Bu bildiri hazırlanırken, Kanada Queen’s Üniversitesin’den Profesör John McGarry ile yürütülen ortak çalışmadan ve Amerika Birleşik Devletleri Barış Enstitüsü ve Lauder kürsüsü tarafından sağlanan araştırma fonlarından faydalanılmıştır. Ancak çalışmanın içeriğinden yalnızca yazar sorumludur.

Irak’ın geleceği, Irak halklarının, kendi anayasal çalışmaları, görüşmeleri ve onaylama süreçleri aracılığıyla karar vereceği bir konudur ve öyle olmalıdır. Bu sözlerle şu vurgulanmaktadır, dışarıdakiler tavsiyelerde bulunabilir ama kararı içeridekiler vermelidir; ayrıca, Irak’ın yalnızca bir halktan1 müteşekkil olmadığı hususu da ısrarla unutulmamalıdır, her ne kadar Irak halkları pekala da ortak bir devleti ve ortak bir vatandaşlığı paylaşmayı kabul etseler de. Siyaset bilimcilerin ve anayasa hukukçularının dışarıdan insanlar olarak yapabilecekleri yararlı şey, içeridekilerin kendi tercihlerini ve görüşme stratejilerini netleştirmelerine yardımcı olacak mukayeseli düşünceleri, başka yerlerdeki deneyimlerden elde edilen kullanılabilir bilgileri sağlamaktır. Kendi favori reçetelerimizi dayatmak yerine, gerçekleşebilir öneriler sunmak bizim görevimizdir; ve ne tür anayasal ve kurumsal dizaynların en iyi şekilde ya da kısaca iyi şekilde işleyebileceği konusunda profesyonel güvenin olmadığı noktaları açıkça ortaya koymamız önemlidir. Irak’ın anayasal olarak yeniden yapılanması, ister istemez, anayasa yapma süreçleri ve kurumsal dizaynların, yürütmenin, yasama ve mahkemelerin, seçim ve parti sistemlerinin, teritoryal yönetimin, insan haklarının korunmasının, mali ve parasal kurum ve formüllerin düzenlenmesi ve askeri ve siyasi kurumların sorumluluklarının düzenlenmesi gibi dizaynların gerektirdiği yetkin donanım üzerine çoktan başlamış olan tartışmaları gerektirmektedir.

Görevim, yenilenmiş bir Irak’ın federalleştirilmesi hakkında gelişmekte olan düşünceleri ele almaktır. Ve bunu, hepimizin şükran borçlu olduğu bu konferansın düzenleyicilerinin başlıca odak noktası olan Kürt çıkarlarının, Kürt kimlik ve düşüncelerinin prizmasından yola çıkarak yapmak istiyorum. Ulusal federasyonlar ile çok uluslu federasyonlar arasında bir ayırım yaparak ve onların meziyetlerini değerlendirerek bunu yapacağım; ardından da, toptancı federal düzenlemelere zıt olarak “federe devlet”in meziyetleri üzerinde duracağım –kendi şahsi düşüncelerimi2 ve David Rezvani’nin3 yayımlanmamış bazı çalışmalarını ortaya koyacağım.

*  *  *

Federalizm hem ortak hem de özyönetime imkân veren siyasal bir felsefedir4. Federal siyasal sistemler bu felsefeyi yansıtan bir dizi olası siyasi örgütlenmeleri kapsar; bunlar arasında, konfederasyonlar, federasyonlar, çeşitli birlik türleri, federe devletler, birleşik devletler, ligler ve sınırötesi işlevsel otoriteler gibi örgütlenmeler vardır. Federasyonlar oldukça spesifik bir siyasal sistemdir; tam olarak kesin olmamakla birlikte, bu sistem ilk kez 1787 yılında, benim de yaşadığım şehir olan Philadelphia’da icat edilmiştir5. Gerçek bir federasyonda, en az iki yönetsel birim, yani federal ve bölgesel birim, anayasal olarak farklı yetkiye sahip olur –her ne kadar mutabık ya da ortak iktidara sahip olabilseler de. Hem federal hem de bölgesel yönetsel birim kendi vatandaşlarıyla doğrudan ilgilenme yetkisine sahiptir –ki çoğu konfederasyonu federasyondan ayıran husus budur ve demokratik bir federasyonda yurttaşlar hem federal hem de bölgesel yönetimlerin en azından bazı bileşenlerini doğrudan seçer. Federasyonlar “anlaşmalı”dır, her bir yönetim yetkisini, başka bir yönetimden değil, anayasadan alır6. Gerçek federasyonlarda federal yönetim tek taraflı olarak yatay güç dağılımında değişiklik yapamaz; yetki paylaşımını etkileyen anayasal değişiklikler, yönetimin her iki ayağının rızasını gerektirir. Bu yüzden federasyonlar otomatik olarak yazılı ve düzenlenmiş bir anayasayı gerektirir ve normalde, anayasayı yürürlükte tutma ve yönetimin her iki ayağı arasındaki farklılıklarda hakemlik yapma yetkisiyle donatılmış federal bir yüksek mahkemeyi gerektirir. Ayrıca federasyonlarda genellikle iki meclisli bir yasama meclisi de olur –bir bütün olarak yurttaşlara ait bir meclis ve bölgeleri temsil eden ikinci bir meclis.

Federasyonlar büyük çeşitlilik gösterir; ve ABD federasyon modelini izlemelerinin, Kürtler ile Iraklılar için uygun olmayacağını önermek benim argümanımın başlıca odak noktası olacaktır. Yeni ülkeme ve onun kurumlarına karşı herhangi bir düşmanlık beslediğim için değil –hayır tersine, Iraklıların ve Kürtlerin kendi koşullarına daha iyi uyan modeller görmek için başka yerlere bakmaları gerektiği açıkça ortadadır7. Federasyonlar, öncelikle “çoğulcu” olmaları ölçüsünde farklılık gösterir. Tüm federasyonlar federasyon çapındaki çoğunlukların güçlerine bazı kısıtlamalar getirir, ama bunu farklı derecelerde yapar8. Örneğin ABD, Avustralya ve Brezilya, Senato’da ülkelerinin her bir bölgesine eşit temsil hakkı tanımakta ve böylelikle Rhode Adası ya da Tazmanya gibi küçük birimler için yoğun bir fazlatemsil oluşturmaktadır. Çoğulcu bir federasyon, siyasal erki federal düzeyde yoğunlaştırır ve yürütme ile yasama egemenliğini ya halk tarafından onaylanan bir icra başkanı aracılığıyla ya da tek bir partinin başbakanı ve kabinesi aracılığıyla kolaylaştırır. Bir federasyon, yönetimin federal ayağında kapsamlı idari iktidar paylaşma düzenlemelerine gittiği ölçüde çoğulcu değildir; orantılı temsil ve kamu görevlerinin ve kaynaklarının tahsisi ilkelerini kurumsallaştırır; ve federal yönetici bir çoğunluğun temel erkinden ayrı tutulan kuvvetler ayrılığı, insan hakları beyannamesi, parasal kurumlar ve mahkemeler gibi mekanizmalara sahiptir. Böyle bir dizayn tercihinden hareket edildiğinde, Iraklılara ve Kürtlere çoğulcu bir federasyondan şiddetle  kaçınmaları rahatlıkla tavsiye edilebilir. Kürtler uzun süreden beri Irak’ta bir azınlık olmuşlardır ve tarihsel kayıtlardan hareket ederek söylemek gerekirse, güçlü bir çoğulcu federasyonun kurulmasında uzun vadede kaybedecek olanlar Kürtler olacaktır –ki böyle bir federasyonda Arap ya da Şii çoğunluk Kürtlerin ulusal, linguistik ve kültürel kimliklerini ve yanı sıra onların bölgesel ve ekonomik çıkarlarını tehdit edebilir. Kendi dinsel ve öteki çıkarlarına potansiyel olarak karşıt olacak bir federal çoğunluğun iktidarının kısıtlanması Suni Iraklıların da yararınadır. Çoğulcu bir siyasi sistemi en çok cazip bulanlar Şiiler olabilir, fakat onlar da, bir kısmının umut ettiğinden ve diğer bir kısmının da korktuğundan daha az homojen olabilirler hele de aralarındaki dindarlık farkı ve İran ile diğer komşu devletler karşısındaki duruşları dikkate alındığında9. Şiiler ne kadar çok homojenleşip harekete geçerlerse, kendi karşılarında bir azınlık koalisyonu yaratma olasılıkları o kadar büyük olacaktır.

İkinci olarak Federasyonlar, federal yönetim içindeki iktidar dağılımı açısından çarpıcı farklılıklar gösterirler. Bazı federasyonlar çok güçlü ikinci meclisleri kurarlar. Esasen ABD Senatosu, kamu görevlerine atamalar ve anlaşma yapma gibi alanlarda sahip olduğu özel erk nedeniyle, Temsilciler Meclisinden daha güçlüdür. Kanada, Hindistan ve Belçika gibi ülkelerdeki diğer ikinci meclisler ise çok güçsüzdür10. Bazı meclislerde ayrı olarak seçilmiş yöneticiler vardır; bazılarında federal birinci meclis tarafından seçilmiş yöneticiler vardır; ve hem tekil kişiler vardır hem de kolektif yöneticiler vardır.

