Giriş:

Başlık yalnızca Kürtlerin dört devlet arasında bölündüklerini belirterek, olası gelecek beklentileri hakkında düşünsel ve politika yönelimli bir soru ortaya atsa da, “Kürtler: Bir Halk & Dört Devlet & Nasıl Bir Gelecek?” konulu bir konferans düzenlemek cesurca bir karardır. Demokratik bir toplumda böylesi bir konferans, gruplar, siyasi partiler arasında şiddetli çatışmalar yaşanmadan ya da böyle bir konferansın düzenlenmesini engelleyen güvenlik kuvvetleri olmaksızın gerçekleştirilebilir.

Or­ta­do­ğu’da (ya da Tür­ki­ye’nin de ait ol­du­ğu Ba­tı As­ya’da) ise bu, ta­ma­men fark­lı bir olay ola­cak­tı. Böy­le bir et­kin­lik bü­yük bir ih­ti­mal­le “ya­sa­dı­şı bir ey­lem,” “kin ve nef­re­tin kış­kır­tıl­ma­sı,” “dev­le­tin ve mil­le­tin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü­ne” yö­ne­lik güç­lü bir teh­dit, ya da doğ­ru­dan doğ­ru­ya si­ya­sal dü­ze­nin İs­la­mi kav­ra­yı­şı­na yö­ne­lik bir mey­dan oku­ma ola­rak gö­rü­le­cek­ti. Eğer böl­ge dı­şın­da bir yer­de dü­zen­len­miş ol­say­dı, böy­le bir kon­fe­ran­sa ka­tı­lan bi­rey­ler, Kürt­le­rin ya­şa­dı­ğı dev­let­le­rin va­tan­daş­la­rı ol­ma­la­rı durumun­da, ya da baş­ka dev­let­le­rin va­tan­daş­la­rı ola­rak böl­ge­ye gel­me­le­ri du­ru­mun­da cid­di so­run­lar­la kar­şı­la­şa­bi­lir­ler­di. İş­te bu bağ­lam­da mev­cut ini­si­ya­tif, ke­li­me­nin ah­la­ki, si­ya­si, dü­şün­sel ve me­de­ni anla­mın­da ce­sur­ca bir gi­ri­şim­dir (“Ce­se­rat” 2004). Ulus­la­ra­ra­sı Me­de­ni ve Si­ya­si Hak­lar Söz­leş­me­si­nin bi­rin­ci mad­de­si, tüm halk­la­rın ken­di ka­de­ri­ni ta­yin et­me hak­kı­na sa­hip ol­duk­la­rı­nı be­lirt­me­si­ne rağ­men, si­ya­si dün­ya­da çok az kav­ram “halk” kav­ra­mı ka­dar tar­tış­ma­lı bir kav­ram­dır. Bu hak­kın ken­di­le­ri­ne ver­di­ği im­kân­lar sa­ye­sin­de, halk­lar ken­di si­ya­si sta­tü­le­ri­ni ser­best­çe be­lir­le­yip ken­di eko­no­mik, sos­yal ve kül­tü­rel ge­li­şim­le­ri­ni sür­dü­rür­ler. Çağ­daş dün­ya­da “ki­min bir halk ol­du­ğu­na” na­sıl ka­rar ve­ri­le­ce­ği hu­su­su­nun ya­sal bir pro­se­dür­dür; ya­ni sub­jek­tif bir ken­di­nita­nım­la­ma, ya da ta­rih­sel da­ya­nak­la­rı olan id­di­alar ol­mak­tan zi­ya­de po­li­tik bir so­run ol­du­ğu, hiç de sır de­ğil­dir. Ulus­la­ra­ra­sı po­li­tik sis­tem­de, yalnız­ca dev­let hü­küm­ran­lı­ğı­nı el­de ede­bil­miş olan­lar, ya da ken­di­le­ri­ne böy­le bir hü­küm­ran­lık ve­ril­miş olan­lar halk ola­rak de­ğer­len­di­ril­mek­te­dir. Esa­sen po­li­tik sta­tü­le­ri­ni ser­best­çe be­lir­le­me iz­ni yal­nız­ca çok az sa­yı­da hal­ka ve­ril­miş­tir (Bu­nun en ya­kın is­tis­na­sı Do­ğu Ti­mor hal­kı­dır).

BM Söz­leş­me­si, “Biz Bir­leş­miş Mil­let­ler Halk­la­rı ola­rak” iba­re­si­ni kul­lan­ma­sı­na rağ­men, bu ör­güt, isminin ima et­ti­ği­nin ak­si­ne, dün­ya­mız­da ya­şa­yan halk­la­rı ve ulus­la­rı de­ğil, yal­nız­ca mev­cut hü­küm­ran dev­let­le­ri tem­sil et­mek­te­dir. Ne var ki, BM ku­ru­lu­şu­na yol açan si­ya­sal şid­de­tin bo­yu­tu ve on­lar­ca yıl­lık dev­let­ler ara­sı sa­vaş­la­rın ve iç sa­vaş­la­rın acı­ma­sız­lı­ğı dik­ka­te alın­dı­ğın­da, Ko­fi An­nan’ın şu öne­ri­si­ne ka­tıl­mak hiç de zor de­ğil­dir: “halk­lar de­yi­mi, tek tek her in­sa­nın onu­ru­nu ve de­ğe­ri­ni ye­ni­den yer­li yerine otur­tan, in­san hak­la­rı­na ve er­kek­ler ile ka­dın­la­rın eşit hak­la­ra sa­hip ol­ma­la­rı­na say­gı du­yan ve yok­sul­luk ile kor­ku­dan uzak, da­ha iyi ya­şam stan­dart­la­rı­nı he­def­le­yen, sos­yal bir ge­li­şi­mi sa­vu­nan bir de­yim ola­rak gö­rül­me­li­dir. Öy­ley­se, son tah­lil­de, Bir­leş­miş Mil­let­ler, dün­ya­nın her ta­ra­fın­da­ki halk­la­rın umut­la­rı için var­dır ve on­la­rın ih­ti­yaç­la­rı­na hiz­met et­me­li­dir.” (Annan 2002, 6) Eğer BM dün­ya­nın her ye­rin­de­ki halk­la­rın umut­la­rı­na ve ih­ti­yaç­la­rı­na hiz­met et­mek için var­sa; ve eğer “dün­ya­nın her ye­ri­ne”, say­gı gös­te­ril­me­si ge­re­ken, ken­di­ne öz­gü kim­li­li­ğiy­le Kürt hal­kı­nın da ya­şa­dı­ğı Or­ta­do­ğu/Ba­tı As­ya da da­hil­se, dün­ya ça­pın­da bir ör­güt ola­rak BM’nin dü­şü­nüş tar­zın­da eleş­ti­rel bir de­ğiş­lik ta­lep eden An­nan’ın bu çağ­rı­sı, Kürt­le­ri ko­nu alan bu kon­fe­ran­sın kı­la­vuz il­ke­si ol­ma­lı­dır. Ann­nan be­la­gat­li bir şe­kil­de BM’ye şun­la­rı sa­lık ve­ri­yor­du:

“Yap­tı­ğı­mız her şe­yin mer­ke­zi­ne in­san­la­rı koy­ma­lı­yız. Hiç­bir çağ­rı, dün­ya­nın dört bir ya­nın­da­ki kadınla­rın, er­kek­le­rin ve ço­cuk­la­rın ya­şam­la­rı­nı da­ha iyi ha­le ge­tir­me­le­ri­ni sağ­la­mak­tan da­ha soy­lu değil­dir ve hiç­bir so­rum­lu­luk bun­dan da­ha ağır de­ğil­dir.” (An­nan 2002, 7) Kürt ka­dın­la­rı­nın, erkeklerinin ve ço­cuk­la­rı­nın da­ha iyi ya­şam stan­dart­la­rı ge­liş­tir­me­le­ri­ni ve yok­sul­luk ile kor­ku olmaksızın ya­şa­ma­la­rı­nı sağ­la­mak, tüm Or­ta­do­ğu/Ba­tı As­ya’da da­ha iyi bir ge­le­ce­ğin or­ta­ya çık­ma­sı­na yar­dım­cı ol­ma ar­zu­sun­da olan­lar için soy­lu ve ağır bir so­rum­lu­luk ola­cak­tır. Böl­ge­de­ki di­ğer halk­lar­la kı­yas­lan­dık­la­rın­da, yok­sul­luk­tan ve kor­ku­dan ba­ğım­sız ola­rak ya­şa­mak da da­hil ol­mak üze­re, Kürt­ler, mo­dern dev­let­le­rin or­ta­ya çık­tık­la­rı 1920’li yıl­lar­dan bu ya­na ya­şam stan­dart­la­rı ba­kı­mın­dan eşit koşullar­da ol­ma­mış­lar­dır (bu­nun ye­ga­ne is­tis­na­sı Irak Kürt­le­ri­nin 1992 bu ya­na ya­şa­dık­la­rı du­rum­dur)

Kürt­ler ya “dış­lan­mış bir azın­lık” ola­rak de­ğer­len­di­ril­mek­te (Rubin 2003), ya da kur­ba­nı suç­la­yan bir man­tık sil­si­le­siy­le, bir is­tik­rar­sız­lık kay­na­ğı ola­rak gö­rül­mek­te­dir. 1994 yı­lın­da bir ki­tap rek­la­mın­da “Or­ta­do­ğu’da dört ra­kip dev­let ara­sın­da bö­lün­müş ve 20-30 mil­yon­luk bir halk olan Kürt­le­rin, su, petrol ve ma­den­ler ba­kı­mın­dan zen­gin olan dağ­lık bir böl­ge­de uzun­ca za­man­dan be­ri­dir istikrarsızlaştı­rı­cı bir fak­tör ol­du­ğu” id­dia edi­li­yor­du. (UGI 1994) Ne var ki, “dış­lan­mış bir azın­lık” ola­rak, ya da “is­tik­rar­sız­laş­tı­rı­cı bir fak­tör” ola­rak de­ğer­len­di­ril­mek, ge­ri­de bı­rak­tı­ğı­mız yet­miş sek­sen yıl bo­yun­ca Kürt­le­re si­ya­si ola­rak na­sıl dav­ra­nıldığını ve gü­nü­müz­de de na­sıl dav­ra­nıl­mak­ta olunduğu­nu an­la­mak ba­kı­mın­dan hiç de ya­ba­na atı­la­cak ala­ka­sız kav­ram­lar de­ğil­dir. Bu kav­ram­lar ve pers­pek­tif­ler, Or­ta­do­ğu/Ba­tı As­ya’da­ki dev­let­ler de da­hil ol­mak üze­re, mo­dern ama ol­duk­ça mer­ke­zi dev­let­le­rin elit ke­sim­le­ri­nin po­li­ti­ka­la­rı­nı ve stra­te­ji­le­ri­ni ta­yin et­mek­te­dir.

Geçmişteki stratejiler

1920’li yıl­la­rın ba­şın­da, Or­ta­do­ğu/Ba­tı As­ya’da­ki im­pa­ra­tor­luk­la­rın ye­ri­ni mo­dern mer­ke­zi­leş­ti­ri­ci coğ­ra­fi dev­let­ler (ki bu dev­let­ler ço­ğu za­man ya­nıl­tı­cı bir şe­kil­de ulus-dev­let­ler ola­rak ad­lan­dı­rıl­maktadır) aldığın­da, Kürt­le­re, ken­di­le­ri­ne ait ola­cak bir dev­let ve­ril­me­di. Bu ye­ni ko­şul­lar için­de Kürt­ler, Türk, Fars ve Arap mil­li­yet­çi­li­ği­nin iki tü­re­vi­nin ide­olo­jik ha­ki­mi­ye­ti al­tın­da kalan ye­ni si­ya­si icat­la­rın ve ya­pı­la­rın için­de azın­lık­lar ha­li­ne gel­diler. Mer­ke­zi­leş­me, ho­mo­jen­leş­tir­me ve de­ne­tim doğ­rul­tu­sun­da iler­le­yen ide­olo­jik bir iti­ci güç­le bir­lik­te da­ya­tı­lan bu ye­ni dev­let sis­te­mi, dev­let­siz Kürt­ler için tamamen fark­lı ko­şul­la­rı da be­ra­be­rin­de ge­tir­di. Bu ise, sı­nır­la­rın ma­yın­lan­ma­dı­ğı ve as­ke­ri mu­ha­fız­lar ta­ra­fın­dan ko­run­ma­dı­ğı Kürt top­rak­la­rın­da, bir­kaç yüz yıl­dır hü­küm sü­ren im­pa­ra­tor­luk ge­le­ne­ğin­de bü­yük bir de­ği­şim an­la­mı­na ge­li­yor­du. Uç­suz bu­cak­sız Os­man­lı ve Fars im­pa­ra­tor­luk­la­rın­da­ki di­ğer ço­ğu gurup gi­bi, Kürt­ler de “uzak­tan” ve dü­zen­siz bir im­pa­ra­tor­luk de­ne­ti­mi­ne ta­biy­diler; çe­şit­li sınıröte­si fa­ali­yet­ler­de bu­lu­nu­yordu; im­pa­ra­tor­luk ağ­la­rı­nı ken­di çı­kar­la­rı doğ­rul­tu­sun­da ra­hat­ça manip­le edip ken­di­le­ri­ne uy­du­ra­bi­li­yor­lardı ve ara­lık­larla da ol­sa, gö­re­ce bel­li bir ye­rel özerk­li­ğe sa­hip olu­yor­lar­dı. Oy­sa ye­ni dev­let sis­te­mi, ta­ma­men fark­lı olan yö­ne­tim ve gü­ven­lik kont­rol sis­tem­le­ri­nin da­ya­tıl­ma­sı­na yol aç­mak­la kal­ma­dı; ama ay­nı za­man­da ye­ni si­ya­si ide­olo­ji­le­rin ge­liş­ti­ril­me­si­ne de neden ol­du. Ye­ni dev­let ide­olo­ji­le­ri, ken­di top­lum­la­rı­nı ol­duk­ça ye­ni bi­çim­ler­de ta­sav­vur edi­yor ve radi­kal ge­le­cek pro­je­le­ri içe­ri­yor­du. Azın­lık mil­li­yet­çi­lik­le­ri­nin tem­sil, güç pay­la­şı­mı, ya da en azın­dan ken­di var­lık­la­rı­nın ko­run­ma­sı doğ­rul­tu­sun­da­ki ta­lep­le­ri, “ya­sa­dı­şı”, ge­ri­ci­lik ya da ba­sit­çe be­şin­ci kuv­vet ve­kil­li­ği ola­rak de­ğer­len­di­ri­li­yor­du. Tür­ki­ye, İran, Irak ve Su­ri­ye’de­ki mo­dern dev­let yörüngele­ri, bu dev­let­ler­den her bi­ri­nin ora­da ya­şa­yan Kürt­le­re yö­ne­lik po­li­ti­ka­la­rı­nı ve stra­te­ji­le­ri­ni tah­lil et­me­mi­zi ve an­la­ma­mı­zı sağ­la­yan te­mel çer­çe­ve­ler­di.

