Türkiye 12 Eylül’ü ile Kürdlere 15 Ağustos Darbesi konseptinin benzerliği, nelere mal olduğu ve devam eden sonuçlarını belirtmeye gerek yok. 12 Eylül birkaç yıl sürmüşken (seçim 1983’te yapıldı), 38 yıllık 15 Ağustos darbesinin bölgeye ve topluma maliyeti henüz sona ermedi.

Cinayetleriyle, işkenceleriyle, kayıplarıyla yargılanmayan cuntacılarıyla, dizayn ettiği kesimlerle, mahvettiği ve zayıflattığı toplumsal ve ideolojik kesimleriyle, etkisizleştirdiği dinamikleriyle Türkiye 12 Eylül’ü sonuçları ve nihayetinde anayasası ile sürüyorsa; ‘Kürdlere 15 Ağustos darbesi’ de halen İmrali, Kandil ve Avrupa’daki cuntacılarıyla, 38 yıldır çocukları çatışmaya sürmesiyle, Kürd’e ve bölgeye kaybettirmesiyle, sermaye, beyin ve nitelikli iş gücü göçüyle, çağ dışılığıyla, önderlik halkı yaratma çabasıyla, kuantum fiziği çalışan demokratik modernistleriyle, taş altı yapılan binlercemizle, sürgün olan milyonlarcamızla ve her türden şiddetiyle devam ediyor.

12 Eylül’e ve anayasası’na verilen toplumsal destek ne ise günümüzde Kürdlere 15 Ağustos Darbe’sine verilen destek benzerdir. Farkları, 12 Eylül karşıtları hızla iyi kötü asıl yerlerine geçmişken, 15 Ağustos karşıtları kararlı duruşu ve açık tutumu gösterememiştir.

Kürdlere 15 Ağustos darbesi, 12 Eylül anayasasının daha ilerici olanıyla değiştirilmesi ile sona erecektir. Türkiye 12 Eylül’ünün sona ermesi ise Kürdlere 15 Ağustos Darbesi’nin ‘başarısına’ bağlıdır.

Kürdlere 15 Ağustos Darbesi eğer Türkiye 12 Eylül’ünün bitmesi ile sona erecekse (veya tersi); bu yazı, bizden geriye ne kalacağını tahmin edebilecek bireylere yöneliktir. Ayrıca bu yazı, 15 Ağustos darbesinin sebep olduklarına değil; nasıl durdurulabileceği, etkisini yitirebileceği üzerine dikkatini veren varsa, onlara yöneliktir.

Türkiye 12 Eylül’ünün 42 yılda özellikle ‘sol’ toplumsal muhalefeti daralttığı sayıya, yabancılaştırdığı hafızaya, getirdiği duruma, iddiaya ve performansa bakıldığında gerçek ve somut bir başarı, dizayn elde ettiği açıktır. 2022 gençliğinin, 1980 öncesi gençlikle bağı tamamen kopmuştur, başkalaşmıştır, yabancılaşmıştır.

Kürdlere 15 Ağustos 1984 Darbesi’nin elde ettiği ‘başarılar’ var olsa da asıl başarı henüz gerçekleşmemiştir. Türkiye 12 Eylül’ü neyi başardıysa, Kürdlere 15 Ağustos Darbesi de bir benzerini başarmayı denemektedir. Kürdlere 15 Ağustos Darbesi, 2022 yılının bir kesim Kürdünü 1984 öncesi Kürdlerinin iddia, inanç, kapsam, değer, hafıza, deneyim ve perspektifine yabancılaştırmış hatta kısmen düşmanlaştırmıştır.

15 Ağustos 1984’te PKK’nin sözde ‘bağımsız birleşik sosyalist Kürdistan’ amacıyla başlattığı silahlı mücadele, 2022 15 Ağustos’unda samimi ‘demokratik modernite gerillacığında’ sabitlenmiştir.