Üçüncü olarak federasyonlar, federal ve bölgesel yetki dağılımı bakımından farklılık gösterir. Bazı federasyonlarda federal hükümetin yetkileri anayasal olarak sınırlanıp tahdit altına alınmaktadır; diğer bazı federasyonlarda ise, konumları tanımlanıp sınırlandırılmış olanlar bölgesel hükümetlerdir. Almanya modelinde federal hükümet genel politika ile kanunları tayin ederken yönetim ve icra Lander hükümetlerinin elindedir ve böylece her iki taraf da birbirinden farklı imkanlarla ve engelleme yetkileriyle güçlendirilmektedir. Tüm federasyonlarda anayasal yetki dağılımı (mahkemeler tarafından yorumlandığı haliyle bile), politikaları tayin etme özerkliği ve farklı tarafların sahip olduğu sağduyu bakımından her zaman doğru bir kılavuz olmayabilir. Bir ayağın (genellikle federal ayağın) daha üstün ekonomik ve siyasal kaynakları diğer ayağın durumunun zayıflamasına yol açabilir –tıpkı ABD’de federal hükümetin üstünlüğünün artık kanıtlanmış olması gibi11.

Yetki dağılımı söz konusu olduğunda, Irak’taki başlıca etnik ve dinsel toplumların temsilci liderleri tarafından yapılacak olası tercihleri öngörmek zor değildir. Bağdat’taki baskıcı diktatoryal hükümetlerin, hem Baasçı hem de Baas öncesi hükümetlerin, uzun tarihi dikkate alındığında, Kürtlerin güçlü bir federal hükümeti destekleme olasılığı son derece düşüktür12. Kürtler kamusal politikaları tayin etme  ve kanun yapma alanlarında azami olanaklı iç özerklik isteyeceklerdir. Kürtlerin merkezi yönetimin yetkisine kısmen sahip olması ve bu yönetime kısmen katılması dikkate alındığında, Suni Araplar güçlü bir merkezi hükümeti destekleyen bir siyasal kültürü korumaya devam edebilirler, ancak böyle bir kültür hiç kuşku yok ki, başkalarının bu yönetim gücünü kendilerine karşı kullanabilecekleri doğrultusundaki mevcut korkudan kaynaklanıyor olacaktır. Bazı Şiiler ise, tam tersine, güçlü bir federal hükümeti ya da basitçe güçlü bir merkezi hükümeti en çok isteyen taraf olabilir.

*  *  *

Eğer yeni Irak’ı yapanlar bir federasyon kurmaya karar verirlerse, o zaman gelecekteki bir federal hükümet ile gelecekteki bölgeler arasındaki yetki dağılımı nasıl olursa olsun, kritik olacak olan tercih, bunun tek uluslu mu yoksa çok uluslu bir federasyon mu olacağıdır. Tek uluslu ya da ulusal federasyonlar ulusal homojenlik doğrultusunda; iç ulusal –ve belki de aynı zamanda etnik farklılıkları uzun erimli bir siyasi çekim merkezi olmaktan çıkarma doğrultusunda çaba harcar. Ulusal federasyonların amacı ulus yaratmaktır. Bizler ulusal bir federasyonun kurucu ve paradigmatik bir örneğinin başkentinde konferans yapmaktayız. Meksika, Arjantin, Brezilya ve Venezuela gibi Latin Amerika federasyonları kendi tarihlerinin çeşitli dönüm noktalarında bu ABD modelini benimsemişlerdir. Almanya, Avusturya, Avustralya, Malezya ve Birleşik Arap Emirlikleri de ulusal federasyonlardır. Ulusal federalistler bir ulusun ve bir federasyonun başarılı bir şekilde birleştirilebileceğini düşünürler. Hollanda, İsviçre’nin Almanca konuşan kesimi, ABD ve İkinci Alman Reich’ı haline gelen ülkelerdeki ilk federalistler bu akımın kilometre taşlarını teşkil ediyorlardı; federasyonun başlıca işlevi “farklı siyasi birimler içinde yaşayan ama yine de ortak bir dili ve kültürü paylaşan insanları birleştirmekti”13. Onlar federasyonun, birleşik bir savunma ve dış ilişkiler için gerekli olduğunu savunuyorlardı –konfederasyonlar ve ligler böylesi görevleri yerine getirmek için daha az donanımlıydı14.

Amerikalı ve Amerikan eğitimi almış aydınlar, siyaset bilimcileri ve anayasa hukukçuları, postsömürge ve postkomünist toplumların yönetimi için sık sık ulusal federasyonları önerirler. Esasen bu kesimler, bölücü olan ve ayrılma aracılığıyla yıkılma olasılıkları bulunan federasyonlar olarak değerlendirdikleri çok uluslu federasyonlara karşı belirgin biçimde kin beslerler. ABD’nin büyük ölçüde homojen olan başlangıçtaki 13 kurucu kolonideki yurttaşlar topluluğunun –ki tahmin edileceği gibi, bu yurttaşlar topluluğu Afrikalı köleleri ve Amerikan yerlilerini elbette dışlıyordu dışına çıkıp güneye doğru yayılmasıyla birlikte, Beyaz AngloSakson Protestanların sayısı azınlıkların sayısını geçmedikçe hiçbir yeni bölge eyalet statüsünü elde etmemişti15. Tıpkı Florida’da da yapıldığı gibi, zaman zaman kullanılan yöntemlerden biri de, İspanyol kökenlilerin ve Kızılderililerin sayıca aşılması için eyalet sınırlarının belli seçim bölgelerine bağlı olarak ayarlanmasıydı. Diğer zamanlarda ise eyalet statüsü, belli bir bölgenin eski sakinleri sayıca azınlığa düşünceye kadar erteleniyordu. Amerika’nın ulus yapıcıları göçmen gurupların belli bölgelerde yoğunlaşması konusunda daha da dikkatliydi; bu yoğunlaşma etnik temele dayalı özyönetim taleplerini doğurmasın diye. Onların farklı bölgelere dağılmalarını teşvik etmek için, böylesi guruplara kamusal alan tahsisatı yapılmıyordu; William Penn, Gallerli göçmenleri, Pennsylvania’da kendi özyönetim baronluğunu kurmaktan vazgeçirmişti16. İşte bu yüzden ABD federasyonu, bu federasyonun en seçkin analistlerinden birinin sözlerinde de olduğu gibi, “etnik guruplar ile eyalet sınırları arasında sınırlı bir uygunluk” gösterir17. Bununla birlikte, tek uyumun beyaz çoğunluk ile eyalet sınırları arasında olduğunu ve bunun hiç de tesadüf olmadığını söylemek daha yerinde olur. Ulusal federasyon, bir büyüme ve birleşme stratejisi olarak, beyazların homojenleşmesine ve asimilasyonuna yardımcı olmuştur ki, Milton Gordon’ın “Anglo uyumu” olarak tanımladığı o ünlü eritici pota budur18. Federasyonun kurucu halkının homojenliğinin övülmesi günümüzde artık kutsal hale gelmiş olan Federalist Bildirgeler’de açıkça görülüyordu. John Jay’in deyişiyle: “İlahi takdir bu tek bağlı ülkeyi tek bir birleşik halka –aynı ataların soyundan gelen, aynı dili konuşan, aynı dine inanan, aynı yönetim ilkelerine bağlı olan, davranışlarında ve geleneklerinde birbirine son derece benzeyen ve de, kendi ortak rızası, silahları ve çabalarıyla, uzun ve kanlı bir savaş boyunca omuz omuza çarpışan ve soylu bir şekilde özgürlüğü ve bağımsızlığı kuran bir halka vermekten memnun olmuştur”19.

Yeni Irak anayasası hazırlanırken, John Jay’in argümanlarının akla mantığa sahip hiç kimse tarafından ileri sürülemeyeceğini söylemek için derin bir tarih bilgisine sahip olmak gerekmiyor. Irak harita üzerinde birleşik olabilir, ama Irak birleşik bir halka, yani aynı ataların soyundan geldiğini düşünen, aynı dili konuşan veya aynı dine mensup olan bir halka sahip olmamıştır – ne de olsa, İslam bu halkı birleştirdiği kadar da bölmüştür. Irak halkı ne ortak bir soydan gelmekte, ne de bu halk ortak bir göçmenlik ve asimilasyon deneyimiyle birleştirilmiştir. Irak halkı “kendi karşılıklı rızası, silahları ve çabalarıyla” ortak bir ulusal kurtuluş savaşı vermemiştir. Tam tersine; yalnızca Kürtler müttefiklerle birlikte savaşmışlardır; daha önce, yani 1991 yılında koalisyon tarafından Saddam Hüseyin’in insafına terk edildiklerini dikkate alan Şiiler, başkaldırmakta isteksiz olmuşlardır; bazı Suni Baasçılar ise bugün bile hala Müttefiklerin işgaline karşı savaşmaktadır. Birçok Iraklı Arabın, ister Suni ister Şii olsunlar, Saddam Hüseyin’in İran’a karşı sürdürdüğü uzun ve kanlı savaş boyunca omuz omuza çarpıştığı ve onlar için etnisitenin dinden daha önce geldiği olgusunun bu savaşla kanıtlandığı doğrudur ama bazı Şiiler de İran saflarında savaşa katılmışlar ve çoğu kendi seçimlerinden ziyade zorunlu askerlik dolayısıyla cepheye gitmiştir. Saddam söz konusu savaş esnasında, hiçbir şekilde “kendi halkı olmayan” Kürtlere karşı katliam ve soykırımlar düzenlemiştir20; tıpkı daha sonra ağırlıklı olarak Şii Marş Araplarına karşı yapacağı gibi.

Amerikan ulusal federasyonunun geleceğin Irak’ı için uygunsuz olduğunu ortaya koymak bakımından, “tarihsel başlangıç noktasında” böylesi temel kıyaslamalar yapmak vazgeçilmez bir öneme sahiptir. İlahi Takdir tarafından bahşedilmiş olsun ya da olmasın, kurucu bir halkın yeterince homojen olması bağlamında herhangi bir emsal bulunmamaktadır. Şiilerin Irak’ta Staatsvolk, yani devlet kontrolünü elinde bulunduran egemen halk olma potansiyeli vardır, ama tümüyle seferber olmuş olan Şiiler, Irak’ın seçmen kitlesinin yüzde altmıştan daha fazlasını oluşturmaları çok da olası değildir21; bunların yanında, Suni Araplar, Kürtler ve diğerleri, Şiiler tarafından kendilerine dayatılacak herhangi bir güçlü asimilasyon girişimine karşı direnme gücüne sahiptir ve böyle bir projeyi engellemek onları birleştirecektir; ve Müttefik işgalcilerin, Irak’tan ayrılmadan önce, tüm Irak’ı bir Şii hegemonyası altında görmek isteyeceği pek olası değildir.