Bu top­lan­tı­nın ama­cı, Kürt­ler­le il­gi­li ola­rak ge­le­cek­te uy­gu­la­na­cak ola­sı po­li­ti­ka­lar üze­rin­de yoğunlaş­mak ol­du­ğun­dan, söz ko­nu­su dev­let­le­rin Kürt­le­re iliş­kin stra­te­ji­le­ri­nin yal­nız­ca bir öze­ti su­nu­la­cak­tır.

Kürt­le­rin bi­çim­sel ola­rak yurt­taşı ol­duk­la­rı dört dev­let ta­ra­fın­dan uy­gu­la­nan en yay­gın stra­te­ji, Kürdistan’ın ken­di­ne has coğ­raf­ya­sıy­la bir­lik­te res­men in­kâr edil­me­si­dir. Tür­ki­ye, İran, Irak ve Suriye’de­ki çe­şit­li hü­kü­met­ler, Kürt­le­rin si­ya­sal, sos­yal ve gü­ven­lik gibi meşru ta­lep­le­rini in­kar etmişler ve­ya kıs­men ta­nın­ma­ların­da bir­bi­rin­den fark­lı yak­la­şım­lar için­de ol­ma­yı ter­cih etmişlerdir. Keza bü­yük Kür­dis­tanı ıs­rar­la in­kar etmişler ve böy­le bir var­lı­ğın or­ta­ya çık­ma­sı­nı en­gel­le­mek üze­re ya­pı­lan gi­ri­şim­leri de, ül­ke­le­rinin ulu­sal gü­ven­lik­le­riy­le ilin­ti­li görmüşlerdir. So­nuç ola­rak Kürt­ler, ba­rış­çıl dü­zen­le­me­ler de da­hil ol­mak üze­re, çe­şit­li Kür­dis­tan kon­sept­le­ri­ni ve ta­sav­vur­la­rı­nı tar­tı­şa­bi­le­cek­le­ri an­lam­lı imkân­lar­dan mah­rum bı­ra­kıl­mış­lar­dır. Kürt­le­rin ta­lep­le­ri ol­duk­ça sık bi­çim­de, ye­ni dev­let oto­ri­te ve elit­le­ri için, ay­nı za­man­da “ulu­sal” ko­hez­yo­nun meş­ru­iye­ti (ki bu pra­tik­te asi­mi­las­yon anlamı­na ge­li­yor­du) için doğ­ru­dan bir mey­dan oku­ma ola­rak de­ğer­len­di­ril­miş­tir. Kürt­ler, ye­ni elit­le­rin ken­di top­lum­la­rı­nın iz­le­me­le­ri ge­rek­ti­ği­ni dü­şün­dük­le­ri yol­da bir en­gel ola­rak gö­rül­müş­ler­dir; bu toplum­la­rın ne­ler­den mü­te­şek­kil ol­duk­la­rı hu­su­su ise göz ar­dı edil­miş­tir. Güç pay­la­şı­mı ve kay­nak­la­rın fark­lı si­ya­si grup­lar ara­sın­da pay­la­şıl­ma­sı yö­nün­de­ki Kürt ta­lep­le­ri ve Kürt­le­rin dü­şün­ce­le­ri söz ko­nu­su top­lum­la­rın ho­mo­jen ol­mak ye­ri­ne he­te­ro­jen, çok ulus­lu, çok et­ni­si­te­li, çok din­li ol­ma­la­rı­nı ge­rek­tir­di­ği için, bu ta­lep­ler ve dü­şün­ce­ler, “ulu­sal” gü­ven­lik, top­rak bü­tün­lü­ğü ve dev­let hü­küm­ran­lı­ğı adı­na, kolay­ca bi­rer gü­ven­lik he­de­fi ha­li­ne gel­miş­tir. Ulus­larara­sı plan­da ta­nı­na­bi­len bu tür ge­rek­çe­ler, ço­ğu za­man ılım­lı uluslararası eleş­ti­ri­ler kar­şı­sın­da bi­le et­ki­li ko­ru­ma yön­tem­le­ri ola­rak kul­la­nıl­mış­tır.

Bir Kürt vi­la­ye­ti­nin var­lı­ğı İran’da res­men ka­bul edi­lir­ken, bu vi­la­yet o ül­ke­de­ki Kürt böl­ge­si­nin yal­nız­ca se­kiz­de bi­ri­ne te­ka­bül et­mek­te­dir (Rubin 2003, 296). Irak’ta ise 1958 yı­lın­da ge­çi­ci ana­ya­sa Arap­la­rın yanı sı­ra Kürt mil­li­ye­ti­ni de ka­bul edi­yor­du; fa­kat 1974 yı­lın­da bir Kürt Özerk Böl­ge­si­nin ku­rul­ma­sı, Kürt­le­rin bek­len­ti­le­ri­ni kar­şı­la­ma­dı ve o dö­nem­de ik­ti­dar­da olan Ba­as­çı hü­kü­met ile Kürt­ler ara­sın­da ye­ni bir as­ke­ri ça­tış­ma dal­ga­sı­na yol aç­tı. Ya­kın bir za­ma­na ka­dar, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­tin­de Kürt­le­rin ve Kürt di­li­nin var­lı­ğı­nın in­ka­rı, po­li­ti­ka­cı­lar, or­du, gü­ven­lik ve si­vil bü­rok­ra­si ve ay­nı za­man­da med­ya ve sı­ra­dan va­tan­daş­lar ta­ra­fın­dan ade­ta ri­tü­el ha­li­ne gel­miş la­ik bir na­ka­rat ola­rak tek­rar­la­nı­yor­du. Su­ri­ye’de ise Kürt­le­re hâlâ her­han­gi bir si­ya­sal, le­gal ve sos­yal hak­kı ol­ma­yan “mi­sa­fir­ler” ola­rak dav­ra­nıl­mak­ta­dır.  As­ke­ri çö­züm­ler, Tür­ki­ye, İran, Irak ve Su­ri­ye’de­ki dev­let elit­le­ri­nin be­nim­se­di­ği ve ken­di ül­ke­le­ri­nin kay­nak­la­rı­nı tah­sis et­tik­le­ri baş­lı­ca yön­tem­ler ol­muş­lar­dır. Irak’ın Kürt­le­re yö­ne­lik as­ke­ri sal­dı­rı­la­rı dış dün­ya ta­ra­fın­dan iyi bi­li­nir­ken, Türk or­du­su “Kür­dis­tan’ın de­ne­tim al­tın­da tu­tul­ma­sı­nı ken­di­si­nin baş­lı­ca iş­le­vi ve var­lık ne­de­ni ola­rak gör­müş­tür. Türk or­du­su­nun 1924 ile 1938 yıl­la­rı ara­sın­da­ki 18 as­ke­ri fa­ali­ye­tin­den yal­nız­ca bir ta­ne­si Kür­dis­tan’ın dı­şın­da ger­çek­leş­miş­tir. 1945 yı­lın­dan son­ra ise, 1949-52 yıl­la­rı ara­sın­da­ki Ko­re sa­va­şı ve 1974 yı­lın­da­ki Kıb­rıs iş­ga­li ha­riç, Türk or­du­su­nun tüm ope­ras­yon­la­rı Kürt­le­re kar­şı ger­çek­leş­ti­ril­miş­tir” (McDowall 2000, 198).

Ge­nel ola­rak ko­nuş­mak ge­re­kir­se, Tür­ki­ye, İran, Irak ve Su­ri­ye’de­ki dev­let elit­le­ri geç­miş­te or­ta­dan kal­dır­ma ve yö­net­me stra­te­ji­le­ri gi­bi un­sur­la­rı bir­leş­tir­miş­ler­dir1. Kür­dis­tan’ın ve Kürt di­li­nin var­lı­ğı­nın in­kar edil­me­si ve­ya kıs­men ta­nın­ma­sı­na ek ola­rak, soy­kı­rım kam­pan­ya­la­rı, kit­le­sel zo­run­lu göç, sür­gün, si­ya­sal ho­mo­jen­leş­tir­me ve asi­mi­las­yon, bas­kı­cı yö­ne­tim ve gü­ven­lik sis­tem­le­ri ve yü­zey­sel özerk­lik dü­zen­le­me­le­ri, bu ül­ke­ler­de peş pe­şe ik­ti­da­ra ge­len hü­kü­met­le­rin Kürt­le­re kar­şı kul­lan­dık­la­rı baş­lı­ca yön­tem­ler ol­muş­lar­dır. Bu­nun bir so­nu­cu ola­rak da, kit­le­sel zo­run­lu iç göç­ler, köy­le­rin ve küçük şe­hir­le­rin yı­kı­mı, dev­let­le­rin ve top­lum­la­rın as­ke­ri­leş­ti­ril­me­si, si­ya­si par­ti­le­rin bas­kı al­tı­na alınma­sı ve uzun va­de­de de si­vil top­lum ör­güt­le­ri­nin çö­ker­til­me­si gün­de­me gel­miş­tir. Söz ko­nu­su devlet­ler, si­ya­set bi­lim­ci­le­rin ba­şa­rı­sız dev­let­ler ola­rak ad­lan­dır­dık­la­rı önem­li or­tak ka­rak­te­ris­tik­le­re sa­hip ol­muş­lar­dır; böy­le bir ka­rak­te­ris­ti­ğin baş­lı­ca ne­de­ni ise Kürt­le­re yö­nel­ti­len bas­kı ol­muş­tur2. Ba­şa­rı­sız dev­let­ler ge­nel­de yurt­taş­la­rı­na po­zi­tif si­ya­si imkân­lar sun­maz­lar; böy­le­si dev­let­ler ço­ğu za­man ger­gin­lik için­de­dir, de­rin ça­tış­ma­la­ra sah­ne olur­lar, ger­çe­ğin al­ter­na­tif tü­rev­le­ri­ne kar­şı acı­ma­sız ve sert­tir­ler ve bir­bir­le­ri ile yo­ğun bir çe­kiş­me için­de olan ya­pı­la­ra sa­hip­tir­ler.

Mo­no­li­tik dün­ya gö­rüş­le­ri­nin meş­ru­lu­ğu­nun sor­gu­lan­ma­sı­nı ön­le­mek için, bu dev­let­ler di­ya­lo­gu, iş­le­me­yen si­ya­si dü­zen­le­rin dü­zel­til­me­si­ni ve kap­sam­lı re­form prog­ram­la­rı­nı en­gel­le­yen şid­det­li as­ke­ri se­fer­le­re gi­ri­şir­ler.

Hiç kuş­ku­suz, söz ko­nu­su dev­let elit­le­ri­nin Kür­dis­tan’ın il­gi­li par­ça­la­rın­da­ki si­ya­sal, sos­yal ve eko­no­mik fark­lı­lık­la­rı çö­züm­le­me gi­ri­şim­le­ri­ne, şid­de­te da­ya­lı yön­tem­ler hâ­kim ol­muş­tur. Fa­kat mo­dern dev­let­le­rin ça­tış­ma­la­rı çö­züm­le­mek için baş­vur­duk­la­rı ye­gâ­ne yön­tem şid­det ol­ma­mış­tır; Or­ta­do­ğu/ Ba­tı As­ya’da­ki dev­let­ler tek ve ay­nı yo­lu ta­kip et­mek gi­bi bir ka­de­re sa­hip ol­ma­mış­lar­dır. Ye­ni koşullar, geç­miş­te­ki stra­te­ji­le­rin elit bir yak­la­şım­la ye­ni­den de­ğer­len­di­ril­me­si, ye­ni uluslararası kavrayış­lar ve bun­la­ra ek ola­rak uluslararası are­na­da­ki de­ği­şim­ler ve iti­ci güç­ler, geç­mi­şe ait dü­zen­le­me­le­ri de­ğiş­ti­re­bi­lir ve de­ğiş­tir­me­li­dir de. Ye­ni im­kân­lar ye­ni ka­rar­la­rı, ye­ni stra­te­ji­le­ri ve ye­ni yüküm­lü­lük­le­ri ge­rek­ti­rir. Geç­miş­te­ki ba­şa­rı­sız­lık­lar­la ge­çen on­lar­ca yıl ve or­ta­ya çı­kan ye­ni ola­nak­lar dik­ka­te alın­dı­ğın­da, fark­lı ve ya­pı­cı po­li­ti­ka se­çe­nek­le­ri­nin or­ta­ya çık­ma­sı ve ye­ni ka­rar­la­rın ve­ril­me­si bek­le­ne­bi­lir.

Gelecek olasılıkları

Et­nik mer­kez­ci­lik, ön­yar­gı ve şid­det­li ça­tış­ma­lar­la do­lup ta­şan bir dün­ya­da, özü iti­ba­riy­le de­mok­ra­tik olan de­ğer­ler­le et­nik ve din­sel ça­tış­ma­la­rın çö­züm­le­nip on­la­rın yo­ğun­la­şa­rak şid­de­te dö­nüş­me­le­ri­nin en­gel­len­me­si ha­ya­ti bir ih­ti­yaç ha­li­ne gel­miş­tir. Bir ül­ke için­de­ki ça­tış­ma­la­rı çö­zü­me ka­vuş­tu­ra­bi­le­cek de­mok­ra­tik me­ka­niz­ma­la­rın yok­lu­ğu, ço­ğu za­man ça­tış­ma­la­rın şid­de­te dö­nüş­me­si­ni de ko­lay­laş­tır­mak­ta­dır. (Hamburg 1995)

Or­ta­do­ğu/Ba­tı As­ya’da ger­çek de­mok­ra­tik si­ya­si sü­reç­le­rin ek­sik olu­şu ve li­be­ra­liz­min ol­ma­yı­şı, si­ya­sal so­run­la­rın çö­zül­me­sin­de uy­gu­la­nan yük­sek şid­det se­vi­ye­si­nin baş­lı­ca ne­de­ni ola­rak gö­rü­le­bi­lir. Ne var ki, dün­ya­da­ki hiç­bir ül­ke ve­ya böl­gede, ge­ri dö­nül­mez bir yo­la gir­miş gi­bi gö­rül­me­me­li­dir. Gü­ney Af­ri­ka Apart­he­id dü­ze­ni­ni or­ta­dan kal­dır­dı (ve hat­ta, ye­ni de­mok­ra­tik ku­rum­la­rı ve kap­sa­yı­cı bir uy­gar ya­şa­mı kur­ma­yı bi­le ba­şa­ra­rak, dev­let des­tek­li bir ırk­çı­lık ve ide­olo­jik bö­lün­mey­le ge­çen on­lar­ca yı­lı da ge­ri­de bı­rak­tı). Do­ğu Av­ru­pa’da­ki ba­zı es­ki ko­mü­nist ül­ke­ler, kıs­men es­ki si­ya­si sis­tem­le­ri or­ta­dan kal­dır­dık­la­rı için, kıs­men de AB’ye üye olan ül­ke­le­rin ni­te­lik­le­ri­ne uy­gun ye­ni si­ya­si dü­zen­ler ku­ra­bil­dik­le­ri için Av­ru­pa Bir­li­ği’ne ka­tıl­dılar.

