecek ve böylelikle Yeni Babil’de belirleyici taraf konumuna gelecekler.

Daha öncesinde Iraklı Sünnilerin geçimini tehdit eden 15 milyonluk Şii toplumunun sık sık saldırıya uğrayan ön cephesini oluşturmaktan kurtulacaklar. Kuzeydeki devlette 2-3 milyonluk azınlık meydana getiren Şiiler artık hem Kürtler hem de Sünniler için muhtemel siyasi müttefik konumuna gelecek ve belki de Suriye’deki Şii azınlık gibi bir rol oynayacaklar. Bugün asilerin onlara saldırmasına yol açan gerekçeler ortadan kalkacak.

Belki de tamamen Şii nüfusa sahip bir devletin kendisini marjinalize edip, yoksul takipçilerini görmezden gelmesinden korkan Sadr sık sık mezheplerüstü işbirliğine ilgi gösterdi. Sadr ve halefleri pekâlâ isimlerinin kuzeydeki devletin başkanlığı için üzerinde uzlaşılmış adaylar olarak telaffuz edildiğini görebilir. Böylesi bir devlette Bağdatlı Şiilerin ihtiyaçları pek de yanıtsız kalmaz.

İki devletli çözümün mükemmel olduğu iddia edilemez. Masaya dökülenlerin hepsi aşama kaydetmek için en az olumsuz seçeneği saptamaya yönelik ve Iraklılara bunlar hakkında ne düşündüklerini sormak için gündeme getirildiler. Bu bağlamda iki devletli çözüm sıkı bir değerlendirmeyi hak ediyor.

Kaynak: Boston Globe (29/12/2006)