Ancak, ulusal bir federasyonu savunabilecek kimselerin tutkularına ket vuran şey yalnızca Irak nüfusu arasındaki demografik, etnik ve dinsel farklılaşmalar değildir; konu hakkındaki veriler de, eğer güvenilirlerse, bu düşüncenin aksini ortaya koymaktadır.

Şiilerin yerel çoğunluğu teşkil edebilecekleri pek çok bölgenin bulunması elbette gerçekleşebilir bir durum. Hatta, Şiileri pek çok bölgede egemen kılmadan, bölgesel sınırların çizilmesi muhtemelen çok da olanaklı olmayacaktır22. Ancak, Kürt ve Suni toplumlarının Irak’ın herhangi bir yerinde bölgesel çoğunluk haline gelmelerini engelleyerek bölgesel sınırları çizmek son derece zor, aptalca ve de bölücü olacaktır. Kürtlerin durumu söz konusu olduğunda, böyle bir strateji, mevcut bölgesel hükümetin de facto yetkilerinin bölünmesini ve her yeni birime ciddi miktarda Kürt olmayan nüfusun ve toprakların eklenmesini gerektirecektir. Böylesi dizayn ilkeleri kaçınılmaz olarak Kürtleri yeniden Irak’ın geri kalan kısımlarıyla silahlı çatışmaya döndürecektir. Yakın tarihte ulusal olarak seferber olmuş hiçbir halk, kendi vatanının bölünmesini gönüllü olarak kabul edip barışçıl bir şekilde buna razı olmamıştır –ayrıca Kürtlerin kendi vatanlarının denetimini ele geçirmek için verdikleri savaşın yakın bir zamana kadar devem ettiğini de anımsamalıyız. Suni Araplara gelince, Baasçıların kısmen kendi içlerinde kapalı kalmalarının bir nedeninin de Şiilerin kendi çoğunluklarına dayalı bir diktatörlük kuracaklarından Sunilerin duyduğu korku olduğuna kuşku yok. Kısaca, çatışmaları kışkırtmak isteniyorsa, yeni Irak federasyonunun toprak sınırlarını gerek Kürtlerin gerekse de Sunilerin, demografik ve seçmen gurubu olarak çoğunluğu teşkil ettikleri bölgeleri almalarını engelleyecek şekilde çizmekten daha iyi bir plan olamaz.

Ne acıdır ki, bu temel değerlendirmeler yeni bir Irak federasyonunun Baasçı Irak’tan kalma on sekiz vilayet etrafında inşa edilmesi gerektiğini savunanlar tarafından küçümsenmektedir23. Amerikalı bir siyaset bilimci, bölgesel sınırların üç temel çoğunluktan, yani Kürt, Suni Arap veya Şii Araplardan hiçbirinin yerel çoğunluğu teşkil edemeyecekleri şekilde çizilmesi gerektiğini savundu24. Böyle bir düşünme tarzı, James Madison’a dek uzanan ve günümüzde de Donald L. Horowitz tarafından açık ve ayrıntılı bir şekilde dile getirilen saygıdeğer bir gelenekten kaynaklanmaktadır. Bu düşünceye, bir federasyonun güçler dengesi ilkeleri üzerine inşa edilmesi gerektiği inancı kaynaklık etmektedir –böyle bir federasyon, tanımlanmış çoğunlukların olmadığı bölgeler dizayn ederek, odak noktasından uzakta sayısız güç unsuru yaratmalı, etnik guruplar ya da dinsel guruplar içindeki rekabeti cesaretlendirmeli ve gruplar arası işbirliğini teşvik etmelidir25. Böyle bir dizaynı savunmakta ilkesel olarak herhangi bir yanlışlık yok ancak bu dizaynın Irak’ta başarı şansı yoktur. Bölgesel sınırları bu ilkeler doğrultusunda dizayn etmek ya da yeniden çizmek için Müttefik işgalcilerin silahlı kuvvetlerine ya da gelecekteki BM güçlerine ihtiyaç olacaktır. Bu düşünme tarzının Kürtlere getirdiği yeni bir şey yoktur, çünkü Irak tek bir ulus değildir. Ayrıca, güvenilir yeni bir nüfus sayımı yapılmaksızın,  böyle bir düşünme tarzının nasıl olanaklı bir yöntem olarak değerlendirilebileceği de başka bir zorluktur; üstelik söz konusu nüfus sayımı, korumasız azınlıkların ters yönlü teşviklerle başka yerlere gönderilmelerini gerektirecek türden yeni sınırların çizilmesi gibi bir sonuç da doğurabilir.

*  *  *

Çok uluslu federasyonların savunucularının ise farklı amaçları vardır; bunlar “ortak bir siyasal birimin avantajlarını elde etmeye çalışan ancak soyları, dilleri ve kültürleri bakımından aralarında ciddi farklılıklar olan insanları birleştirmeye” çalışırlar26. Çok uluslu federasyonların savunucuları en azından iki ulusal kültürü, uzun erimli ve çoğu zaman da kalıcı bir temelde tanımak, ifade etmek ve kurumsallaştırmak için çabalarlar. Çok uluslu federasyonlar, iki veya daha fazla sayıda ulusun varlığını gerektirir ve ulusal federalistlerin güçlü entegrasyonist ve asimilasyonist eğilimlerini dışlar. Çok uluslu federalistler böylesi federasyonların yurttaşları için ikili ya da çoklu bağlılıklara sahip olmanın, yani federasyona yurtseverce bağlanma ve bölgesel vatana ulusal bağlanmanın mümkün olduğuna inanır. Bu federalistler, çok uluslu federasyonların, bölgesel azınlıkların haklarının,  çıkarlarının ve kimliklerinin ihlaline yol açacağını veya böylesi federasyonların zorunlu olarak ayrılıkçıları zafere taşıyacağını a priori olarak varsaymanın yanlış olduğuna inanır.

Hem liberal hem de Marksist gelenekler içinde savunulmuş olan çok uluslu federalizm, federasyonları halkları bir arada tutmanın bir aracı olarak görenler ile tarihi ulusal azınlıklar için toprak özerkliğinin önemini vurgulayanlar da dahil olmak üzere, Anglofon akademisi içinde dikkate değer bir kitle tarafından izlenmektedir27. Çok uluslu federasyonlar işleyebilen federasyonlardır. İsviçre ve Kanada dünyanın en eski devletleri arasındadır –bu devletler açıkça görüldüğü gibi sırasıyla 1848’den ve 1867’den bu yana benzer yapılarını korumuşlardır. Öte yandan, çok uluslu federasyonların heyecanlı taraftarları olmakla birlikte, bu tür federasyonların yirminci yüzyılda “korkunç bir sicile” sahip olduklarını da kimse inkar edemez28. Komünist ve postkomünist ülkelerdeki çok uluslu ve çok etnisiteli federasyonlar ya yıkıldı ya da demokratik kalmakta başarısız oldu (Yugoslavya, Çekoslovakya ve SSCB; ve Etiyopya Eritre’yi “kaybetti”); çok uluslu ve çok etnisiteli federasyonlar aynı zamanda sömürgesonrası ülkelerde de, örneğin altSahara Afrikası, Güney Asya ve Karaip’te de yıkıldı29. Arap dünyasında ise, Birleşik Arap Emirlikleri hala varlığını koruyan tek sömürgesonrası federasyondur –ve ulusal bir federasyon olan Birleşik Arap Emirlikleri, model teşkil edebilecek bir demokrasi olmaktan hayli uzaktır.

Bununla birlikte, tüm bu federasyonların yıkılışı, yeni Irak’ın mimarlarının unutmamaları gereken bir takım ortak öğelere de sahiptir. John McGarry ve ben, çok uluslu federasyonların yıkılışlarını kolaylaştırmış olan beş kilit öğe üzerinde durmak istiyoruz30:

1.Zorlama: Çok uluslu federasyonlar, gönüllü anlaşmaların ürünleri olmaktan ziyade, örneğin Sovyetler Birliği’nin bileşen cumhuriyetleri gibi, çoğu zaman zorla bir araya getirilmişlerdi.

2.Otoritercilik: Bu federasyonlar tarihlerinin önemli bir dönemi boyunca demokratik değillerdi ve bunların çoğu demokratikleştiğinde bu durum, ayrılmaların gerçekleşmesine yol açacak olan kurumları ve imkanları yarattı, Bangladeş’in Pakistan’dan, Slovenya ile Hırvatistan’ın da Yugoslavya’dan ayrılmaları buna örnektir.

3.Daha küçük uluslara kötü davranma: Çok uluslu federasyonlar, en büyük ya da tarihsel olarak egemen ulus ile daha küçük uluslar arasındaki, örneğin Malaylar ile Çinliler arasındaki gerilimi düşürmekte başarısız kaldılar.

4.Paylaşım ihtilafları: Çok uluslu federasyonlar, ekonomi politikaları, vergilendirme, gelir paylaşımı ve kamusal harcamalar gibi alanlarda, geniş kesimler tarafından adilane olarak değerlendirilebilecek ekonomik paylaşım ve yeniden dağılım formüllerini geliştirmekte ya da sürdürmekte başarısız kaldılar, Çekoslovakya bunun örneklerindendir.