Par­ça­la­nıp iç sa­vaş­la­ra tu­tu­şan bir­kaç ül­ke ise ye­ni si­ya­sal ve sos­yal pakt­lar im­za­la­dı­lar. Ra­di­kal farklı­lık­lar gös­te­ren si­ya­sal dü­zen­le­re ge­çiş­ler ol­duk­ça sar­sın­tı­lı ol­mak­la bir­lik­te, söz ko­nu­su ül­ke­ler­de ya­şa­yan halk­lar için da­ha iyi bir ge­le­cek ön­gö­rü­sü, ge­le­ce­ğe iliş­kin ye­ni si­ya­sal pro­je­le­re gi­ri­şil­me­si­ne yar­dım­cı ol­muş­tur. Mev­cut ve uy­gu­la­na­bi­lir al­ter­na­tif­ler, on­la­rın ya­pı­la­bi­lir­li­ği­nin cid­di bi­çim­de incelen­me­si, ma­kul pro­jek­si­yon­lar ışı­ğın­da bu al­ter­na­tif­le­rin de­ğe­ri ve et­ki­si üze­ri­ne ya­pı­la­cak ni­te­lik­li tar­tış­ma­lar, aka­de­mik bir lüks de­ğil, ter­si­ne top­lum­la­rın de­mok­ra­tik­leş­ti­ril­me­si için ge­rek­li olan ta­lep­ler­dir. Da­ha iyi bir ge­le­cek ta­sav­vu­ru se­nar­yo­la­rı, an­lam­lı top­lan­tı­la­rın, ya­pı­cı di­ya­log­la­rın ger­çek­leş­ti­ril­me­si­ni ko­lay­laş­tı­ra­cak, söz ko­nu­su top­lum­lar­da­ki mev­cut çe­şit­li­lik­le­rin res­mi ola­rak ta­nın­ma­sı­nı esas alan kap­sa­yı­cı, tem­si­li, he­sap ve­re­bi­lir ve di­na­mik si­ya­si sis­tem­le­re iliş­kin umut­la­rı ye­şer­te­cek­tir.

Ha­kim grup­lar ile Kürt­ler ara­sın­da­ki fark­lı iliş­ki­den do­la­yı, Tür­ki­ye, İran, Irak ve Su­ri­ye’de bir­bi­rin­den fark­lı ge­le­cek se­çe­nek­le­ri­ni ta­sav­vur et­mek ve bun­lar üze­ri­ne tar­tış­mak müm­kün­dür. Dev­let yapıla­rı, on­la­rın si­ya­sal sis­tem­le­rin­de ya­kın za­man­da ce­re­yan eden ev­rim­ler, or­ta­ya çık­mak­ta olan ye­ni elit grup­lar, spe­si­fik böl­ge­sel di­na­mik­ler ve on­la­rın dış dün­ya ile iliş­ki­si hiç kuş­ku­suz bir­bi­rin­den tama­men fark­lı ge­le­cek ola­sı­lık­la­rı­nın te­me­li­ni ata­cak­tır. Bu­na rağ­men, her dört dev­le­tin si­ya­si elit­le­ri, te­mel­den fark­lı tarz­lar­la da ol­salar, söz­de tem­sil ya da kont­rol et­tik­le­ri halk­la­rın ge­le­cek­le­ri hak­kın­da ta­yin edi­ci se­çe­nek­le­rin ya­pı­la­bi­le­ce­ği dö­nem­le­rin kar­şı­sın­da dur­mak­ta­dırlar. Eğer ken­di­le­ri­ni geçmişin zor­ba­lı­ğın­dan uzak­laş­tır­ma­yı ter­cih eder­ler­se, sos­yal, si­ya­sal, din­sel ve böl­ge­sel fark­lı­lık­la­rı bir güç kay­na­ğı ola­rak gö­ren ve bir­lik­te ya­şa­mak du­ru­mun­da olan her bi­rey ve halk için, yok­sul­luk ve kor­ku­dan ba­ğım­sız olan da­ha iyi ya­şam stan­dart­la­rı ve ko­şul­la­rı ya­rat­mak için ça­ba­la­yan de­ği­şim güç­le­ri­ni yön­len­di­re­me­se­ler bi­le, ak­tif bir şe­kil­de et­ki­le­ye­bi­lir­ler. (Tür­ki­ye ve Irak’ta) en az iki bü­yük imkân ve (İran ve Su­ri­ye’de) iki ge­le­cek ola­sı­lı­ğı bu­lun­mak­ta­dır ve Kürt­le­rin ge­le­ce­ği­ni de doğ­ru­dan bu imkân ve ola­sı­lık­lar be­lir­le­ye­cek­tir.

Türkiye: Kendi içindeki ve AB üyeleri içindeki çeşitlilikte birlik

Tür­ki­ye Av­ru­pa’da­ki ye­ri­ni çok­tan ayırt­mış­tır. (Solana 2002)

İran, Irak ve Su­ri­ye ile kı­yas­lan­dı­ğın­da, Tür­ki­ye ge­niş bir çe­şit­li­lik içe­ren bir di­zi de­mok­ra­tik si­ya­si ku­rum ve me­ka­niz­ma­la­rı ge­liş­tir­miş, bu­na ek ola­rak Av­ru­pa Bir­li­ği ve di­ğer Ba­tı­lı de­mok­ra­tik ör­güt­ler­le uzun va­de­li iliş­ki­ler; kur­muş; bun­lar muh­te­me­len hep bir­lik­te ül­ke­yi de­mok­ra­tik di­ya­lo­ga ve dü­şün­ce alış­ve­ri­şi­ne da­ha açık ha­le ge­ti­re­cek­tir. Tür­ki­ye’nin AB üye­lik baş­vu­ru­su, kök­lü sis­te­ma­tik re­form­la­rın ger­çek­leş­ti­ril­me­si ba­kı­mın­dan, ho­mo­jen­leş­tir­me pra­ti­ği ve Kürt so­ru­nu­nun as­ke­ri ola­rak çö­zül­me­si tü­rün­den es­ki mo­no­li­tik inanç­lar­dan tü­müy­le ko­pul­ma­sı ba­kı­mın­dan ben­zer­siz im­kân­lar sağ­la­mak­ta­dır; zi­ra Av­ru­pa Bir­li­ği ana­ya­sa­sı­nın ilk tas­la­dı­ğı­nın İkin­ci Mad­de­si, üye ül­ke­ler­den be­lir­li de­ğer­le­ri ta­lep et­mek­te­dir.

Av­ru­pa Bir­li­ği, öz­gür­lük, de­mok­ra­si, eşit­lik, hu­ku­kun üs­tün­lü­ğü ve in­san hak­la­rı­na ve onuruna say­gı gös­te­ril­me­si gi­bi de­ğer­ler üze­ri­ne ku­rul­muş­tur. Bu de­ğer­ler, ço­ğul­cu­lu­ğun, hoş­gö­rü­nün, ada­le­tin, da­ya­nış­ma­nın hü­küm sür­dü­ğü, ay­rım­cı­lı­ğın ol­ma­dı­ğı bir top­lum için­de, tüm üye ül­ke­ler için ge­çer­li­dir. Bu yak­la­şım, Bir­li­ğin ama­cı­nı “ba­rı­şı, ba­rış­çıl de­ğer­le­ri ve halk­la­rı­nın re­fa­hı­nı ge­liş­tir­mek” ola­rak ifa­de eden Üçün­cü Mad­de­nin ilk pa­rag­ra­fı ta­ra­fın­dan da des­tek­len­mek­te­dir. (Avrupa Konvansiyonu 2003)

Av­ru­pa Eko­no­mik Kon­se­yi­nin, Av­ru­pa Top­lu­lu­ğu­nun ev­ri­mi için ge­rek­li te­mel­le­ri atan ve da­ha son­ra bun­la­rı Av­ru­pa Bir­li­ği ola­rak ge­liş­ti­rip yay­gın­laş­tı­ran Av­ru­pa ül­ke­le­ri, kes­kin bi­çim­de dev­let gü­ven­li­ği­ni odak nok­ta­la­rın­dan çı­ka­rıp, ül­ke­le­rin­de­ki in­san­la­rın ve halk­la­rın gü­ven­li­ği­ni odak nok­ta­sı­na yer­leş­tir­miş­ler­dir. Bu ül­ke­ler, aşa­ma­lı ola­rak si­ya­set bi­lim­ci­le­ri­nin se­çim de­mok­ra­si­si ola­rak ad­lan­dır­dı­ğı şey ol­mak­tan çı­kıp, in­san hak­la­rı­nın, ka­dın hak­la­rı­nın ve azın­lık hak­la­rı­nın ana­ya­sal ola­rak gü­ven­ce al­tı­na alın­dık­la­rı li­be­ral de­mok­ra­si­ler ha­li­ne gel­miş­ler­dir. Av­ru­pa Bir­li­ği­ne üye ol­ma ar­zu­sun­da olan Do­ğu Av­ru­pa ül­ke­le­ri de ide­olo­jik, si­ya­sal, sos­yal, eko­no­mik ve ida­ri ola­rak, bu Av­ru­pa de­ğer­le­ri­ni sa­vun­mak ve on­lar­la ya­şa­mak du­ru­mun­da­dır­lar. Bu de­ğer­ler ay­nı za­man­da tüm yurt­taş­la­rın ve halk­la­rın ya­ra­rı için ül­ke ça­pın­da ha­ya­ta ge­çi­ril­mek zo­run­da­dır. Tür­ki­ye’nin üye­li­ğe ka­bul edil­me gö­rüş­me­le­ri sü­re­cin­de, ço­ğul­cu­lu­ğun, hoş­gö­rü­nün, ada­le­tin ve da­ya­nış­ma­nın ka­rak­te­ri­ze et­ti­ği ve ay­rım­cı­lı­ğın ol­ma­dı­ğı bir top­lum ola­rak ta­nım­la­na­bil­mek için, ha­kim si­ya­sal dü­şü­nüş tar­zı­nı, mev­cut ana­ya­sa­sını ve bin­ler­ce ka­nun ve kararnamesini de­ğiş­tir­me­si ge­rek­mek­te­dir. Geç­mi­şin ken­di­li­ğin­den uzak­la­şıp git­me­si bek­le­ne­mez. Ya­rım ya­ma­lak de­ği­şik­lik­ler­le ge­le­ce­ği ya­ka­la­mak müm­kün de­ğil­dir. Tür­ki­ye’de top­lu­mu ve dev­le­ti ye­ni bir ge­le­ce­ğe doğ­ru yön­len­dir­me ar­zu­su­nun akı­be­ti, hü­kü­me­tin, ta­rih­sel bir kuş­ku­cu­lu­ğun ve kur­ba­nısuç­la­ma man­tı­ğı­nın kay­nak­lık et­ti­ği ön­yar­gı ve ayı­rım­cı­lık ol­mak­sı­zın, ül­ke ça­pın­da te­mel re­form­la­rı ha­ya­ta ge­çir­me ko­nu­sun­da­ki ka­pa­si­te­si ve be­ce­ri­si ta­ra­fın­dan ta­yin edi­le­cek­tir. Doğ­ru­su­nu söy­le­mek ge­re­kir­se, Tür­ki­ye çok­tan bü­yük bir re­form prog­ra­mı­na baş­la­mış­tır ve bu prog­ram­dan ko­lay ko­lay ge­ri çe­ki­le­mez.