PKK, sözde ‘Kürdistan’ın devletleşmesi’ iddiasından ‘demokratik Türkiye’ hedefine kararlıca yücelirken, buna uygun biçimde ve eş zamanlı olarak ‘gerillasını’ tasfiye ve PKK’yi fesh etmesi gerekiyordu. Başlangıcından beri ‘faşizmi’ durdurmaya niyetlenen ve ‘anti-faşist cephenin reaksiyoner kanadı’ olan bu ‘devrimci zinde kuvvetlerin’ demokrasi, laiklik, ekolojik aktivizme, kadın özgürleşmesi ve toplumsal eşitlik talebine evrilmesi zaten Kürdlere 15 Ağustos cuntasından beklenilendir.

Kürd toplumunun 12 Eylül anayası’nın değiştirilerek özgürlükçü, demokratik bir anayasanın yürürlüğe girmesini beklemesine gerek yoktur. Bekledikçe sorunlar, kayıplar ağırlaşmaktadır. Örneğin, 6-8 Ekim, kontrgerillanın bölge ayağının başarılı ve etkileyici (ancak bölge açısından utanç verici, yüz karası) operasyonu olabilir. Hendekler, milli devrimcilerin 80 öncesi ‘kurtarılmış alan’ pratiğinin tekrarıdır. Sözde ‘kurtarılmış bölgeler’ şimdi her üç ittifakta da mevcut olan ve ‘faşist’ denilen yapı ve insanlara karşı oluşturulmuşken, hendekler devlete karşı oluşturuldu. 12 Eylül sabahı ‘kurtarılmış bölgeler’ kolayca devletin avucuna geçerken, hendekler defalarca hezimete uğradı.

12 Eylül ile 15 Ağustos darbecilerinin bariz ortaklaştığı bölgesinde yaşayan Kürdlerin kazanımına, iyileşmeye karşı olmalarıdır ve en ufak bir gelişmeyi bile sabote etmeleri, itibarsızlaştırmaları, aşağılamaları, değersizleştirmeleri, görmezden gelmeleridir.

15 Ağustos’un, 12 Eylül gibi bir başlangıç olduğunu, Kürd 12 Eylül’ü olduğunu, bölgeyi yıkmayı, çoraklaştırmayı, öldürtmeyi ve öldürülmeyi, sürgünleri ve tekçileştirmeyi sürdürdüğünü, yeni ancak 1984 öncesine karşıt bir toplum dizaynını amaçladığı görülecek gibi görünmemektedir. Bunu hızlandıracak, bu gidişatı engelleyecek, zamanla sönümlenmesini sağlayacak olan sivil demokratik bireyler ve yapılardır ve şimdilik çok az gibidir.

Tüm bu müdahalelere ve umarsamazlıklara rağmen toplumumuz mevcut köklü ve güçlü geleneği, birliği, kendiliğindenliği ve inancı sayesinde çözülmüyor, çökmüyor.

Halen 12 Eylül darbesini haklı ve yapılanları yerinde gören kesimler yok mu? 12 Eylül’ün yaptıklarını zorunluluk, mazur görenler olduğu gibi, 15 Ağustos’un yaptıklarını da zorunluluk görenler ve ‘az bile yapıldı, Kürd toplumu bundan anlar, bu yüzden güç olundu’ diyenlerimiz var.

Kürdlere 15 Ağustos Darbesi’nin tarihimizde kara bir leke olarak kalması için aşılması gerekmektedir.

Türkiye 12 Eylül’ü, hedefe aldığı her kesim üzerine sertçe ve kanla gitti ve o günden günümüze genel olarak bakıldığında dizaynda başarılı olduğu görülebilir. Peki, Kürdlere 15 Ağustos 1984 Darbesi’nin sona ermekte olduğu nasıl anlaşılacak! Sona erince bölge ne halde olacak?

Türkiye 12 Eylül’ü, Kürdlere 15 Ağustos Darbesi sona ererse biter. O gün geldiğinde bizden geriye ne kalacak ya da ‘nasıl bir biz dizayn edilmiş olunacak?’

Türkiye 12 Eylül’ünü durdurmak Kürdlerin elinde değil ama ‘Kürdlere 15 Ağustos 1984 Darbesi’ni durdurmak, sebep olduğu tıkanıklıkları aşmak bölgesinde yaşayan bireylerin değil sivil toplumun elindedir.