5.Merkezileştirme darbeleri, komploları ya da manevraları: Bu tür federasyonların yıkılışının öncesinde çoğu zaman federasyonları merkezileştirme doğrultusundaki otoriter girişimlere rastlanılıyordu, Sırp politikacıların Yugoslavya’daki tutumları buna örnektir.

Çok uluslu federasyonların başarısızlıkları üzerine yapılan bu hızlı gözlemlerden Irak için çıkarılacak dersler gayet açıktır. Başarılı bir federasyon için gerekli olan koşullar şunlardır. Bir: Federasyon gönüllü bir anlaşma olmalıdır ve bir Amerikan ya da BM dayatması olarak değerlendirilmemelidir. Federasyon ilgili mevcut ve olası birimleri tarafından onaylanmış olmalıdır –Kürtler için bu, onların, özgürce müzakere edilmiş bir anayasayı desteklemek için, kendi birimlerinde bir referandum düzenlemeleri anlamına gelmektedir. Temel bir işbirliği yasasının gelecekteki uzlaşma geleneğini yayması daha olasıdır. İki: federasyon demokratik olmalı, liberal demokratik kurumlar yelpazesine, evrensel oy hakkına, rekabetçi seçimlere, siyasi partilerin ve ilgi guruplarının  eylem özgürlüğüne, hukukun üstünlüğünü tesis eden bir anayasaya, insan haklarının korunmasına ve özgür bir medyaya eksiksiz olarak sahip olmalıdır. Üç: üç büyük ulusal ve dini toplum olan Kürtler, Suni Araplar, Şii Araplar arasında ve onların yanı sıra, daha küçük azınlıklar olan Türkmenler, Hıristiyanlar ve diğerleri arasında karşılıklı tanınmaya dayalı yapıcı ilişkiler kurulmalıdır. Dört: Irak’ın doğal kaynaklarının paylaşımı hususunda sağlam ve tatminkar anlaşmalar yapılmalıdır. Son olarak, federasyonu gelecekte merkezileştirme çabalarını bertaraf edecek önemli anayasal denetimler –ve tercihen bazı uluslar arası hakemlik mekanizmaları olmalıdır, yani, Irak’ın geri kalan kısımlarındaki bir yönetici koalisyonun, Kürdistan’ın yeni kazanılmış anayasal statüsünü baltalamaya çalışması durumunda, Kürtleri koruyacak önemli katılmama mekanizmalarına ihtiyaç vardır.

Yirminci yüzyıldaki çok uluslu federasyonların başarısızlıklarını incelemek, elbette bu tür konular üzerine düşünmenin tek yolu değildir. Varlıklı koruyan başlıca federal çok uluslu demokrasiler, en başta da Belçika, Kanada, Hindistan ve İsviçre, kendilerinin görece sağlamlığını açıklayabilecek bir tarihe, kurumlara ve pratiğe sahip olmuşlardır:

1- Çok uluslu federasyonlar tek bir büyük gruba, yani bir Staatsvolk’a sahip olmaktan pekala da faydalanabilir. Tüm diğer şeyler eşit olmak koşuluyla, bir Staatsvolk kendisini güvende hissedebilir ve çok uluslu federasyonun bedeli olarak değerlendireceği olguyla birlikte yaşayabilir. Böyle bir gurup hem ayrılığa karşı direnmek gibi pratik bir güce sahip olacak hem de ayrılıkçılığı caydırma konusunda cömert bir kapasiteye sahip olacaktır.

2- Buna karşılık, bir Staatsvolk’tan yoksun olan çok uluslu federasyonlar, eğer demokratik ve uzun ömürlü yapılar olarak varlıklarını sürdüreceklerse, federal hükümet içinde toplumlarüstü iktidar paylaşım uygulamalarına katılmalıdır. Bu uygulamalar, tüm ulusal, etnik ve etnodinsel toplumların çıkarlarını ve ayrılma hakkını asgari olarak kapsamalıdır. Ne bir Staatsvolk’ün varlığı, yani birinci koşul, ne de federal hükümet içindeki toplumlarüstü iktidar paylaşım uygulamaları, yani ikinci koşul, çok uluslu demokratik bir federasyonun bekasını güvence altına almak için yeterli değildir ancak yirminci yüzyıldaki sicil dikkate alındığında, bu koşullardan birinin varlığı, uzun ömürlü federasyonların zorunlu bir koşuludur31.

3-Eğer müdahaleci olmayan ve sınır ötesindeki etnik ya da dinsel akrabalarının yaşamlarında temel bir rol oynamaya çalışmayan komşulara sahip olurlarsa, federasyonların istikrarlı olması daha olasıdır.

4-Gerçek çok uluslu bir federasyon demokratik olacaktır. Demokratik düzenlemeler ulusal, etnik ve etnodinsel toplumların temsilcilerine diyalog içine girme ve açık pazarlık yapma imkanı verir, bu ise siyasal işbirliğinin gelişimini kolaylaştırır. Sivil toplumda bireysel hakları ve kolektif örgütlenmeyi koruyacak liberal demokratik düzenlemeler, böylesi toplumlara yönelik sistematik hak ihlallerinin dizginlenmesine hizmet edebilir. Kolektif kimlikleri koruyan federasyonlar ilgili toplumların kendilerini güven içinde hissetmelerine yardımcı olur ve sonuç olarak etnik guruplar arası ve dinler arası işbirliğinin oluşmasını kolaylaştırabilir.

5- Başarılı ve adil federasyonların uzun vadede varlıklarını sürdürmeleri böyle olmayan federasyonlara kıyasla daha olasıdır. Materyalizmin politikadaki gücünü abartmamalıyız. Örneğin, refahın çok uluslu federasyonun başarısının temel şartı olduğu hususunda ısrar etmek yanlış olur –İsviçre, Kanada ve Hindistan işe zengin başlamadılar ve Hindistan günümüzde de zengin olmaktan hayli uzaktır. Ancak, zaman içinde kişi başı refahı ceteris paribus olarak yükselten federasyon daha fazla başarı şansına sahiptir.

Bu argümanların geleceğin Irak’ına uygulanması şimdi kısaca tasarlanabilir. Birincisi, Irak’ta potansiyel bir Staatsvolk, yani Şii Araplar bulunmaktadır ve bunlar, sınırdışı edilenlerin, sürgüne gönderilenlerin ve mültecilerin geri dönüşüyle birlikte, demografik olarak daha da güçlendirilebilir. Ancak birkaç faktör bu olasılığın hayata geçmesine karşı durmaktadır. Şii Araplar tarihsel olarak devlete hakim olan halk olmamıştır; ve Şii Arapların siyasal olarak homojen olmaları pek olası değil –özellikle de yeni düzende adil bir pay elde ederlerse. Şii Arapların arasında dinsel ve laik çatlaklar bulunmaktadır; aralarında din içi ayrılıklar vardır; ve sınıfsal farklılıklar göstermektedirler. Güçlü bir Şii çoğulculuğu, politik olmakla kalmayacak bir Suni Arap direnişin uzamasının adeta güvencesi olacaktır.

İkincisi, eğer Şiilerin bir Staatsvolk’u teşkil edeceklerine dair sağlam bir kanıt yoksa, o zaman bizim argümanımıza göre, federasyonun varlığını sürdürmesi için, merkezde iktidar paylaşımına ve aynı zamanda bölgeler içinde de özerkliğe ihtiyaç olacaktır. Ne de olsa, federalizm hem “ortak yönetimi” hem de “özyönetimi” kapsamaktadır. Ulusal, etnik ya da dinsel toplumların merkezdeki temsilden ve iktidardan dışlanması çatışma ve bölünmeye açıkça davetiye çıkarmak anlamına gelir. Uzun ömürlü demokratik çok uluslu federasyonlar, örneğin Kanada, İsviçre ve Belçika kendi federal hükümetlerinde, siyaset bilimcilerin ortaklaşa yönetim ya da iktidar paylaşım pratikleri olarak adlandırdıkları şeye sahip olmuşlardır; toplumlarüstü idari iktidar paylaşımı, devletin bütün kurumlarında (ordu, polis ve adli makamlar da dahil) gurupların orantılı olarak temsil edilmesi, resmi ya da resmi olmayan azınlık veto hakları. Hindistan’ın, en istikrarlı olduğu dönemin, ülkenin idari yapısının ülkede yaşayan farklı dinleri ve linguistik gurupları tanımlayıp kapsadığı dönem olduğu savunulmuştur32. Bu güçlü kanıt Irak’ın, nitelik bakımından toplumlarüstü ve bölgedışı bir idari yapıya ihtiyaç duyduğuna işaret etmektedir. Bazılarının aksine, ben Yönetim Konseyi’nin dokuz üyeli kolektif başkanlığını, gelecekte kurulacak federal idari yapı için varılacak mantıklı uzlaşmalar bakımından hayra alamet bir gelişme olarak değerlendiriyorum. Beş bölgenin –Kürdistan bölgesi, Suni hakimiyetindeki bölge, Bağdat ve Şii hakimiyetindeki iki bölge temsilcilerinden oluşan beş kişilik bir kolektif başkanlık zorunlu olarak bölgelerüstü ve toplumlarüstü bir karaktere sahip olacak –ve, batılı bir çok anayasa hukukçusunun korkulu rüyası olan, “bir kenara itme”leri gerektirmeyecektir. Aşırı güçlü olan bir merkezi hükümetten kaçınmanın tüm Iraklıların çıkarına olacağı olgusu dikkate alındığında, kolektif bir başkanlık, her tarafta güvenliğin sağlanmasının en iyi aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. Kolektif başkanlık çerçevesi çizilmiş bir takım işlerin sorumluluğunu üstlenebilir –özellikle savunma, dış işleri, federal ekonomik yönetim ve devlet başkanının görevleri rotasyona bağlanabilir ve iki üye arasında paylaştırılabilir. Dawisha çifti tarafından önerildiği üzere monarşinin restorasyonundan ziyade, bana göre, İsviçreli düşünme tarzı benimsenmelidir33. Kolektif başkanlık, İsviçre’de olduğu gibi, dolaylı olarak seçilmelidir fakat onun federal karakterini vurgulamak amacıyla, belki her delagasyon içindeki alternatif oyları da kullanarak, bölgesel senatörlerden oluşan her delegasyon tarafından seçilmelidir. Kolektif bir başkanlığın, d’Hondt yasasına dayanarak, bakanlıkların orantılı bir şekilde tahsis edilmesini sağlamak üzere, partilerden, federal alt meclisteki güçleri oranında bakanlar atamasını istemek mantıklı olur; bu da orantılı ve kapsayıcı bir yönetimi güvence altına alarak, koalisyon hükümetlerinde görevlerin dağılımı üzerine ardı arkası gelmeyen pazarlıkların yapılması ihtiyacını ortadan kaldırır. Bu model çerçevesinde, en büyük parti bakanlıklar konusunda birinci tercih olma, ikinci büyük parti de ikinci tercih olma hakkına sahip olacaktır ve büyüklük sırasına bu böyle devam edecektir. Bakanlar hem kolektif başkanlığa hem de federal alt meclise karşı sorumlu olacaklardır. Federal bürokratların, askerlerin, polisin ve yargıçların Irak’’taki çeşitliliğin temsilcileri olmasını garantilemek üzere alınacak önlemler gerekli siyasal uyumu da sağlayacaktır.