Ül­ke bu doğ­rul­tu­da iler­ler­ken ge­niş yar­dım­la­ra, uz­man­lı­ğa, eko­no­mik des­te­ğe ve si­ya­sal ce­sa­ret­len­dir­me­ye ih­ti­yaç du­ya­cak­tır. Av­ru­pa Bir­li­ği, da­ha şim­di­den bu sü­reç­te­ki yü­küm­lü­lü­ğü­nü be­nim­se­ye­rek eko­no­mik ih­ti­yaç­la­rı ta­lep et­miş­tir. Mev­cut Türkiye hü­kü­me­ti doğ­ru bir is­ti­ka­met­te da­ha faz­la adım atı­la­ca­ğı sö­zü­nü ver­miş ve ara­da birde bu adım­la­rı at­mış­tır. Türkiye hü­kü­me­ti, or­du­dan ve de­mok­ra­tik­leş­me sü­re­ci­nin de­rin­le­şip yay­gın­laş­ma­sı çı­kar­la­rı­na ve ko­num­la­rı­na hiz­met et­me­yen elit grup­lar­dan ge­len “güç­lü bir di­re­ni­şe rağ­men” (Oostlander 2004), ce­sur adım­lar at­mış­tır. Bu ol­gu­nun kö­ke­ni şu­ra­da yat­mak­ta­dır; Tür­ki­ye hü­kü­me­ti­nin ka­rar­lı­lı­ğı­na rağ­men, mev­cut ko­şul­lar al­tın­da Ko­pen­hag si­ya­si kri­ter­le­ri­ni ye­ri­ne ge­ti­re­me­mek­te­dir. Çün­kü, kı­sa bir sü­re ön­ce Av­ru­pa Par­la­men­to­su ta­ra­fın­dan ya­yın­la­nan bir ra­por­da da be­lir­til­di­ği gi­bi, Tür­ki­ye, si­ya­sal, me­de­ni, eko­no­mik, sos­yal ve kül­tü­rel hak­la­rın gü­ven­ce al­tı­na alın­ma­sı için he­nüz açık se­çik bir çer­çe­ve oluş­tur­ma­mış­tır. Bu kri­ter­le­rin ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si için, “Tür­ki­ye’nin üye­lik doğ­rul­tu­sun­da­ki dö­nü­şü­mü­nü güç­lü ve kök­lü bi­çim­de be­lir­le­ye­cek olan ya­sa­lar ve uy­gu­la­ma­lar ara­sın­da­ki uyu­mu güç­len­dir­mek” (Oostlander 2004, 6) için, Tür­ki­ye’den da­ha ge­niş kap­sam­lı ve uzun erim­li ça­ba­lar ta­lep edil­mek­te­dir. Me­se­le şu ki, si­ya­si re­form pa­ket­le­ri çer­çe­ve­sin­de ger­çek­leş­ti­ri­len çar­pı­cı de­ği­şik­lik­le­re rağ­men, bu iş “dü­zelt­me ve ıs­lah” ile hal ol­ma­ya­cak­tır; çün­kü Tür­ki­ye “1982 yı­lın­da­ki as­ke­ri re­jim es­na­sın­da ka­bul edi­len ve ağır­lık­lı ola­rak oto­ri­ter bir fel­se­fe­yi yan­sı­tan Ana­ya­sa­sın­dan” kur­tul­ma­yı he­nüz ba­şa­ra­ma­mış­tır. (Oostlander, 56) Av­ru­pa Bir­li­ği­nin di­ğer ye­ni üye­le­ri gi­bi, Tür­ki­ye’nin de, her­han­gi bir kuş­ku­ya yer bı­rak­mak­sı­zın böy­le­si bir adı­mın re­form sü­re­ci, dev­le­tin ve top­lu­mun mo­dern­leş­me­si için bir ha­re­ket nok­ta­sı ola­ca­ğı­na işa­ret eden ye­ni bir ana­ya­sa­yı ka­bul et­me­si ge­rek­mek­te­dir. (Oostlander 2004, 6) Bu bir di­zi dev­rim­ci re­form için ge­rek­li olan bir adım­dır ki, bu re­form­lar an­cak “ada­let ve gü­ven­lik sis­te­mi­nin, si­vil ve as­ke­ri yö­ne­ti­min tüm dü­zey­le­rin­de gün­lük uy­gu­la­ma­lar­da fi­ilen ha­ya­ta geç­me­le­ri ve top­lu­mun des­te­ği­ne sa­hip ol­ma­la­rı bağ­la­mın­da” de­ğer­len­di­ri­le­bi­lir; bu da Tür­ki­ye’nin hem ol­duk­ça kök­lü ka­rar­lar ver­me­ye, hem de Av­ru­pa’nın ke­sin­ti­siz yar­dı­mı­na ih­ti­yaç du­ya­ca­ğı uzun bir sü­reç an­la­mı­na gel­mek­te­dir. (Oostlander 2004, 6). Ja­vi­er So­la­na’nın da ol­duk­ça be­la­gat­li bir şe­kil­de ifa­de et­ti­ği gi­bi, Tür­ki­ye çok­tan Av­ru­pa’da­ki ye­ri­ni ayırt­mış­tır; bu kol­tu­ğun Ara­lık 1999’da re­zer­ve edil­me­si, Av­ru­pa Bir­li­ği­nin o za­man­ki 15 üye­si­nin dev­let baş­kan­la­rı ve dö­ne­min hü­kü­met­le­ri ta­ra­fın­dan oy­bir­li­ğiy­le des­tek­len­miş­ti. An­cak bu sü­re­cin de­va­mı Tür­ki­ye’nin “Av­ru­pa’da­ki ye­ri­ni al­ma is­te­ği­ne” bağ­lı­dır (Solana 2002). İş­te Tür­ki­ye’nin ka­tı­lım ve gö­rüş­me­ler sü­re­ci ara­cı­lı­ğıy­la de­mok­ra­tik­leş­me­si­ni ge­rek­ti­ren böy­le­si bir kar­ma­şık sü­reç­te, Kürt­le­re yö­ne­lik po­li­ti­ka ve stra­te­ji­le­ri­nin ye­ni­den ta­nım­lan­ma­sı ve ge­rek­li ku­rum­sal dü­zen­le­me­le­rin eş­lik et­ti­ği ye­ni bir si­ya­si sis­te­min or­ta­ya çık­tı­ğı ye­ni bir çer­çe­ve­nin çi­zil­me­si ge­rek­mek­te­dir. Türk­ler ile Kürt­ler ara­sın­da­ki so­ru­nun üs­tü ör­tü­le­mez ve­ya göz ar­dı edi­le­mez. Tür­ki­ye, kıs­men iç me­ka­niz­ma ve sü­reç­ler­den do­la­yı, kıs­men de  AB’ye tam üye ol­ma is­te­ğin­den do­la­yı,  (1960, 1971 ve 1980 yıl­la­rın­da ol­du­ğu gi­bi) ye­ni­den as­ke­ri dar­be­le­re, ya da (1997’de ki gi­bi) dar­be gi­ri­şim­le­ri­ne dön­me­me­si; gö­rüş­me sü­re­ci­nin ve ni­ha­ye­tin­de AB üye­li­ği­nin bir ön ko­şu­lu ola­rak li­be­ral de­mok­ra­tik bir top­lu­ma yö­ne­lik ge­li­şi­mi­ni sür­dür­me­si şar­tıy­la, he­men he­men her re­formun Tür­ki­ye’de­ki Kürt­le­rin du­ru­mu­nun ye­ni­den ta­nım­lan­ma­sı, ye­ni­den for­mü­le edil­me­si için ve fark­lı po­li­ti­ka ve stra­te­ji­le­rin ha­ya­ta geç­me­si ba­kı­mın­dan da­ha iyi bir ze­mi­nin ya­ra­tıl­ma­sı­na kat­kı­da bu­lu­na­bi­lir. Bu sü­reç­te, çe­şit­li­li­ğin ve fark­lı­lı­ğın res­mi ola­rak ta­nın­ma­sı ve or­ta­ya çı­kan ge­ri­lim ve ça­tış­ma­la­rın gö­rüş­me­ler yo­luy­la çö­züm­len­me­si, te­mel si­ya­sal fel­se­fe ve iş­le­yiş ha­li­ne ge­le­bil­me­li­dir (Baumeister 2000). Ne de ol­sa, 1 Ma­yıs 2004’te­ki AB ge­niş­le­me tö­ren­le­ri, ye­ni üye ül­ke­ler­le ya­pı­lan on yı­lı aş­kın gö­rüş­me­ler di­zi­sin bir so­nu­cu ola­rak “Çe­şit­li­lik için­de Bir­lik” bay­ra­ğı al­tın­da ger­çek­leş­ti­ril­miş­ti. Bu ise ço­ğul­cu­lu­ğa de­ğer ve­ren li­be­ral dü­şün­ce sa­ye­sin­de ger­çek­leş­miş­tir; çe­şit­li­li­ğe ka­çı­nıl­maz ola­rak eş­lik eden ça­tış­ma ve kamp­laş­ma­la­rın et­kin bir şe­kil­de çö­züm­le­ne­bil­me­si için bu doğ­rul­tu­da bir di­zi ku­rum ge­liş­tir­me­li­dir (Baumeister 2000). Te­orik ola­rak, dü­şün­sel ve si­ya­sal ola­rak, ka­rar ve­ri­ci­ler, stra­te­jist­ler ve Kürt­le­re yö­ne­lik Türk po­li­ti­ka­sı­nın ba­rış­çıl açı­lım­lar yap­ma­sı­nı des­tek­le­yen­ler için bir­kaç se­çe­nek bu­lun­mak­ta­dır. Aşa­ğı­da kı­sa­ca böy­le­si bir­kaç ku­rum­sal dü­zen­le­me­den söz edi­le­cek­tir.

Bir ola­sı­lık de­mok­ra­tik­leş­me ve de­sant­ra­li­zas­yo­nun bir­leş­ti­ril­me­si­dir ki, böy­le bir dü­zen­le­me­de Türk dev­le­ti­nin üni­ter ya­pı­sı ana ka­rak­te­ri­ni ko­ru­ya­cak­tır. Bu bağ­lam­da ida­ri bir de­sant­ra­li­zas­yon grup kim­lik­le­ri­ni ta­nı­ma­dan gü­cü ida­ri bi­rim­le­re dev­re­de­cek­tir. Böy­le bir dü­zen­le­me­yi des­tek­le­ye­bi­le­cek bir­kaç ar­gü­man kul­la­nı­la­bi­lir; mer­ke­zi­yet­çi Türk dev­let ge­le­ne­ği (ve onun ön­ce­li olan Os­man­lı’nın ben­zer ge­le­ne­ği), Fran­sız Ja­ko­ben mo­de­li ve Tür­ki­ye’nin bö­lü­ne­ce­ği kor­ku­su. Fa­kat AB’nin böl­ge­sel iş­bir­li­ği me­ka­niz­ma­la­rıy­la iliş­ki­li olan ve ger­çek an­lam­da de­mok­ra­tik­le­şen ül­ke­le­rin sağ­la­dı­ğı ör­nek­ler böy­le bir man­tı­ğı ge­çer­siz kıl­mak­ta­dır. İs­pan­ya ve Yu­na­nis­tan, böy­le­si kor­ku­la­rı ve yü­zey­sel ar­gü­man­la­rı is­tis­mar ede­rek, re­form­la­ra ve de­mok­ra­tik­leş­me­ye yö­nel­ti­len ge­le­nek­sel di­re­niş ba­kı­mın­dan iki iyi ör­nek­tir.

İkin­ci bir dü­zen­le­me ise de­mok­ra­tik­leş­me ve de­sant­ra­li­zas­yo­nu gru­bun ta­nın­ma­sıy­la bir­leş­ti­re­bi­lir. Dev­le­te ve onun ku­rum­la­rı­na gös­te­ri­le­cek bağ­lı­lık, de­mok­ra­tik yurt­taş­lık il­ke­si­ne da­ya­na­cak­tır ki, bu­ra­da or­tak çı­kar­lar, de­ğer­ler ve ih­ti­yaç­lar, dev­le­ti ve onun ku­rum­la­rı­nı bir ara­da tut­mak­la kal­ma­ya­cak, ama ay­nı za­man­da Tür­ki­ye’de­ki tüm grup­la­rın le­hi­ne bağ­la­rı ve iliş­ki­le­ri güç­len­di­re­cek­tir. Or­ta­do­ğu ve Os­man­lı’da fark­lı grup­la­rı ta­nı­ma ko­nu­sun­da­ki ta­rih­sel ge­le­nek­le­rin re­fe­rans alın­ma­sı, ay­rı­ca çağ­daş Av­ru­pa’da­ki mo­del­ler, ör­ne­ğin İn­gil­te­re’de İs­koç, Gal­ler ve İr­lan­da mil­li­yet­çi­le­ri­nin ta­lep­le­ri­ni kar­şı­la­yan dü­zen­le­me­le­rin ya­pıl­ma­sı gi­bi ör­nek­ler böy­le bir ama­ca hiz­met ede­bi­lir.

Tür­ki­ye için üçün­cü bir ola­sı­lık da 1978 yı­lın­da İs­pan­ya’da ger­çek­le­şen ana­ya­sa dev­ri­mi­ne ya­kın­dan bak­mak­tır. Fran­ko son­ra­sı İs­pan­ya­sı, is­mi dı­şın­da, dü­zen iti­ba­riy­le gi­de­rek da­ha fe­de­ral bir ha­le gel­miş­tir. Fran­ko son­ra­sı po­li­ti­ka­cı­lar, de­mok­ra­si ile de­sant­ra­li­zas­yo­nu, ta­rih­sel mil­li­yet­le­rin ta­nın­ma­sı ile bir­leş­tir­me ge­rek­li­li­ği­ni ka­bul et­miş­ler­dir. 1978 İs­pan­ya ana­ya­sa­sı İs­pan­ya’da de­sant­ra­li­ze, de­mok­ra­tik bir dü­zen kur­muş­tur ki, si­ya­set bi­lim­ci­le­ri İs­pan­ya’yı “çok ulus­lu ve çok dil­li bir dev­let” (Arganoff ve Gallarian) ola­rak ni­te­le­mek­te­dir. İs­pan­ya’da­ki ge­li­şi­min en il­ginç öğe­si, Fran­ko son­ra­sı bir top­lum­da, ulu­sun (da­ha doğ­ru­su dev­le­tin) bir­li­ği ka­bul edi­le­rek, öz yö­ne­ti­mi in­şa et­me ih­ti­ya­cı­nın ve fark­lı mil­li­yet­ler ile böl­ge­le­rin özerk­lik hak­kı­nın ka­bul edil­me­si­dir. Be­le­di­ye­le­rin, vi­la­yet­le­rin ve özerk top­lu­luk­la­rın öz yö­ne­tim hak­kı, da­ha ön­ce­ki üni­ter dev­let ya­pı­sın­da ya­pı­lan de­ği­şim sü­re­ci ve me­ka­niz­ma­sı ara­cı­lı­ğıy­la, esa­sen İs­pan­ya’da hem de­mok­ra­si­yi hem de is­tik­ra­rı güç­len­dir­miş­tir. Gö­rüş­me­ler ve an­laş­ma­lar­la ge­çen yir­mi yı­lı aş­kın bir sü­re, öz yö­ne­ti­mi ve böl­ge­ler­le güç pay­la­şı­mı­nı tak­vi­ye et­miş ve böy­le­ce İs­pan­ya’nın özerk eya­let­le­ri (Estado de las Autonomias) ara­cı­lı­ğıy­la öz­gün fe­de­ral dü­zen­le­me­le­rin ya­pıl­ma­sı­nı sağ­la­mış­tır. Fran­sız ya da Türk Ja­ko­ben ar­gü­man­la­rı­nın ter­si­ne, ye­rel ve böl­ge­sel bi­rim­le­rin mer­ke­zi hü­kü­met mü­da­ha­le­si ve de­ne­ti­mi ol­mak­sı­zın ka­rar­la­rı­nı ba­ğım­sız ola­rak ver­me hak­kı, ana­ya­sal de­mok­ra­si­nin İs­pan­ya’da yay­gın­la­şıp kök­leş­me­si­ne kat­kı­da bu­lun­muş­tur (Encarnacion 2001/2002). De­mok­ra­si­nin İs­pan­ya’da güç­len­me­si, dev­let ya­pı­sı­nın ve po­li­tik sis­te­min ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı­nın doğ­ru­dan bir so­nu­cuy­du. Si­ya­si güç bö­lü­şü­mü (Mad­rid ile 17 özerk böl­ge & ta­rih­sel ola­rak özerk olan üç böl­ge, özel sta­tü­ye sa­hip özerk bir top­lu­luk, 12 nor­mal özerk böl­ge ve bir fe­de­ral baş­kent böl­ge­si), Bask ül­ke­sin­de Ka­ta­lon­ya’da ve Ga­liç­ya’da­ki üç ta­ri­hi ulu­sa ken­di özerk sta­tü­le­ri­ni ka­zan­dır­mış; ve bu özerk­lik, Mad­rid hü­kü­me­ti ile böl­ge­sel li­der­lik­ler ara­sın­da va­rı­lan öz­gün uz­laş­ma­lar esas alı­na­rak, on­la­rın öz­gün du­ru­mu­na gö­re ayar­lan­mış­tır. Her bir ör­nek­te, “mer­ke­zi” hü­kü­met ve özerk böl­ge­ler­den her bi­ri, bir di­zi özel yet­ki­ye sa­hip­tir fa­kat ay­nı za­man­da bir­kaç alan­da da bir­lik­te ha­re­ket eder­ler.

