Hamle başlıklı yazılarımla önerilen; siyasi yapıların sadece ve sadece işbirliği için somut hedef etrafında irade, çaba ve kararlılık sergilemeleriydi. Toplumun sorunlarını dile getiren, sivile söz hakkını sağlayan, alanı sivile bırakan, sorun çözen ve daha da önemlisi ‘sorun önleyen’ komisyonların oluşturulmasını önermiştim. Ancak güç oluşturduktan sonra istediğiniz yapıyla görüşme yapar, işbirliğine gidersiniz. Güç değilken, güçlü değilken güçlülerle görüşme talep etmek, üstelik geçmişinde hem çevrenize, hem toplumunuza zarar vermiş, ancak bir kez bile kabullenip özür dilememiş yapılarla görüşme talep etmek, sizin de o geçmişi mecburen görmezden gelmenize neden olabilir.

Seçim başlığıyla bir araya gelen siyasi yapılar bir dinamik, bir odak oluşturma çabasına girmeyi denemedi. Demek ki, bu sürece psikolojik ve yöntemsel olarak hazır değiller. Bunun için kimsenin kimseye kızmaya, küsmeye, hakaret etmeye hakkı yoktur. Herkes bizim arkadaşlarımız, dostlarımız, büyüklerimizdir ve yüz yüze bakmaya devam edeceğiz. Sadece bazılarımız ‘tercihlerini’ güçlüden ve bereketli olandan yaptılar; böylece genel ve özellikle yerel seçim sürecinde yollarını bizlerden ayırdılar. Süreç onları başka kulvara sürüklese de, Ayetullah Aşitî, Mehmet Emin Kardaş’ın sürecin başlangıcındaki ciddi yaklaşımlarını ve özellikle Sıdkı Zilan’ın samimi çabalarına, yoğun kafa yoruşlarına şahitliğimi belirtmem gerekiyor.

İlginç bir anımsama ve göndermedir ki; birkaç yıl önce birkaç arkadaşımız siyasi yapıların birleşmeleri için baskı uygulamak amacıyla bir grup kurarak siyasi yapıların tümüne gitmiş ve bir metni siyasi yapılara vererek yazılı yanıt istemişlerdi. O gün o çağrıyı reddeden bazı siyasi partiler şimdi o yöntemin aynısını HDP ve HÜDAPAR için deniyorlar.

HDP ve HÜDAPAR’ı milli çizgiye çekebileceklerini ve çekemezlerse bu iki yapının milli çizgi blokuna çekilemediklerini bu görüşmelerle ispatlamaya kararlı dostlarımıza yine de birkaç öneride bulunmak istiyorum. Buradaki sorun görüşmeler, davetler değildir; sorun, davetler devam ederken seçimlere hazırlık yapılmamasıdır. HDP ve HÜDAPAR seçimlere tüm güçleriyle hazırlanırken, bu iki partiye ‘kendileriyle’ ittifak önerisi götüren diğer partilerimizin göze çarpan bir seçim hazırlıklarının olmamasıdır. Bu, bu ziyaretlerden başka amacın olmadığının güçlü işareti olabilir ve bu nedenle, ‘somuta yönelim, hamle, deneyim ve kazanım’ isteyenler bu girişime sessiz kalmalıdır.

Kısaca önerilerim:

İlki.. HDP ile yapacağınız görüşmelere Sezai Temelli’nin bizzat katılması; coğrafi sınırları, yönetim şekli talebinizi, bayrağı, ulusal önderleri ve marşı da içeren milli taleplerinizi HDP’nin kabul ettiğini Temelli’nin deklare etmesi ve ayrıca, tüm taleplerinizin yer aldığı mutabakat metnini Yasin Börü’nün mezarı başında imzalaması yerinde olabilir. Hatta, HÜDAPAR ile yapılan görüşmeler sonucunda Zekeriya Yapıcıoğlu’nın aynı metni Izzettin Yıldırım’ın mezarı başında imzalaması daha bir anlamlı olacaktır. ‘Toplumsal barış’ görmezden gelmekle değil, tartışmakla ve üstlenmekle sağlanabilir. Kabul etmeyen, özür dilemeyen ilk fırsatta bir daha yapabilir!

İkincisi.. Madem ‘milli taleplerle’ böyle bir girişime başladınız, öyleyse bu görüşmelerde genel başkanlarınız, yardımcılarınız, siyasi çevrenizden her hangi bir kişi için vekillik, vekil danışmanlığı, belediye başkanlığı ve meclis üyeliğine bir tane bile ‘kontenjan istemediğinizi’ bir an önce deklare etmeniz ve görüşmelerinizi ulusunuzun çıkarı için karşılıksız yürüttüğünüzü beyan etmeniz yerinde olacaktır. Başkalarının emeğinden hiç yoktan pay isteneceği zaten dedikodudan ibarettir ve dedikoduyu önlemenin tek yolu kontenjan beklentisi olmadığının ilanıdır.