Üçüncü olarak, Irak’taki bir federasyonun başarısı için gerekli olan dışsal koşulları dile getirmek hiç de zor değil; Türkiye, Suriye, İran ve Suudi Arabistan’ın, bu komşularının topraklarından uzak durmaları ve hiçbir paramiliter örgütlenmeyi desteklememeleri gerekecektir. Bush yönetiminin ulusal güvenlik danışmanı olan Condoleezza Rice’ın, Irak’a Türk askerlerinin konuşlandırılmasını teşvik etmekteki arzusu, onun bu konulardaki duyarsızlığına işaret etmektedir; bu yaklaşım daha şimdiden Irak’ın yeni Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari ile yeni Yönetim Konseyinin bu ay ki başkanı olan Ahmet Çelebi arasında tansiyonu yükseltmiş bulunmaktadır34.

Çok uluslu federasyonların uzun vadedeki başarısının dördüncü ve beşinci koşulu olan demokratikleşme ve ekonomik refah önceden garanti edilemez, fakat Irak’ın kültürleri ya da toplumlarının nitelikleri arasında bunu engelleyebilecek hiçbir öğe yoktur. Federal parlamentonun alt meclisi partilistesinin orantılı temsiliyle seçilmeli, her bir bölge kendi nüfus oranlarının el verdiği sayıda üyeye sahip olmalı, ikinci meclis tek defalığına aktarılabilir oyla seçilmeli, her bölge bir parti esasına dayalı olarak yirmi senatör seçmelidir; bütün bunlar benim kendi değerlendirmelerimdir ve burada daha fazla ayrıntıya girmeyeceğim. Ayrıca burada ayrıntılarına girmeyeceğim bir başka değerlendirmem de şu olacaktır; yürütme, yasama ve mahkemelerin merkez bürolarını ve aynı şekilde federal bakanlıkların bürolarını farklı bölgelere dağıtmak sembolik açıdan uygun olacaktır. Ancak şimdilik bu ayrıntılara girmeye zamanım yok. Benim üzerinde ısrar ettiğim şey Irak’ta demokratik bir federasyon olasılığıdır ama eğer, yalnızca ve yalnızca eğer, gelecekteki bu Irak federasyonu iki ulusluysa, çok etnisiteliyse, hoşgörülü bir şekilde çok dinliyse ve çok bölgeliyse. İki uluslu, çünkü ulusal olarak seferber olmuş ve linguistik açıdan birbirlerinden ayrı olan iki kolektif toplum, yani Kürtler ve Araplar vardır. Çok etnisiteli, çünkü, hem  federal hem de bölgesel düzeyde kurumsal olarak tanınmaları ve korunmaları gereken Türkmenler başta olmak üzere, bir dizi diğer etnik topluluk bulunmaktadır. Şii ve Suni ayırımının, onların içindeki ayırımların ve Müslüman olmayan dinler ile herhangi bir dine mensup olmayanların beraberce yönetilebilmesi için böyle bir federasyon çok dinli olmalıdır. Bana göre, bu özel yasalar konusunda karşılıklı uzlaşmaları ve devlet işlerinin her türlü dinden ayrılmasını gerektirecektir, her ne kadar anayasada İslam’ın Irak’taki tüm halkların başlıca dini olarak kabul edilmesini engellemesi gerektirmese de –ki böyle bir politika, herhangi bir dini yönetimin kurulmasını önleyecektir. Eğitimin bölgesel ve orantısal olarak fonlanması da birçok olası dinsel çatışma kaynağını ortadan kaldıracaktır. Fakat, tartışmayı üzerinde birazcık yoğunlaştırmak istediğim husus, başarılı bir federasyonun çok bölgeli yapısıdır.

Bir Irak federasyonunda idari birimlerin sayısı ne olmalıdır? Elbette bu Irak halklarına ve onların görüşmecilerine kalmıştır. Ancak yukarıda sıralanan argümanların mantığı esas alındığında, üç farklı bölgenin olması gerekecektir; Kürdistan ve en azından Suni Arapların hakimiyetinde olacak bir tane bölge. Bunlar ilk ikisi. Irak’ın nüfusunun beşte birinin yaşadığı yer olduğuna inanılan Büyük Bağdat da bir bölgeyi teşkil etmelidir, zira burayı diğer bölgeler arasında paylaştırmak çok zor olacaktır. Ve Bağdat öylesine büyüktür ki, ona, ne Temsilciler Meclisinde ne de Senato’da oy hakkı olan Washington DC tarzında, siyasal bir yetkisizliğin dayatılması son derece anti demokratik olacaktır. Buradan şu sonuçlar çıkıyor; Bağdat federasyon içindeki diğer yapılara oranla aşırı büyük olmamalı ve böylece çok fazla iktidara sahip olmamalıdır; ve eğer nüfus bakımından yaklaşık olarak eşit büyüklükte olacaklarsa, bir Irak federasyonu beş bölgeye sahip olmalıdır. Güneyin, Batının ve Bağdat’ın yeniden üç bölge olarak yapılandırılması, ki muhtemelen Şiiler bu bölgelerde sayıca üstün olacaklardır, toplam beş bölgeden federal kolektif bir başkanlığın inşa edilmesini kolaylaştıracak ve her başat ve azınlık toplumun orantısal ağırlığını garantiye alacaktır –her toplumun tek bir blok ya da bir partiler bloğu olarak örgütlenmesini gerektirmeden ama bununla birlikte partilerin federasyonun her tarafında rekabet –ve de işbirliği halinde olmalarını teşvik ederek. İki ve üç birimli federasyonların zayıf bir sicili vardır ve beş birimli bir federasyonun benim gibi bir yabancıya makul görünmesinin başka bir nedeni de budur. Irak ile aynı nüfus düzeyine sahip olan Kanada ve Avustralya sırasıyla on ve altı birim federasyona sahiptir – ve her ikisinde de Tazmanya ve Prens Edward Adası gibi son derece küçük birimler vardır. Beş bölgeden her birinin yaygın yerel yönetimlere sahip olmasını elbette hiçbir şey engelleyemez. Böyle bir bölgesel dizayn, bana öyle geliyor ki, olası anayasa görüşmecilerinin bilinen tercihleri ve mizaçları dikkate alındığında kolayca ilerleyebilir, ama tabi bunun için bekleyip görmek gerekiyor.

*  *  *

Son olarak, Kürtler için özel önemi olan bir sorunu, “federe devlet” nosyonunu ele almama izin verin. Birçok Kürt uzunca bir zamandan beridir programatik olarak konfederal veya federal bir Irak doğrultusunda çalışmaktadır. Kürtler aynı şekilde uzun bir teritoryal özerklik geleneğine sahip olmuşlar, çeşitli teritoryal ya da kültürel anlaşmalar yapmışlar ve Bağdat hükümetleri (ya da Londra ya da dünyanın diğer başkentleri) tarafından kendilerine ihanet edilmiştir. Kürtler elbette olası görüşme partnerlerine bir federasyonu dayatamazlar. Kürtler ancak kendileriyle anlaşma arzusunda olanlarla müzakereler yapabilirler. Bununla birlikte Kürtlerin üç tane acil siyasal önceliği bulunmaktadır:

1. İki uluslu, çok etnisiteli hoşgörülü bir şekilde çok dinli ve çok bölgeli olan, Kürdistan’ın önemli büyüklükteki bir birimi oluşturduğu bir Irak federasyonunu teşvik etmek; ve Kürtler bu birim içinde kendi evrim geçirmekte olan demokratik kurumlarını derinleştirip yaygınlaştırmalı, bunu yaparken de, Türklerin Türkiye’de Kürtlere tanımadığı kültürel hakları burada Türkmenlere tanımalıdır. Kürtler Kürdistan’ın bir bütün olarak Irak federasyonunun bir bölgesi olması, federal hükümette iktidar paylaşımı ve Kürdistan’ın dışında yaşayan Kürtlerin tüm hakları için uğraşmaktadırlar.

2. Müzakere edilen herhangi bir anayasanın Kürdistan halkı tarafından ve aynı zamanda Irak’ın geri kalan kısmı tarafından onaylanması hususu üzerinde ısrar etmek.