Si­ya­sal sis­te­mi ye­ni­den ya­pı­lan­dır­ma bağ­la­mın­da işe ya­ra­ya­bi­le­cek dör­dün­cü bir mo­del de Bel­çi­ka’da­ki ge­li­şim­dir. Bu mo­del, bir­den faz­la kim­li­ğe ve bir­den çok ye­re bağ­lı­lı­ğa kar­şı güç­lü bir nef­ret bes­le­yen, si­ya­si dü­zen­de de­ği­şik­lik­ler yap­ma ge­le­ne­ği bu­lun­ma­yan üni­ter Türk dev­let ge­le­ne­ğin­den faz­la­sıy­la ra­di­kal bir ko­puş ola­rak de­ğer­len­di­ril­se bi­le, hiç­bir ras­yo­nel ar­gü­man ve ba­rış­çıl ge­liş­me bu­nun bir ola­sı­lık ola­rak de­ğer­len­di­ril­me­si­ni en­gel­le­ye­mez. Bel­çi­ka fe­de­ras­yo­nu (1993 yı­lın­dan bu ya­na) coğ­ra­fi ola­rak ta­nım­la­nan üç böl­ge­ye ay­rıl­mış­tır (Fla­man böl­ge­si, Brük­sel Baş­kent Böl­ge­si ve Wa­lo­on (Fran­sız) böl­ge­si; ay­rı­ca coğ­ra­fi ol­ma­yan ama dil­le­re da­ya­nan üç top­lum (Fla­man Top­lu­mu, Fran­sız Top­lu­mu ve Al­man­ca ko­nu­şan Top­lum). Özel yet­ki­le­rin da­ğı­lı­mı fe­de­ral hü­kü­met ile di­ğer iki yö­ne­tim bi­çi­mi ara­sın­da ya­pıl­mak­ta­dır; coğ­ra­fi ola­rak ta­nım­la­nan üç yö­ne­tim ağır­lık­lı ola­rak böl­ge­sel eko­no­mik iş­ler­den so­rum­luy­ken, coğ­ra­fi ol­ma­yan üç top­lum lin­gu­is­tik ve kül­tü­rel me­se­le­ler­den so­rum­lu­dur.

Eğer İn­gil­te­re, İs­pan­ya ve­ya Bel­çi­ka ör­nek­le­rin­de­ki un­sur­lar Tür­ki­ye’de ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rı­lıp re­for­me edil­miş po­li­tik bir sis­te­me en­teg­re edi­lir­se, Tür­ki­ye’nin Kürt po­li­ti­ka­sı da, her­han­gi bir ödü­nün ve­ril­me­di­ği ulu­sal gü­ven­lik tar­tış­ma­la­rı ve as­ke­ri çö­züm­ler içi­ne inat­la hap­sol­mak­tan zi­ya­de, bir is­tis­na ol­mak­tan çı­kıp nor­mal po­li­tik çer­çe­ve­ye otu­ra­bi­lir. Tür­ki­ye’de­ki ka­rar ve­ri­ci­le­rin, ül­ke halk­la­rı­nın po­tan­si­yel­le­ri­ni ya­pı­cı bir şe­kil­de ye­ni­den ya­pı­lan­mış güç­lü bir si­ya­sal sis­te­me ya­tır­ma­la­rı­nı hiç­bir şey en­gel­le­ye­me­ye­cek­tir; böy­le bir si­ya­sal sis­tem, kon­sen­süs, kap­sa­yı­cı­lık, sos­yal ve si­ya­sal çe­şit­li­li­ğin ta­nın­ma­sı, ço­ğul­cu­lu­ğa de­ğer ve­ril­me­si, ça­tış­ma­la­rın ba­rış­çıl bir şe­kil­de çö­zül­me­si için ye­ni me­ka­niz­ma ve ku­rum­la­rın oluş­tu­rul­ma­sı ve di­ğer ya­pı­cı adım­lar üze­rin­de in­şa edi­le­cek­tir. Li­be­ral de­mok­ra­tik ko­şul­lar al­tın­da böy­le bir ge­liş­me, ül­ke­nin ale­nen fe­de­ral­leş­ti­ril­me­si ol­mak­sı­zın da ba­şa­rı­la­bi­lir. “Ço­ğul­cu­lu­ğun, hoş­gö­rü­nün, ada­le­tin ve da­ya­nış­ma­nın hü­küm sür­dü­ğü, ayı­rım­cı­lı­ğın ol­ma­dı­ğı” böy­le bir top­lu­ma gi­den yol­da, Tür­ki­ye’den de, tıp­kı Av­ru­pa Bir­li­ği­nin di­ğer üye­le­ri gi­bi, ül­ke­yi üye­lik mü­za­ke­re­le­ri­ne ha­zır ha­le ge­ti­re­cek tüm re­form­la­rı ha­ya­ta ge­çir­me­si is­ten­mek­te­dir. Eğer bu re­form sü­re­ci, ço­ğu Do­ğu Av­ru­pa ül­ke­si­nin yak­la­şık ola­rak on yıl ön­ce yap­tı­ğı gi­bi, hız­lan­dı­rı­lır­sa, Fran­sa Cum­hur­baş­ka­nı Chi­rac’ın yap­tı­ğı tür­den bir ön­gö­rü­nün ger­çek­leş­me­si ge­rek­me­ye­bi­lir.

1 Ma­yıs 2004’te, AB ta­ri­hin­de­ki en bü­yük ge­niş­le­me tö­ren­le­rin­den yal­nız­ca iki gün ön­ce, cum­hur­baş­ka­nı Chi­rac ma­ni­dar bir şe­kil­de şöy­le de­miş­ti: “Tür­ki­ye’nin gi­ri­şi bu­gün müm­kün mü­dür? Ben­ce ‘Ha­yır’”. Chi­rac Tür­ki­ye’nin 10 ile 15 yıl­lık bir za­man di­li­mi için­de Bir­li­ğe üye ola­bi­le­ce­ği­ne ina­nı­yor ve “ben bu işin uzun va­de­de müm­kün ola­ca­ğı inan­cın­da­yım” di­ye de ek­li­yor­du (GeorgesPicot 2004). Cum­hur­baş­ka­nı Chi­rac’ı ve Tür­ki­ye’nin al­tı­na gir­di­ği yü­küm­lü­lük­le­ri ye­ri­ne ge­ti­re­me­ye­ce­ği­ni dü­şü­nen­le­ri ha­yal kı­rık­lı­ğı­na uğ­rat­ma ka­pa­si­te­si­ne sa­hip olan ye­ga­ne güç, Türk ka­rar ve­ri­ci­ler­den baş­ka­sı de­ğil­dir. Tür­ki­ye Baş­ba­ka­nı Er­do­ğan, ül­ke­si­nde hâlâ yap­ma­sı ge­re­ken pek çok şey kal­dı­ğı­nı göz­lem­le­miş­tir; fa­kat onun hü­kü­me­ti, Av­ru­pa Bir­li­ği üye­li­ği­ne ha­zır ha­le gel­mek için “so­rum­lu­luk­la­rı­mı­zı ye­ri­ne ge­tir­me­ye de­vam ede­cek­tir” sözünü gerçekleştirmesi gerekecektir. “Bu sı­nav­dan yü­zü­mü­zün akıy­la çı­ka­ca­ğı­mı­za ina­nı­yo­ruz”, di­yor­du Er­do­ğan ve bir yan­dan da “bu yal­nız­ca Türk hal­kı­nı ha­yal kı­rık­lı­ğı­na uğ­rat­mak­la kal­ma­yıp, ay­nı za­man­da bir­li­ğin te­mel fel­se­fe­si­ne de cid­di bir za­rar ve­re­cek­tir” uya­rı­sın­da bu­lu­nu­yor­du; çün­kü bir­lik “in­sa­ni de­ğer­ler” üze­rin­de in­şa edil­miş­tir. Er­do­ğan Tür­ki­ye’nin üye­li­ği­nin da­ha faz­la er­te­len­me­si­nin “yan­lış ve hak­sız” ola­ca­ğı­na ina­nı­yor­du (Boland 2004). Tür­ki­ye’yi eleş­ti­ren­ler de, Oost­lan­der ra­po­run­da dev­rim­ci fa­kat te­mel re­form­lar ola­rak gö­rü­len sü­reç­te­ki ge­cik­me için ta­mı ta­mı­na ay­nı ar­gü­man­la­rı kul­la­na­cak­lar­dır. Bu re­form­lar ne ka­dar er­ken ha­ya­ta ge­çi­ri­lir­se, Tür­ki­ye’nin se­çim de­mok­ra­si­si en­ge­li­ni aşıp li­be­ral de­mok­ra­si­ye geç­me şan­sı da o ka­dar faz­la ola­cak­tır. Böy­le­si na­zik bir dö­nem­de, Av­ru­pa is­tik­rar ve re­fah böl­ge­si de ba­rış­çıl bir şe­kil­de Tür­ki­ye’ye ka­dar ge­niş­le­ye­cek­tir, tıp­kı Do­ğu Av­ru­pa’da­ki es­ki ko­mü­nist ül­ke­le­re dek ge­niş­le­di­ği gi­bi. Men­ta­li­te ola­rak, ku­rum­sal ola­rak ve ana­ya­sal ola­rak mo­no­li­tik asi­mi­las­yon­cu bir dün­ya gö­rü­şü­nü, Kürt so­ru­nu­na ge­tir­di­ği ho­mo­jen­leş­ti­ri­ci ve as­ke­ri çö­züm­le­ri ter­ket­me­yi ba­şar­mış bir Tür­ki­ye’nin AB üye­li­ği hiç kuş­ku­suz Tür­ki­ye’de­ki Kürt­le­rin ka­de­ri­ni ol­duk­ça po­zi­tif bir şe­kil­de dö­nü­şü­me uğ­ra­ta­cak­tır. O nok­ta­ya ge­lin­di­ğin­de fe­de­ral ve de­mok­ra­tik bir Irak’ta­ki Irak Kürt­le­ri Av­ru­pa Bir­li­ği­nin kom­şu­la­rı ola­cak­lar­dır.

Irak: Kitlesel Katliamlar ve Soykırımdan Federasyona mı?

Soy­kı­rım­cı Sad­dam re­ji­mi Irak dev­le­ti­nin baş­tan ba­şa ye­ni­den in­şa­sı için sa­vu­nu­la­bi­lir ar­gü­man­lar ya­rat­tı. Bu kar­ma­şık sü­reç, Bush yö­ne­ti­mi­nin Ni­san 2003’te Sad­dam Hü­se­yin’i ik­ti­dar­dan uzak­laş­tır­ma­sın­dan he­men son­ra baş­la­dı. Olay­lar ve olay­la­rın ya­rat­tı­ğı so­nuç­lar hak­kın­da­ki dü­şün­ce­le­ri­miz ne olur­sa ol­sun, Irak’ta­ki fark­lı et­nik ve din­sel grup­lar, dev­le­tin ya­pı­sı­nı, kuv­vet­ler ay­rı­lı­ğı­nı ve ül­ke­nin ko­lek­tif kim­li­ği­ni ye­ni­den ta­nım­la­mak, üze­rin­de gö­rüş­me­ler­de bu­lun­mak ve ye­ni­den ya­pı­lan­dır­mak üze­re şu an­da ana­ya­sal ve ku­rum­sal bir sü­re­ci baş­lat­mış­lar­dır. Ye­ni bir Irak, Ge­çi­ci Yö­ne­tim Ya­sa­sı (GYY) adı ve­ri­len (ve Irak Yö­ne­tim Kon­se­yi ta­ra­fın­dan 8 Mart 2004 ta­ri­hin­de im­za­la­nan) ya­sal bir me­tin esas alı­na­rak fe­de­ral­leş­ti­ri­le­cek­tir. Eğer ba­şa­rı­lı bir şe­kil­de ha­ya­ta ge­çi­ri­lir­se, bu me­tin Or­ta­do­ğu/Ba­tı As­ya’da, ilk de­fa bir dev­le­tin gö­rüş­me­ler yo­luy­la ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­ma­sı­na ör­nek ola­cak­tır. Kürt­ler açı­sın­dan ola­ya ba­kıl­dı­ğın­da, can alı­cı hu­sus­lar aşa­ğı­da­ki bi­çim­de sı­ra­la­na­bi­lir.

1. Irak’ta on­lar­ca yıl­lık si­ya­si acı­ma­sız­lı­ğa, soy­kı­rım­la­ra, kit­le­sel kat­li­am­la­ra, toplu me­zar­la­ra da­ya­lı bir si­ya­sal sis­tem olan Ba­as re­ji­mi­nin or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­sıy­la bir­lik­te, sis­te­ma­tik bas­kı ve zu­lüm so­na er­miş­tir. GYY’nın im­za­lan­ma­sıy­la bir­lik­te dev­le­tin ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rıl­dı­ğı ye­ni bir dö­nem baş­la­mış­tır. Söz ko­nu­su bel­ge­nin im­za­lan­ma­sıy­la nok­ta­la­nan sü­re­cin de­mok­ra­tik ol­ma­yan ya­pı­sı­na ve pek çok ek­sik­li­ği­ne rağ­men, GYY Irak’ta si­ya­si gö­rüş­me­ler için ye­ni bir ze­min ya­rat­mış­tır. Irak’ın mo­dern bir dev­let ola­rak ku­rul­ma­sın­dan bu ya­na, fark­lı grup­la­rın, si­ya­sal par­ti ve ide­olo­ji­le­rin tem­sil­ci­le­ri ilk de­fa an­lam­lı gö­rüş­me­ler­de bu­lun­muş­lar ve ül­ke­nin ger­çe­ği­ne uy­gun dü­şen bir si­ya­si ya­pı üze­rin­de an­laş­ma­yı ba­şar­mış­lar­dır.