Üçüncüsü.. Demirtaş neden cezaevindedir? Kürt olduğu, Kürdüm dediği, haklardan başka tek bir şey bile istemediği için mi içeridedir? 6-8 Ekim ve hendekleri soruya dahil etmek gerekmiyor sanırım. Sizin güvenlik güçleriniz olsa 6-8 Ekime izin verir miydiniz? Sizin mahkemeleriniz olsa 6-8 ekim ve hendeklere katkısı olanları yargılamaz mıydınız? Hendekler için toplumumuzdan değil de, sebep olanlardan özür dileyenleri adalet önüne çıkarmaz mıydınız? Ortak adayınız olması muhtemel olduğu için bu tür ‘muğlak’ yanıtlı soruları görüşme esnasında dile getirmemenizi öneririm.

Dördüncüsü.. HÜDAPAR ve HDP’nin yanı sıra, HAKPAR ve PAKURD’un da ‘blok için ikna’ görüşme programınıza dahil edilmesini öneririm. HÜDAPAR ve HDP etkili yapılardır. İzleyebildiğim kadarıyla HAKPAR ve PAKURD da kararlı duruş sergilemektedir. HÜDAPAR ve HDP için harcanan enerjinin benzeri neden HAKPAR ve PAKURD için de harcanmasın ki? Görüşme programınızda yer almamaları, sizin millilik tanımınıza uygun olmadıkları için midir? Yaptıklarına rağmen HÜDAPAR ve HDP’ye gösterdiğiniz gayretin, heyecanın, inadın birazını HAK-PAR ve PAKURD’a sergilerseniz her şey değişebilir. Üstelik, sizin ‘birlik’ için öne sürdüğünüz ilkelere HAKPAR ve PAKURD diğerlerine göre daha yakın olabilir!

Dostlarımıza son önerilerim kısaca böyle.

Bazı siyasi yapılara, tercihlerine ve bu tür deneyimlenmelerine kimse kızmasın, içerlemesin. Her girişim mutlaka öğreticidir, ufuk açıcıdır. Ancak bu son sürecin dili inciticidir ve bu yaklaşımı ısrarla canlı tutmak ve yaygınlaştırmak bizlere iyilik, dirilik getirmez. Özellikle HAKPAR ve çevresi kırıcı açıklamalar yapmıştır. Başarıyı engelleyen kimse ya da yapı yoktur; başarısızlık eksiklere, hareketsizliğe yorulmalıdır.

Duraksamaya, sendelemeye, kahretmeye, kaderciliğe izin verilmemelidir. Yerel seçimler için zaman gittikçe daralıyor!

Kendimizi daha zayıf hissetmek yerine ‘nasıl daha güçlü hissederiz, güçleniriz’ hamle arayışına devam etmek ve davranmak gerekiyor.

Topraklarımızda huzurun ve refahın sağlanması gerekiyor. Topraklarımız her hangi bir dinin, dilin ya da anlayışın hegemonyasında değildir ve hepimiz içindir, hepimizindir. Barışçıl yaşamın sağlanmasında bireylerimizin emeği inkar edilemez.

‘İnşa hareketi’ olmak tek uygun anahtardır. İnşa ise inşanın ne demek olduğunu bilenlerle, aslolanın inşa olduğunu hiç unutmayanlarla, inşaya inananlarla ve güvenenlerle, derdi inşa olanlarla yapılır. 08.05.2018

***

HAMLE: Ciddiyete Davet!

‘Diyarbakır Seçim Komisyonu’ oluşturulması önerimin üzerinden 1.5 ay geçti. Başlangıç olarak ÖSP, PSK, PAKURD, PAK, PDK-T, PDK-B, HAK-PAR, Azadi’den komisyona birer temsilci verilmesini önermiştim. Öneri yazısı yayınlanınca KDP-T, HAKPAR, Azadi ve PAKURD yetkilileri önerimi makul bulduklarını, kabul ettiklerini ve bir üye ile komisyona katılacaklarını belirttiler. Temsilcilerden biri ise, girişimde bulunmam için yapılan toplantıların sonuçlanmasını beklememi öne sürmüştür.