3. Yeni Irak anayasasının herhangi bir şekilde ihlal edilmesi durumunda Kürtlerin korunması için katılmama mekanizmaları üzerinde ısrar etmek.

Fakat eğer Irak’ın geri kalan kısmı herhangi bir şekilde karşılıklı olarak kabul edilebilir iki uluslu, çok bölgeli federasyon modelini kabul etmemeyi tercih ederse, Kürtlerin aynı zamanda kendileri için diğer bir takım seçenekleri de değerlendirmesi gerekecektir. Seçeneklerden biri Kürtlerin özel bir “federe devlet” anlaşması üzerinde ısrar etmesi olacaktır35. Kürtler,  Irak’ın geri kalan kısmının üniter olmayı, veya ABDtarzı ulusal bir federasyon olmayı seçmesini kabul ettiklerini söyleyebilirler, şu şartla ki, Kürtler kendileri de bir “federe devlet”e sahip olacaklardır. Bir federe devlet, sistem çapında bir federasyonun parçası olmayan federal bir düzenlemedir; federe devlet, kurumları ve anayasal yetkileri bakımından devletin geri kalan kısmından farklı olan yarı hükümran bir bölge yaratır; federe devlet ile anayasal olarak dayandığı merkezi hükümet arasında, tarafların hiçbir tarafından tek taraflı olarak değiştirilemeyecek olan ve federe devlet ile merkezi hükümet arasında ortaya çıkabilecek zorlukları ele almak üzere iç ve uluslar arası hakemlik mekanizmalarını kurmuş olan bir kuvvetler ayrılığı oluşturur. Federe devlet yetki verilmemiş bir otonomidir; merkezi hükümetin verdiği geri alınabilir bir armağan değildir; içsel ve anayasal dayanaklara sahiptir ve böylece federe devlet kendi statüsü ve gücüyle ilgili değişiklikleri veto edebilir; ve ideal olarak, federe devletin statüsü ve gücü bir anlaşma ile uluslar arası korumaya kavuşturulur. Kısacası, Kürtlerin, Irak’ın geri kalan kısmına bir federasyonu dayatmaya hakkı olmamakla birlikte, Kürdistan için, kendi ulusal selfdeterminasyonlarını hayata geçirmenin bir aracı olarak, federe devlet düzenlemeleri üzerinde ısrar etme hakkı kesinlikle vardır. Bu senaryoya göre Kürtler muhtemelen merkezi hükümet içinde, özellikle de dış ilişkiler alanında daha gevşek iktidar paylaşma düzenlemeleri elde etmeye çalışacaklar, aynı zamanda da Kürdistan dışındaki Kürtlerin kültürel ve insani haklarını korumaya çalışacaklardır.

Müttefik Koalisyonun Irak’taki Baş Yöneticisi, yeni Irak anayasasının hazırlanmasının, Irak’ın hükümranlığa kavuşması doğrultusundaki dördüncü adım olacağını söyledi. Baş Yönetici bu işin birkaç “gün ya da hafta” içinde yapılamayacağını belirtti36. Öyledir de. Anayasanın hazırlanma süreciyle ilgilenen hazırlık komitesinin bu ayın sonuna kadar raporunu yazması bekleniyor. Hepimiz komitenin önerilerini ilgiyle bekleyeceğiz. Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Kaynak: Serbesti, No: 6

* Brendan O’Leary: Siyaset Bilimi Lauder Profesörü, Solomon Asch Etnopolitik Çatışmalar Üzerine Çalışma Merkezi Direktörü, Pennsylvania Üniversitesi

Dipnotlar

1) Halk olmanın önemi üzerine bakınız Smith, Rogers M. 2003. Stories of Peoplehood: the Politics and Morals of Political Membership [Halk olma Öyküleri: Siyasal Üyeliğin Politikası ve Ahlakı]. Cambridge University Press.

2) O’Leary, Brendan. 2003. The Kurds Must Not Be Betrayed Again [Kürtlere Bir Kez Daha İhanet Edilmemelidir]. Financial Times, 24 Mart, 2003.

3) Rezvani, David R. 2003. Federacy: The Dynamics os SemiSovereign Territories (unpublished manuscript) [Federe Devlet: YarıHükümran Toprakların Dinamikleri] (yayımlanmamış el yazmaları).

4) Bakınız takma adıyla, Elazar, Daniel. 1987. Exploring Federalism [Federalizmin Keşfi]. Tuscaloosa: Alabama Üniversitesi, King, Preston. 1982. Federalism and Federation [Federalizm ve Federasyon]. Londra: Croom Helm, King, Preston. 2001. Federalism and Federation [Federalizm ve Federasyon]. 2. Baskı Londra: Frank Cass.

5) Bu ayırımlar hakkındaki ayrıntılar için bakınız Watts, Ronald A. 1998a. Federalism, Federal Political Systems, and Federations [Federalizm, Federal Siyasi Sistemler ve Federasyonlar]. Annual Review of Political Science 1:11737.

6) İfade Elazar’a aittir, agy.

7) Müttefikler tarafından gerçekleştirilen Irak müdahalesi ve işgalinin sonuçları hakkındaki görüşlerimiz ne olursa olsun, mevcut Amerikan anayasasını mutatis mutandis olarak Irak’a dayatmanın, Arap Iraklılar arasında daha şimdiden hayli yaygın olan antiAmerikan  milliyetçiliği besleyeceğinden çok az kişi şüphe edecektir. Bazı Amerikalı neomuhafazakarların Almanya ile Japonya’nın işgal edilmeleri ve buralarda yapılan rejim dönüşümlerini sürekli olarak örnek vermesi (ki İtalya, Avusturya ve Kore örnekleri çoğu zaman atlanır) onların durumdan bihaber oldukları anlamına gelmektedir, zira bu anayasal dönüşümler, Amerikan anayasa modellerinin basitçe ihraç edilmesine değil, kısmen yerel dinamiklere dayanıyordu.

8) Stepan, Alfred. 1999. Federalism and Democracy: Beyond the U.S. Model [Federalizm ve Demokrasi: ABD Modelinin Ötesinde]. Journal of Democracy 10 (4):1934.

9) Irak’taki Şii politikaları üzerine yapılan son tartışmalar için bakınız takma adıyla Gardner, David. 2003. Time of the Shia [Şiiler Zamanı]. Financial Times, 30/31 Ağustos W1W2, Jabar, Faleh A.2003. The Shi’ite Movement in Iraq [Irak’ta Şii Hareketi].. 1980 Yılında Saddam Hüseyin tarafından idam edilen Muhammed Bekir ElSadr’ın görüşleri Şiiler arasında yaygındır ve bu görüşler Humeyni ile onun ardıllarının siyasal İslam’ından ayrılmaktadır. Komünizm tarihsel olarak Irak Şiileri arasında güçlü olmuştur fakat Irak Komünist Partisinin 2000’li yıllarda çarpıcı bir yeniden canlanma süreci yaşayıp yaşamayacağı henüz belli değildir.. Açık olan şey şu ki, çarpıcı sayıda laik Şii bulunmaktadır ve çarpıcı sayıda dindar Şii siyasal liderliğin din adamlarının tekelinde olmasını kabul etmemektedir. İki otorite “laikleri Suniler ile İslamcıları ise Şiiler ile özdeşleştiren Batıdaki tehlikeli eğilime” işaret etmektedir, Fuller ve Francke, agy., s. 108.

10) Watts, Ronald L. 1998b. Federalism, Federal Political Systems, and Federations [Federalizm, Federal Siyasal Sistemler ve Federasyonlar]. Annual Review of Political Science 1:11737, Watts, Ronald L. 2001. Models of Federal PowerSharing [Federal İktidar Paylaşım Modelleri]. International Social Science Journal (Mart):2332.

11) Federal yönetimlere karşıt olarak bölgeler tarafından tahsis edilen kamu harcamaları oranı, onların özerkliği ve iktidarları bakımından, pekala da anayasa metninden daha iyi bir kılavuz olabilir – böylesi ölçülere ilişkin tartışmalar için bakınız Watts, age., 2001, syf.29 ve Lijphart, Arend. 1979. Constitution and Federation: Conceptual and Empirical Links [Anayasa ve Federasyon: Kavramsal ve Ampirik Bağlantılar]. Canadian Journal of Political Science xii (3):495515., s. 505.

12) Bakınız takma adıyla C. Tripp, 2002. A History of Iraq [Irak Tarihi], gözden geçirilmiş baskı. Cambridge: Cambridge University Press, Natali, Denise. 2001. Manufacturing Identity and Managing Kurds in Iraq [Kimlik Yaratmak ve Irak’taki Kürtleri İdare Etmek]. RightSizing the State: the Politics of Moving Borders [Devlete Kaftan Biçmek: Sınırları Oynatma Politikası] içinde, yayına hazırlayan B. O’Leary, I. S. Lustick ve T. Callaghy. Oxford: Oxford University Press.

13) Bakınız Forsyt, Murray, yayına hazırlayan 1989. Federalism and Nationalism [Federalizm ve Milliyetçilik]. Leicester: Leicester University Press., s. 4.

14) Bakınız Riker, William H. 1964. Federalism: Origin, Operation, Significance [Federalizm: Kökeni, İşleyişi, Önemi]. Boston.

15) Bakınız Glazer, Nathan. 1983. Federalism and Etnicity: The American Solution [Federalizm ve Etnisite: Amerikan Çözümü]. Ethnic Dilemmas içinde, 196482, yayına hazırlayanN. Glazer. Cambridge, Mass: Harvard University Press.

16) Gordon, Milton. 1964. Assimilation in American Life: The Role of Race, Religion and National Origins [Amerikan Yaşamında Asimilasyon: Irkın, Dinin ve Ulusal Kökenlerin Rolü]. New York: Oxford University Press., s. 133.

17) Glazer, age., s. 276.

18) Gordon, age.