2. Irak’ı, mer­ke­zi, ayı­rım­cı, soy­kı­rı­ma eği­li­mi ve Arap Sünni ha­ki­mi­ye­tin­de­ki bir dev­let ol­mak­tan çı­ka­rıp fe­de­ral­leş­miş bir ya­pı­ya dö­nüş­tür­me dü­şün­ce­si, 1992 yı­lın­dan bu ya­na Kürt­le­rin en güç­lü ta­le­bi ol­muş­tur. Ge­rek Sad­dam Hü­se­yin’in ik­ti­dar­dan düş­me­sin­den ön­ce, ge­rek­se de GYY’nı do­ğu­ran kı­sa gö­rüş­me­ler sü­re­cin­de fe­de­ra­lizm, Kürt­ler ta­ra­fın­dan or­ta­ya ko­nu­lan bir ön ko­şul ve ana­ya­sa ön­ce­si bir il­ke ol­muş­tur. Eğer Irak’ta­ki po­li­tik güç­ler Irak’ı an­lam­lı bir şe­kil­de fe­de­ra­li­ze et­me­yi ba­şa­rır­lar­sa, bu du­rum güç da­ğı­lı­mı­nın, Kürt­le­rin ki­lit güç or­ta­ğı ola­cak­la­rı ye­ni bir si­ya­si for­mü­le gö­re ye­ni­den ya­pıl­anma­sı­nı sağ­la­ya­cak me­ka­niz­ma ve ku­rum­la­rı ya­ra­ta­cak­tır.

So­run­la­rı gö­rüş­me yo­luy­la çöz­me ge­le­ne­ği­nin bu­lun­ma­dı­ğı bir böl­ge­de, özel­lik­le de Arap dev­let­le­riy­le kı­yas­lan­dı­ğın­da, böy­le bir dü­şün­ce­nin ka­bul edil­me­si bi­le ken­di ba­şı­na çı­ğır açı­cı bir ge­liş­me­dir. Sı­nır dü­zen­le­me­le­ri ve ka­lı­cı ana­ya­sa­da böl­ge­nin ni­hai sta­tü­sü ko­nu­sun­da­ki be­lir­siz­lik­le­re rağ­men, GYY Kür­dis­tan Böl­ge­si­nin var­lı­ğı­nı ta­nı­mak­ta­dır. GYY ay­rı­ca Kürt­le­rin 1992 yı­lın­dan bu ya­na ya­rat­tık­la­rı Kür­dis­tan Ulu­sal Mec­li­si ve Kür­dis­tan Böl­ge­sel Hü­kü­me­ti gi­bi ku­rum­la­rı ve on­la­rın ka­pa­si­te­le­ri­ni de ta­nı­mak­ta­dır. Ka­dın hak­la­rı da da­hil ol­mak üze­re, bi­rey­sel in­san hak­la­rı­nı gü­ven­ce al­tı­na alan mad­de­ler, mo­dern Irak ta­ri­hi­nin önem­li bir kıs­mı bo­yun­ca Kürt­le­rin baş­lı­ca kur­ban­la­rı ol­duk­la­rı kit­le­sel me­zar­la­rın, top­lu kat­li­am­la­rın ve kayıpların yay­gın uy­gu­la­ma­lar ol­du­ğu bir ül­ke­de önem­li ka­za­nım­lar­dır. Kür­dis­tan’da­ki po­lis ve iç gü­ven­lik bi­rim­le­ri­nin, Kür­dis­tan Böl­ge­sel Hü­kü­me­ti­nin yet­ki­si al­tın­da ola­ca­ğı ko­nu­sun­da an­laş­ma­ya va­rıl­mış ol­ma­sı da, ke­za ge­rek Ba­as re­ji­mi­nin geç­miş­te­ki soy­kı­rım uy­gu­la­ma­la­rın­dan do­la­yı, ge­rek­se de po­lis ve gü­ven­lik güç­le­ri­nin Böl­ge­sel Kür­dis­tan Hü­kü­me­ti­nin de­ne­ti­min­de ol­ma­sı­nın, ya­kın bir ge­le­cek­te her­han­gi bir Irak as­ke­ri gü­cü­ne gü­ve­ne­me­ye­cek olan si­vil bir nü­fus için bel­li bir gü­ven­ce sağ­la­ya­ca­ğı ol­gu­sun­dan do­la­yı çar­pı­cı bir ba­şa­rı­dır. Po­lis ve gü­ven­lik güç­le­ri, ay­nı za­man­da Tür­ki­ye, İran ve Su­ri­ye’ye yö­ne­lik ola­rak iç sı­nır gü­ven­li­ği an­la­mın­da bir tür er­ken uya­rı sis­te­mi iş­le­vi gö­re­cek­tir; çün­kü, bu ül­ke­ler ide­olo­jik ola­rak Kür­dis­tan’da­ki ku­rum­sal ge­liş­me­le­ri bal­ta­la­ma eği­li­min­de­dir. GYY’da­ki di­ğer olum­lu bir un­sur da ge­le­cek­te­ki her­han­gi bir Irak or­du­su­nun, güç­lü bir si­vil de­ne­tim al­tın­da, yal­nız­ca dış gü­ven­lik gö­re­vi ile sı­nır­lan­dı­rıl­ma­sı ka­ra­rı­dır. Mer­ke­zi­yet­çi­lik yan­lı­sı Arap­la­rın, de­mok­ra­tik ol­ma­yan Kürt kar­şı­tı kom­şu­la­rın ve Irak ile böl­ge­de­ki fe­de­ra­lizm kar­şı­tı güç­le­rin ba­kış açı­sıy­la, GYY’da­ki en tar­tış­ma­la­rı pa­rag­raf­lar­dan bi­ri, ki bu pa­rag­raf da­ha son­ra GYY’nın bir mad­de­si ha­li­ne gel­di, ni­hai ana­ya­sa­nın onay­lan­ma­sı sü­re­ci dü­şün­ce­siy­di. Bu sü­reç Kürt­le­re, ama ay­nı za­man­da üç vi­la­yet­te üç­te iki­lik ço­ğun­lu­ğa sa­hip olan di­ğer her­han­gi bir hal­ka ve böl­ge­ye de, ar­zu edil­me­yen bir ana­ya­sa tas­la­ğı­nı red­det­me hak­kı ver­mek­te­dir. İs­lam’ın ya­sal il­ham kay­nak­la­rın­dan yal­nız­ca bir ta­ne­si ola­rak gö­rül­me­si ko­nu­sun­da­ki uz­laş­ma, Kürt­le­ri bu de­fa da İs­lam’ı si­ya­set oyu­nun­da ye­ni bir alet ola­rak kul­la­nan Şii ço­ğun­lu­ğun eli­ne ge­çe­cek, ye­ni ve kor­ku­la­cak bir ha­ki­mi­yet tü­rü­ne kul ol­mak­tan kur­ta­ra­bi­lir. GYY’da ay­rın­tı­lı bir şe­kil­de ta­nım­la­nan azın­lık hak­la­rı Kür­dis­tan’da­ki de­mok­ra­tik de­ne­yi­me güç ka­ta­cak­tır ve böy­le bir de­ne­yim azın­lık hak­la­rı ve bu hak­la­rın ko­ru­ma al­tı­na alın­ma­sı ko­nu­sun­da Kür­dis­tan’da stan­dart­la­rı da­ha da yük­sel­te­cek ve böy­le­ce Kür­dis­tan böl­ge­si dı­şın­da, ör­ne­ğin Bağ­dat ve di­ğer böl­ge­ler­de ya­şa­yan Kürt­le­rin ko­run­ma al­tı­na alın­ma­sı ta­le­bi­ni de müm­kün kı­la­cak­tır. GYY ta­ra­fın­dan ga­ran­ti al­tı­na alı­nan dil hak­la­rı, ge­rek Kürt­çe­yi res­mi dil yap­ma­sı ba­kı­mın­dan ge­rek­se de Kürt­çe­nin Kür­dis­tan böl­ge­sin­de yay­gın bir şe­kil­de kul­la­nıl­ma­sı­nı sağ­la­ma­sı ba­kı­mın­dan, fe­de­ral bir Irak’ta ilk de­fa Kürt­le­ri güç­len­di­re­cek­tir. Irak’ın Tüm ek­sik­lik­le­ri­ne rağ­men GYY, çok mil­li­yet­li, din­sel açı­dan hoş­gö­rü­lü ve de­mok­ra­tik bir fe­de­ras­yo­nu ge­liş­tir­me­si için ge­rek­li olan ko­şu­lu ye­ri­ne ge­tir­miş­tir. Her­kes­çe ar­zu edi­le­bi­le­cek böy­le­si umut ve­ri­ci bir so­nuç, bir­çok el­ve­riş­li ve zo­run­lu ko­şul ye­ri­ne ge­ti­ril­mek­si­zin ko­lay ko­lay ba­şa­rı­la­maz.

3. Her şe­ye rağ­men, eğer Ker­kük ve Arap­laş­tı­rıl­mış di­ğer böl­ge­lerin so­ru­nları ba­rış­çıl bir şe­kil­de çö­züm­le­nir­se eğer Kür­dis­tan’ın ver­gi ka­pa­si­te­si bek­le­nen re­fah prog­ram­la­rı­nı fi­nan­se ede­bi­lir­se eğer se­çim­ler için Kürt­le­rin ken­di pay­la­rı­na dü­şen gö­rev ve mev­ki­le­ri ala­bil­dik­le­ri nis­pi tem­sil sis­te­mi esas alı­nır­sa eğer pay­la­şı­lan ti­ca­ret gü­cü Kür­dis­tan böl­ge­si için fay­da­lıy­sa; eğer baş­kan­lık kon­se­yi ya da baş­ba­kan­lık gö­re­vi bir Kürt tem­sil­ci­ye tah­sis edi­lir­se; eğer 1 Tem­muz 2004 ile 31 Ocak 2005 ara­sın­da­ki ge­çi­ci yö­ne­tim Ulu­sal Mec­lis se­çi­mi için ge­rek­li me­ka­niz­ma ve sü­reç­le­ri oluş­tur­ma­yı ba­şa­rır­sa; yu­ka­rı­da da be­lir­til­di­ği üze­re GYY’da ve­ri­len söz­le­rin gö­nül­lü­lük üze­ri­ne ku­ru­lu fe­de­ral bir Irak’ı güç­len­di­re­ce­ği­ni umut et­mek için pek çok ne­den var.

4. Gö­nül­lü­lük üze­ri­ne ku­ru­lu bir fe­de­ras­yon doğ­rul­tu­sun­da Irak’ta or­ta­ya çık­mak­ta olan si­ya­sal ge­liş­me­nin ge­tir­di­ği bu olum­lu un­sur­la­ra rağ­men, GYY bir­kaç çe­kin­ce­ye de yer bı­rak­mak­ta­dır. Do­ğal kay­nak­lar ko­nu­sun­da, GYY’nın açık se­çik ol­ma­yan di­lin­den do­la­yı, za­ma­nı gel­di­ğin­de çe­şit­li ça­tış­ma­lar ya­şa­na­bi­lir. Böl­ge­sel tem­sil için, an­lam­lı bir fe­de­ral sis­tem ya­ra­ta­bil­mek üze­re, ikin­ci mec­lis so­ru­nu­na hiç de­ği­nil­me­miş. Bu so­ru­nun, ül­ke­yi oluş­tu­ran bel­li baş­lı halk­lar ta­ra­fın­dan ka­bul edi­le­cek bi­çim­de çö­züm­len­me­si ge­rek­mek­te­dir. Bu ise ka­lı­cı ana­ya­sa gö­rüş­me­le­ri es­na­sın­da ba­zı çık­maz­la­ra dü­şül­me­si­ne yol aça­bi­lir. Za­man için­de açık se­çik me­ka­niz­ma­lar oluş­tu­ru­la­maz­sa, baş­kan­lık kon­se­yin­de­ki ve ba­kan­lar kon­se­yin­de­ki Kürt tem­si­li me­se­le­si ve baş­ba­ka­nın ko­nu­mu me­se­le­si, ge­le­cek­te­ki bir hü­kü­met­te, Kürt­ler ile di­ğer grup­lar ara­sın­da ge­ri­li­min yük­sel­me­si­ne yol aça­bi­lir. Kür­dis­tan Böl­ge­sel Hü­kü­me­ti, ken­din yönetimindeki bu­lu­nan böl­ge­ler­de uygulanan sı­nır de­ne­ti­mi üze­rin­de­ki oto­ri­te­si­nin fark­lı bi­çim­ler­de yo­rum­lan­ma­sıy­la kar­şı kar­şı­ya ka­la­bi­lir. Ker­kük’ün ni­hai sta­tü­sü, çö­züm­len­me­si bek­le­nen­den çok da­ha zor bir so­run ola­rak or­ta­ya çı­ka­bi­lir; he­le de dış güç­ler, ya dış çı­kar­la­ra hiz­met et­mek ya da de­vam et­mek­te, olan gö­rüş­me­le­ri has­sas dö­ne­meç­ler­de bal­ta­la­mak üze­re fark­lı grup­la­rı ma­nipü­le et­me­yi ba­şa­rır­lar­sa. Ço­ğun­luk oyu­nu­nu oy­na­mak çe­şit­li Şii po­li­ti­ka­cı­la­rın elin­de güç­lü bir kar­ta dö­nü­şe­bi­lir ve bu, Şi­ile­rin de san­dık­la­rın­dan da­ha az po­pü­ler ol­duk­la­rı­nı or­ta­ya çı­ka­bi­lir. Ba­zı öz­gün za­man­lar­da ço­ğun­luk oyu­nu li­be­ral hak­la­rı ve gü­ven­ce­le­ri bal­ta­la­ya­cak bi­çim­de kul­la­nı­la­bi­lir ve bu du­rum, İs­lam’ın po­li­ti­ka­da­ki ro­lü ko­nu­sun­da çe­şit­li kuş­ku­lar ya­ra­ta­rak, içe­ri­de­ki na­zik güç den­ge­le­ri­ni boz­mak üze­re dış güç­le­ri da­vet ede­bi­lir. Fe­de­ral hü­kü­met­te­ki güç pay­la­şı­mı ko­nu­sun­da­ki dü­zen­le­me­le­rin be­lir­siz­li­ğin­den do­la­yı baş­ka so­run­lar da or­ta­ya çı­ka­bi­lir. (Da­ha bü­tün­lük­lü bir de­ğer­len­dir­me için ba­kı­nız “O’Leary, McGarry ve diğerleri- 2004”)