2017 Şubatından bu yana her bir siyasi yapıyla, belediye başkanlığı yapmış ya da aday olmuş kişilerle, akademisyen arkadaşlarımızla, kentlerimizin perişanlığından huzursuz olan, başımıza getirilen felaketlerden sorumlu olmayan ve felaketlere direnç de göstermiş çoğu bireyimizle “yerel seçimlere hazırlanabilmemiz mümkün mü?” sorusu ile başlayan görüşmeler yaptım. Bireylerimiz, ‘siyasi yapıların güvene dayalı irade sergilemesi ve kararlıca bir araya gelmesiyle’ başarının mümkün olabileceğini belirterek, ancak o durumda bir şansımızın olabileceğini ve bu ilk bir araya gelme gerçekleştiğinde bıkkın ve çare arayan toplumun yani ‘sivil kesimlerimizin’ yerel seçimler için elinden geleni yapabileceği ifade edildi. Görüşmelerim sonucunda hazırladığım ‘Diyarbakır Yerel Seçim Komisyonu’ önerimi 12 Martta kamuoyumuzun dikkatine sunmuştum.

Siyasi yapılar seçimlere birlikte hazırlanmak amacıyla bir ayı aşkın süredir bir araya gelmektedir ve ‘Diyarbakır Seçim Komisyonu’ önerim de görüşülen konulardan biridir. Bu görüşmelere hangi siyasi yapıların katıldığı, kimlerin hangi nedenlerle ayrıldığı ya da görüşmeleri terk ettiği, hazırlanan metinler ve gerekçeleri ile ilgili kendi raporlarını her siyasi yapı yayınlamalı ve kamuoyunuzu, açıklık ve şeffaflık gereği, bilgilendirmesi önemlidir.

30 Nisan’da üçüncüsü yapılacak toplantıda işbirliği görüşmeleri adı altında ‘oyalamalara, kaprislere, gruplaşmalara, çarpıtmalara, güvensizlik yaratılmasına izin verilmemesini, isteyenin rahatlıkla görüşmelerden ayrılabilmesini ve kimsenin gideni getirmek için çaba harcamamasını öneriyorum.

Giden gider, gidenin yolu açık olsun; kalanlarla yerel seçimlere hazırlanılır. Zaman daralıyor! Acele etmek gerekiyor!

Daha önce de belirtmiştim: Genel seçimlerde oyumuzu pazarlık unsuru haline getirmemizi teklif ediyorum. Herhangi bir siyasi parti ya da ittifak, haklarımızı anayasal güvence altına alacağını yazılı olarak deklare ederse oyumuzu o parti ya da ittifaka vermeyi teklif ediyorum. Eğer kamuoyumuza yazılı teminat verilmezse, boykotu değil ‘geçersiz oy’ verilmesini tekrar öneriyorum. Boykot toplamında sayınız belli olamaz ancak geçersiz oy artışı bir anlayışın, bir duruşun somut göstergesidir, geçerlidir, savunulabilir, sahiplenilebilir ve üzerine politika geliştirilebilir.

“Büyük kayaya sarılmak, taş atmak istememenin işaretidir!” sözü Siverek’e aittir ve on yıllardır yaşananı özetlemektedir. Büyük kayaya sarılanlarsa bunu güya ustaca, güya uyanıkça yapar! Bırakınız kimimiz yine büyük kayaya sarılı kalsın, tarihsel bir hamlenin öncüleri olanlarsa küçük taşı aramaktan gocunmasın. Atılacak kudretli ilk küçük taş yerel seçimlerdir!

Yoksulluğun, işsizliğin, şiddetin, göçlerin, çocuk istismarlarının, mobbingin, kadın cinayetlerinin, hijyen ihlallerinin, emek sömürüsünün, işçinin emekçinin haklarının ve gelirinin acımasızca gasp edilişinin, ilericilik, muhafazakarlık ve demokratlık adı altında gericiliğin ve zorbalığın, eğitim öğretim sorunlarının, kentlerimizin altyapı sorunlarının, eğitimsizliğin (2015’te yaklaşık 1 milyon 700 bin nüfuslu Diyarbakır’da 445 bin yetişkin ilkokul mezunu değildi!)  ve daha binlercesi gibi yoğunca yaşanan sorunları çözmek için hamle yapmak yerine; vekillik, belediye başkanlığı, meclis üyeliği dilenmek bize yakışmaz.

Yeni 6-8 Ekimlerin, hendeklerin ve Roboskilerin yaşanmasına engel olmak, yaşam hakkını korumak, ekonomik, sosyal ve akademik amaçlı göçlerin önüne geçmek, kentlerimizi güzelleştirmek, toplumun refah düzeyini artırmak; iş hacmini ve çeşitliliğini korumak, geliştirmek ve artırmak ciddiyet gerektirir!

Hamle; irade, bilinç, birikim, deneyim, istek ve ciddiyet gerektirir!