19) Publius [John Jay], Madison, James, Alexander Hamilton ve John Jay içinde. 1987 (1788). The Federalist Papers, edited and with an introduction by Isaac Kramnick, Penguin Classics [Federalist Bildirgeler, bir önsöz yazarak yayına hazırlayan Isaac Kramnick, Penguin Klasikleri]. Harmondsworth: Penguin., Paper II, s. 91.

20) McDowall, David. 2000. A Modern History of the Kurds [Kürtlerin Modern Tarihi]. İkinci ve genişletilmiş baskı. Londra: I.B. Tauris. Syf. 34367. Saddam Hüseyin’in “kendi halkına” karşı kimyasal gaz kullandığı söylemi, Irak’a müdahaleyi destekleyen İngilizce medyada standart bir söylem haline gelmişti. Saddam’ın halka karşı kimyasal gaz kullandığı tartışmasızdır. Ancak onun bu olayın kurbanlarıyla ortak bir milliyeti paylaştığı olgusu son derece tartışmalıdır.

21) Amerika’nın başta gelen “gerçekçi”lerinden biri olan Henry Kissinger, Ocak 2002 gibi geç bir tarihte Washington Post gazetesinde (“Phase II and Iraq [İkinci Aşama ve Irak]”, 13 Ocak, Sayfa B07) “şu anda Irak’a egemen olan Suni çoğunluk”tan söz etmeyi başardı –Frank Smith’e göre bu “esrarengiz gerçekçiliğin” bir örneğiydi. Smyth, Frank. 2003. Saddam’s Real Opponents [Saddam’ın Gerçek Muhalifleri]. The Iraq War Reader: History, Documents, Opinions [Irak Savaşı Okumaları: Tarih, Belgeler, Görüşler] içinde, yayına hazırlayan M. L. Sifry ve C. Cerf. New York: Simon & Schuster., syf. 5657. Aslında, Washington’daki son dönem yönetimlerin birçoğu, Şiilerin Humeyni tarzı bir kökten dinciliğin taşıyıcıları olabileceklerinden duydukları korku nedeniyle, Irak’taki Suni azınlık egemenliğini örtülü olarak desteklemiştir. Irak Şiileri çoğunlukla Arap’tır ancak az sayıda Kürt, Türkmen ve Araplaştırılmış Fars Şii de bulunmaktadır (Fuller, Graham E ve Rend Rahim Francke. 1999. The Arab Shi’a: The Forgotten Muslims [Arap Şiileri: Unutulan Müslümanlar]. New York: St. Martin’s Press., s. 87). Eğer Irak Şiileri orantısız bir şekilde geri dönerlerse, onların demografik ağırlığı artabilir.

22) Bitişik olmayan bölgelerin dizayn edilmesi gerekebilir yoksa sistem haline gelecek genişlikte bir federasyon için yeterince sayıda kalmayabilir (aşağıya bakınız).

23) ABD’nin en etkili dış politika dergisi Irak’ın yeniden inşası için 2003 yazında bir senaryo yayınladı, Dawisha, Adeed ve Karen Dawisha. 2003. How to Build a Democratic Iraq [Demokratik Bir Irak Nasıl İnşa Edilmeli]. Foreign Affairs 82 (3):3650. Dawisha çifti “Irak’ın, ülkeyi 18 yönetim birimine ayıran mevcut idari yapısının” korunmasını savunmaktadır, syf. 39 ancak aynı sayfada, Kürtlerin “federal yapı içinde kendi teritoryal birimine” sahip olmaları gerektiği hususunda ısrar etmektedir. Bu çelişkili bir durumdur ve Irak Kürdistanı’nın daha önceki vilayet idari yapılarını geçersiz hale getiren de facto sınırları dikkate alındığında, ne anlama geldiği belli olmayan bu argümanın modası çoktan geçmiştir. On sekiz vilayeti savunan benzer görüşler için bakınız Rachel Bronson ve diğerleri., Guiding Principles for U.S. Postconflict Policy in Iraq [ABD’nin Irak’ta Çatışma Sonrası Politikası İçin Kılavuz İlkeler], New York: Yurtdışı İlişkiler Konseyi, 2003.

24) Brancati D. 2004 baskıda. Is Federalism a Panacea for Post Saddam Iraq [Federalizm Saddam Sonrası Irak için bir Derman mıdır]? The Washington Quarterly 27. Brancati’nin görüşleri, onun partiler, desantralizasyon ve etnik çalışmalar üzerine yaptığı doktora araştırmasına dayanmaktadır –ki ben bu görüşlerin önemli bir kısmına katılıyorum. Benim karşı olduğum husus, Irak konusunda geliştirilen ayrıntılı düşüncelere yönelik karşı çıkışlardır.

25) Horowitz, Donald L. 1985. Ethnic Groups in Conflict [Çatışma Halindeki Etnik Guruplar]. Berkeley: University of California Press., 14 & 15. bölümler.

26) Forsyth, age., s.4.

27) Bakınız diğer adıyla Hechter, Michael. 2000. Containing Nationalism [Milliyetçiliği Zaptetmek]. Oxford: Oxford University Press, Keating, Michael. 2001. Managing the Multinational State: Constitutional Settlement in United Kingdoom [Çok Uluslu Devleti İdare Etmek: Birleşik Krallıkta Anayasal Uzlaşma], yayına hazırlayanlar T. Salmon ve M. Keating, Linz, Juan. 1997. Democracy, Multinationalism and Federalism [Demokrasi, Çok Ulusluluk ve Federalizm]. Juan March Enstitüsünde okunan bildiri, Moore, Margaret. 2001. The Ethics of Nationalism [Milliyetçiliğin Etiği]. Oxford: Oxford University Press, Stepan, Alfred. 1998. Modern Multinational Democracies: Transcending a Gellnerian Oxymoron [Modern Çok Uluslu Demokrasiler: Gellnerci bir Oksimoronu* Aşmak]. State of the Nation: Ernest Gellner and the Theory of Nationalism [Ulusun Durumu: Ernest Gellner ve Milliyetçiliğin Teorisi] içinde, yayına hazırlayan J. A. Hall. New York: Cambridge University Press, Stepan, Alfred. 1999. Federalism and Democracy: Beyond the U.S. Model [Federalizm ve Demokrasi: ABD Modelinin Ötesinde]. Journal of Democracy 10 (4):1934. *Oksimoron: Bir kavramın anlamını güçlendirmek için zıt anlamlı sözcüklerin bir araya getirildiği ifade tarzı; “öldüren şefkat” gibi, (çn).28) Synder, Jack. 2000. From Voting to Violence: Democratization and Nationalist Conflict [Oy Vermekten Şiddete: Demokratikleşme ve Milliyetçi Çatışma]. New York: W. W. Norton., s. 327.

29) O’Leary Brendan. 2001. An Iron Law of Federations? A (neoDiceyian) theory of the Necessity of a Federal Staatsvolk, and of Consociational Rescue [Demir Bir Federasyon Yasası mı? (NeoDiceyci) bir Federal Staatsvolk ve Ortak Kurtuluş Zorunluluğu Teorisi]. Beşinci Ernest Gellner Anma Konferansı. Nations and Nationalism 7 (3):27396.. Diğer tartışmalar için bakınız, Franck, Thomas M. 1968. Why Federations Fail: An Inquiry into the Requisites for Successful Federation [Federasyonlar Niçin Başarısız Olmaktadır: Başarılı Federasyonun Gerekleri Üzerine Bir Araştırma]. New York: New York University Press, Hicks, Ursula K. 1978. Federalism, Failure and Success: A Comperative Study [Federalizm, Başarısızlık ve Başarı: Kıyaslamalı Bir Çalışma]. Londra: Macmillan, Watts, Ronald L. 1971. The Survival or Disintegration of Federations [Federasyonların Varlıklarını Sürdürmesi ya da Dağılması]. Options for a New Canada [Yeni Bir Kanada İçin Seçenekler] içinde, yayına hazırlayan R. Watts ve D. M. Brown. Toronto: University of Toronto Press, Watts, Ronald L. 1996. Comparing Federal Systems in the 1990s [1990’lı Yıllarda Federal Sistemleri Kıyaslamak]. Kingston, Ontario: Institute of Intergovernmental Relations/Queen’s University.

30) McGarry, John, and Brendan O’Leary. 2003. Federalism, ConflictRegulation and National and Ethnic PowerSharing [Federalizm, İhtilafYönetimi ve Ulusal ve Etnik İktidar Paylaşımı]. Amerikan Siyaset Bilimi Derneği’nin Yıllık Toplantısında okunan bildiri, 2831 Ağustos 2003, Philadelphia.

31) O’Leary, 2001, agy.

32) Adeney, Katharine. 2002. Constitutional Centering: Nation Formation and Consociational Federalism in India and Pakistan [Anayasal Merkezileşme: Hindistan ve Pakistan’da Ulusun Oluşumu ve Ortaklaşa Federalizm]. Journal of Commonwealth & Comparative Politics 40 (3):833.

33) Dawisha ve Dawisha, age., syf. 42. Dawishaların, Sunilerin güvenliği için Haşimilerin restorasyonunu savunmaları naif görünmektedir; Suniler için güvenli olan şeyin Şiiler için güvenli olmadığı olgusu burada unutulmakta ve hem Kürtlerin hem de Şiilerin laik cumhuriyetçi ve cumhuriyetçi İslamcı eğilimleri gözardı edilmektedir. Arap dünyası içindeki cumhuriyetler demokratik olmadıklarını bugüne kadar ortaya koymuşken, sekiz krallığın (Ürdün, Suudi Arabistan, Fas, Umman, Kuveyt ve Körfez Emirlikleri) hiçbirinde monarşilerin sınırlandırılmadığı ve tam olarak anayasallaştırılmadığı bir olgu olmaya devam ediyor. Arap dünyasındaki monarşiler üzerine yapılmış mükemmel bir çalışma için bakınız Halliday, Fred. 2000. The Fates of Monarchy in the Middle East [Ortadoğu’da Monarşinin Kaderi]. Nation and Religion in the Middle East [Ortadoğu’da Ulus ve Din] içinde. Colorado: Lynne Reinner.