Doğ­ru­su­nu söy­le­mek ge­re­kir­se, dev­le­tin ye­ni­den ya­pı­lan­dı­rı­la­ca­ğı uzun ve kar­ma­şık bir sü­reç­te bun­lar an­cak ilk adım­lar­dır. Bu­gü­ne ka­dar ba­şa­rıl­mış olan­lar bu şe­kil­de güç­len­di­ri­lip de­rin­leş­ti­ri­le­rek sağ­lam­laş­tı­rı­la­bi­lir. Tüm bun­la­rın ha­ya­ta ge­çe­bil­me­si için, özel­lik­le Irak Kürt­le­ri ve ge­nel ola­rak Irak’ın ge­ri ka­lan kıs­mı­nın uluslararası dip­lo­ma­tik, si­ya­sal ve ka­mu­sal des­te­ğe ge­rek­si­ni­mi var­dır. Bu sü­reç­te özel­lik­le uz­man­la­rın yar­dı­mı­na, ye­ni­den ya­pı­lan­ma yar­dım­la­rı­na, dip­lo­ma­tik ta­nın­ma­ya, di­ya­log se­mi­ner­le­ri­ne, kon­fe­rans­la­rı­na, yar­dım prog­ram­la­rı­na, gö­rüş­me­ler­de bu­lu­nan­la­rın iyi ni­ye­ti­ne ve ge­niş kay­nak­la­ra sa­hip de­mok­ra­tik dev­let­le­rin, böl­ge­le­rin ve ör­güt­le­rin yar­dım­la­rı­na ih­ti­yaç var­dır. Av­ru­pa dev­let­le­ri­nin par­la­men­to­la­rı, hü­kü­met­le­ri, Av­ru­pa Bir­li­ği ku­rum­la­rı ve si­ya­sal ör­güt­le­ri, ye­ni­den ya­pı­lan­ma ve uz­laş­ma­nın ger­çek­leş­ti­ri­le­ce­ği kar­ma­şık sü­re­ci ak­tif bir şe­kil­de des­tek­le­ye­bi­lir. Av­ru­pa’da­ki pek çok ül­ke, İkin­ci Dün­ya Sa­va­şın­dan çık­tı­ğı için ye­ni­den ya­pı­lan­ma ko­nu­sun­da bi­rin­ci el­den de­ne­yi­me sa­hip­tir. Av­ru­pa Bir­li­ği ve NA­TO’nun Av­ru­pa­lı üye­le­ri, Av­ru­pa ve baş­ka yer­ler­de ger­çek­leş­tir­dik­le­ri mis­yon­lar sa­ye­sin­de de­ne­yim sa­hi­bi ol­muş­lar­dır. Bun­lar hep bir­lik­te Irak’ın fark­lı halk­la­rı­na ve böl­ge­le­ri­ne, ye­ni alt­ya­pı sis­tem­le­ri­nin in­şa­sın­da ve si­ya­sal di­ya­log ala­nın­da ge­niş kap­sam­lı yar­dım­lar sağ­la­ya­bi­lir­ler.

Bek­le­nen­den da­ha so­run­lu ha­le ge­len bir kur­tu­luş ve iş­gal sü­re­ci­nin ya­şan­dı­ğı Ba­as son­ra­sı Irak’ta halk­la­ra yar­dım et­me ko­nu­su, mo­ral ve nor­ma­tif bir yü­küm­lü­lük ola­rak de­ğer­len­di­ril­me­li­dir. Ko­alis­yon güç­le­ri, Sad­dam Hü­se­yin re­ji­mi­ni or­ta­dan kal­dır­mak üze­re baş­lat­tık­la­rı sa­va­şın ge­rek­çe­si ola­rak sun­duk­la­rı kit­le im­ha si­lah­la­rı hak­kın­da ka­nıt­lar bul­ma­yı ba­şa­ra­ma­sa­lar bi­le, sa­vaş son­ra­sı dö­nem­de ba­rı­şı sağ­la­mak, bek­le­nen­den da­ha zor gi­bi gö­rü­nü­yor ol­sa bi­le, hiç kim­se, Irak halk­la­rı­nın bir kit­le­sel im­ha re­ji­min­den kur­ta­rıl­dık­la­rın­dan şüp­he et­me­me­li­dir. Irak halk­la­rı, sür­gün­ler, kay­bet­me­ler, kit­le­sel kat­li­am­lar, soy­kı­rım­lar, sa­vaş­lar ve am­bar­go­lar­la ge­çen on­lar­ca yı­lın ar­dın­dan çok da­ha iyi bir ge­le­ce­ği hak et­mek­te­dir. De­mok­ra­tik, par­la­men­ter, ço­ğul­cu, hoş­gö­rü­lü ve fe­de­ral bir si­ya­si sis­te­min ku­ru­la­bil­me­si ba­kı­mın­dan, önü­müz­de­ki ay­lar ve yıl­lar, Irak için, Irak’ta­ki halk­lar için, Irak’ın kom­şu­la­rı için ve ge­nel ola­rak tüm Or­ta­do­ğu/Ba­tı As­ya’ya is­tik­rar ge­tir­me ar­zu­suy­la ça­lı­şan her­kes için ha­ya­ti bir öne­me sa­hip­tir.

Irak’ta ba­şa­rı ya da ba­şa­rı­sız­lık, Irak halk­la­rı­na bağ­lı ola­cak­tır ama, bir o ka­dar da uluslararası top­lu­mun ve dev­let­le­rin ye­rin­de ve za­ma­nın­da, bu ül­ke­de­ki sis­ya­sal sis­te­min ye­ni­den ya­pı­lan­ma­sı­nın do­ğur­du­ğu ih­ti­yaç­la­rı kar­şı­la­ma, ya­kın geç­mi­şin ge­ri­de bı­rak­tı­ğı de­rin ya­ra­la­rı sar­ma ve bu suç­la­rı iş­le­yen Ba­as­çı suç­lu­la­rı, ada­let önü­ne çı­kar­ma ar­zu­la­rı­na bağ­lı ola­cak­tır. Kür­dis­tan’da­ki de­mok­ra­tik de­ne­yi­min ba­şa­rı­sız ol­ma­sı­na izin ver­me­mek ha­ya­ti bir önem arz ede­cek­tir, en azın­dan Irak’ın ge­ri ka­lan kı­sım­la­rın­da­ki gö­nül­lü ye­ni­den en­teg­ras­yon ve de­mok­ra­tik­leş­me ça­ba­la­rı­nın kar­şı­laş­tı­ğı eşi ben­ze­ri gö­rül­me­miş zor­luk­la­rın ge­tir­di­ği po­tan­si­yel risk­ler ve bu sü­re­cin bal­ta­lan­ma­sı ola­sı­lı­ğın­dan do­la­yı. De­mok­ra­tik ül­ke­ler ve ör­güt­ler, böl­ge hâlâ is­tik­ra­rı­nı, re­fa­hı­nı ve da­ha par­lak bir ge­le­ce­ğe iliş­kin umut­la­rı­nı ko­rur­ken, Kür­dis­tan’ı güç­len­dir­mek üze­re ak­tif bir şe­kil­de mo­ral ve nor­ma­tif gö­rev­ler üst­len­me­li­dir­ler. Ola­sı­lık­la­rın ve ih­ti­yaç­la­rın böy­le­si­ne ale­ni, kap­sam­lı ve ça­ba ge­rek­ti­rir ni­te­lik­te ol­du­ğu bir dö­nem­de, ben­zer­siz bir imkânın ka­çı­rıl­ma­ya ve ar­dın­dan da sız­lan­ma­ya hiç mi hiç za­man yok.

İran: “Kürtlere Yönelik Sistematik Ayırımcılık Yavaş Yavaş Değişmektedir.”

Kıs­men ora­da­ki Kürt­le­re iliş­kin bil­gi ek­sik­li­ğin­den do­la­yı, kıs­men de 1979 yı­lın­dan be­ri İran po­li­ti­ka­sın­da ya­şa­nan kök­lü de­ği­şim­ler­den dolayı, İran ile Ba­tı ara­sın­da­ki ge­ri­lim­ler­den ve ay­rı­ca İran’ın (Ha­te­mi’nin ik­ti­da­ra gel­di­ği) 1997 yı­lı­na ka­dar ken­di ken­di­si­ne uy­gu­la­dı­ğı izo­las­yon­dan do­la­yı, İran’da­ki Kürt­le­rin du­ru­mu hak­kın­da yıllardır dış dün­ya­da çok az şey bi­lin­mek­te­dir.

İran Kürt­le­ri­nin sta­tü­sün­de ya­şa­nan belli baş­lı de­ği­şim, Şii İs­lam’ın ide­olo­jik si­ya­sal bir sis­tem ola­rak da­ya­tıl­ma­sıy­la bağ­lan­tı­lı ol­muş­tur. Böy­le bir sis­te­min da­ya­tıl­ma­sı iki an­lam­da; ya­ni hem ulu­sal an­lam­da, hem de şim­di­ler­de Şii Fars­la­rın ha­ki­mi­ye­ti al­tın­da olan si­ya­si bir sis­tem için­de din­sel bir azın­lık ol­ma an­la­mın­da, Kürt­le­ri bir azın­lı­ğa dö­nüş­tür­müş­tür. 1997’den bu ya­na ise umut­lar ve bek­len­ti­ler Ha­te­mi’nin çev­re­sin­de­ki re­form­cu­la­ra bağ­lan­mış­tır. Bu re­form­cu­lar, İran’ın si­ya­sal sis­te­min­de ba­zı kök­lü de­ği­şim­le­rin ger­çek­leş­ti­ril­me­si­nin ko­şul­la­rı­nı ko­lay­laş­tı­ra­bi­lirler. Bu sü­reç­te Kürt­ler, ken­di ko­şul­la­rı­nı iyi­leş­tir­me ve böy­le­ce re­for­me edil­miş si­ya­si bir sis­te­min mey­ve­le­rin­den bir par­ça ya­rar­lan­ma im­kâ­nı el­de ede­bi­lirler. Bir­çok Kürt, re­form sü­re­ci­ne ka­tıl­ma­ya ha­zır­dı. Geç­ti­ği­miz yıl­lar­da İran Kürt­le­ri­ne bel­li bir yö­ne­tim so­rum­lu­lu­ğu, sı­nır­lı bir kül­tür ve dil öz­gür­lü­ğü ve­ril­miş ve bun­la­ra ek ola­rak ga­ze­te ve der­gi­le­rin ya­yım­lan­ma­sı, rad­yo ve te­le­viz­yon ya­yın­la­rı ala­nın­da ba­zı olum­lu ko­şul­lar sağ­lan­mış­tır. An­cak tüm bun­lar so­nuç ola­rak, ha­kim Şii Fars elit­ler ta­ra­fın­dan çi­zi­len İs­la­mi po­li­ti­ka­la­rın çer­çe­ve­si için­de, oto­ri­te­le­rin izin ver­di­ği öl­çü­de ve on­la­rın an­la­yış­la­rı doğ­rul­tu­sun­da ger­çek­leş­mek­te­dir. Ya­kın bir za­ma­na (Şu­bat 2004 yı­lın­da­ki Par­la­men­to Se­çim­le­ri­ne) ka­dar, İran Mec­li­sin­de (Par­la­men­to­sun­da) Kürt­ler­den olu­şan bir ya­sa­ma blokoji Kürt­le­rin çe­şit­li kay­gı­la­rı­nı di­le ge­ti­re­bi­li­yor­du; fa­kat bu du­rum Kürt­le­re yö­ne­lik Fars ha­ki­mi­yet po­li­ti­ka­sı­nın te­mel ko­nu­mu­nu de­ğiş­tir­me­miş­tir (Blua 2003).

Ya­kın bir ge­le­cek­te, in­san hak­la­rı ve ulu­sal azın­lık hak­la­rı üze­rin­de yo­ğun­la­şıl­ma­sı; hu­ku­kun üs­tün­lü­ğü­nün güç­len­di­ril­me­si; bu­na ek ola­rak Kürt vi­la­yet­le­ri­nin mi­li­ta­rizm­den arın­dı­rıl­ma­sı, İran Kürt­le­ri­nin du­ru­mu­nu iyi­leş­tir­mek üze­re İran hü­kü­me­ti­ne ya­pı­la­cak bas­kı­lar ba­kı­mın­dan en önem­li öğe­ler ola­cak­tır. AB’nin stra­te­ji­si ılım­lı Kürt par­ti­le­riy­le di­ya­log ku­rul­ma­sı­nı ve ay­rı­ca Kürt böl­ge­le­ri­nin doğ­ru­dan ya­rar­la­na­cak­la­rı böl­ge­sel ve vi­la­yet ba­zın­da­ki yar­dım­la­rı kap­sa­ya­bi­lir. Kür­dis­tan va­li­si Ab­dul­lah Ra­ma­zan­za­de Kür­dis­tan’ın po­tan­si­ye­li ko­nu­sun­da olum­lu bir ta­vır ser­gi­li­yor­du, zi­ra o İran’ın Kürt­le­re yö­ne­lik sis­te­ma­tik ayı­rım­cı­lı­ğı­nın ya­vaş ya­vaş de­ğiş­mek­te ol­du­ğu­na ina­nı­yor­du. Ra­ma­zan­za­de on yıl gi­bi bir sü­re için­de Kür­dis­tan’ın yal­nız­ca mut­lu bir vi­la­yet ol­mak­la kal­ma­yıp, ay­nı za­man­da zen­gin bir vi­la­yet ha­li­ne ge­le­ce­ği­ne de ina­nı­yor­du (Economist 2000). Ra­ma­zan­za­de’nin işa­ret et­ti­ği böl­ge, ge­le­nek­sel ola­rak bi­li­nen İran Kür­dis­tan böl­ge­si­nin sı­nır­lı bir kıs­mı ol­ma­sı­na rağ­men, de­sant­ra­li­zas­yon ve yet­ki da­ğıt­ma sü­re­ci hiç kuş­ku­suz Kürt­le­re ya­rar sağ­la­ya­cak­tır; tıp­kı İran’ın fark­lı gü­ven­lik, ti­ca­ret ve eko­no­mik me­ka­niz­ma­lar, sü­reç­ler ve ku­rum­sal dü­zen­le­me­ler ara­cı­lı­ğıy­la Av­ru­pa Bir­li­ği, ABD ve BM ile ge­ri­lim­le­ri dü­şür­me gi­ri­şim­le­ri gi­bi.

