(Kurdistan Mecmuası, No: 19)

Avrupa gazetelerinin ihbarlarına binaen Türkiye milliyetperverleri (vatanseverleri) üzerinde İtilaf Devletleri’nin müttefiken (birlikte) hareket edeceklerini karara bağlamışlardır.

Şu haberin mûfad ve mazmunundan (kavram ve içeriğinden), adalet, insaniyet, siyaset, ilim ve hukuk noktayı nazarından isabetli bir tedbir çıkarıldığı gibi hakikate muhalif, nefü’l-emre (aslına bakılırsa) aykırı görülen, ilmen ve mütefekkirlerin (düşünürlerin) ilim ve irfan seviyesine ve İtilaf Devletleri’nin bakışları dahi siyasilerin mefkûresine (ülkü, amaç) pek münasip görülmeyen, şerh ve baste (yoruma) muhtaç bir tabir de mevcuttur. Çünkü İngiltere büyük devleti gibi yüzlerce seneden beri -liivazin yahut bila ivazin- (karşılıklı yahut karşılıksız) Osmanlı Devleti’ni muhafaza etmiş, her sıkıntı ve mihnette imdadına yetişmiş, beka ve hayatına sebebiyet vermiş olan bir güçlü devlet. Fransa gibi insaniyetperver, insaflı, her konuda ve her cihette Osmanlı Devleti’nin  üstat ve muallimi, vasi ve hamisi makamında bulunan bir adil devlete karşı; şükür, nimet, mükafat edası makamında harp ilanı eden ve mazlum, biçare, bedbaht, safdil ve cahil Osmanlıları Almanlara bey’ (satma) ve dolayısıyla bu biçare kitleyi binlerce felaketlere sevk, ölüme mahkum, hal ve canlarını paymal etmiş (çiğnetmiş) ve halihazırda bile mel’un prensiplerini takip etmekte olan bedasıl, pedersiz, serseri, menfaatperest türedilere milliyetperver söylemek son derece sebebi hayret ve taaccüp (şaşkınlık) yeridir.

Meşrutiyetimizin başlangıcından (felaket kaynağı) bugünlere kadar hatıra ve hayale gelmeyecek, tasavvur ve tevehhüm (kuruntuya düşme) dairesine girmeyecek cinayetler, suçlar, facialar ve kötü işleri irtikap etmiş olan bir lanetli güruha milliyetperver vasfını bahşetmek zerre kadar hak ve hakikate muvafık olamayacağı aşikar olduğu gibi, bu memleket ve milletle alakadar olan bütün alemi  cuz’i (azıcık) bir şahsi menfaate feda eyleyen; vicdan, seviye, din, diyanet ve insani duygulardan mahrum olan, yerel halka binlerce tezvir, desiseler, hileler, yalan, işkence, idam, sürgün, tağrip, yağma ve talanla iğfal (aldatma) ve korkutan, Yıldız yağmasından itibaren Maraş hadiselerine kadar yüzlerce kisve ile binlerce fesat ve ifsatları yapan, Osmanlı Devleti gibi muhtelif  unsur ve kavimlerden oluşan bir devletle yalnız gayrı Müslim unsurları değil bütün İslami unsurları da bilhassa ilhad (inançsızlık) ve zındıkanın terviç ve teşvikinden dolayı “Arap, Kürd,, Arnavut gibi rencide ve dilhun (gönül yaralama) etmekle devletin tefrik ve teferrukuna (ayrılma ve dağılmasına), bunun akabinde milyonlarca günahsız yiğit bir büyük kitleyi birkaç milyon liraya  satmış olanlara milliyetperver söylemek elbette doğru olamaz.

Türkiye’de milliyetperver adeta yok olduğundan, Türkiye hakiki milliyetperverleri üzerine hiçbir hareket “ister lehte ister aleyhte” kabil olmaz (gerçekleşemez). Olsa olsa lehte olur, katiyen aleyhte olmayacaktır. Fakat milliyetperverlik perdesi altında binlerce dolapları çeviren, hesapsız felaketlere zemin hazırlamış ve etmekte olan cani ve suçlu milliyetperverlerin te’dip (cezalandırma) ve tenkili (uzaklaştırma) ve harap olmuş vatanı, biçare ve bitab (bitkin) milleti hile ve desise tuzaklarından kurtarmak insaniyetkarane, asilane, her insaflı ve mütefekkirce memduh (övülecek) pür bir bereket ve bir harekettir.

Wergera ji Osmanî: Cemîl Amedî