34) Brian Knowlton, “U.S aid offer prods Turkey on troops for Iraq” [ABD’nin  yardım teklif Irak’a asker konusunda Türkiye’yi özendiriyor], International Herald Tribune, 10 Eylül 2003, s. 3.

35) Yukarıdaki üçüncü dipnota bakınız.

36) L. Paul Bremer III, “Iraq’s Path to Sovereignty” [Irak’ın Hükümranlık Rotası], Washington Post, 8 Eylül 2003, s. A21.

Dipnotlardaki Referanslar

Adeney, Katharine. 2002. Constitutional Centering: Nation Formation and Consociational Federalism in India and Pakistan [Anayasal Merkezileşme: Hindistan ve Pakistan’da Ulusun Oluşumu ve Ortaklaşa Federalizm]. Journal of Commonwealth & Comparative Politics 40 (3):833.

Dawisha, Adeed ve Karen Dawisha. 2003. How to Build a Democratic Iraq [Demokratik Bir Irak Nasıl İnşa Edilmeli]. Foreign Affairs 82 (3):3650.

Elazar, Daniel. 1987. Exploring Federalism [Federalizmin Keşfi]. Tuscaloosa: Alabama Üniversitesi, King, Preston. 1982. Federalism and Federation [Federalizm ve Federasyon]. Londra: Croom Helm, King, Preston. 2001. Federalism and Federation [Federalizm ve Federasyon]. 2. Baskı Londra: Frank Cass.

Forsyt, Murray, yayına hazırlayan 1989. Federalism and Nationalism [Federalizm ve Milliyetçilik]. Leicester: Leicester University Press.

Franck, Thomas M. 1968. Why Federations Fail: An Inquiry into the Requisites for Successful Federation [Federasyonlar Niçin Başarısız Olmaktadır: Başarılı Federasyonun Gerekleri Üzerine Bir Araştırma]. New York: New York University Press,

Fuller, Graham E ve Rend Rahim Francke. 1999. The Arab Shi’a: The Forgotten Muslims [Arap Şiileri: Unutulan Müslümanlar]. New York: St. Martin’s Press.

Gardner, David. 2003. Time of the Shia [Şiiler Zamanı]. Financial Times, 30/31 Ağustos W1W2.

Glazer, Nathan. 1983. Federalism and Etnicity: The American Solution [Federalizm ve Etnisite: Amerikan Çözümü]. Ethnic Dilemmas içinde, 196482, yayına hazırlayann. Glazer. Cambridge, Mass: Harvard University Press.

Gordon, Milton. 1964. Assimilation in American Life: The Role of Race, Religion and National Origins [Amerikan Yaşamında Asimilasyon: Irkın, Dinin ve Ulusal Kökenlerin Rolü]. New York: Oxford University Press.

Halliday, Fred. 2000. The Fates of Monarchy in the Middle East [Ortadoğu’da Monarşinin Kaderi]. Nation and Religion in the Middle East [Ortadoğu’da Ulus ve Din] içinde. Colorado: Lynne Reinner.

Hechter, Michael. 2000. Containing Nationalism [Milliyetçiliği Zaptetmek]. Oxford: Oxford University Press

Hicks, Ursula K. 1978. Federalism, Failure and Success: A Comperative Study [Federalizm, Başarısızlık ve Başarı: Kıyaslamalı Bir Çalışma]. Londra: Macmillan.

Horowitz, Donald L. 1985. Ethnic Groups in Conflict [Çatışma Halindeki Etnik Guruplar]. Berkeley: University of California Press.

Jabar, Faleh A. 2003. The Shi’ite Movement in Iraq [Irak’ta Şii Hareketi].

Keating, Michael. 2001. Managing the Multinational State: Constitutional Settlement in United Kingdoom [Çok Uluslu Devleti İdare Etmek: Birleşik Krallıkta Anayasal Uzlaşma], yayına hazırlayanlar T. Salmon ve M. Keating.

King, Preston. 1982. Federalism and Federation [Federalizm ve Federasyon]. Londra: Croom Helm.

King, Preston. 2001. Federalism and Federation [Federalizm ve Federasyon]. 2. Baskı Londra: Frank Cass.

Lijphart, Arend. 1979. Constitution and Federation: Conceptual and Empirical Links [Anayasa ve Federasyon: Kavramsal ve Ampirik Bağlantılar]. Canadian Journal of Political Science xii (3):495515.

Linz, Juan. 1997. Democracy, Multinationalism and Federalism [Demokrasi, Çok Ulusluluk ve Federalizm]. Juan March Enstitüsünde okunan bildiri.

Madison, James, Alexander Hamilton ve John Jay içinde. 1987 (1788). The Federalist Papers, edited and with an introduction by Isaac Kramnick, Penguin Classics [Federalist Bildirgeler, bir önsöz yazarak yayına hazırlayan Isaac Kramnick, Penguin Klasikleri]. Harmondsworth: Penguin.

McDowall, David. 2000. A Modern History of the Kurds [Kürtlerin Modern Tarihi]. İkinci ve genişletilmiş baskı. Londra: I.B. Tauris.

McGarry, John, and Brendan O’Leary. 2003. Federalism, ConflictRegulation and National and Ethnic PowerSharing [Federalizm, İhtilafYönetimi ve Ulusal ve Etnik İktidar Paylaşımı]. Amerikan Siyaset Bilimi Derneği’nin Yıllık Toplantısında okunan bildiri, 2831 Ağustos 2003, Philadelphia.

Moore, Margaret. 2001. The Ethics of Nationalism [Milliyetçiliğin Etiği]. Oxford: Oxford University Press.

Natali, Denise. 2001. Manufacturing Identity and Managing Kurds in Iraq [Kimlik Yaratmak ve Irak’taki Kürtleri İdare Etmek]. RightSizing the State: the Politics of Moving Borders [Devlete Kaftan Biçmek: Sınırları Oynatma Politikası] içinde, yayına hazırlayan B. O’Leary, I. S. Lustick ve T. Callaghy. Oxford: Oxford University Press.

O’Leary Brendan. 2001. An Iron Law of Federations? A (neoDiceyian) theory of the Necessity of a Federal Staatsvolk, and of Consociational Rescue [Demir Bir Federasyon Yasası mı? (NeoDiceyci) bir Federal Staatsvolk ve Ortak Kurtuluş Zorunluluğu Teorisi]. Beşinci Ernest Gellner Anma Konferansı. Nations and Nationalism 7 (3):27396.

O’Leary, Brendan. 2003. The Kurds Must Not Be Betrayed Again [Kürtlere Bir Kez Daha İhanet Edilmemelidir]. Financial Times, 24 Mart, 23.

Rezvani, David R. 2003. Federacy: The Dynamics os SemiSovereign Territories (unpublished manuscript) [Federe Devlet: YarıHükümran Toprakların Dinamikleri] (yayımlanmamış el yazmaları).

Riker, William H. 1964. Federalism: Origin, Operation, Significance [Federalizm: Kökeni, İşleyişi, Önemi]. Boston.

Smith, Rogers M. 2003. Stories of Peoplehood: the Politics and Morals of Political Membership [Halk olma Öyküleri: Siyasal Üyeliğin Politikası ve Ahlakı]. Cambridge University Press.

Smyth, Frank. 2003. Saddam’s Real Opponents [Saddam’ın Gerçek Muhalifleri]. The Iraq War Reader: History, Documents, Opinions [Irak Savaşı Okumaları: Tarih, Belgeler, Görüşler] içinde, yayına hazırlayan M. L. Sifry ve C. Cerf. New York: Simon & Schuster.

Synder, Jack. 2000. From Voting to Violence: Democratization and Nationalist Conflict [Oy Vermekten Şiddete: Demokratikleşme ve Milliyetçi Çatışma]. New York: W. W. Norton.

Stepan, Alfred. 1998. Modern Multinational Democracies: Transcending a Gellnerian Oxymoron [Modern Çok Uluslu Demokrasiler: Gellnerci bir Oksimoronu* Aşmak]. State of the Nation: Ernest Gellner and the Theory of Nationalism [Ulusun Durumu: Ernest Gellner ve Milliyetçiliğin Teorisi] içinde, yayına hazırlayan J. A. Hall. New York: Cambridge University Press

Stepan, Alfred. 1999. Federalism and Democracy: Beyond the U.S. Model [Federalizm ve Demokrasi: ABD Modelinin Ötesinde]. Journal of Democracy 10 (4):1934.

Watts, Ronald A. 1998a. Federalism, Federal Political Systems, and Federations [Federalizm, Federal Siyasi Sistemler ve Federasyonlar]. Annual Review of Political Science 1:11737.

Watts, Ronald L. 1971. The Survival or Disintegration of Federations [Federasyonların Varlıklarını Sürdürmesi ya da Dağılması]. Options for a New Canada [Yeni Bir Kanada İçin Seçenekler] içinde, yayına hazırlayan R. Watts ve D. M. Brown. Toronto: University of Toronto Press.

Watts, Ronald L. 1996. Comparing Federal Systems in the 1990s [1990’lı Yıllarda Federal Sistemleri Kıyaslamak]. Kingston, Ontario: Institute of Intergovernmental Relations /Queen’s University.

Watts, Ronald L. 2001. Models of Federal PowerSharing [Federal İktidar Paylaşım Modelleri]. International Social Science Journal (Mart):2332.

12 Eylül  2003

İngilizce’den çeviren: Cemal Atila