İran’ın sos­yal, kül­tü­rel ve lin­gu­is­tik çe­şit­li­lik­le­ri, bel­li bir dü­zey­de res­mi ola­rak in­kâr edil­me­miş­tir. Sa­nan­daj’da­ki üni­ver­si­te­ye ve­ri­len isim gi­bi, Kür­dis­tan adıy­la bir üni­ver­si­te kur­ma dü­şün­ce­si hâlâ Tür­ki­ye ve Irak’ta si­ya­sal bir ay­kı­rı­lık ol­ma­nın öte­si­ne ge­çe­me­miş­tir. Av­ru­pa ör­güt­le­ri, par­la­men­to­la­rı, si­ya­si par­ti­le­ri ve ku­rum­la­rı, sı­ra­dan in­san­la­rın ya­şam ko­şul­la­rı­nı iyi­leş­tir­mek ama­cıy­la, ya çe­şit­li pro­je­le­ri sür­dü­ren öz­gün grup­lar­la ku­ra­cak­la­rı doğ­ru­dan iliş­ki­ler ara­cı­lı­ğıy­la, ya da bir­kaç ala­nı ve böl­ge­yi kap­sa­yan kar­ma prog­ram­lar ara­cı­lı­ğıy­la, Kürt okul­la­rı­nın ku­rul­ma­sı­na, bi­lim­sel ve kül­tü­rel pro­je­le­rin ge­liş­ti­ril­me­si­ne yar­dım­cı ola­bi­lir. Güç pay­la­şı­mı­nın ve İran halk­la­rı­nın an­lam­lı bir tem­si­li­nin, ül­ke­nin si­ya­sal sis­te­mi­ne dam­ga­sı­nı vu­ra­ca­ğı ye­ni bir dü­zen­le­me­yi sağ­la­ya­cak bir si­ya­sal sis­te­me iliş­kin bel­li baş­lı ge­liş­me­le­ri gös­te­ren her­han­gi bir işa­ret şim­di­lik gö­rül­me­mek­te­dir. Bu­nun­la bir­lik­te, Kürt­le­rin ve di­ğer azın­lık­la­rın gün­lük ya­şam­la­rı­nı iyi­leş­tir­me doğ­rul­tu­sun­da kü­çük adım­la­rın atıl­ma­sı müm­kün­dür ve böy­le­si adım­lar açık­ça des­tek­len­me­li­dir. İran çal­kan­tı­lı bir böl­ge­de­ki ha­ya­ti bir ül­ke­dir. İran, halk­la­rı­nın po­tan­si­yel­le­ri, ül­ke­nin do­ğal kay­nak­la­rı ve coğ­ra­fi ko­nu­mu, tüm böl­ge­yi olum­lu yön­de de­ğiş­ti­re­rek, iç re­form sü­reç­le­ri­nin amaç­la­rı­na ula­şa­rak si­ya­sal sis­te­mi ve onun doğ­rul­tu­su­nu ye­ni­den ya­pı­lan­dır­ma­sı­nı sağ­la­ya­bi­lir.

Suriye: Kapsamlı Reformlar İçin Bastırma

Kürt­le­rin sa­yı­sal az­lı­ğı, on­lar­ca yıl­dır sü­ren Ale­vi azın­lık ha­ki­mi­ye­ti, ye­ni dev­let baş­ka­nı­nın ko­nu­mu- nun güç­len­di­ril­me­si ve Su­ri­ye’nin sö­zü­mo­na Bar­ce­lo­na sü­re­ci­ne ka­tı­lı­mı, Su­ri­ye’den da­ha kap­sam­lı re­form ta­lep­le­rin­de bu­lu­nul­ma­sı için iyi bir im­kân sağ­la­mak­ta­dır. Kürt­ler tek baş­la­rı­na tüm si­ya­sal sistem­de ra­di­kal de­ği­şik­lik­ler ya­pıl­ma­sı­nı ta­lep ede­bi­le­cek bir ko­num­da de­ğil­ler­dir ve hiç­bir za­man da böy­le bir ko­num­da ol­ma­mış­lar­dır. Ale­vi azın­lı­ğa da­ya­lı hü­kü­met, res­mi pe­ri­yo­dik re­form gö­rüş­me­le­riy­le, Irak’ta Sad­dam re­ji­mi­nin ik­ti­dar­dan uzak­laş­tı­rıl­ma­sıy­la ve bir­kaç di­ğer fak­tör ne­de­niy­le iv­me ka­zan­mış olan re­form bek­len­ti­le­ri­ni kar­şı­la­mak­sı­zın, ül­ke hal­kı­nı da­ha uzun bir sü­re­li­ği­ne de­ne­tim altın­da tu­ta­maz.

Av­ru­pa Bir­li­ği, AB-Ak­de­niz Or­tak­lı­ğı pa­ra­met­re­le­ri çer­çe­ve­sin­de, ti­ca­ret iliş­ki­le­ri­ni ve sek­tö­rel program­la­rı Kürt­le­rin in­san hak­la­rın­da­ki iyi­leş­tir­me­ler­le iliş­ki­len­di­re­bi­le­cek bir do­na­nı­ma sa­hip­tir. AB ku­rum­la­rı ve hü­kü­met­le­ri, (Mart 1963 ta­ri­hin­den be­ri uy­gu­lan­mak­ta olan) as­ke­ri ya­sa­la­rı ve ola­ğa­nüs­tü ha­li kal­dır­ma­sı, Kürt­le­rin ve on­la­rın ya­şa­dık­la­rı böl­ge­le­rin Arap­laş­tı­rıl­ma­sı­nı dur­dur­ma­sı ve sa­yı­la­rı ne­re­dey­se çey­rek mil­yo­nu bu­lan, yurt­taş­lık­tan mah­rum bı­ra­kıl­mış, dev­let­siz Kürt­le­rin sta­tü­sü­nü de­ğiş­tir­me­si için, Su­ri­ye hü­kü­me­ti­ne ve yet­ki­li­le­ri­ne bas­kı ya­pa­bi­lir. Ay­rı­ca, Kürt­le­rin top­rak sa­hi­bi olmalarını, ya­sal ev­li­lik­ler yap­ma­la­rı­nı, Kürt­çe di­lin­de eği­tim al­ma­la­rı­nı ve Kürt­le­rin ka­mu sağ­lık hiz­met­le­rin­den ya­rar­lan­ma­la­rı­nı ya­sak­la­yan bir­çok ka­rar­na­me­nin yü­rür­lük­ten kal­dı­rıl­ma­sı ko­nu­sun­da da çe­şit­li ta­lep­ler di­le ge­ti­ri­le­bi­lir (Ru­bin). Av­ru­pa Bir­li­ği ay­nı za­man­da, Mart 2004 yı­lı or­ta­la­rın­da Su­ri­ye Kürt­le­ri Irak’ta­ki Ge­çi­ci Yö­ne­tim Ya­sa­sı­nın im­za­lan­ma­sı­nı kut­la­dık­la­rı sı­ra­da ya­şa­nan ça­tış­ma­lar ve ra­por edi­len in­san hak­la­rı ih­lal­le­ri hak­kın­da ba­ğım­sız ve ta­raf­sız hu­ku­ki araş­tır­ma­la­rın ya­pıl­ma­sı­nı da ta­lep ede­bi­lir. Av­ru­pa Bir­li­ği’nin ile­ri sü­re­bi­le­ce­ği bir o ka­dar önem­li di­ğer bir ta­lep de, BM ve uluslararası in­san hak­la­rı ör­güt­le­ri­nin, in­san hak­la­rı ih­lal­le­ri ko­nu­sun­da alan­da araş­tır­ma yap­ma­sı­na izin ve­ril­me­si­dir. Su­ri­ye’ye ve­ri­len yar­dım­la­rın, Av­ru­pa yurt­taş­la­rı nez­din­de­ki gü­ve­ni­lir­li­ği ba­kı­mın­dan bun­lar önem­li adım­lar­dır. Ay­rı­ca Or­ta­do­ğu/Ba­tı As­ya’da uzun va­de­li ba­rış ve is­tik­ra­rın cid­di­ye alın­ma­sı açı­sın­dan ve Bir­li­ğe üye ol­ma prog­ram­la­rı­na sa­hip ül­ke­ler­de­ki ya­şam ko­şul­la­rı­nın iyi­leş­ti­ril­me­si­ne kat­kı­da bu­lun­ma ar­zu­sun­da ol­du­ğu­nu res­men du­yu­ran Av­ru­pa Bir­li­ği­nin, bu du­yu­ru­la­rı­nın açı­sın­dan da bun­lar ol­duk­ça önem­li adım­lar­dır.

İngilizce’den Çeviren: Cemal Atila

 * Güney Danimarka Üniversitesi Siyaset Bilimi Kürsüsünde Öğretim Görevlisi

Güney Danimarka Üniversitesi Tarafından 26 Mayıs 2004 Tarihinde Kopenhag’da Düzenlenen “Kürtler: Bir Halk & Dört Devlet & Nasıl Bir Gelecek?” Konulu Konferansa Sunulan Rapor

Dipnotlar

1) Dev­let stra­te­ji­le­ri­ne iliş­kin ge­nel bir tar­tış­ma için ba­kı­nız O’Le­ary 2001.

2) Dev­let­le­rin ba­şa­rı­sız­lık­la­rı­na iliş­kin kap­sam­lı tar­tış­ma ve bel­ge­ler için ba­kı­nız Golds­to­ne, Gurr ve di­ğer­le­ri, 2000.

Referanslar

Ag­ra­noff, R. Ve J.A.R Gal­la­rin (1997). “İs­pan­ya’da fe­de­ral de­mok­ra­si­ye doğ­ru: Hü­kü­met­ler ara­sı iliş­ki­ler üze­ri­ne bir in­ce­le­me.” Pub­li­us 27 (4): 138.

An­nan, K. (2002). “Biz Halk­lar.” 21.Yüz­yıl­da Bir­leş­miş Mil­let­le­rin Ro­lü. New York, Bir­leş­miş Mil­let­ler.

Ba­ume­is­ter, A.T. (200). Li­be­ra­lizm ve “fark­lı­lık po­li­ti­ka­sı.” Edin­burgh, Edin­burg Uni­ver­sity Press.

Blua, A. (2003). “Irak: Tür­ki­ye, İran ve Su­ri­ye’de­ki Kürt azın­lık­la­rı il­giy­le iz­li­yor.”

Ra­dio Free Eu­ro­pe/Ra­dio Li­berty

http://www.rferl.org/fe­atu­res/2002/10/23102002154346.asp.

Bo­land, V. (2004). “AB ge­cik­me­den ‘Tür­ki­ye’yi ka­bul et­me­li­dir’.” Fi­nan­ci­al Ti­mes, 5 Ma­yıs.

“Ce­sa­ret” (2004), So­ci­al Re­se­arch 71 (1).

Eco­no­mist (2000). “İran Kürt­le­ri: Şans­lı olan­lar mı?” The Eco­no­mist 357 (8202): 5657, 23 Ara­lık 2000 & 5 Ocak 2001.

En­car­na­ci­on, G.O. (2001/2002). “Fran­ko’dan son­ra İs­pan­ya: De­mok­ra­tik­leş­me ders­le­ri.” World Po­licy Jo­ur­nal 18 (4): 3544

Av­ru­pa Kon­van­si­yo­nu (2003). Av­ru­pa ana­ya­sa­sı için tas­lak an­laş­ma. Av­ru­pa Kon­van­si­yo­nu ta­ra­fın­dan 13 Ha­zi­ran ile 10 Tem­muz 2003 ta­rih­le­ri ara­sın­da oy­bir­li­ği ile be­nim­sen­di. 18 Tem­muz 2003 ta­ri­hin­de Ro­ma’da Av­ru­pa Kon­se­yi Baş­ka­nı­na su­nul­du.

Ge­or­gesPi­cot, E. (2004). “Chi­rac: Tür­ki­ye AB’ye Gir­me­ye Ha­zır De­ğil.” As­so­ci­ated Press, 29 Ni­san.

Golds­to­ne, J.A., T.R. Gurr, ve di­ğer­le­ri (200). Ba­şa­rı­sız Dev­let Gö­rev Kuv­ve­ti Ra­po­ru: III. Aşa­ma Bul­gu­lar, http://www.cidcm.umd.edu/inscr/stfa­il/

Ham­burg, D. A. (1995). “Ön­söz,” Larry Di­amond, 1995, 1990’lı yıl­lar­da de­mok­ra­si­yi yay­mak: Ak­tör­ler, araç­lar, ko­nu­lar ve zo­run­lu­luk­lar (Car­ne­gie Ölüm­cül Ça­tış­ma­la­rı Ön­le­me Ko­mis­yo­nu’na su­nu­lan bir ra­por, New York Car­ne­gie Ku­ru­lu­şu) için­de.

McDo­wall, D. (2000). Mo­dern Kürt ta­ri­hi. Lond­ra, I.B. Ta­uris.

O’Le­ary, B., J. McGarry & K. Sa­lih, der­le­yen­ler (2004). Irak Kür­dis­ta­nı’nın Ge­le­ce­ği. Phi­la­delp­hia, Uni­ver­sity of Pennsyl­va­nia Press.

Oost­lan­der, A. M. (2004). Tür­ki­ye’nin ka­tı­lım sü­re­cin­de­ki iler­le­me­si­ni ko­nu alan 2003 yı­lı Ko­mis­yon ra­po­ru. Av­ru­pa Par­la­men­to­su: FI­NAL A50204/2004, 19 Mart 2004.

Ru­bin, M. (2003). “Kürt­ler dış­lan­mış bir azın­lık mı­dır?” So­ci­al Re­se­arch 70 (1): 295331.

So­la­na, J. (2002). “Tür­ki­ye için Av­ru­pa yo­lu.” In­ter­na­ti­onal He­rald Tri­bu­ne, 7 Ara­lık.

UGI (1994). Kürt­ler: Ulus­la­rın ara­sın­da ka­la­kal­mış. http://www.glo­ba­lis­su­es.co.uk/tit­les.php, ad­re­sin­de mev­cut­tur, UGI.